Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yorıım. Zorlandığımı itiraf etmek istiyorum. Daha doğrusu Samuel Beckett'in kimi tipleri düşünce akışımı bloke ediyor. Orneğin, Beckett'in Godot'yu Beklerken'inin bir sahnesinde, galiba Vladimir "gülümsemeye çalışmak ' der. Estergon "dudakları gerer, sırıtır gibi yapar. sonra vazgeçer, olmuyor, aynı şeyler değil" der. Gülümsemeye çalışmanın bile anlamsız saçma olduğunu görürler (bize de gösterirler) ve vazgeçerler. Insan tarihin öznesi olma ütopisini yitirdi. Gene Beckett'in çok iyi/açık şekilde belirginleştirdiği gibi insanın yapabileceği en son namuslu etkinlik (belki de) intihardır. Fakat artık intihar edebilecek kadar olsun bir etkinlik yeteneği kalmamıştır. Sesi gittikçe kısılmakta, mimikleri silinmekte, susmakta ve uymak, uyruklaşmaktadır. Demokritos ile Herakleitos'un günümüzdeki izdüşümlerinin Vladimir ile Estergon olabileceğini düşünebilirim. A ristotales in ürettiği bir soruyu ben sizeyönlendireyım: Neden, isterfelsefedeya dapolitikada, isterşıirya da sanatta olsun, olağanüstü kişilerin hepsi melankoliktir? Bir de soruyu ters çevirmek gerek, tabii: Olağanüstü insanlarm mutsuzluklart tanrtların kıskançlıklarından mı kaynaklantr? Sözünü ettiğiniz kişilikler çok duyarlı insanlar. Bunu romantik bir olumlama olarak söylemiyorum. Ama mizaç olarak bunlar bir tür sismograf gibi yaşıyorlar. Dünyanın tüm toplumsal, ahlaksal, ruhsal, psişik sarsıntılarının dalgalanmamalarını, durgunluklarını önceden olacakları ve olamayacakları, öncüleri ve artçıları hep kayıt ediyorlar. Bu durumu sürekli yaşamanın ne denli bir felaket olduğu açık (tabii yaşamamanın da). Kanımca bu nedenle de özünde olağanüstülük isteyen sanatkârlık, ozanhk, yazarlık, felsefe gibi işler, bu kesimin sorunları ya da doğal meslekleri yaşam tarzları oluyor. Zaten doğuştan getirdikleri özürler nedeniyle politikacı, sanayici, banker vb. olamayan bu insanlar için ozanlık, yazarlık, felsefe, hadi psikoloji de diyelim. Son bir seçenek olarak kalıyor. Burada "tanrıların kıskançlıklarını komşuların, eşlerin, arkadaşların ispiyonları olarak tercüme edersek, gerçekten de çok önemli bir rol oynuyor, hatta yazgı belirliyor. Kimse rahat bırakmıyor insanı, şöyle doya doya hüzünlenmeye... • 'Sevgili' kitaplar, TcahramanlaşaıT okurlar Okur bazen bir mürit, bazen başkaldıran bir kuşkucu, bazen Söz'ün peşinden giden bir kahraman, bazen bir suç ortağı, bazen de baştan çıkarılmış bir âşık. Necip Asım Yazıksız'ın "Kitap" adlı yapıtı ile Alberto Maneuel'in "Okumanın Tarihi" aalı kitaplan; tabletlerden kitaplara, sansür ateşlerinden darağaçlarına kitabın ve okurun serüvenine ışık tutuyor. TÜREY KOSE nıı öğreniyoruz. Ve, kitapçıların büyük büyük dedelerini: "Eski zamanlarda kitapçılar, kitap yazanlar ve nâsihler idi. Atina kitapçı dükkanlarına işsizlerle akıllı adamlar toplanırdı. Yazarlar bu dükkânlara gelerek kitabını okur ve sahaf efendiye beğendirirse, o da kitabını istinsah (kopya) için gereken masraflan üzerine alırdı." Yazıksız'dan bir yuzyılı askın süre sonra bu kez Alberto Manguel, okurun, kitabın tarihteki izlerini sürüyor. "Okumanın Tarihi" adlı kitabı Fransız Prix Medicis ödülünü kazanan Manguel'in "okurluk" öyküsünde, Ulusal Kütüphane Müdürlüğü'ne getirildiği yıl kör olan Borges'e kitaplar okumak jgibi çok etkileyici bir sayfa da var. 5 dilde okuyup yazan, çeviriler yapan Manguel, "Okumanın Tarihi" kitabında kil tatletlerden CDROM'lara, kitap okumak için tasarlanmıs yataklardan kütüphanelere, kitap hırsızlıklarından daraağaçlarında soruanan trajik okurluk öykülerine dek çok zengin bir dünyada dolaştırıyor çağdaş okuoı. Kitaplarla dolu evlerde doğrnamış, ilkokul yıllannda eline ders kitaplan dışında kitap verilmemiş, "Gözlerin bozufur, okuma" uyarısıyla sık sık karşüasmış olanlardansanız; kitaplarla ilişkinizde ta en başından gayri meşru bir yan vardır. Misket oyunlannın ödülü Tommiks, Teksas, Kaptan Swing, Zagor ciltlerini ders kitaplarının arasına saklayıp okumamış olanlar, matematik kitaplan arasında İki Sene Okul Tatili, Robinson Cruose gibi kitapları yakalatmamış olanlar bıınun anlamını, kitaplardaki hayatın cezaları göze aldıran baştan çıkarıcılığını çok iyi kavrayamaz. Manguel kitabında çağdaş okuru, okurİLildarıyla kahramanlaşan tarihteki suç ortaklarıyla tanıştınyor: "AfroAmerikan köleler okumayı yüzyıllar süren bir uğraş vererek, zorlukl.arla ve yaşamları pahasına öğrendiler. Öğrenme öyküleri, kahramanlik öyküleri gibidir. Doc Daniel Dowdy, 'ilk yakalanışında kırbaçlanırdın, ikincide ucu demir topuzlu kırbaçla döverlerdi. Üçüncü yakaJanışında işaret parmağından bir boğumu keserlerdi' diyor. Güneyde başkala Necip Asım Yazıksız'dan Alberto Manguel'e "Okumanın Tarihi" Borges'in okuyucusu Manguoi mberto Eco, Gülün Adı adlı kitabının ilk cümlesinde "Başlangıçta Söz vardı ve Söz tann katındaydı ve Söz tannydı" diyor. Ya okur? Kayıtsız şartsız tesumiyet içinde bir kul mu, edilgen bir seyirci mi, yoksa Söz'e ulaşmak için darağaçlarını göze alan bir kahraman mı? Okur bazen bir mürit, bazen başkaldıran bir kuşkucu, bazen Söz'ün peşinden giden bir kahraman, bazen bir suç ortağı, bazen de baştan çıkarılmış bir âşık. Necip Asım Yazıksız'ın "Kitap" adlı yapıtı ile Alberto Manguel'in "Okumanın Tarihi" adlı kitaplan; tabletlerden kitaplara, sansür ateşlerinden darağaçlarına kitabın ve okurun serüvenine ışık tutuyor. Kitap ve okuma üzerine yazılmış iki kitap, okuru yüzyıllar süren ıızıın bir tura çıkarıp suç ortağı, yoldaş, kardeş olduğu "diğer" okurlarla tanıştınyor. Bir tablet, bir papirüs, bir kitap üzerindebuluşanların ortak serüveninden sayfalar aktanyor. Şaşkınlık, duygudaşlık, coşku ve savgı içinde sayfadan sayfaya, vüzyıldan bir başka yüzyıla, bir ülkeden bir başkasına götürüyor okuru. Kitap rehberi için... Dilbilimci ve tarihçi olan Necip Asım 1) Ortaçağ özdeyışlerinde bir tümce çok Yazıksız, "Kitap"'ı 1893 yılında yazmıs. dikkat çekici' Melankoh şeytamn sütnilletişim Yayınları'nın 10. yılını kutlamak nesidir! Oysa günümüzde pek çok 'şeytan' ve 'seytanla arasını hoş tutan kişi' var ve için yayımladığı "Kitap", "Ey okur, senin hiçbirt mclankolinin akrabası değil. Hayır, de benim gibi Kİtap dostu olduğuna şüphe yoktur. Sevgılide birleşmemiz, melankoliyi şeytan emzirmemişse bilelim; belki gözden geçtrilecek bir şeyler buluruz bizi birbirimize rakip etmez, yakınlaştırır" diye başbyor. Yazar, Istanyaşamımızda... bul'da 200 kitap dostu olduğuna 2) Pontikos manasttrlartndaki çömez dikkat çekerken, bir gün 2000 oladin adamlarımn 'hüzünlü tembellik durumu, politik çağrtşımlaryapsa da kafam cak okurların düşünü lcuruyor. "Beda, aidatını ödeyebileceğim bir şifre çö'zü nim yazdığım, sevgilinin tarihi nitecüm olmadtğı için günümüz siyasasına res liklerini bfldiren bir kıtadır; kasidelerini de benden daha güçlüleri tanmi oturtamtyorum. Yardtmct olur musuzim etsin, seve seve okuyalım" diyor. nuz? 3) Kitapta "toplumun banş içinde uyum Sonrasında yazıdan alfabeye, harften rakamlara, kâğıttan papirüse, kalu yaşamasını bozan uyumsuzlar"a methılemden hokkaya, yazma eserlerden yeler düzüyorsunuz. Yoksa siz bartşa karkütüphaneceliğe dek çeşitli konularşı mtstnız? da bilgilendiriyor okuru. Yazar, ki4) Afrikalı Kostantinus "güzel müzik tap delileri ile kitapseverlere de bir dinleyerek actlt melankolisinıtatlandırdıg'tnt" söylüyor. Peki, siz "gününü actlandır bölüm ayırmış. "Kitap deliliği hastahğının Milad'ın 16. Yüzydında en zima" konusunda giderek uzmanlaşan bizyade îngilizlerde görüldüğünü, vaklcre ne dınlememızı önerirsıniz? tiyle Yunanistan ve Roma da bulun5) Aydmlanma Çap'mhep 'kurtuluşun miladı olarak gö'rdük, öyleög'retildi. Ama duğu", "kitap delilerinin kitapseverlere benzemediğini, onların yalnız siz habıre çomak sokuyorsunuz çarka... kitap toplamak istediğini" aktanyor. Nedir demek ıstediğinız? Yazıksız'ın kitabından Here6) llani bir umut aşılarsınız, diye sorudot'un dokuz kitabını halka okuduyorum: Modern yalnız insanın kurtuluşu ğunu, bir zamanlar Roma ve Yunaiçin "kabuklu bir hayvan gibi kendı içinde derinleşebileceği' bir yer önerir misi nistan'da yemek zamanları kitap okumaya memur esirler bulunduğuniz? U rına okuma yazma öğretmeye çalışan köleleri asmak yaygın bir uygulamaydı." Yasaklar, kadınlar söz konusu olduğunda daha da katmerleniyor. Manguel'in kitabından ortaçağda kadınların okumasına pek iyi gözle bakılmadığını, "Rahibe olmak istemiyorlarsa kızların okuma yazma öğrenmeleri uygun düşmez. Öğrenirlerse, geliştiklerinde aşk mektuplan gönderip, kabul edebiürler" benzeri görüşlerin dıle getirildiğini öğreniyoruz. Günün kitaplan arasında kendi seslerini bulamayan Heian kadınlannın kısmen okumalarına izin verilenlerin sayısını arttırmak için kendi edebiyatlarını ürettiklerini ve "kadın yazısı" olarak anılan yeni bir yazı dili yarattıklarını da. "Okumanın tarihinde papirüslerden günümüzün kitaplanna dek sansürcülerin ateşleri yanar diyen Manguel, M.Ö. 213 yılînda Çin Imparatoru Şih Huangti'nin okumaya son vermek amacıyla ulkedeki tüm kitapları yaktırmaya çalıştığını aktarıyor. Ve, Freud'un kitaplarının "insan ruhunun soyluluğu adına alevlere aüldığını", Şili'de General Pinochet liderliğindeki cuntanın "bireysel özgürlüğe davetiye, geleneksel otoriteye başkaldırmaya davetiye çıkardığı" gerekçesiyle Don Kişot'u yasakladığını da... Kitapta eğlenceli okurluk öyküleri de var. 1781 yılında, ruhunu yücelteceklerin dışında bir şeyler okumayı reddeden eşine Diderot'un birkaç hafta boyunca edebiyatın müstehcen örneklerinden oluşan bir diyet uygulaması gibi. Henry Miller'ın "bütün iyi okumalarını tuvalette yapması, Ulysses'in yalnızca tuvalette okunabilir bölümleri olduğunu" söylemesi ve Ömer Hayyam'ın şiirlerinin açık havada okunmasını önermesi gibi. Diderot, "Kim efenui olacaktır? Yazar mı, okur mu" diye soruyor. Herhalde "yazarın efendiliği yazdıktan sonra bitiyor. Okur, kitabı eline aldığında "efendi" oluyor ve sonrası ondan soruluyor. Manguel, Kafka'nın Dönüşum'ü için yapdan çeşitli değerlendirmeleri aktararak bu görüşü somutlaştırıyor: "Kafka'nın dostu Gustav Janouch onu dinsel ve etik bir öykü olarak nitelendirdi. Bertolt Brecht için o 'tek gerçek Bolşevik yazar'ın yapıtıydı. Macar eleştirmen Gyorgy Lucas'a göre yoz burjuvazinin tipik bir ürünüydü. Borges'e göre Zenon'un paradokslarının yeni bir anlatımıyaı." Kitapta cehaletin utanmazca saldırganlaştığı dönemlerle ilgili öyküler de var: "Borges bir defasmda 1950 yüın da Peron tarafından entelektüellere karşı düzenlenen popülist bir gösteride göstericilerin, ayakkabıya evet, kitaba hayır, diye bağırdıklannı anlatmıştı. Ayakkabıya evet, kitaba evet, karşılığı kimseye inandırıcı gelmemişti.' "Ayakkabıya evet, kitaba evet". Borges haklı: "Dünyadaki her şey bir alıntıya ya da bir kitaba geri götürüyor.' • Okumanın Tarihi/ Alberto Manguel/ Yapı Kredi Yaymlan/ 415 ,v. Kitap/ Neap Asım Yazıkuz,/llctışını Yayınlartmn 10. )'ıl Armag'anı/ 211 s SAYFA 11 Mdepoftan eşttıo müstehcen kitap diyetl C U M H U R İ Y E T K İ T A P SA YI 620