22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Insanat Bahçesi Için Kurallar Günümüz düşünürlerinden Peter Sloterdijk kitabında asıl olarak Heidegger'in "Hümanizm Uzerine Mektup "una yanıt veriyor. Sloteraijk, günümü toplumlarını birer hayvanat bançesine benzeten, Platon ve Nietzsche'ye de göndermelerde bulunuyor. RIFAT SALTOGLU "Düşüncemizin arkeolojhinin kolayca gösterdigi gibi, insan veç bir tarihte icat edilmiştir. Ve belki de bu tarih sonuna yaklaşmıştır" Michel Foucault (Kelimeler ve Şeyler) roluşçuluğun bir hümanizm" olduğunu ileri sürnıüş ve düşünsel ortamı belirlemiştir. Bu atmosfer içinde Martin Heidegger, "hümanizm sözcüğüne yeniden nasıl nir anlam kazandırılabilir?" sorusunu ele almış ve bu soruya ilişkin görüşlerini 1947/1949'da yayınlanan Hümanizm Uzerine Mektup isimli çalışmasında dile getirmiştir. Bütün önemfi metinler gibi bu 'yazı"nın da bir actio in distans'a (uzaktan etkiye) sahip olduğu söylenebilir. tşte Peter Sloterdijk'ın 1999 Temmuz ayında düzenlenen bir kongrede Insanat Bahçesi Için. Kurallar Heidegger'in "Hümanizm Uzerine Mektup"una Yanıt adlı konuşması da uzaktan/geçmişten gönderilen bu iletinin alındığını gösteriyor. Sloterdijk'ın bu konuşmasının ana konusu kendi ifadesiyle "insanın, yazı aracılığıyla ve insanı sabırlı kılan, önyargıyı geri çekip kulakları açmayı eğiten okumalar yoluyla biçimlendirilmesinin ütopyası olarak yazınsal hümanizmin tehlikeli sontı'aur. (Sloterdijk, s.66) Hümanizm uzerine düşünebilmenin koşulu ise hümanizmin dışına çıkmaktır. Ancak Sloterdijk'ın metnini "antihümanist" olarak değil, tercih ettiği bir terimle "posthümanist" olarak nitelemek daha doğru olacaktır. Çünkü ona göre antihümanizm terimi, "insansevmezliğin metafizik bir biçimini telkin eden budalaca bir anlatım"dır. (s.20) Sloterdijk'a göre insan uzerine felsefi düşüncenin hümanizmdışı bir alanda gelişeceği zemini hazırlayan ilk düşünür Heidegger olmuştur. 1 Ieidegger'e göre hümanizm, hümanistler tersini iddia etse de, insanın özünü yeterince ortaya koyamamıştır. Heidegger hümanizmi, koşullarını ortaya koyarak sorgulamış ve hümanizmin ötesine geçmiştir. Böyleliklc insanın ele alınabileceği yeni bir alan ortaya çıkmış,tır. Daha sonra ortaya konan felsefi antropolojinin önemli bir bölümü bu alanın içinde gerçekleşmiştir. Ancak Sloterdijk'a göre Pleidegger, hümanizmi eleştirmiş olsa ıla klasik nümanizmin en önemli görevine bağlı kalmıştır. Bu görev insanı ötekinin sözüyle dost kılmaKtır. Sloterdijk'a göre modern zamanların burjuva hümanizminden önce yazılı felsefenin elden ele dolaşan, geleceğe yollanan metinleri olmasaydı "ne hümanizm diye bir fenomen, ne ciddiye alınabilir bir Latince söylevler biçimi, ne de daha sonraki dönemlerin ulusal dillerde yapılan felsefe kültürleri olacaktı." (s.4) Diğer bir deyişle felsefe hümanizme biçimsel olarak da hizmet etmiştir. Klasik burjuva dönenıini karakterize eden şey ise "genç erkeklerin tümünün askerlik yapma ve her iki cinsten gençlerin tümünün kJasikleri okııma yükümlülüğü"dür. Bu dönem "silahlı ve okumuş insanlık dönemi" olarak da adlandınlabilir. Okumayı seven ulusal hümanizmler parlak dönemlerini 17891945 arasında yaşamışlardır. Ancak Sloterdijk'a göre "ulusal burjuva hümanizm çağının sonu gelmiştir", çünkü yazının insanlar arasındaki uzaktan iletişimini kurmaya yetmediği günümüz toplumlarında insanların bir arada yaşaması için yeni temeller ortaya çıkmıştır. Once radyo ve televizyon gibi kitle kültürünü yerleştiren araçlarla ve sonra da günümiizdeKİ bilgi ağı devrimleri sayesinde postyazınsal, postepistolografik ve dolayısıyla posthümanist bir döneme girilmiştir: "Modern büyiık toplumlann, siyasal ve kiiltürel sentezlerini yazınsal, mektup türündeki ve hümanist medyalar üzerinden üretmeleri, artık sadece bir marjinallik olarak mümkündür. Bu durum, 'edebiyatın sonu' anlamına gelmez, ama sui generis (kendine özgü( oir altkültür halinde farkUlaşmışlır ve ulusal tinlerin taşıyıcısı olarak el üstünde tutulduğu günler geçmişte kalmıştır." (s.10) Heidegger'e göre hümanizm humanitas'ı (insanın özünü) yeterince yükseğe koymamıştır. Bu nedenle Heidegger, Sein und Zeit (Varlık ve Zaman) adlı eserinden itibaren hümanizme karşı düşünür. Ona göre Avrııpa metafiziği insanı, animal rationale (akıl sahibi hayvan) olarak tanımlayarak aşağılamıştır. İnsan, tinsel eklerle genişletilmiş bir hayvan değildir ve asla zoolojik/biyolojik bir perspektiften kavranamaz. Çünkü insanla öteki canlılar arasında bir tür ya da cins farkı değil, ontolojik bir fark vardır. Diğer bir ifadeyle insan bir varlık türü olarak bitkisel ve hayvansal varlıklardan ayrıdır: "İnsanın dünyası vardır ve insan dünyanın içindedir; bitkiler ve hayvanlar ise yaJnızca kendi çevreleriyle sınırhdırlar" Heidegger'e göre, dilinsanvarlık birbiriyle çok yakından ilgili kavramlardır. Dil varlığın evidir ve insan varlığın koruyucusudur. Varlık, tüm önemli mektuplann biricik yazarıdır. Bu nedenle insanın Varlık'ın açıklık alanı içinde durması ya da tutulması gereklidir. Fakat Sloterdijk'a göre insanın açıldık alana çıkışının, insan ile hayvan arasında ontolojik farkın oluşmasının hem doğal hem de toplumsal bir tarihi vardır ve Heidegger bu tarihi kararlılıkla görmezlikten gelmiştir. Diğer bir deyişle insanın, dünyada olan varlık olabilmesinin, türün tarihine ilişkin kökleri vardır: "Hatta çok daha ileri gidilip, insanı, hayvan olmakta ve hayvan kalmakta başarısızlığa uğramış varlık olarak tanımlamaya kadar varılabilirdi. Belirlenmemiş bu varlık, hayvan olarak başarısızlığa uğramasıyla, çevreden dışarı düşer ve böylelikle ontolojik anlamda dünyayı elde eder. Bu dışa açılarak dünyayageliş ve bu Varlık'a "temellük ediliş", insanın beşiğine, kendi türünün tarihinin mirasından koyulmuştur. İnsan dünyada ise, bu, onun kendisini dünyaya getiren ve dünyaya maruz bırakan bir devinime dahil olması nedeniyledir. tnsan, bir süt çocu Peter Sloterdijk'ten Martin Heidegger'a yanıt "Poşthümanlsr metbı I elscfi bir söylem olarak hümaniz""* min baslangıcına "insan her şeyin ı ölçiisüdür" diyen Protagoras'ı ya insanı felscfi düşiincenin ana konusıı yapan Sokrates'i yerleştirmek mümkündür. Fakat hümanizm denildiğinde akla özcllikle Rönesans'la başjayan ve Aydınlanma'yla dcvam eden modernist bir insan anlayışı gelmektedir. Bu yaygın hümanizm anlayışına göre, insan çıkarı ve onuru her şeyin üzerindedir ve bu görüş her şeyin merkezine Tann'yi yerleştiren dinlerle karşıtlık içindedir. Hümanizmin çağdaş felsefedeki görünümleri olarak varoluşçuluk, personalizm, pragmatizm gibi akımlardan söz edilebilir. Karl Marx'ın ilk yazılannda ele aldığı yabancılaşma konusuna odaklanan çalışmaları da Marksist hümanizm olarak bilinir. I lümanizm etkisini çağdaş sosyal bilimlerde de göstermiş, hümanist psikolojilervehümanist sosyoîojiler ortaya çıkmıştır. Sosyal bilimlerde ortaya cıkan hümanist yaklaşımlar insanı, kendi kendini belirleyen, seçimleriyle tarih ya da toplıım üzerinde ciddi etkiler yapabilen özerk bir varlık olarak ele almıştır. ğundan bir dünya çocuğu çıkaran bir hiperdoğumun ürünüdür." (s.36) Sloterdijk'a göre I Jeidegger'in söz ettiği açıklık alan aynı zamanua bir savaş alanıdır, bir karar ve ayıklanma yeridir. Bu alanda insanın nasıl yetiştirileceğinin kavgası verilir. İnsan hangi antropoteknikler kullanılarak üretilmelidir? Gelecek yüzyıllarda hatta binyıllarda sürecek olan bir çatışmadırbu. Nietzschetarafındanöngöriilmüş olan bu çatısmaya "insanı küçük yetiştirenler ile büyük yetiştirenler arasındaki savaşım; hümanistler ile süper hümanistler, insan dostları ile insanüstü dostları arasındaki savaşım da denebilir." (s.44) F'aşist Nietzsche okumalarına önemli eleştiriler yönelten Sloterdijk'a göre insanlığın önünde bulanık ve tekinsiz de olsa evrimsel bir ufuk açılmaktadır. Şu soruları sorar Sloterdijk: Yeni biyoteknikmüdahaleolanaklarının ortaya çıkma sıyla birlikte, uzun vadede ortaya çıkabilecek gelişmeler türün özeliklerinde genetik bir reforma yol açabilir mi? tnsan türünün özellikleri planlanabilir ya da doğum öncesi biyolojik rizikt>lar maniple edilebilir mi? (s.51) Sloterdijk'ın bu ifadeleri gazetecilerin deyardımıyla çarpıtılmış ve (anlaşıldığı kadarıyla) "genetik mühendislik yardımıyla insanüstünün artık gerçekleşebilir hale geldiği" şeklinde bir yorum ortaya çıkmıştır. Sloterdijk'ın yanlış anlaşıldığını ifade ettiği görüşleri, SloterdijkHabermas tartışmasına yol açmıştır. Sloterdijk ın Insanat Bançesi Için Kurallar'dakiaykırısaptamaları, Platon'uele alış biçiminde de görülür. Sloterdijk, Karl Popper'ın açık toplum düşmanı olarak göraüğü Platon'u ve ondan kaynaklanan söylemi kendisine dayanak olarak alır. Platon'un Politikos ve Politeia diyaloglarında, insan topluluğu adcta bir hayvanat bahçesi gibi, yöneticiler de adeta yetiştiriciler gibi ele alınmıştır. İnsanlığın bu durumu, insanlık onurunun olmadığını göstermez. Çünkü insanlar nerede yaşarlarsa yaşasınlar kendi kendilerine bakan, kendi kendilerine çobanlık eden varlıklardır. insanlar nasıl yönetileceklerine ilişkin kurallar hakkınua görüşler ortaya koymuşlar, yani yönetime katılmışlardır. Platon, gerçek yönetme sanatını "cönüllü canlı varfıklar üzerinde... gönüllü çobanlık" olarak tanımlamıştır. (s.58) Sloterdijk'a göre Popper gibi Platon yorumcuları da bu ifadedeki ıki kere tekrarlanan "gönüllü " sözcüğünü görmezden gelmişlerdir. Öyle görünüyor ki Sloterdijk'ın konuşmasının en ilginç noktası, Heideggcr'i eleştirdiği noktalarda Platon ve Nietzsche'ye gönderme yaparak insanın biyolojik, toplumsal, kiiltürel ya da tinsel evriminin devam ettiğini vurgulamasıdır. Bir diğer nokta ise, insanların birarada btılunma tarzı olarak gördüğü insanat bahçesi için her zaman kurallar konulmuş olmasına işaret etmesidir. Bu noktalar kaçınılmaz olarak tartışma yaratacak niteliktedir. Çünkü söz konusu görüşler her anlamda biyolojk ve kültürel bir varlık olarak insanın evrimini tamamladığını ya da insanlaın her türlü toplumsal kuraldan bağımsız bir şekilde var olabileceğini düşünenler açısından alışılmış düşünceler değil. Sloterdijk'ın konuşmasının kışkırtıcı sonuçlara ulaştığı açık. Öyleysebizdebuyazıyı kışkırtıcı bir soruyla kapayabiliriz: Platon, Nietzsche, I leidegger ve Sloterdijk gibi düşünürlerin metinlerinin ortak yanı, kimi zaman eleştirildikleri gibi totaliter/faşist eğilimlerden yana olmalan mı yoksa şimdiye kadar çoğunlukla yanlış alımlanmış olmalan mıdır? Okumadan yanıtlamak zor! • insanın Sonları Eerekleri / Jacqucs Derrida / Çeviren: Zeynep Direk / felse/eloOps, %ayı:13,Ocak200l. Insanat Bahçesi tçin Kurallar / Peter Sloterdijk /Çeviren. Mustafa l'üzel/ Everest Yayınları / 74 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 623 Kifkırtıcı sonuçlar hsanturanüntarM Bu yaklaşımlar 196()'lı ve 1970'li yıllarda üretilen yapısalcı ve yapıbozumcu metinlerde ağır nir biçimde eleştirilmiştir. Bu yazıların ortak noktası insanın kendi kendisi tarafından belirlenmesininbiryanılsamaolduğudur. Hümanist görüşlerin tersine insan ve insan bilinci toplumsal, ekonomik ve psikolojik yapılar tarafından belirlenir. 1 ler türlü söylem ve kültürel sistemden önce gelen ve/veya bu söylem ve kültürel sistemleri üreten bağımsız bir "insan doğası" yoktur. Bu metinleri üreten LeviStrauss, Michel Foucault, Jaccıues Derrida, Roland Barthes ve Louis Âlthussergibi düşünürlerin söz konusu görüşleri çok uygun olmayan terimlerle antihümanizm ya da antiantropolojizm olarak sınıflandınlmıştır. Derrida'nın işaret ettiği gibi hümanizmin sorgulandığı bu dönetn "felsefi alan içinde 'beşeri bilimlerin' tahakküm edici ve büyüleyici bir biçimde genişlemesiyle" (Derrida, s. 116) eşzamanlıdır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra varoluşçuluğun çeşitli biçimlerinin ortaya çıkıp gelişmesine paralel olarak tartışmaların odağma hümanizm yerleşmiştir. Fransız entelektüeller ile Alman filozof Martin Heidcgger arasında kurulan dostluk ilişkisinin de bu tartışmalara katkıda bulunduğu bilinmektedir. JeanPaul Sartre 1945 yılında yayınladığı bir denemede ve aynı yılın sonunda vcrdiği birkonferansta "vaSAYFA 8 Beşeri billmlepln' genlşlemesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle