Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
şilerceyazılırdı. YaşarNabiBeyyıllarcakendisi yazmış Varlık kitaplarının arkasını. Orada yazann yapmak istediği, şunlar, bunlar anlatılır. Şimdi o hale geldi ki artık, illc de şahescr yazmak zorundasınız, ortada öyle denecek ki siz de satın alacaksınız. Benim yetiştiğim yıllarda bir kitap; bir roman, bir öykü kitabı, bir şiir kitabı çıktığı vakit dergilerde veya gazctclerdc bir ay iki ay sonra bununla ilgili eleştirel yazılar çıkardı. Çünkü onları yazan kişiler gerçekten o kitapları okurlardı. Şimdi ne oluyor? Kitap dergisi çıkarıyorsunuz, bir gazetesiniz birtakım gazeteler veriyor kitap ilavesi orada bakıyorsunuz, kitabın arka kapağında ne yazmışsa onu yayımlıyor, olduğu gibi alıntılıyor. Siz arka kapağınızda "Ben bir şaheser yazdım ' demiyorsanız, bunun bir tevazıı meselesi, alçakgönüllülük meselesi olduğunu düşünüyorsanız ne oluyor? Sizin alçakgönüllü söyleminiz orada sönük, boktan bir şey yazmışsınız gibi kaybolup gidiyor. O hale geldi ki, artık okur diye bir şey kaldığına inanmıyorum. fki bin kişi, üç bin kişi ya da bilemediniz beş bin kişi vardır hakikaten hâlu edebî değerlere sadık, saygılı. Ama onun dışmda kime ne yutturuluyorsa gidip onu alıvor. Ben buna niyc "okur" diyeyim ki! Başka bir sıfat lazım ona artık. Onu alıyor, sonra da gelip size şikâyet ediyor mesela, ben buna çok rastlıyorum; "lştc aldım da, okuyamadım da" bilmem ne... H, alma! Niycallyorsun? Ncrcye koşullandırılırsan oraya gidiyorsun. Sonra tabiî bugünkü çağda reklamsız elbetie bir şey yapılanıaz ama, ner meslek dalınm kendine mahsus bir meslek çerçevesi vardır. Biryazarın reklam uğruna bir pop şarkıcısı haline getirilmesi her yazann mıdcsinin kaldıramayacagı bir şey. Bu bir mide meselesi; ben böyle bir şeye girmem, ama giren kişi yok mu? Dolıı var. Ru&ünün yazan, bahsettığjnız değtşimlerın orlaya eıkardı^ı, çabuk lüketilen yazar mı? Çabuk lüketilmek de değil mesele bana sorarsanız. Çünkü bizi yetiştiren yazarhlr arasında da çabuk tüketilebilecek eserler vermiş olan kişiler vardı. Mesela bir Kerime Nadir, bir Lisat Mahmut, bir Hthem Izzet Benice veya Batı edebiyaıından o tarz yazarlar vardı. Her zaman da olacaktır. Bunlar arasında, Refik Halil Bey gibi, çok bilincli olarak o tarz roman yazmış ve bunu ua sövlenıekten kaçınmamış olan kişilcr dc var. Bütün bu insanların bir içtenliği vardı. Bunlar bir şey satsın diye öyle yapmıyorlardı. Kendileri, ruh dünyaları buna yatkın olduğu için öyle oluyordu. O çabuk tüketilen eserler aslında daha büyük edebî değerler taşıyan eserlere anne babalık yapıyorlardı; yetiştirip oraya doğru sevk ediyorlardı. Bu çok önenıli bir görevdi. Onun icin ben, edebiyat tarihlerimizin o dönemdeki bu tarz yazarlan almayışını çok yanlış bir şey olarak görüyorum. Bu bahsettiğimiz geçmişteki yazarların Türkçe'ye saygıları sonsuzdur. Hepsinin anlatma sanatı denen tahkiye sanatındamüthişbirbaşarıları var. Bugün öyle değil. Bugün postmoderndi, şuydu, buydu, herkes kendine göre bir sıtatlandımıa buluyor ve onun ne anlama geldiği üzerine de kafa yormadan, çok bozuk bir Türkçe'yle bir şeyler yapıyor. Bunun nasıl buraya gcldiğini bilemiyorum, ama beş on yıl içerisindc çok kötü bir şekilde burava gelindi. Ve başlangıçlarında çok daha parlak başanlar, edebî değerler umduğunuz kişilerin de bu pazarın içinde yer aldığını görüyorsunuz. Bu, üzücü geliyor bana. Her yazar eserini başkalarıyla paylaşmak için yazar ve satsın ister. Para kazanmak anlamına değil, başkalarına erişmesi anlamına. Ama bunun belli matematiksel formüllerle yapılmaya kalkışılması bana çok tehlikeli geliyor. Demin bahsettiğimiz, çabuk tüketilen yazarların hiçbiri bunu yapmamış. Onlar hakikaten kendiliğinden okunmuşlar ve sevilmişler. Bugün, bu anlamda yazı yazan kişilerin okunduğuna da inanmıyorum. Satış yapabilirler, bu bir ölçek değildir. Baştan sona onu okuyup da üzerine ciddi şekilde bir yorum yapabilccck okurlar olduğunu düşünmüyorum. Sanınm bu nedenle kitabtnıztn arka planında 80 sonrası dejhşen "okur" da var. • 12 Eylül ve ÖzalTürkiye'ye ne yaptıysa edebiyat da ondan nasibini alıyor muhakSAYFA 6 " Bir yazann reklam uğruna bir pop şarkıcısı haiine getirilmesi her yazann midesinin kaldıramayacagı bir sey diyor seiim lieri. kak ki; o açıdan baktığınızda siyasî bir tarafı da var işin. Bir şeyi kurtarmak için hareket eden birtakım unsurlar bir araya geldikleri vakit leci bir iilke haline getirdiler 'l'iirkiye'yi. Aynı şeyi edebiyat dünyası için de söylemek mümkiin. Bir de şıınu fark ettim: oyunbozanlık olarak başladım ben roman içinde öteki romanı tasarlanıayı. () zaman hırk ettim ki, çok da kolay, rahatlıkla yazılabilecek bir şey. Iin kolay onları yazdım. ()teki ycrlcrdc bir tiirlü duygularınıı istediöim gibi dile getiremedim. Getıreme dcn de bitti. Madanı Iister de başka türlü anlatılabilirdi, Giilderen Hanım da... On lar benim yazarlık yetenegimin ne kadar dar olduğunu ispatladılar. lakat öteki tarz bir romanda, demek ki insan başlasa, hakikaten çarçabuk, su gibi akıtarak yapabiliyor. ()nu fark ettim ve beni çok korkuttu. lljijm; ola\lardıtn h/n dc Veabc Hanım tlc Sırn liıy 'ın Sclim ı \oladukpropd^aııdası vıipmakla utçlamaları.. Zaten adamda bu durum bir yılgı halinde. lam bir paranoya içinde. VrSclim'inaklmdiin, \olculartnkcndısıııi kü\iik hnr/uva dihtyamt/n kısır \almzliklarım, sapık ilujkılcrini yazaıı sağ,a bir yazar olarak degerlendırdiklcri gcçiyor. M öyleydi. 19701980 arası yayımlamış olduğum Her Gece Bodrum, ()lüm llişkileri, (Jehennem Kraliçesi gibi, o yıllarda çok hızla popülerlik kazanmış olan romanlarıma o tarz yaklaşıldı. O kadar ki, şimdi benim yazı yazdıgım bir gazetede bu küçiik burjuva şeylerinden dolayı benim adımın anılmaması gerektiğine dair, bir iki yıl süren bir yasak da kondu. O yılların dergilerine de bakarsanız, artık o alanda hiçbir şey yazmayan, ama o dö^nemde yazarlık yapmak istemiş olan kişilerin son dereee acayip yoRimları var. Yani hiçbir yere yaranamamış bir yazarlık belki de. Ne sa£a ne sola. \n\anlann ''ban^ı'dünyayakıılakkesilscIvr <)U'ktne sağır" olnıauırı mı \öz konusıı olan '•> ( )nun çok büyük etkisi vardı o yıllarda. Sonraki yıllarda da ben tabiî hiçbir şekilde militan veya angaje bir edebiyatın içerisinde yer almak istemedim. Çünkü bunun sanatla bağdaşamayaeağmı düşünüyorum. Ama ben dünya göriişü olarak sag eğilimli bir insan degilim; dünyanın sağ ideolojilerle kurtarılabileeegini düşünmüyorum. lakat bugün I ürkiye'de var olan veya dün var olmuş olan sol anlayışların bir çıkış yolu olabileceğine inanmıyorum. Bir de )u bcylik \orun var: halk için ve balkırı mullaka anlayabilecegi bir dille yazmak. Bunu eıı i'memli ülkü olarak belirlemek sanat ürününıt zedelemez mi sizce? Tabü. Burada kasl eltigjnı şey, e/belte, halktan illc de ıızak ve halktn anlayamayacagj yapıtın dıgerlerinden kesinkes daba iyiolaca'ğj değil. Kimilerince çok fazla önemscnen, nıuhakkak halk ıçttı ı <e balkın aıılayabilece^i bir dille vazma ülkihü anlamstz geliyor bana. Zaten (ula olamıyor ki hiçbir şekilde. Bir de bunu bir ilke haline getirdiğinizde sanatın olanaklarını kısıtlamış oluyorsunuz. Sanat uçsuz bueaksız bir alan. Yine içtenlik sorunıına geliyorsunuz. Mesela bizim edebiyatımızda, bana sorarsanız çok usta bir yazar Orhan Kemal. Özellikle hikâyeci Orhan Kemal müthiş bir ustadır. Ama hiçbir zaman hikâyeci Orhan Kemal'in "halk anlasın, halk için yazacağım" diye bir şey yaptığını sanmıyorum. Fakat oortaya çıkan başyapıtlar o şekilde çıkmış. Btd yetiştiren yazarlar Çünkü adamın karakteri, kişiliği onu yönlcndiriyor. Onun karşısına bir I 'eyyaz Kayacan'ı da usta bir yazar olarak koyalım. leyyaz Bey öyle deöil. Feyyaz Bey bambaşka. Fakat her ikisi de kendi kişiliklerini yansıtmışlar. Meseleye böyle bakmak gerekiyor. Halk için yazacaksınız diye zorla yazamazsınız ki! Yoksa siz de yazamazsınız onu. Ama bu anlayışın sizin kuşaklarınız açısından be lirlcyici bir anlayış olduğunu dıişünmüyorum. Fakat bizim yetiştiğimiz yıllarda bu ciddi bir sorundu yazar adaylarının karşısın da. Herkes böyle bir şey yapmak gayretini gösteriyordu. Bu tabiî ki sanatın önünü çok tıkayan bir şey. Plebanov'un bir lespitini nut almıştım. "Birsanat eserinden boşlanmamız cserde dile getirilen sosyal faydadan ölürü ise, bizde sanal yaşanltsı yer alnıamış deınektır. U\tetik yaşantı yerine, be&endi&imiz fikirleri dıle getirerek okurda hoşlanma uyandtratı yazar da gerçek bir sanatçı olamaz." Hepsini özgür bıraknıaktan yanayım. Orhan Kemal de olmalı, Sevim Burak daol malı, Bilge Karasu da olmalı. Bu bir geniş yelpaze diye düşünüyorum. Ama öyle yazarlar ve öyle eserler var ki! Eser mi denir onlara, onu da bilmiyorum. Halka bir şey vermek bir yana, zararı dokunacaktır onlann. Bir dönemde Türkiye'de gerek sağda gcıek solda o tarz çok kitap vayınılandı. Belki bugün de yayımlanıyor; ben pek takip edenıiyorum. lyi yapıtları okumaktan alıkoymuş oluyorlai" okurları. Halk için yazdığı iddia edilip içinde estetik değer taşımıyorsa halka büyük düşmanlık yapıyor demektir. Bütün bunları düşünürseK yüzde yüz doğru bir söz. Çünkü koyurı veriııe koymuş oluyorsunuz. Çok da ayıp bir şey var orada. Kımı yerlerde ya^aııtımıza daır bazı gtizlcmlerintzi \unduh.tan sonra korkunc bir sona sürüklendig'imizi yazmadıg'ınızdan, hie yazmadığımzdan bahscdıyorsuııuz. Seden? Daha lazla umutsuzluğa kapılmamak ve o içinde bulunduğum ruh duıumundan kaçmak içindi belki de. Bir ara "Bir an öncebitsin bu. Günler, aylargeçivor, bu kâbusun içinde sürükleniyorum. Daha jazlasını yazmayayım, bitsin isleği vardı. Olümcül bir taratı vardı lx^ninı icin. Bir an önce o havadan çıkmak istivordum. Bırakmayı düşündüğüm zamanfar bile oldu. Dı; etkenlerin deneUmi "Alatakldar" varhn de Kıvıundaıı köşe\inden yaşaıntnızda yer edinmış ın sanlar bunlar. Peki. yaşamlartm bıraz da dönüstürerekyazdığ,tnız icin mi \izden alacaklılar, yok\a yeterinee iyi yazanıadıŞjmzı düşündüg'ımüz için mı? Yeterinee iyi yazamadığımı düşündüğümden dolayı. Demin de söylediğim gibi, mesela o Madam lister başka türlü de yazılabilirdi. Bilmiyorum, başka yazarlarda da aynışey var nııdır, ben hiçbir zaman, bir kitap bittikten sonra tam yansıtabildiğimi diişünemem. Biryandan "Yarım kalmışlık olsun" diyorum, o başka bir şey. Bir de sizin istedikleriniz, siz duyarken başka türlü, yazarken başka türlü oluyor; bu çok aeıklı bir şey. Yani bir suyun dibinde derine görüyorsunuz, değerli taşlar görüyorsunuz, öyle gibi geliyor bana yazarlık, büyük bir istekle o suya dalıvorsunuz vc onları çıkardığmız vakit birtakım cam kırıkJarı çıkiyor. Sonueta hep böyle cam kınğı gibi kaldı o insanlar bendc. Onları tam vansıtanıadun, içimde dııyduğum şeyi tam aksettiremedim gibi geldi; o bakımdan alaeaklılar gibi gelivor. Halil Vedad'ı başka türlü de anlatabilirdim. içimde daha lazla acısını duydutn, I akat oraya geçerken azalıyor onlar; garıp bir şey. Yeteneksizlik tabiî bu. Tabiî başka bir şey daha var! Marguerite Duras'ın Sevgili romanını okuduğum vakit en cok çarpıldığım kısım, "Şimdi artık yazabilirim. Çünkü artık ne ağabeylerim havatta ne annemin kokusu. O bile kalmadı bumumun ucunda" demesiydi. "Bu yaşta niye böyle bir kitap yazdı?" tiiründen kritikler çıtmıştı l'ransa'da olsun Türkiye'de olsun. 1 Ialbuki o dimlelerde açıklıyor nedenini. Demek ki, Fransa'da bile yaşamış olsa ve Marguerite Duras gibi çok ccsur bir yazar da olsa yine de birtakım dış etkenlerin denetimi söz konusu yazann üstünde. Bir tuhaf özdenetim yaratıyor dış etkenler; yazamıyorsunuz. Türkiye'de bu çok daha fazla hissedilen bir şeydir. Halil Vedad'ı başka türlü yazmak mümCUMHURİYET KİTAP SAYI 623 çabuk tüketilebilecek eserler vermls olan yazarlar arasında Muazzez Tahsln Berkant (solda) veKertmeNadlrde vardı.