22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ilginç bir insan türürıü değişik bir yoldan okuyucuya sunuyor. Yeni bir okuma/yazma/görme disiplinini nıüjdeliyor. Kiiltüre tarklı, komik ve neredeyse garip bir şekilde yaklaşan kafadanbacaklılar, bir komplo teorisi sonucu dünyaya atılan bir bombanın ardından dünya kültürüne ait yegâne ele geçen basılı malzeme olsaydı, bunu bulan uzaylı bilim adamları insan ırkı hakkında ne düşünürlerdi acaba? Yazar/çizeri tarafından 300 nüshasının imzalanarak satışa sunulduğu bu kitapta insanoğlunun farklı bir gölgesiyle karşılaşacaksınız. Şaşırmayın! Gülümseyen tslamHatemi'nin Ağzından fran'da Değişim/ Hazırlayan: Sami ö&uz/ Çeviren: Nazila H. Nejad/ Metis Ytıyınları/ 107 s. 1979'daki devrimin ardından Iran, çokuluslu medya tarafından Islamın haşin ve acımasız yüzü olarak gösterildi. 23 Mayıs 1997 günü, bu imajın değişme miladı oldu. O gün Iran halkının yaklaşık yüzde 70'i, sürpriz bir şekilde Muhammed Hatemi'yi cumhurbaşkanı seçti. ü gün bugündür Iran denince akla, Hatemi'nin gülümseyen yüzü, onun liderliğini yaptığı reform hareketinin ülkeyi yeniden yapılandırma ve dünyaya açma çabaları geliyor. Tabii bir de iktidar mevzilerinin önemli bir kısmını ellerinde tutan muhafazakârların direnişi. Bu kitap, îran'da yaşanmakta olan değişim hakkında okuru bilgilendirmeyi ve bunu Hatemi'nin ağzından yapmayı amaçlıyor. Hatemi, güzel konuşan bir lider. Sadece belagat sahibi değil, aynı zamanda Iran toplumunun arzularını, özlemlerini ve arayışjannı da biliyor ve onları sahiplenmekten çekinmiyor. Anadolu Ajansı Tahran temsilcisi Sami Oğuz'un, I Iatemi'nin konuşmalarından derlediği Gülümseyen Islam, onun tevazuunu, felsefi derinliğini ve sevecenliğini de gözler önüne seriyor. Iran Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarında atıfta bulunduğu dini ve felsefi kavramların zenginliğinin, ülkemizdeki "hukuk devlcJ", "cumhuriyet", "demokrasi", "meşruiyet, "laiklik" tartışmalarında ilham kaynağı olabileceğini düşünüyoruz. Siper Mektupları/ Necatı tnceoğlu/ Remzi Kitabevi/ 239 s. "Bu kitap, kuşkusuz bir savaş romanı ya da bjr tarih romanı cieğil. Düşmanlık duyguları taşıyan, kırıp döken, ucuz kahramanlık taslayan anılara yer verilmedi; savaştan yıllar sonra olaylara barışçı bir gözle bakmayı amaçlıyor. Barışçı düşünce, kitapta üç eksene oturtulmuştur. Bunlardan birincisi doğa temasıdır. Bu tema kitap boyunca işlenmiştir. Baharın gelişi, kuşların göçü, kar yağışı gibi. tkincisi, bağlı olunan kültür, yöre, kent ve köye, "yer'e" olan özlemdir. Bu olgu hem Türklerin hem yabancıların mektuplarında belirgindir. Üçüncüsü, doğa sevgisi ve yer özlemiyle bütünleşen anne sevgisidir. Bu sevgi giderek artmakta, zaman zaman bağımlüığa dönüşmektedir. Ancak bir lcısmı heyecanla ve isteyerek, bir kısmı istemeden savaşa katılmış gençlerin 1824 yaş grubundan oldukları, aralannda yaşını büyüterek 16'dan 18'e çıkarmış olanların da bulunduğu unutulmamalıdır. Bu anne sevgisi ve özlemi, savaş ve ölümden kaçışın simgesel bir anlatımıdır. Bunu en iyi açıklayan, bir Anzak askerinin mektubundaki şu satırlardır: 'Anneciğim, sabahleyin uyandığımda siperimin önünde bir gelincik çiçek açmıştı...'." diyor Necati Inceoğlu kitabın onsözünde. Suda Kurudu Kökler/ Mııstafa Ttıncel/ Bu Yayınevı/ i 10 r Barajlar yapılırken suların altında yalnızca uygarlıklar kalmıyor. O uygarlıkları oluşturan insanlann, yüzyıllann damıtılmışlığıyla gelen gelenekleri ve anılarını da sular yutup gidiyor. Köklerinden kaçı nılmaz olarak kopartılan insanın sevdasıyla, yaşamı yeniden kurma çabasıyla geçen serüvenini yansıtan Mııstafa Tııncel'in "Suda Kurudu Kökler" romanı çıktı. Yazar kitabında okurunu Fırat diyanna götürüyor. Fırat'ın çağıldayarak akışına gem vurulmasıyla yükselen sulaSAYFA 22 rın altında kalan binlerce sevdanın, umudun peşinde koşmanın heyecanını duyumsatıyor. Teknolojiyle geleneklerin gelgitleri arasında salınan insanın yeniden kök salma savaşımını; Zeugma, Halfeti, Hasankeyf le sembolleşen köklere ve uygarlıklara uzanarak, tarihsel belleğimizi yeniden canlandıran bu romanı elinizden bırakamayacaksınız. Muhatapsız Savaş Muhatapsız Barış/ Hasan Ytldız/ Doz Basım Yayınalık/ 286 s. "Yoğunlaşan Kürt nüfusuyla bir» I W A U « I Z ŞAVAŞ likte, yoğunlaşan demokratik ifaMUHATAKIZİÂRK de tarzı, yükselen Kürt dinamiğinin en belirgin özelliğiydi. Bu özellik, aynı zamanda çağın de ğerlerine de uygun düşüyordu. 1980 öncesi Ağrı, Diyarbekir, Urfa, Batman gibi yerlerde belediye başkanhklarının Kürt ve demokrat kimlikli adaylar tarafından kazanılması, Ocalan'ın tezlerinde sık sık işlediği gibi "înkârlaşmanın, köleleşmenin eşiğindeki" topluma özgü bir gelişme değil. fşte ÖcaIan, ne kadar inkâr ederse etsin, ne kadar kötülerse kötülesin, yükselen bu Kürt dinamiğinin üzerine oturdu ya da oturtuldu. Şimdi söz tarihtedir." Mavi Bereli Edebiyat ve Dil Yazılart/ Doğan Hızlan/ Deneme/ Yapı Kredı Yayınlan/ IV) s. Doğan Hızlan'ın edebiyat vc dil üzerine yazılarının yer aldığı Mavi Bereli, edebiyat dünyasınm 19962000 yılları arasındaki özeti niteliğinde. Birleşmiş Milletler'in mavi bereli askerlerinin arabulucu özelliğini edebiyatın polemiğe yatkın dünyasında kendisine yakıştıran Hızlan, kimi yazılarında artık çok uzaklara giden eski bir dostun ardından ağıt yakıyor, kimi zaman sanat adına bir endişesini ya da mutluluğunu okurlarıyla paylaşıyor. Kimler yok ki bu yazılarda: Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmed Midhad Efendi^ Camus, Ali Neyzi, Ara Güler, Çehov, Aziz Nesin, Cahide Sonku, Cemal Süreya, Cevdet Kudret, Charles Bukowski, Çetin Altan, Dario Fo, Ece Ayhan, Enis Batur, Fikret Mııalla, Kafka, Nietzsche, Fıızuli, Gogol, Balzac, Hulki Aktunç, Hiıseyin Rahmi Gürpınar, küçük Iskender, Leyla Erbil, Gorki, Melih Cevdet Anday, Mîna Urgan, Moliere, Nâzım Hikmet, Shakespeare, Yaşar Kemal... Anlatıların Aynası Yazınsal Eleştiriler 2 19542000/ Ahmet Oktay/ Deneme/ Yapı Kredı Yayınlan/ 226 s. Ahmet Oktay, düzyazı eleştirilerini Anlatıların Aynasf nda bir araya getiriyor. Yakup Kadri, Reşat Nuri, Sait Faik, Yusuf Atılgan, Orhan Pamuk, Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Leyla Erbil, Peride Celal gibi adların yapıtlarını titizlikle inceleyen Ahmet Oktay, edebiyat yolculuğunun elli yıllık birikimini sergiliyor. Anlatıların Aynası, okura metinlerin mahremiyetini açıyor. , Eğitime Eylül Darbesi Milli Güvenlik Konscyi'nde Tartışmalar 19801983/ liarun Ünlü/ Cüldikent Yayınlan/ 394 s. "Bu çalışına, Milli Güvenlik Konseyi'nin (Konseyi oluşturan beş generalin: ()rgeneral Kenan Evren, Orgeneral Nurettin Ersin, (^rgeneral Sedat Celasun, Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Oramiral Nejat Tümer) yaklaşık üç yıl boyıınca yapmış oldukları otıırumların; daha doğrusu tartışmadan aldıkları kararlann tutanaklardan incelenmesiyle oluştu. Çalışma alan olarak egitim ile sınırlı tutuldu. Konsey'in eğitime yönelik görüşlerini/görüşmelerini bir bütün olarak kamuoyuna sunmanın, gccikmiş olmakla bir likte önemli bir yararı olacağı diişünülmektedır. En azından Konsey'in anlayışına uygun olarak düzenlenen ve bugün de sürüp giden eğitim dizgesinin bir süre daha aynı şekilde sürüp gideceği düşünülürse, bu yarar biraz daha anlamlı hale gelmektedir.." diyor Harun Ünlü kitabın önsözünde. Ispanaktaki Demir ve Diğer Yerleşik Düşünceler Üzerine/ Hazırlayan: jeanFrançois Bouvet/ Çeviren: Esra Atuk/ Yapı Kredi Yayınlan/ 177 s. Yoksa light yiyecekler son günlerde kalınlaşmaya başlayan belimizi Ispanaktaki inceltmiyor mu? Yoksa elimizden l>etnİr düşürmeye uğraştığımız sigaranın bize faydası da mı var? Yeşil bitkilerle dolu bir odada uyumak yoksa bize öğretildiği kadar tehlikeli değil mi? Peki onca vitamini yutmak, bizi gerçektcn hastalıktan koruyor mu? Nedenleri ve kökenleri üzerine hiç düşünmeden körü körüne inandığımız, yaşamımızın bir parçası haline getirdiğimiz kanılara bir darbe Ispanaktaki Demir. Ispanağın ne kadar demir içerdiğinden başlayarak tüm yerleşik düşünceleri sorgulayan eğlenceli bir çalışma. Annelerin bu kitaptan sonra çocuklarına ıspanak yedirmek için başka bir neden uydurmaları gerekecek. Iki Boğazın Suları/ Ali Pasiner/ Remzi Kitabevi/ 191 s. "Kandüli Akıntı Burnu'nda gözlerinizi dikip o muhteşem akıntıyı hiç izlediniz mi? Bu sular bir süre sonra sizi kendine çekmeye başlar, ayakları yerden kesilir gibi olur insanın. Oysa anıları da peşinden sürükleyen bu sular, hep ileri doğru akan zamanın kendisidir. Bu zaman içınde her iki boğazın kıyıları kabuk değiştirecek, yeni insanlar yerlerini alacak ve onlarla birlikte yeni anılar yaşanacaktır. Ve sonra bu anılarda iki boğazın sularıyla daha büyük denizlere, daha geniş zamanlara doğru akacaklardır." diyor Ali Pasiner 'Bu Kitaba Sonsöz'de. Marksizm ve Postmodern Gündem / Derleyenler: Ellen Meiksins Wood }ohn liellamy Foster / Çeviren: Ahmet Fethi / Ütopya Yayınevı / V>21. Kitaptaki yazarların ortak yanı, dil, kültür, ulusallık, ırk, cinsiyet, çevre, devrim ve tarih gibi konularda postmodemizmin gündeme getirdiği sorunlann, ancak, nitelik olarak tarihsel, materyalist ve devrimci bir bağlam içinde etkili bir şekilde çözümleneceği konusundaki ısrarları. Bu tür çözümlemeler kapitalizmi aşma umudunu, tarihsel mücadelelerin olanaklı bir sonucu olarak insan ilerlemesi fikrini terk etmez. Rus Çarı I. Nicholas'ın "ilerleme" sözcüğünü yasaklayan bir buyruk yayımladığı söylenir. Bugün, 19. yüzyıldaki anlamında, belirli bir içeriği cisimleştiren otomatik insan ilcrlemesine Çar'ın o kadar tehdit edici bulduğu bir düşünce artık inanmıyoruz. Fakat bu, felsefeci Michael Oakeshott'un 1950'lerdeki siyasal faaliyetle ilgili olarak savunduğu gibi, "ne bir başlangıç noktası, ne de saptanmış bir yönü" bulunan "sınırsız ve dipsiz bir denize yelken açtığımız" ve tek görevimizin "dengeli olarak su yüzünde kalmak" olduğu anlamına gelmez. Tarih yüzyıllarca mücadelenin ve ilerlemenin gösterdiği gibi bundan daha anlamlıdır. Daha genel bir ifadeyle insanın ilerici kurtuluşu anlamında, ilerleme kavramından tamamen vazgeçmek, var olan güçlerin isteklerine razı olmak olurdu. Bugünkü çağda soldaki entelektüellerin böyle bir siyasal çözülüşü, bir tek anlama gelebilir: kapitalizme topyekun teslimiyet. Postmodemizmin ironisi şu ki, modernliği aştığını iddia ederken, başından itibaren kapitalizmi aşma ve postkapıtalist bir ılöneme gırme umudunu terk eder. Postmodernist teori, bu nedenle, egemen kültürel çerçeveye kolayca emildi; ve son zamanlarda, kapitalist bir ekonomi içinde mal pazarlamak için Foucault, Derrida, Lyotard ve Baudillard gibi düşünürlerin içgörülerinden yararlanmaya çalışan Postmodern Marketing (Postmodern Pazarlanuı) gibi metinlere bile yol açtı. Belki de postmodernist teorinin nihai kaderi bu olacaktır kapitalist ekono minin devasa pazarlama aygıtı tarafından emilme, ahalinin günlük yaşamına gırmenin sürekli yeni yollarını bulması gereken ticari bir düzene ironi ve renk katma. Bu arada tarihsel materyalizm, kapitalist üretim ve pazar ilişkileri "karnavaT'ında eğlenmcye değil, bunları aşmaya çalışan herkes için gerekli entelektüel zemin olarak kalacaktır. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 598
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle