Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Resimli 'Ahmetler' Tarihi AHMET GÜNBAŞ O fotog'raf şimdi nerede gizlenir? Ahdettinı, anıların sısli sokaklarından geçip kııytu hir köşede bulacağım onu! Tas çatlasın, 1718 yaş çağlarında göriinen bir delikanlılığın düşüncelivcsikalık bir sureti!.. Ahmet Erhan'dan söz ediyorum. Son yapıti Resimli' Ahmetler' Tarihi(*) elime gec,tiğinde; üçkuşak serıdindeogul Ahmet Deniz'in dalgın bakışındaki derinliğin sinyalleri befleğime etkiyiverdi. Şair, "()ğlııma ne kadar benzermişim, o bana benzemiyor" diyedursun, o tüylii montun yakalarında bile kendiliginuen bir benzerlik vardı. Benzemeyen tek şey ise, yaşanan günlerin çetelesinde hep erken bir ölüm olarak kazınan kan sağanağı bir zamandı. lşte Ahmet Erhan, o zamandaki ülkeyi yurt edindi şiirlerine! 'Sağsol çatışması'yla beslenen, katmerleşen acılardan sislenmiş, alacalanmış bir ülke!.. Cinayet şebekeleri her köşeyi tut muştu sanki. Insan gibi yaşamak, bir çıkış yolıı aramak iyimserliği koyulgan bir kuşkuyla örtülüyordu. Toplumsal yaşanıda dirlik düzen bırakmayan; bireyi çıkmazlara, tedirginliklere gömen yapışkan bir kuşkııydu bıı! "Kuşağım, acılı kuşağım" yakınmasından pııl pul keder dökülüyordu. Böylesi kurşunî bir ortamda Erhan'ın, kapıyı soluk soluğa toknıaklayan bir genç olarak, "Bugün de ölmedim anne!" demesinden daha doj>al ne olabilirdi ki? metler' Tarihi'ne gelene değin Ahmet Erhan'ın bir üst kimlikle dolaştığını ögreniyoruz. FCişi adlarının bile sağsol ayrımına gore tasnif edildiği 7()'li yıllardan kalma bir ödünlcmediı bu. Ne var ki benliğinin olıışmasından sonra ironik bir iç çatışkıya dönüşen bu sahte çelişkiyi Ahmet tzzet'in oğlıı Erhan Bozkurt'un aözından dile getirir. Earklı iki yasamın izleri gibi yürüyen iki kimlik, artıkkaçmaktan, gizlenmekten yoruhmış, kıskıvrak yakalandıkları bir büyük aynada dolaysız bir yüzleşmeyi kabul etmişlerdir: "Erhan Bozkıırt konuşuyor: Adımızı bile be&enmedın neymtş şımdıkt tanımlamayla ırkçı milltyctçilerin, ki ıcn nrarla faşist demeyı sürdürüyorsun, hem erhan hem bozkurt erhan bozkurt 1'J76'da ilk $iirinı yayımladığından beri Ahmet Erhan'da karar kılıyonun bir gün soyadı kanununa muhalefetten yarvılanacaksın ya da bcni öldürmekten snkaklarda sekizgenler çızerek gecclerı ardında bıraktıgın salyangoz izlerini kimsenin görmedifjnı mi sanıyursun pıs alkohk" (s. 107) Evet, Ahmet Erhan acının yörüngesinde dönüp duı urken kendine bakmayı, nerden gelip nereye gittigini sürekli ertelemiş olmalıdır. Ki Resimli 'Ahmetler' Tarihi, içsel tarihine doğru yalansız dolansız bir yolculuktur. Soyagacını şöyle bir silkeleyen ve üç kuşak bandında (oğulbabacfede) özcfyaijanıını sorgulayan bu şiir yayınılandıgı zaman, şiir ve gerçeklik bahsinde şairin içtenliginin ne olması gerektigini açıöa çıkanr. Denebilir ki Anmet Erhan, "büyük şiir" hanesine yazılan bu oylumlu (,ahşnıasında genleriyle oynamıştır adeta! Dede Ahmet îzzet, baba Ahmet Erhan ve oğul Ahmet Deniz'in birbirine akran çocukluk fotoğraflarından havalanan şiirsel yolculuk, ironik bir söyleyişin çaprazlığındaokuru uzun ıızıın düşündurür, savurur, yorar. Ağlamayi ve gülmeyi birlikte beceren psıkolojik ruh halinden bir tiirlü kıırtıılamayız. Sesler ve görüntüler geçip gittikten sonra o bıırukluk içinde donııp kaldığımız aşikârdır. Bir dram oyuncusunun yaşamının son sahnesinde sürpriz bir şekilde okııdu^u sitemkâr bir tiraddır bu! Ellerinde o üç fotoğraf, gözyaşlarına boğularak adımlamaktadır sahneyi: "Btr çocug'un resmi miüne örtülü kal sa da, daha her şey erkendir ve anlaşılmaya zaman vardır. "Yine de og'lum iyi bak, adama benzer baban Kırletımemek ıçın kendinı alkoldc saklar Şu godo$ dünyaya şu kazığı çaktık madem Kişne serı de kedınce, anlayan anlar Tesbıh bende koptu, elim sendedır" (s. 58) Kendi destanında "dul bir erkek"tir Ahmet Erhan; ayrılık acısının belirgin izlerinde bir türlü elini vermeyen bir çocuğun "sütiibozıık yüzyıl"a uyarlı hırçınlıöı sczilir. Oysa, alkolün sınırma dayandığında hiçbir belge göstermez Ahmet Erhan, Otuz yedi kardeşli Dede Ahmet izzet'i konuştıırıırken, "Biliyorum biliy^ım Mcrsin'i biz kurduk/ Denizi gördük, asamızı yere vurduk/ Otuz yedi kardeşmiş... ben kendimi yolda görsem tanımam" (s. 62) şeklindeki doğallığı alkolizme yaklaşımında da göze çarpar: "Ben bu şiiri yazar mıydtm hiç, aztctk drınk alsam Yetmışaltı yıltnda, hirhaziran ayaztnda alkolaen üldü babam Bayrağt kaptığım gıbt meyhaneye kvy tum ü gün bugündür camlanmda bir buBoynum kırtldı kırılacak yettm bir kuğu" (s. 64) ileri geliyor bu davranış biçimi. Aynı paydada kaleme alınan "Dul Erkeğin Türküsü"nü insanhgın yontulmamış yalnızlığına eklemek gerekir. Belki de bir kadın saçına dokunmadan yollar ayıran iletişimsizlige: "Ben senı sevmtştnn. sen benianltinıadın Yağmur muydu. kar mıydı mlümcge. len Karda ız bırakmayan bir ceren Oldugunu anladım. Aytldım Ben senı sevmişttm sen benianlama<//«." (s. 23) Ncrede bağdaş kurup oturacağını bilmeyen "göçebebiryiirek"tiro. Acıların günlüğünü tutarak dolaşır, konduğu yerde derin duyarlıklann kuyusunıı kazmaya başlar. Alkol ve özlemle tutunma savaşı veren zayıf yüreğiyle ince şeylerden söyleşirler. Sözün Kİlitlendiği noktada açığa çıkan korkunt; bir sevgı açlığıdır. îjiirin bendinden taşan ve her dizesine vayılan o hüzünkâr ton rengi bııradan kaynaklanır: "Gönlümde ceylan, dilimde ferman bitti Yoruldu gurbetinı, sılam 'Sevgi' diye bağırtr, hangi tüyümün üstüne bassan..." (s. 45) 70'li yılların sonunda, toplumculuğu yaftalaştırmadan, yaşamın lcarşılığı bir anlatı şiiri olarak boy gösterir Erhan'ın şiiri. Zamanla konuşma dilinden evrilerck şiir diline kırılır. Yaşananların ayrıntısında bizim insanımıza özgü çarpıcı imgeler edinir ve birey kanadıyla uçmaya çalışır. Çağdaşlarından farklı olarak şiir bilincini üstte tutar. Yaşınm şiirini çoktan geçmiş erken ustalığında yeteneğinin katkısı gözardı edilemez. Belki de kökleri derinlerde bir 'nabiga'dır o. Şimdilik buluntular Resimli' Anmetler' Tarihi'nde sözü edilenlerden ilerı gıtmiyor. Evet, o fotoğrafı buldum! Biraz sonra mektuplar dökülecek! Hattabirşiir!..77 kışından!.. Benien iyi Ahmet anlar!" (*) Resimli 'Ahmetler' Tarihi/ Ahmet Erhan/ Bilgi Yayınevi/ 1. Basım/ Nisan 2001/109 s. özel WP destan Ne yazık ki Ikibinler'in sanal dünyasını pek ilgilendirmez bu ayrıntılar. "Şimdi yıllardan kaç, ne umurum?/ Com.tr. com.tr. bippp. aherhan!/ Ah Erkah!" (s. 65) yakınmasıyla noktalar şiirini. Erhan'a ne yapsanız, hüzün katından inmez. O, bu yanıyla büyümeyen hüzün yongası bir çocuktur. Takmış takıştırmış kederi; yüreğinden kavkısına deöin yakıştırmış, kristalize etmiş. Resimli 'Ahmetler' Tarihi de onıın özel bir destanı zaten. Ama Ahmet Erhan cephesinde hüzünden yana bir değişkenlik yok. Olduğu, erdiği yerden baKiyor yaşama. Yaşama ve şiire... Aşktan söz ederken bile "Seninle a£layarak seviştim" diyorsa, hüznüyle barışık birey olgunluğundan Insanlık tragedyası 'Acı'yı bir kaçış izleğiyle yorumlayanlar, hüzne sığınmayı, yaşamda olası insan hallerindcn uzak tutanlar, epeyce hırpalanuşlardı Ahmet Erhan'ı. O, bunlara aldırmadan çapul çııpııl karanlığın içinden yürümeyi sürdürdü, acıyı biçimleyerek ve dönüştürerek vardığı noktada kristalize ışıklar buldu. Genelinde insanlık tragedyasına özgü bir ışıktı bu. Orda bir büyük nehir çarpa çarpa bulanıklıg'ından sıyrıhyor, yaşama sevinciyle çalkalanan sonsuz bir okyanusla kucakfaşryordu. Anna Ahmatova'nın şu iki dizesi de, belki acıya akran bir nehirden içmişti cansuyunu: "Act tulkular ve özlemlerle çevrildiher şey Öyleyse nereden düşüyor bu ıştk üstütnüze" "Alacakaranlıktaki Ülke"ylebaşlayan şiir seriiveninde, "yaşamla ölüm arasında gidip gelen dalgaıanmayı" şöyle anlatır bir söyleşide: "Hayat alacakaıanlıktır. Sabahın alacakaranlığı mı, akşamın alacakaranlığı mı bilemiyorıım. Hep söylüyorum ilk kitabımdan son kitabıma tek bir şiiri yazıyorum. Şiirimi çeli^kiler üzcrine kuruyorum. Bireyciliklc suçlanıyorum. Oysa en bireyci şiirim bile toplumcudur. Nedense siirleritndeki ölüm teması görülüvor da hayat teması gözardı ediliyor. Halbuki ölüm kadar hayal; ölüm havatın içindt; vardır. Alacakaranlıktaki Ülke, solun içinden sola eleştirel bir bakıstır. Şiirsel yönü bir yana, kitabı Üginç kılan aa budur. Kendi kuşağımı anlatırım. Biraz abartılı bir kuşaktır, dokuz canlı bir kuşak. On beş kez kurşunlandım ben mesela." (ŞiirOdası, Ocak2000, s. 1) Doğal mecrası dışında köpürtülen, kanayan bu acılı kimlig'in kolları bin kez ateşi çalmayi denedi! Akdeniz ikliminin yanık yüzlü içtenliğini sevda şiirlerine katarak yaralı insanına aşkı baştacı eden güneşli bir aydınlık sıındu. Bir yandan "Çağdaş Yenilgiler Ansiklopedisi"ni evrensel bir galeriye taşıdı. Resimli 'AhCUMHURİYET KİTAP SAYI 590 Cumhuriyet kitap kulübü dı Kalbtmın çıkımnda tıktj tıkış antlar Kolalı yakaunın beyazt keşke alnına vursaydt Şimdi yıllardan kaç, kocaya mı vardı rakamlar? Yaraya tütün, kalbe hüzün adamım, ömre ölüm yakıştr Rul karış/ır, tak takıştır, sonra bir de kasın üstüne Bütün cinnetlerine tamah ettiğım Hayat Babamı ne kadar severmifim ah, oğlum beni sevmiyor Şimdi yıllardan kaç? Şimdi yıllardan kaç?" (s. 57) O "pis alkolik", yüreğini açtıkça açar. Film, babaoğul ilişkisinde kopmuş ol Sevgili Kitap Kurtları! Taksim Sergi Salonu'nda *Açılış nedeniyle tüm kitaplarda °/o 30 indirim... TAKSİM SERGİ SALONU Adres: Istiklal Cad. Zambak Sok. No:4(Aksanat karşısı) Taksimlstanbul Tel:252 38 81/82 SAYFA 17