Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Elginlik yansılaması öyküler SABAHATTİN ŞEN Otuz yıla yakın bir zaman dilimini anadilinin konusulmadığı bir ülkede yaşayarak geçiren özgen Ergin, anadiline olan tutkunluğunu, derinleşen özlemlerini, duygulartnı, coşkulannı, acılannı ve sevgilerinı öykülere dökerek özgünleştiriyor. Yabaneldeki ya^am koşullan, yaşanılanla yaşamak istenilenler arasındaki duygu uçurumları onu kendine özgü bir anlatım dıltne ulaştınyor. Almanya gibi uzak ellerde yaşavanlarımız anayurda dönük özlemlerini ner an bir resim, müzik, yontu, öykiı, roman ve şiire dönüştürüyorlar. Anlatım eksikliğinın dayanılmaz baskısıyla kıvranarak oluşturdukları yapıtlan, her an doğum bekleyen bir kadın gibi, bir türlü dışanya yansıtamazlar. Sürekli bir sancıyla beklemenin acısı, bebek doğmadığı için bir türlü son bulmaz. Anaduinin sağaltımından uzak olmanın verdiği sıkıntılar bu doğumu engeller. Ülkesindeyken başarılı yazılar yazan, en güzel yapıtlan sunacak güçte olduğunu gösteren, dilde ustalaşmış sanatçılanmız arasından bir bölümü, bilinen nedenlerden dolayı yaşamlarını yurtdışında geçirmek zorunaa kaldılar. Birkaç yazar dışındakiler, anayurdunda gösterdiği gücü gösteremediler. Buralarda yetişmişîerimizin arasından da kendi anadili yerine, bulunduğu ülkenin diliyle yazanlar çıktı. Yaşadıkları ülkenin dili, anababasından öğrendiği anadilini bastırdı, yerineönüne geçti. Bu arada Türkçe yaşayan değil, gitgide ölen bir dil konumuna girdi burada. Günlük konuşmalar içine Alrnanca karıştırılarak konuşulan karma bir dil olma yolunda ilerlemekte. Hele Ozgen Ergin gibi uzun yıllar burada yaşamak, yazı yazma edimine burada atılarak başanlı olmak, hemen hemen olanaksızdır. Burada yeterli kaynak, yöre, dile egemen, e§, dost, arkadaş, tanıdık bulmak başlı başına büyük bir sorun. Yaban elde yaşamanın koşullarıyla boğuşan bu insanlarla yazınsal söyleşiler yapmak belli bir düzeyi aşmıyor. Ne dille uğraşmaya ne de kitap okumaya zamanlan yar. özen gösterenler, ilgi duyanlar öylesine az ki, yok" demek daha doğru olur. Buranın yaşam koşullarında yazarlığa soyunmak oldukça yüreklilik ister. Istenilen dergi, kitap, gazete gibi gereksinimleri Türkiye'de getirdikleri belli bir sınırda kalır. Cağaloğlu 'nda küçük bir kitapçıdan başka bir kitapçının olmadığını düşünün. Bıze en yakın olan kitapçı dostlanmız üç bin kilometre uzakta. Alaman'ın yeşil marklanyla üç beş yılda, han, hamam, ev, arsa, apartman, BMW, Mercedes gibi arabaları almak dururken, ne diye sonunun ne olduğu belli olmayan bir işe girişşinler? Ömür boyu yazma çilesinin ardından her şey boşa gidebilir? Böyle bir uğraşa bir omür vermeye değer mi? Işte Özgen Ergın gibi çok az sayıdaki etkin ve sanatçı kişilerimız, geleceği güvencesiz bir yoida yüreklice yürümeyi göze alabiliyorlar. Sanat kişioğlunun en zor çalışma alanıdır. Başansıznk, tüm yaşamın bir sonuca varmayan uğraşla geçmesinden başka bir anlam taşımaz. Kişinin özgen Ergln 1990'lann başında Almanya'da. llk kltabı Sarto Kemal'in yayımlandıfiı sıralarda. belki de en son iş olarak düşüneceği bir uğraş. Yazarhkla geçimini son yıllara dek hiçbir yazanmız saölayamadı. Ana dallan olan sanat, ek iş konumu koşullarında sürdürüldü. Buradaki beter kosullarda yazarhkla bir yerlere ulaşmak Türkiye'deki şorunlann çok üzerinde. Ozgen Ergin'i yiımi yıl önce yukanda belirttiğim tasaları taşıyorken tanıdım. Yazma eğilimi onu sıkıstırdıkça geleceğin belirsizliği de onu ikircikleştiriyordu. Türkiye'den yeni gelen yazarfanmızın bocalamaları kafasını oldukça karıştırmıştı. O usta yazarlar varken kendine is düşmeyeceği düşüncesi egemendi. Onlann deneyimlerinin kendininkinden ileri olduğunu düşünerek yazdıklannı, yazacaklannı gun yüzüne çıkartmakta çekinceli davranıyordu. Içindeki birikimler, bir can damarına bağhyrnışçasına anadiline bağhlığı, saygısı, sevgisi onu anlatıma zorluyordu. Diğer yazarlanmızın yapmak zorunda olduğunu o da yapmaya karar verdi. Gün boyu Almanca konuşarak çalıştığı işi bırakmadan, yazabildiğince yazacaktı. Bugüne dek de böyle sürdürüyor yazmayı. Ozgen Ergin'in yazma serüvenini başlangıcından günümüze izlemeyi sürdürüyorum. Çoğu zaman bir araya gelerek söyleşiyoruz. Türk dilini çok sevdiğini, dile karşı çok duyarlı olduğunu saptıyorum. Yazılannda dil yanlışlannın üstüne olağanüstü bir çabayla gıdiyor. Konuyla ilgı Charlie Kcıııal Galatalı Angelos / özgen Ergin / Papırüı Yayınları / 144 s.l 1999 Derin Sularda / Özgen Ergın / Cem Yayınevi / 88 s./1990 Şarlo Kemal / Özgen Ergın / Ren Yayınevı / 112s /1987 Charlie Kemal / özgen Ergin / DtttrtchVerlag / 200s/1992 si ya da yakınlığı olan tanıdıklarıyla görüş alışverişinde bulunuyor. Kendi anadilinın yaman bir savaşçısı. Yazdığı her tümceyi, her sözcüğü bilebildiği en inçe noktaya dek irdeliyor. Bir öykünün bitimi, aylan buluyor. Bittikten sonra da onlan sürekli denetim altında tutuyor. Bitmiş öykülenni gerek benim gerekse çok az sayıda bir ıki kişi başkalarının da okumasını isteyerek gozünden kaçanlann olup olmadığını bir Daşka gözle görmek istiyor. Kılı kırk yaımayı kıfı kırk bir yarmanın üzerine çıkarıyor. Önerilerin üzerinde önemle durarak değişikliklere kapısmı açık tutuyor. O her şeyiyle günlük yaşanıın tam ortasında ve içindeDulunan öykülerin adamı. Başkalanna bu nedenle hoşgörülü olabiliyor. dil yanlışlanna karşı hiçbir biçimde noşgörülü yaklaşmıyor, ödün vermiyor. Aydın olmanın sonımluluğunun en ağır yükünü, dil konusunda taşıyor. Dil konusunda onun çektiği sıkıntılan ben de çekerim. Oturup derueşiriz. Diümizi yitirmeme, geliştirme alıştırmalan yapma olanağı buluruz. Ben resim, o yazın dalında, söyleşiriz. Arada bir görev değişikliği de yapanz. O resim, ben yazın sorunlarına değiniriz. Bana düzenlice gönderilen "Türk Dili Dergisi"nden edindiğim yeni bilgileri aktarmaya, onlar üzerinde tartışmaya calışınm. Zamanla o resim alanında, ben ae yazın alanında bir şeyler yapma çabasına gireriz. Genelde sanatçılar arasında yaşanan sorunlan biz yasamayız. "Ben yazarım, resimden hiç anlamam! Ben ressamım, yazından hiç anlamam!" diyerek bir köşeye çekümeyiz. tkimizce de alay konusu olan bu gibi yaklaşımlarabirlikte uzülüriız. Sanat, tavşanlar, kediler,filler,maymunlar için yapumıyor. Aydın kesim anlayamazsa, anlamak istemezse, anlamayı kıme bırakıyoruz? Ne ben ressamlığm, ne de o yazarlığın yer değistirmesinı istiyoruz. Aydın olmanın gereklerini yerine getirmeye çaüşıyoruz; olay bu. Müzik, tiyatro, sinema, yapı sanatlan içinde olmak koşuluyla sanatın her afanına ilgi göstermek zorunda olmanın bilinciyle deviniyoruz. Bir ressamla bir yazann iletişimi böylece süriip gidiyor. Yurtdışında bin bir çabayla yazın uğraşı vererek öykü kitapları çıkaran bir yazann değerlendirmesıni yapmak bence çok önemli bir görev. Olayın en yakın tanıklarından biri de benim. Yazın eleştirmenlerinin bu görevi daha iyi yerine getireceklerini biliyorum. Benim de bir değerlendirme yapabilmem söz konusuysa, yapmamam doğru değil. Yapamaaıklarımı, yapabilecek durumda olan yazın eleştirmenlerinin tamamlaması gerekiyor. Son çıkan kitabı "GalataL Angelos". Diğer kitaplarıyla birlikte ele alınacak olursa, onun bir bütünü oluşturduğunu görürüz. Kendi içinde uyumlu biçemsel nırlıği, ozgünlüğünü güçlendirmiş. Onun yaşam biçimine uygun biçem anlayışı, yaşamındakı gibi şaşırtıcı özellikler taşır. Yasamın içinaen doğar, yaşamın içinde bilinmeyen noktalara doğru yol alır. Beklenmedik bir yerde de bizi kendimizle baş başa bir yığin sorular, sorunlarla yalniz bırakır. Kendisi bir çözüm getirmez. Çözümleri ele alarak karşılaşılan çözümsüzlükleri önümüze serer. Kendine özgü bakış açısı, bizde de bir bakış açısı oluşrurur. önümüze çok sayıda çözüm yolları çıkar. Böylece hiç sezdirmeden, o kutsal yazma eylemine okuyucuvu da katarak, onun da üretime dışardan katılmasını sağlar. Işte sanat.... Alışverişteki pazarlığı, aldığı cekette ya da kazakta üretim hatası çıkması karşısındaki duyguları, bizi baska türlü çözüm yollan aramaya zorluyor. Bizleri öznelleştiriyor. Ele aldığı çok çeşitli konularla iç dünyamızın derinliklerine iniyor. Kendi icimizde, özlemlerimiz, duygulanmız, çelişkilerimiz, tutkulanmız, kösnüllüğümüz, törel anlayışımız, saplantılarımız, kuşkulanmız, doğmlanmız, eğrilenmiz, yanlışlarımız, bildıklerimiz, bilmediklerimizle, kılcal damarlanmıza dek dolaşıyoruz. Kimi zaman kendisi, kimi zaman da yaşadığı anlarla didişmeye giren Özgen Ergin, bizleri de bu aidişmenin içine sokuyor. Toplumsal yaşamdaki güzelliklerle kötulüklcri onunla bir kez daha yaşıyoruz. Her seyin üzerinde sevginin, sevmenin gerçek anlamını bularak orada odaklanıyoruz. Kinlenmeden, hırslanmadan, soğukkanlılığımızı koruyacak anlatım özelliğiyle sevgiyi her seyin üstünde tutarak. Sevgiyi, sevmeyi Dİr baska biçimde gerçek yerine oturtarak... Alışkanlıklanmız, töreler, gelenek, göreneklerle olusturulmuş yapının dışına çıkarak anlamb boyutlara ulaşıyoruz. Sevgiyi, seviyi gerçek anlamda yerli yerinde kullanamadığımızın aynmına varmamız isteniyor. Bizleri birçok konuda yeniden düşünmeye zorlayan öykülerin birinde, köklü kurumlardan biri olan evlilik kurumunu en can aiıcı noktasından yakalamıs. Daha önce Bekir Yıldız'ın "Halkalı Köle" adlı kitabında bu kurumun sorunları ele alınmıştı. Özgen Ergin'in "îç Sesim" başlıklı öyküsündeki duyumsamalar, " halkalı köleliğin" bir ömrü nasd da olumsuz etkilediğini en can alıcı biçimde vurguluyor. Ne yaşam ne ırmaklar geriye akmıyor, akmayacak. Yinelenmeyecek ömur dediğimiz yaşam. Evliliğin özdeksel sömürüyü duygu sömürüsü yoluyla yaşama nasıl kıyaığını, ne biçim bir tecimsel kuruma dönüştüğünü bu öyküde derinlemesine doyumsuyoruz. Toplumsal yaşamda yeniden değerlendirmemiz gereken birçok sorunun gözler önüne serüdiğini görüyoruz. "îç Sesim" dediği sesler, diğer öyküleriyle kendi iç seslerimiz oluyor. Içimizdeki bu gizli ses bizleri baştan aşağı sorguluyor. Tüm öykülerinde çok gizlı, çok derin bir sorgulanmayla içimize giren Ozgen Ergin, benliğimizi bastan aşağı gozden geçiriyor. Onun öyküleriyle her yönden sorgulanmaktayız. "Şarlo Kemal", "Derin Sularda" ve bu iki kitaptan seçilen 200 sayfalık 23 öykü ile "Charlie Kemal" Almanca öyküler dizisinden sonra, "Galatalı Angelos"la edebiyatımıza yeni öyküler esintisı getirdi Özgen Ergin. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 569 SAYFA 6