22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vitrindekiler Günışığı'na Mektuplar/ Tacım Çıçek/ Damar Yaytnlart/134s. Tacim Çiçek, Günışığı'na yazdığı mektuplan sizin için kitaplaştırdı. Günışığı'na Mektuplar adını verdi kitabına. ü n yıldır DU mektuplan sürdürüyor. Mektuplar, şiiröyküroman üzerine. Yazarlar, şairler, sanatçılar tartışılıyor, tanıtılıyor. Onlann üzerimizdeki etkileri, ülkemiz için çabalan anlatüıyor. Sanat ürünIerinın gelişmemiz, görüş ufkumuzu genişletmemiz, hayata daha alarnlı ve bilinçli bakmamız için oluşturulduğunu, tanıldanyla, yapıtlardan alıntılarla gösteriyor. Gençliğe adımınızı attığınız şu günlerde severek okuyacaksınız Günışığı'na Mektular ı. Aynı zamanda bir öğretmen olan Tacim Çiçek'le siz de mektuplaşmak isteyeceksiniz kim bilir. Flaydi sevgiyle okumaya Laşlayın bu güzel mektuplan, hiç beklemeden. Kahkahanuı ZaferiYıkıcı Tarih ülarak Gülme/ Barry Sandcrs/ Çeviren: Kemal Atakay/ Ayrtntt Yaytnlart/ i60s Sözlükler tanımlamakta zorlansa da, hah hah ha'yı hepimiz tanıyoruz: Insani davramşın en neşeli, en "ciddiyetsiz" örneklerinden biri. Kahkahanın Zaferi'nde Barry Sanders, bu neşeli eylemin ardındaki yaratıa ve bozguncu potansıyelı açığa çıkararak, kahkahanın gücünü yabana atanlara entelektüel bir nanik yapıyor. Gülme insanoğlunun "kokdıli"dir, edebiyata hayat vermiş olan en dolaysız dil: "Edebiyatın kökleri, çok çalışma, gözden geçirme ve ciddi betimlemede değildir. Edebıyat daha çok, bir spor gibi, oyun ve alaycı konuşmadan, esprilerden ve neşelı konuşmalardan doğup gelmiştir." Ne var ki kahkahalar her zaman özgürce çınlamamıştır. Kahkaha bozguncudur, tehlikelidır. Yersiz bir kahkaha, her şeyden daha büyük bir güçle, yetkili kişilerin iktidannı sarsabilir. Bu yüzden iktidardakiler, tarih boyunca bu tehlikeli sesi susturmanın yollannı aramışlardır. Ciddiyet ve ağırbaşlılık çağnsı kinıi zaman dinsel dogmalardan gelmiştir, kimi zaman yurttaşlık ideallerinden, kimi zaman da toplum "adabı"nın gereklerinden. Kahkahanın Zaferi, gülmeye ilişkin tutumlardaki kültürel değişimleri izlemeye Batı uygarlığıntn en başından başlar. Israiloğulla rının öfkeli lann'sıyla başlayan bu araştırma (Tann Es1 ki Ahit'te kaç kere gülmüştür! ) Antikçağ, Ortaçağ, Rönesans ve Aydınlanma'yı kat ederek günümüze, Freud'a ve standup komediye kadar uzanır. Tarih boyunca durmadan anlam değiştirmiş olsa da, Sanders'a göre kahkaha her zaman "köylülerin ve kadınlann" dünyasıyla bağlantılı olmuştur; gülme aslında bir "yeraltı ha reketi'air, sesini duyuramayanlann sesidir. Kahkaha, bayağılık ile erdemi, cennetük ile cehennemliği, görgülü ve incelmiş sıruflar ile kaba saba, yontulmamış güruhları birbirinden ayırt etmenin anahtan olmuş, hatta giderek, gülme heveslileri ("çatlaklar", "toplum kaç kınlan") toplumun suçlulan gibi görülmeye başlanmıştır. Dişi Adam/ Joanna Russ/ Çeviren Çıçek Öztek/ Ayrtntı Yayınlart/ 211 s. "Erkeğe nasıl mı dönüstüm, anlatayım size; önce kadına dönüşmem gerekti..." Okurun bu anahtar cümleyle girebileceği "Dişı Adam 'da Joanna Russ bilimkurguütopya türünde, kadın varlığının içuzayını gezegenlerarası bir düzlemde, alegoriler kurarak anlaüyor. "Kadın yüzlü bir erkek. Erkek aklına sahip bir kadın" olan "Dişi Adam' ın fantastik bakışı, Jung'un erkekteki kadın/kadındaki erkek (animaanimus) ruhbilimsel merceğiyle yansıtılırken, okuyanı William Blake'in şu sözüyle karşı karsıya getiriyor: "Aşınlık Yolu Bilgelık Sarayı'na çıkar." Komandaki dort "J"den Joanna, günümüzdeki "bizim diinyamız"da yaşayan ve gerçek Adam'ı arayan, huzursuz bir kadın. Teannine'in dünyası ise geçmişı değişik olsa da "Büyük Bunalım'ın hâlâ sürdüğü bizim dıinyamız". CUMHURİYET KİTAP SAYI 569 Güçlü bir kadın olan Janet, yüzydlardan beri hiçbir erkeğin yaşamadığı, "gelecektekı bızım dünyamız"dan yeryüzüne gelen bir elçi. Jael ise, bu üçlüyü ErkekdiyarlılarKadındiyarlılar Fantastik karşıtbğıyla yüz yüze getiriyor ve kaaınerkek çatışmasını çarpıci bir biçimde göz önüne seriyor. Iç monologlar, teatral diyaloclar, çarpıci betimlemelerle eşzamanlı olarak yansmlan bu dört kadın "aslında bir kadın mı?" sorusu romanın sonuna kadar okurun peşini bırakmıyor. Flaubert'in Papağanı/ Jultan Bames/ Çeviren: Serdar Rıfat Kırkoğlu? Ayrıntı Yayınlanl 206 s lngiliz Eedebiyaunın önde gelen yazarlan arasında Julian Barnes'a ayncalıklı bir ün kazandırmış olan Flaubert'in Papağanı, hiç laışku yok ki, yaşamsanat diyalektiği üzerine günümüze değin kaleme alınmış en özgün ve çarpıcı yapıtlardan biri. Romanın özgünlüğü, öncelikle, derinlikli bir insan kavrayışını son derece yenilikçi bir estetflc kurgu icinde ortaya koyabilmiş olmasında yatıyor. Julian Barnes, bir "denemeroman" olarak da nitelendirilebilecek yapıtında, o tümüyle kendine özgü ironik üslubuyla bizlere, 'yaşam' dediğimiz o gizemli şeyin binbir türlü aynntısınuan, sanatın karşı koyulmaz çekıminden ve sınırlanndan, 'gerçek'in kendini saklayan yüzlerinden ve daha nice şeyden söz ediyor. Romanın ana öyküsünü; dünya görüşü, sanatı, aşklan, yolculuklan ve zengin bir çeşıtlilik gösteren Uginç yaşantısıyla XIX. yüzvılın ünlü Fransız romanası Gustave Flaubert in başından geçenler oluşturtıyor. Bunun yanı sıra, romanda, bu öykuye koşut olarak anlatılan ve gizi ancak satır aralannda verilen bir başka öykü daha var: Roman kahramanı Geoffrey Braithwaite'in, artık hayatta olmayan kansı Ellen ın gizli yaşantısının damgasını taşıyan öyküsü. Farklı yüzyıllara ait bu iki öykü, anlatı boyunca inceden inceye birbirlerine süreklı eklemleniyor ve roman kahramanı Braithvvaite'in kişisel vasamı ile edebiyat tarihine "Gerçekliğin" babası adıyfa geçmış olan Gustave Haubert'in yaşamı arasında yüzyıllar ötesinde anlamlı bir köprü kuruyor. Flaubert uzmanı, emekli doktor Geoffrey Braithvvaite, her ikisi de yazara ait olduğu ileri sürulen iki papağanın ardına düşüyor. Acaba bunlardan hangisi sahte, hangisi "gerçek" papağan? Peki ya sonuç? Sonuç, belki ue, "gerçek"in, uedektif romanlannda foyası ortaya çıkanlan karil gibi bir şey olmadığı... Ya da, herkesin ancak "kendi" okumalanyla bu gize bir yanıt bulabilecek olması... Şcytan Aletleri (Fanzinler, Demolar, Fotokopi Afişler)/ Altay üktem/ Varlık Yayınları/ 167 s. " 'En kötü düzen bile düzensizlikten iyidir' diyenler, bu düzenin sürmesini isteyenlerdir. Böylece bu kötü düzene razı olmamız, muhtemel bir kaosa karşı onu savunmamız isteniyor. Bazı ait kültürlerin elindeki iletisim araçlan fanzinler, demolar, anşler bu düzeni sürdürmek isteyenler açısından elbette birer şeytan aleti. Oysa gerçek şeytanın kim olduğunu tanh zaten kendi dinamikleriyle tespit ediyor. Ey okur, bu kitapta anlatılan senin hıkâyen değil. Çünkü senin anlatılacak bir hikâyen yok. Hiç olmadı. Orüann var!" diyor Altay Öktem. Güvercinler/ Yığtt Okur/ Can Yayınlart/ 155 s. Viğit Okur'un ikinci romanı Güvercinler, Cumhuriyet'e inanmış, devrimlere bağlı, dürüst bir devlet memurunun öyküsü. Süleymaniye'de bir konakta başlayan öykü, Rus sınınnda bir kasabada, Batı Anadolu'da bir ilçede, daha sonraki yıllarda Kadıköy'de, Kuşdili Çayin'nda sürüp giaiyor, Selimiye Kışlası'nda son buluyor. Romanın kahramanı Saffet Bey'in bürün yaşamı boyunca süren posta güvercini yetiştinne tutkusu başı na beklenmedik dertler açıyor. Yiğit Okur'un bir önceki romanında yer alan '67 Eylül Olaylan' bu romanında da ortaya akıyor, ama değişik içerikte. Ağır yergi, taşlamaya, kankahaya dönüşüyor. Ilk romanı Hulki Bey ve Ârkadaşlan'ndaki anlatım, yazann bu romanında da egemen. Uzüntü veren her olay, gülümsemeler, alay yollu taşlamaiar, sürekli kıvılcımlanmalar taşıyor. Her coşku, her sevinç yumağının derininde bir burukluk; bazen yüzeye çıkan, bazen tabana yayılan, çoğu kez belirsiz, ama sürekli renk değiştiren bir hüzün var. Hızlı bir anlatım, beklenmedik olaylar dokusu, romanın genel yapısını oluşturuyor. îkinci derecede kalan, görünüp kaybolan roman kişileri bile boyutlu, çok yönlü; en kötüler bile sevecen, renkli. Siftah/ Halice Meryem/ Varlık Yaytnlart/ 103 s Herkesi ve her şeyi kapsayan bir 'büyük zaman' varsa, bir de 'özel zamanlar' yardır. Bu kitaptaki öyküler banliyö trenlerinde, cami avlulannda, evlerde, bürolarda, gasilhanelerde, futbol sahalannda, taksilerde, şehirlerarası otobüslerde ve uzak otel odalannda geçen 'özel zamanlar'ı anlatıyor. Herkesin ve her şeyin özel zamanı olduğuna inananlar için... Yalnız Balayı/ Mebmet ArtfDerbend/ Alttktrkbeş Yayın/ 262 s Mehmet Arif Derbend 1960, Istanbul doğumlu. Ilk ve ortaokulu Pendik'te, liseyi Haydarpasa Lisesi ve Özel Marmara Koleji nde okudu. 197580 yıllan arasında Fenerbahçe Yıldız, Genç, A takımlannda basketbol oynadı. Mehmet Arif Derbend bu kitabında, 1970'li yıjlarda başlayan bir lstanbul "köy" masalını anlatıyor. Kitabın bir böltımü şöyle: "Yani hayatın gerçek yüzü. Sen yakamozlan avucunun içine alabiliyordıın, birileriyse seni. Sen sanıyordun, orîlar yapıyordu. Bunu değil Ruslar, Marslılar bile yapamazdı. Bu bir gerçektı: Kaybetmek... Kafam gerçekten kanşmaya başlamıştı, 11.5 yaşındaydım ve net olarak dört depresyon geçirmiştim." "Bende Rock'n Roll ruhu vardı, runumu onlara satmalıydım..." Ruhunuzu satın, Rock'n Roll'a geri dönün. Siyaset Arayışı/ Zygmunt Bauman/ Çeviren luncay Birkan/ Melıs Yayınlart/ 212 s Dünyada neler oluyor, biz bu gidişe seyirci kalmak zorunda mıyız, yapabileceğimiz hiçbir şey yolc mu? Bugün munalefetin imkânlan nerede yatıyort' Bireysel özgürlüğe ko lektif bir çalışmayla ulasabileceğimizi, oysa günümüzde bunun araçlannın elimizden ahndığını söyleyen Zygmunt Bauman, bu sorulann yanıtını anyor. Minotauros/ Benyamin TammuzJ Çeviren: Didem Gur'ej/Doğan Kitapçtltk/181 t. Bir aşk ve casusluk öyküsü olan Sk; Minotauros'da, Akdeniz öğesi, Doğu Akdeniz şehirleri, kardeş halkIar arasındakı düşmanlıklar, güncş MlNOTAUKOS ve deniz romanın arka planını oluşturuyor. Aynca Akdeniz sadece bir mekan değil, aynı zamanda sırlan olan, köklerini bin yıllık bir öyküye dayandıran bir roman kahramanı. Didem Güreş'in çevirisıyle Türk okuruna sunulan ünlü Israil yazan Benyamin Tammuz'un romanı Minotauros, soluk soluğa izlenen, renkli ve karmaşık bir öykü. niErmeni/ lrfan lşıM (Welate Tori)/ Sorun Yayınlart/ 116 <: Birlikte Olduğutnuz Halklar KeldaniAssuriSürya"Tarih kendisine kaynaklık edcn olgulan ve olgusal ifişkileri sistematik bir sekilde araştınr ve olgulara dönerek kendini doğrulamaya çalışır. Yani, bügilenme sürecinde başlayan bilgilenme, araştırmacının kendi öznel değerleri dışında objektif olgulann açıklayıcısı olan belgelerin açıklanmasıyla ortaya çıkan sonucu yeniden olgulara, olaylara, belgelere dokerekkanıtlamaya çalı^^^^ şır.Bu dönüş kendini doğruluyora, ortaya çıkacak olan, bilimin, bilimsel tarih araştır SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle