22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. •" Evli ve iki çocuk babası Özgen Ergin Türkiye'de Makina ve Elektrik Mühendisliği okuduktan sonra iki yıl Türkiye Elektrik Kurıımu'nda çalışır. Ankara Halk Tiyatrosu'nda sanneye çıkar. I lüzünlü bir kişiliğe sahiptir, dünyadaki çelişkiler eşitsizlikler onu daha da rahatsız eder, mutlu olamaz. Sonra mutluluğu aramaya başlar, 1973 yılında yola çıkar. Bu yol onu Almanya'ya getirir. Almanya'da mutluluğu bulur mu? Bu sorunun cevabının henüz ben de bilmiyorum, fakat ona soraçağım. 1980 yılında yazmaya başlayan Ozgen Ergin, Şarlo Kemal, Derin Sularda ve Galatalı Angelos'la öykülerini okuyucusuyla paylaşır. Ergin'in öyküleri Almanca, Holiandaca, Çekce ve Bulgarca'ya çevrilerek o ülke lerde de yayımlanır. Almanya'da ödüller alır, Dünya Öykü Seçeneklerinde öyküleri yayımlanır. Geçen günlerde son kitabı Galatalı Angelos araştırmacıyazar Emin Türk Eliçin Vakfı tarafından bir kez daha ödüle layık görülür. 21 Mart 2000'de ödülünü Âsiye Elçin'in elinden alan Ergin, diline bağhlığını anlatırken "Yirmi beş yıldır Köln'de oturuyorum, anadilime olan solmaz hasretim, Türkçemi besleyip koruyor" diyor. Yazarak yasamdaki çelişkilerin yarattığı mutsuzlukların uzağında arınabileceği bir kapı aralayan Ozgen Ergin bu kapıyla yetinmez başka kapıları da çalar. Renklerle konuşur, rırçasıyla bir kez daha seslenir. Renklerle şekillenen sesini karma ve kişisel sergilerle izleyicisine sunar. Belki de bu yazıyla ifade edemediklerinin görsel ifadesidir. Onunla ilk karşılaşmamızda renklerin diliyle bir kez daha keşfettiğim bu çok yönlü sanatçıyı, önce insan sonra sanatçı tarafıyla biraz da ondan dinleyelim. Stzi ülkenızden koparıp Almanya'ya getıren rüzgârın adı neydı? 6O'lı yilların 70'li yıllara devrettiği yoğun bir ortam vardı. Mutsuzdum, kopup geldim işte buraya. Bir nevi arayiş, kişisel kurtuluş da diyebiliriz. Yazmaya nasıl basladtnız ve neden öykü yazmayı tercıh ettığınızı biraz anlatır mtsınız? 1980 yılına dek, politika ile etkince ilgilivdim. Seksen sonrası o etkinlikten çekiünce, sanırım yeterince zamanım oldu yazmak için. Içinde bulunduğum ortamı yazıya dökmek istedim. Belki de, o Anadilinin hasretiyle yazan bir gurbetçi Oznen Ergin politik boşluğu, kültürel bir etkinlikle doldurmaya çakştım. Bu da benim için başka bir eylem biçimiydi... Şair olamayacağımı duşündüğüm için de öykiiyü seçtim diyebılirim. Yapı olarak biraz sabırsız biriyim galiba. Oykü bir oturuşta yazılabilir, ama günlerce düzeltmek ister. O düzeltme süresince kendi kendime çok eğlenirim. Yazarak özellıkle hangt duygulara seslenmek istediniz? • Çoğunlukla hüzünlü, mutsuz bir insanım. Kolayca memnun olan bir insan değilim. Kendi iç çelişkilerimi, insanlar arasındaki çelişkileri yakalayıp yazmaya çalıştım. Öykülerime içimdeki hüznü değil, ince esprileri ve ironileri yansıtmaya çalıştım. Elbette yazmak, haksızlığa kar şı bir eylem biçimidir de... Yazmak biraz da egoistlik... kendini ispat, kendini doyunnak biçimidir. Yoksa bunca ulaşılamaz güzellikte olunacak kitap varken, yazmak... benim için belki debudalalık. Hem bir işin olacak, babalık da başlı başına ağır bir işçilikken, bir de yazmak... Çoğunlukla hüzünlü, mutsuz birınsan Ozgen Ergin, Cumhurlyet Kitap Kulübü Takslm Subesl yönetlclsi Blrgül Kopuz ve Ergin'in vayımcısı Oktay Simşek CKK'dekl imza gününde. olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu mutsuzluğunuz nereden kaynaklanıyor? • Bu mutsuzluk ailemle annemle babamla filan ilgili değil. Bu dünyada yaŞamakla ilgili. Dünyadaki çelişkilerle iç içe olmakla ilgili. Dürüst bir insanın mutlu olacağına inanmıyorum ben bu dünyada. Yani haksızlıkiara karşı gelecek yüreği olan bir insanın mutlu olabileceğine inanmıyorum ben. Ancak yazarak kendimi de ifade edebildiğim zamanlar mutlu olabiliyorum. Büvük yanlışlar yaptığım zaman kendime küserün. Ama iyi seyler başardığım zaman mutlu olurum, kendimi şımartırım bile... Bütun yazarların etkılendığı, duygu olarak kendısini yakın hissettiğı yazariart vardır. Sız hangı yazarlardan dabafazla etkilendiniz? • Fransız ve Rus klasikJerini okumaya çok erken başladım. Çok okuyan bir çocuktum. 1yi anımsarım, babam öğretmen olduğu için, yeni senenin ders kitapları evimize altı ay önce gelirdi. Özellikle, tarih vc coSrarya kitaplannı dersler başlamadan ben bitirmiş olurdum. Bilinçli okumaya baslayınca, dünya klasikleri dışında, Türk edebiyatının toplumcu yazarlan beni derinaen etkilemşitir. Beni Mahmut Şevket Esendal, Sait Faik, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal gibi ustalar derinden etkilemiştir. Maupassant ve Çehov, bunların yanı sıra, Latin Amerikalı ve Fransız öykücülerden de etkilenmişimdir. Ama bende, Bener kardcşler, Tahsin Yücel," Bilge Karasu, Tomris Uyar, Pınar Kür, Nedim Gürsel, Demir Özlü, O. Henry, Hemingway, Lawrence, Saroyan ve Salinger gibi yazarların ayrı bir yeri vardır. Almanya'da yasayan ve Türkçe yazan bir yazarsımz, aradakı bu uzaklık kıtaplanmzm yayınlanması ve okuyucusuna ulaşması haktmından sizin için bir olumsuzluk yaratıyor mu ? Elbette Türkiye'deki edebiyat ortamına uzak olmak büyük bir olumsuzluk benim için. Ama önemli bir edebiyat dergisinde yavımlanmış öykümü görmek, çok uzaklardaki bir okuyucudan mektup almak... O uzaklık yok oluveriyor birdenbire. Son kttabınız "Galatalı Angelos"ta farklı ülkelerde dolaşan, adeta öykü toplayan bir yazar görülüyor. Farklı milletlerden insanlann konusturulduğu bu öykülerin oluşumunda hangi faktörler rol oynuyor? İyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum. Bir de Türkçe'ye önem veririm. Dili iyi bilmek, iyi yazmak iyi bir gözlemci olabilmek, öykücülüğün başat koşullarıdır. Yazmak olaylann gelişimine ve yasamdaki etkilenmelere de bağhdır. Öyle çok gezen biri değilim ama gittiğim yerlerde lcarşılaştığım, beni etkileyen olaylar kafamın bir kıyıcağına yazılıyor. Sonra bunlar öykü olarak Kİğıda dökülüyor. Mesela Gürcistan'da beş hafta kaldım, bir öyküyle döndüm. Yıllar önce iki haftalık Isviçre gezisinde dörtbeş öykü yazmıştım. Sız gurbet öykülertmn klastkleşmıs ezilen tara/olma yaklaşımtndan kurtularak, kahramanlarınızı duygu sömürüsü yapmadan (Alman, îtalyan.lürk, Israilli vs.) yalın bir dılle konusturmuşsunuz. Özellıkle Almanlara tepkılı bakışlardan arınmtş olmayı neye borçlusunuz? • Siyahbeyaz yazmamaya çok dikkat ediyorum. Alman eleştirmenlerden aldığım en iyi değerlendirme: "Bir yabancı gibi yazmıyor" oldu. Kulakları çınlasın Âdalet Ağaoğlu bir yazısında "tarafsız bir gözlemcisiniz" diyerek iltifat etmişti bana. Yazmaya burada başlayan bazı yazar arkadaşlarımızla, Almanlan sevmek ya da dövmek gibi tepkisel bir yazın biçimi oluştu. Büyük yanılgı... Demek ki belli bir olgunluğa ulaşmak gerekiyor. Elbette bu olgunıuğıı ben yaşla orantılamıyorum. Kaç yaşında olursan ol, içsel bir olgunluk gerektiriyor... Ayrıca bu insanın kendi içinde adaletli olmasından CUMHURİYET KİTAP SAYI 569 SAYFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle