05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. recten başka biri olarak çıkıyor. Bunu okurdan gizlemek yazarın kendine haksızlık etmesinden başka bir şey değil. Okur oyuna da, edebiyata da ortak olmalı. O zaman yazının içindeki oyun da okurun kafasım karıştırmaktan öte bir şey oluyor. Yani okur, bu okuduğu metinde bir oyun var, bir numara var dediği anda iş bitmemeli; tam tersine o noktada başlamalı. Yazar nasıl ki o metni keşfederken kendinde yeni bir yer tanıyor, okurun da bu süreci yaşayabilmesi gerekli. Özel olarak kurgunun sürprizli olması, ikinci bir işlev daha taşıyor: Sonda yaşanan sürpriz, tüm öyküyü baştan okutur. Okur ister istemez zihninde öyküyü bir daha, bu sefer de sürprizini bilerek gözden geçirir, 'okur'. 'Yazartn Belleği' adlı öykünüzün bir yerinde öykü kahramanı olduğfinun bilincindeki öykü kisisi söyle diyor: Çoğu zaman yazarların keyfi öyle istediği icin, yaptıklan kurgularla kendilerinin ne lcadar zeki olduğunu sergilemek için, anlattıklan öykülerle ne kadar duyarlı olduklannı gösterebilmek için türlü işkencelere katlanıyoruz, acı verici sahnelerde rol alıyoruz. Bu bir hesaplaşma öyküsii mü? Kendi öykücülüğünüzle hesaplaşma mt? Kendi öykücülüğüm demeyelim de genel olarak, öykü ile, anlatı ile bir hesaplaşma diyelim. Metinsel olanla, kurgusal olanla bir tür hesaplaşma olarak alguanabilir. Aslında hep düşündüğüm bir şeydir: Bir öykü yazıyorsunuz, bir karakter, bir tip yaratıyorsunuz. Ne kadar özenirseniz, ne kadar çok o kişiyi düşünürseniz, o yarattığınız hayali insan o derece gerçeğe yaklaşıyor. Bu sadece kendi yazdıkhrım için değil, okuduklarım için söyleyebileceğim bir şey. Çünkü o varatılmış 'insanlar kâğıt üzerinde de olşa birer varlık ve yaşamımızı etkiliyorlar. Örneğin Don Kişot benim için tanıdığım birçok insandan daha gerçek. Düşüncelerimi etkileyen biri. Eğer akıl, çevre ile ilişki kurmak ve o çevreyi değiştirmek diye tanımlanırsa, bu kâğıt üzerindeki varlıkların da pekala akıllı olduklannı söyleyebiliriz. Bir tür yapay zekâ gibi. Çünkü, öykülerin kahramanlan yalnızca kendi içinde yaşadıklan öykü düzlemini değil, okurun gerçek yaşam düzlemini de etkileyebiliyorlar. Mai ve Siyah'ın basında şöyle bir ibare vardı: Yazannı da ağlatan roman. Biraz romantik bir reklam cümlesi gibi kurulmuş olsa da yazarının, Halit Ziya'nın yaratmış olduğu kahramanından etkilendiğini ifade ediyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Kitaba dönersek, Bu Kitabt Çalm'da ilk kitabımzdan farklı tür denemelerine girıstiğinizigörüyoruz îlk kıtaptan sonra olumlu tepktler aldıntz. Bu tepkileryeniaraytslanmzda etkili oldu mu? Tepki almak önemli. Insana cesaret veriyor. Yani her zaman aklınıza yeni denemeler, farklı kurgular gelir. Hatta bunlan yazarsınız da. Fakat okurlarla paylaşmak konusunda acele etmeyebilirsiniz. Olumlu tepkiler ba süreci hızlandınyor, motivasyonu artonyor. Edebiyat çevrelerinin, eleştirmenlerin dikkatlerinı olumlu yönde çekmek, yazar için önemli. Her şeyden önemlisi yazdıklarınızın adresine ulaştığını eörüyorsunuz. Peki, bu son bir yıl, ilk kıtaptan sonraki bir yıl nasıl geçti? Okurla ve edebiyat çevreleri ile yeterince bulusabildiniz mi? • Aslında kitaptan önceki dönemde de yazdıklanmı yayınlama şansım hep oldu. 1992'den beri yayınlamakta olduğumuz Hayalet Gemi dergisinde yaşadığım yazı deneyimi benim için çok önemliydi. Hem yazıdaki, öyküdeki arayışları gerçekleştirebildiğimiz bir ortam, hem de okuyucuya ulaştığımız bir yayın. Dergilerin önemli deneyimler kazandırdığı bir gerçek. Daha çok okuyorsunuz, daha çok yazıyorsunuz; başkalannın yazdıklannı, çıkardıklan dergileri başka bir gözle okuyorsunuz. SAYFA 4 •" Genç bir usta Murat Gülsov Bunlar insana çok şey katıyor. Demek istediğim okurlarla her zaman bir iletişimim oldu. Bu çok zenginleştirici bir şey. Fakat kitaptan sonra başka bir süreç yaşandı. Bir Kere, hiç dergi izlemeyen büyük bir kitap okuru kitlesi var, onlarla tanışıyorsunuz. îkincisi, biraz önce sözünü ettiğimiz edebiyat çevresinde algılanıyorsunuz. Ve tüm bunlar, okurların görüşleri, eleştiriler, tanıtım yazılan sizi bir yazar kimliği'nin içine oturtuyor. Bu serer bir 'yazar olarak kurgulanıyorsunuz. Bu, kişinin dikkat etmesi gereken bir süreç. Yazma sürecine ket vurucu etkisi de olabiLir. Yazdıklanma o yüzden hep belli bir mesafeden bakmaya çahşıyorum. Elektronik ortamda farklı metin denemeleri yaptığınıZJ biliyoruz. Yazdtklanntz kâğıda basılı öykülerintzden mk farklı. Iki farklı disiplinde yazmak gibt neredeyse. Intemetin bu derece yaygmlasmast, edebıyatta tnternet deneyimi sizin yazımza ve genel olarak da edebiyata nasıl yanstyor? • Son derece olumlu katkılan var. Kişisel olarak yeni bir dil bulmuş gibiyim. Yeni anlatım biçimlerini denemek için ideal bir ortam. Bu bir yönü. Bir de farklı, dinamik, heyecanlı, tepkilerini kendine saklamayan bir okur kitlesi var. Kimi zaman online edebiyat denebilecek tür den bir hızda yaşanıyor okurla metnin buluşması. Uzaktan, sentetik, sayısal, soğuk, teknolojik bir ortam gibi görünse de içine girildiğinde muazzam bir doğrudanlık buluyorsunuz. Okurun tepkilerini, düsündüklerini, hissettiklerini kolayca, hızla iletebilmesi çok iyi. Üstelik bunlan yazarak iletiyor. Okuru, kendisi bile farkında olmadan 'yazar'a dönüştüren bir ortam. Bana çok daha demokratik, ideolojik açıdan çok daha 'doğru' bir ortam gibi görünüyor. Son olarak genel bir soru. Son bir ytlda bir öykü yazarı olarak sizi etkileyen olaylar neler oldu? Açıkçası geçen yıl deyince aklıma bir tek şey geliyor. Yaşadığımız büyük deprem. Her şeyi gerçekten de değiştirdi. En azından ben kenai yaşamımı, yaşama bakışımı, depremden önce ve sonra diye ikiye ayırabüiyorum. Çok acılı bir süreçti. Çok fazla şey oldu. Toplumsal olarak zihnimizde bir kırılma yaşandı. Sanki her şeyi gözden geçirmek zorunda kaldık. Komşumuza, yaşadığımız binaya, insanlara, sivil topluma, devlete, kısacası tüm yaşam alanımıza bakışımız değişti, sarsıldı, başka bir noktaya evrildi. O olaydan sonra yaşadığım her olayı, sanatsal etkinlikler de ouna dahil, başka bir ruh durumuyla yasadım. Birkaç zamandır sevdiğim kitaplara yeniden dönüyorum. Kim bilir belki bir tür vedalaşma. Don Quijote'yi yeniden okudum örneğin. îlk okuduğumda da tuhaf hisler içindeydim. Her gece kitaba bakıp şu büyük romanı bitirmeden ölebilir insan, diye düşünüyordum. Belki o yüzden geri döndüm. Yeni çıkanlardan ise en son Jale Parla'nın Don Kisot'tan Bugüne Roman adlı kitabı beni çok etkiledi. Şimdiden başucu kitabım oldu. • diyorum." (s. 109) "Kayıp Eşyalar Bürosu", 'Bir çanta insanın yaşamını değiştirebilir mi?' sorusuyla başlıyor. Böyle bir soru soruluyorsa 'demek ki değiştirmiş' diye okumaya başlıyorsunuz. Olacaklan bilmeniz, öyküyü sonuna dek ilgiyle okumanızı etkılemiyor. Olayın sürüklediği bu öyküde kişiler biraz gölgede kalıyor. Tertemiz, duru bir dili var Gülsoy'un. Bu nedenle çok küçük pürüzler bile hemen göze çarpıyor.".. .bu sevimsiz düşünceyi hemen kovaladı," (s. 29) diyor. Kovalamak eyleminde bir süreklilik söz konusu olduğundan 'hemen kovaladı' yerine 'hemen kovdu' demesi daha doğru. 31. sayfada da "çantayı durmakta olduğu raftan alıp" diyor. Burada 'durmakta olduğu' demeye gerek var mı? Bana göre kitabın en başarılı öyküsü "Hindistan'a Yolculuk". Işlevsel.aynnolarla kurulmuş, usta işi bir öykü. Üçlü bir aşka değişik bir penceredenbakıyor Gülsoy. "Henüz hiçbir şey aülmamış olan çöp kutusunun içinde, üzerinde telefon numarası yazılmış olan peçete parçası esrarengiz bir biçimde beklemeye başlıyor. Henüz islenmemiş bir suçun kanıtı gibi." (s. 41) Öykü, o suça doğru adım adım ilerliyor. Her adımda da şaşırdyor okuru. "54 Numara'nın Esran" da daha ilk tümcesiyle okuru saran ve öykünün büyülü dünyasına çeken bir öykü. Sonuna kadar gizemini koruyor. "Hasta Bir Konak", "Birkaç Dolar tçin", "Kukla" ve "Sakla Beni" öyküleri biraz aceleye getirilmiş; yapı, dil ve kureu açısından kıtaptaki öbür öyküler kadar titizlenilmemiş, yeterince olgunlaşmadan kitaba alınmışlar gibi. "Bu Kitabı Çalın", Murat Gülsoy'un öykücülüğümüzde kendine açuğı yeri daha da sağlamlaştıracağı bir çalîşma. "Hindistan Yolculuğu", "Hızb Düşünme Sanaa", "54 Numara'nın Esran" gibi öykülere imzasuıı atan Murat Gülsoy'un yeni öykülerini merakla bekliyoruz. • CUMHURİYET KİTAP SAYI D d oncs VB sonra Mntı n Dr Mtapnşımı Bu Kitabı CEMİL KAVUKÇU M urat Gülsov'un Gan Yayınlan arasında çıkan ilk öykü kitabı "Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul"ü (1999) beğenerek okumuştum. Bu uk kitap; öykü üzerine düşünen, kafa yoran, belli bir birikimi edindikten sonra yazmaya başlayan, kendi öykü dilini oluşturmuş genç bir yazarı muştuluyordu. Gülsoy, 1992'den bu yana Hayalet Gemi dergisini çıkanyor, öykülerini yayımlıyor. Dergi aracılığı ile sesini okura duyururken bir yandan da öyküsünü olgunlaştınyor. Oysa Herkes Kendisiyle Meşgul'ü yedi yıllık bir dergi geçmişinden sonra yayımlaması öykü yazarlığını ciddiye aldığının da bir göstergesi. llx kitabıyla dikkatleri çekmeyi başanyor Gülsoy. İkinci öykü kitabı da yine Can Yayınlan tarafından yayımlandı: Bu Kitabı Çalın. 'Yazma eylemi' ve 'oyun' temalan bu kitabında dana belirgin biçimde çıkıyor karşımıza. Kitaba adını veren ve kitarjın ilk öyküsü olan 'Bu Kitabı Çalın', öykünün yazılış ve okurla buluşma serüvenini anlaarken kurguyla gerçeğin birbirine karıştığı düşsel bir gezintiye de çıkanyor okuru. "Yani bu öykünün vazılmasına neden olan olay oluncaya kaaar, bu öykünün yazılmasına neden olabilecek hiçbir şey olmadı." (s. 19) tümcesini okuyunca ister istemez duraksıyor, dönüp yeniden okuma gereği duyuyorsunuz. Onun ardından gelen tümcede ise, "Komik değil mi?" diye soruyor yazar. "Bazen kılçıklı, okurken insanın boğazından geçmeyen cümleleri çok seviyorum. Kolay fokma olma endişesinin üstesinden gelmek için insanın daJa zamana gereksinimi var galiba." (s. 19) Incelikli, dozu ayarlanmış alaycı bir biçem kullanarak bıyık altından gülümsüyor ve gülümsetiyor Murat Gülsoy. Bu Kitabı Çalın, bu öyküyü yazan yazarın öyküsü aynı zamanda. Kitabın son öyküsü olan "Yasadışı Öyküler" ise; 'Cunta zamanında kurulmuş olan Basın ve Yayın îzleme ve Değerlenairme Dairesi'nde şef olarak çalıştığını söyleyen Oktay Bey'in, yazarın, (Murat Gülsoy'un) öykülerini yazın dışı sorgulamasını anlatıyor. Kitapta yer alan 'Hasta Bir Konak', '54 Numara'nın Esran' öykülerinin vanı sıra, Gülsoy'un ilk kitabında yer alan Gece ve Yazının Bilgeliği' de sorgulanır. Böylece 'yazmak' ve 'oyun' izlekleri öyküler arasında tematik bir bağ kurarken öykü kişileri de buna katılır. Yazma eylemi ile iç içedirler; öykü, metin ya da senaryo yazarlar, dergi çıkanrlar. Gülsoy'un öykülerine klasik anlamda olay öyküsü demek güç. Olayı dışlamıyor. Zekice kurgulanmış olay ya da olaycıklan özgün bir biçimde öykünün odağına yerleştinyor. Araya serpiştirdiği durumlar, kesitler, iç konuşmalarla klasik olay öyküsünün dışına çıkıyor. " Yazann Belleği" öyküsünde, öykü kişisi kurmaca kimliğinin dışına çıkarak yazarı, öykü kişilerini, bir öykünün oluşıımunu anlatıyor ve kendini sorguluyor. Bu öyküde de kurmacanın gerçeği ile yaşamın gerçeğini karşı karşıya getiriyor yazar; yer yer de birbirine kanştırıyor. Yazann Belleği'nde 'olay' öykünün dışında kalıyor. "Sevgili yazanmın oyun meraklısı bir kişiliğe sahip olduğunu daha iyi anlıyorum. (...) Her şeyin, benim varlığımın, bu öykünün (aynca bu ne biçim öykü, hâlâ olan biten bir şey yok), tüm düşüncelerimin bir oyunun parçası olduğunu hisse Nayabfe<Uç«n SS1 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle