05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gül'e Şiirler başlıklı şiirleri beğendik. Okurların beğeneceği başka şiirler de olacaktır elbet. Okurlara bir tek dize veriyorum ipucu olarak ve geriye okumaları kalıyor bu değerli kitabı: Fıskiye havuzu için değil benim için ağlar. • Kırık Ayna / Sedat Umran / Yaba Yaytnları / Nisan 2000 Hayvanların Sessiz Dünyası HAYRİ KAKO YETİK inler gibi felsefeler de insanı genel olarak eşrefi mahlukat olarak görme eğiliminde olup, öteki canlıları şerefliliğin dışında tutarlar. Sözgelimi Alman düşünürü Max Scheler, insanlarla hayvanlar arasındaki derece farkını bir nitelik farkı olarak görüp geist adını verdiği, insanlaşmayı sağlayan biretkinlik olarak tanımlıyor. Nicolai Hartman'a göre sanat, teknik, ahlak vb. hayvanlarla insanlar arasında hem derece farlunın hem de nitelik farkının ölçütleridir. Hollandalı Gehlen'e göre ise insan hayvanlığın sınırını aşınca insanlaşır. Bu filozoflar gibi başkalan da bu savları için getirdikleri kanıtlarla aşılmaz bir sınır çizemiyorlar. Böylece yapılan sınıflamaJan insanlar arasında yapanlar da vardır, sözgelimi Nietzsche 'iistün insan' olarak sınıf oluşturuyor. Marx, eşitliği içselleştirernemiş insanı tam bir insan görmeyip onu alet kullanan, bilinciyle bilinçsiz doğanın karşısına dikilmiş hayvan diye adlandırıyor. Yani doğaya insan merkezli bir bakjş açısı içinde yaklaşıyorlar, dolayısıyla insan hayvanları değerlendirmenin de ölçütü durumunda oluyor. Bu bakış açısı işimizi kolaylaştırıyor, bir de hayvanlarla uğraşmamış oluyoruz, ama galiba önümüzdeki yüzyıllarda hayvanlarla aramızdaki ilişkiyi gözden geçirmek zorunda kalacağız. D lar" diyor. Onları tanıma girişimimiz kendi algılarımız, kendi yeteneklerimiz, kendi yöntemlerimizle sınırlı ne yazık ki. Sözgelimi konuşuyorlarsa bile aynı dili konuşmadığımız için dillerimiz aracı olamayacak. Başka oenzerlikten yola koyularak onları anlamaya çalışacağız. Ne var ki bunu da Dawkins şöyle karşılıyor: "Peki, ama bize yeterince benzemek, bizim gibi görünmek ya da bizim gelenekgöreneğimize ve dilimize sahip olmak demek değilse ne demektir? Eğer bilincin insan yüzüne sahip olması, insan sesiyle konuşması ya da insan gözüyle bakması gerekmiyorsa, onu hangi bedenlerin içinde arayacağız? Ve buîduğumuz zaman onu nasıl tanıyacağız?" Belki de başından beri en temel sortınsal buydu ve DU hiçbir zaman aşılamayacak. I layvanların Sessiz Dünyası, öteki türlerle aramızdaki 'nitelik, derece farklan'nın bir kuruntudan ibaret olduğunu, herkesin görebildiği, görebileceği kanıtlara dayandırmıyor. Hatta gündelik yaşamda sıkça karşılaştığımız, bizi şaşırtan, hayran kaldığımız insana özgü davranışları yoksavarak başlıyor işe. Sözgelimi sirkteki atların sayı sayması gösterisinin bir aldatmaca olduğunu kanıtlıyor. Larvalarını beslemek için yuvaya yakaladığı çekirgeyi getiren eşekarırısının her olasılığa karşı çekirgeyi yuvanın dışında bırakıp yuvayı bir kez daha gözden geçirmesinin akıllıca bir davranış gibi görünmesine karşın içgüdüsel, birLakıma aptalca olduğunu, akıl ve bilinçle bir ilgisi olmadığını deneyiyle anıyor. Ağaç kabukları altındaki karıncaları bir dalla çıkaran ağaçkakan ispinozunu, deniz kabuklarını göğsüne yatırdığı bir taş üstünde sırt üstü yüzerken kırıp yiyen deniz samurlarını, şempanzelerin, termitleri yuvalarından çıkarabilmek için ağaç dallarını kopararak sopa haline getirdğini, konuşan vervet maymunlannı, papağanları göstermekle de yetinmivor Davvkins. arelerin sayı bilincine sahip olduğuna deneylerle örnekler buluvor. Ya da güvercinlerin isabetli tahminler yürüttüğünü deneysel kanıtlara dayanaırıyor. lyi de bunlar yeterli mi, öteki türleri daha yakınımızda saymak için başka şeyler de gerekli, öteki insanları insan saymak için bile binlerce yıl beklemişken ve ancak zorla eşirimiz bellemişken hayvanlara ilişkin yargımızın değişmesi için başka yeteneklerini de bilmemiz bgereldemez mi? Sözgelimi insanın niteliği bu kadar değil ki, insan alet kullanıp, alet yapmakla kalmaz, kültür de üretir ve ürettiği kültürü, öğrenir ve başka birevlere aktarır. Farelerin bunu insanlarınki kadar karmaşık olmasa da yapabilme olasılığını deney örnekleriyle öğreniyoruz Hayvanların Sessiz Dünyası'ndan, öğreniyoruz da kulkutarımız dinmiyor. Bu kadarla yetinilmeyeceğini bilen Dawkins, kendi sorup kendi yanıt arıyor olası sorulara: "Akılh olmak bir şey, ıstırap çekmek başka bir şeydir." Oyle ya akıl, düşünmenin göstergelerinden yalnızca bir tanesiyse, ötekilere ilişkin yeteneklerinelerdir? Sözgelimi özlem çekiyorlar mı, mutluluğa ilişkin durumlan nedir? "Hayvanların harcayacak parası ya da çabalayabilecekleri piyanoları olmadığı için eğer davranışlarında duygularını çıkarmak istiyorsak bir ölçüde nayalci olmak ve bilmek istediklerimizi bize iletecekleri durumları yaratmak zorundayız" diyor. Dahası duygu diye tanımladıklarımızın bir şeyi daha içermesi eerekir, bilinçli farkındalık da içermeliair. Yani duygularımızın neyi hedeflediğini, nereye varacağını, nereye varması gerektiğini de hesaplamaktır duygular. Bunun sınanması ise insan için bile zordur. Ama bilincin etkisi onun varlığının bir göstergesidir diyerek akıl yürütebilir ve hayvanların bilincine ilişkin sonuçlara varabiliriz belki. insana özgii davranif lar Cambridee Üniversitesi psikologlarından Niknolas Humprey'e göre toplumsallığı olan hayvanlarda bilincin varlığı söz konusudur. Felsefeci Daniel Dennett'in bakış açısıyla bilince ilişkin değerlendirmemizi gözden geçirmek, hatta Newton fiziğine dayalı geleneksel düşünceleri değiştirmek ötekit ürlerin anlaşılmasını en azmdan kolaylaştıracağa benziyor. Kimbilir o zaman hayvanlar Guguk Kuşu filmindeki dilsiz görünen Kızılderili şef Bromden gibi, bizden sakladıkları dillerini kullanmaya başlayarak bir sürpriz biley apabüirler. Şimdilik öteki türlerdeki bilincin varlığına ilişkin kesin saptamalardan kaçınarak, güçlü bir olasılığı ortaya koyan Hayvanlann Sessiz Dünyası'nın okuyanda hayvanlara karşı tutum değişikliği yaratacağını uman Dawkins haksız değil. Hayvanların Sessiz Dünyası'ndan başka mecralara uzanabilirokuyucu, sözgelimi eski Mısırhlarda da görülen, Hintlilerin samsara dediği, başta Platon olmak üzere, birçok idealist filozofun felsefesinde kıyısından, ucundan yer almış olan ruhgöçü yorumlarına inananJar yeni açılımlarda bulunabilirler ya da vejetariyanlar kişkırtılmıs olabilir, hayvan dostlan atağa geçebilirler. Samsara'ya inananJar hayvanların ruh olarak insan olduklarını düşündüklerinden Hintlilerde olduğu gibi hayvanlann öldürülmesini cinayet olarak değerlendirebilirler. A. ç , , sonrası Modern Türk Şiiri'ni, kusaklara, estetik doKulanna, içeriklerine vb. göre değisik bölüklere ayırabilirsinizvebu konuda ciddi denemeler yapılmıştır. Ama gözden kaçırılan önemli şeylerden biri, şiirin ne kadar deneyimci (experiment) olduğu. Özellikle son kuşak şairlerinin bunu gözden kaçırdığı, ortak duyarlılıklann ve ortak sözcüklerin gölgesinde şiirlerini 'standartlaşmaktan' kurtaramadıkları görülüyor. Bilinen sınırları içinde, bilinmeyenin heyecanh taze ve dinamik yakıtını keşfetmek ve üretmek olanaksız elbet. Bu kısır döngü şiiri yoksullaştırıyor. 9O'lı yıllarda 'standartlaşmaya' karşı en etkin darbeyi vuran küçük Iskender oldu; dünya şiirinin deneyimlerini şiirine katarak 'Türk şiiri'ne taze kan taşıdı. Bu deneyimci bir şiirdi. Gültekin Emre de, 'Kanun Hükmünde Şiir' kitabında yer alan şiirlerinde 'dünyab esinlemeleri 'Türkiye esinlemeleriyle' harmanlıyor. Deneyci şiir (experiment poetry), sözcüklerin sınırsızlığına doğru yapuan bir yolculuktur, şiirin özgürleştirilmesidir. Gültekin Emre, bu özgürleştirmeyi Türkiye'ye doğru yapıyor. Daha önceki bir yazımda da söylediğim gibi özgürlestirilen bu şiirsel fotoğraflar dünyanm hangi kentinde çekilmiş olursa olsun tab edildikten sonra Türkiye'ye postalanır. Fakat postalanmadan önce bir kaos'un içinden geçirir sözcüklerini şair. Şiir örgütlü bir kaos'tur elbet. Ama sözcüklerin örgütlenişi sürecinde, şiirin nereye gitmekte olduğunu bilmek ya da istenilen yere göndermek, belki de şiirin en güç ve en ince yani. Sözcüklerin birbirleri içinde kaybolup gitme tehlikesi büyük. Fakat Emre, bu tuzağa düşmüyor. Gültekin Emre'nin, dilin olanaklanyla cesurca oynayısı, şairin en sevdiğim yani. Emre şiirinde, çağdaş arabesk tat vardır. Buna arabesk nostalji bile diyebiliriz. Bu arabesk nostalji arada bir 'Çok kültürlü bir akşamla' ya da bir Alman cazıyla kesilir. Türkiye şairin çocuğudur, tatlı bir kızgınlıkla çıbşır ülkesine. Geri vitese meraklı Türkiye, döveritn seni Dingili kırık Türkiye, sopahksın sen Gençliğimi gerı ver ytne, geri ver Gelirsem baştrtda saç komam senın Türkiye îzin ver de vişne alsın annem reçelyapmak için Bir insanın yabancı bir ülkede yaşaması sürekli bir şok halidir. Bu insan aynı zamanda şairse, şok haline giren yalnız yaşamı değil, dılidir aynı zamanda. Bu da nereye yapıldığı belM olmayan bir :ı yolculuktur. > n!MTl" Aradığtn buldugun değil, düşlediğin hiç değil Bulduğun aradığtn değil, özlediğin hiç değil Elindekiyle idare etmek zorundasın Şair, ülkesine tatlı tatlı çıkışır, serzenişte bulunur. Ondan gençliğini geri ister: Fakat ne söylerse söylesin ne kadar kızarsa kızsın, bir ananın çocuğuna karşı tatlı kızgınlığıdır bu ve her söylediği Türkiye'ye bir ilanı aşktır. • Kanun Hükmünde Şiir / Gültekin Emre / Yön Yayınlan / 91 s. SAYFA 17 Türkiye eslnlemeleri • Sabırgerek Hayvanlarla lllşkimtz Marian Stamp Davvkins'ın Hayvanların Sessiz Dünyası adlı çalışması bu zorunluluğu şimdiden duyumsatan bir çalışma. TÜBlTAK'ın popüler bilim kitapları arasında Füsun Baytok çevirisiyle yerini almış olan bu kitap hayvanlarla ilgili gözlemleri vermekle kalmıyor, aynı zamanda insanın hayvanlar karşısındaki kuruntusunu da sarsıyor. Doğa karşısında üstünlük sağlamış insanın geçen yüzyıllarda başka insanlar karşısında da sağlamış olduğu üstünlük tartışıldı, tartışma son bulmadı, ama insanların eşit olması gerektiği savı egemen görüş durumuna getirildi. Sıra hayvanlarla ilişkimizde. Sürecin burasında, hayvanlardan ne kadar farklıyız, bize ne kadar benziyorlar, hayvanlar da konuur mu, savı saymasını bilirler mi, koru, kaygı, nüzün, sevinç, mutluluk gibi duyguları var mıdır, kıskançlık duyarlar mı, âşık olurlar mı, alet yapamazlar mı, alet kullanamazlar mı, bilinçli deneyimde mi bulunurlar yoksa içgüdüsel midir davranışları, karmaşık durumlar da yeni yöntemler geliştirebilirler mi, kıyaslama yapabilirier mi, türünden sorulara yanıtlar arıyoruz. insanın doğa karşısında takınmış bulunduğu kuruntu, bir ölçüde insanın dinsel, sınıfsal ve ulusal farklıhklarının bir doğal, değişmez derece farkı olduğu yargısının aşıîmasıyla sarsılmaya başlamıştı. Hayvanlann haklarının olduğu görüşü ise bir fantezi olmaktan öte bir anlam taşımıyordu, ama artık onları anlama, tanıma gereksinmesi duyuyoruz. Davvkins, "Keşfettiklerimiz arttıkça daha çok farkına varıyoruz ki hayvanların basit uyarıcılara basit tepkiler verdikleri yolundaki eski inanış eksiktir ve sadece bazı hayanların bazı tepkilerini açık T Nicedir kurban bayramlarında toplu katliam yapıldığını ileri sürenler karşı çıkışlarını daha inançh biçimde gündeme sürebilirler. Her yere maydanoz olmayı bir süre önce âdet edinmiş olan îslamcılar yine hadisleri, ayetleri, lastik gibi çekerek yeni tefsirlere varabilirler. Ama hayvanların dilini henüz anlamıyoruz ve ne yazık ki tutumumuzun değişmesini talep edecekler sabırlı olmak zorunda. insan kurban etme, ölen erkeğiyle birlikte gömülmek için intihar eden eski Trakya ve yine Hint geleneklerinin aşılmasının uzun zaman almış olması bunların henüz zihinlerde doğalmış gibi bulunmasın ve yamyamlığın yaşamakta oluşu gibi daha birçok gelenek sabrı gerektiriyor. Hayvanların can/ bilinç/ruh taşımakta olduğu bu nedenle itlar edilmelerinin veya yenmek üzere kesilmelerinin yanlışlığının anlaşılmasını, terk edimlesini beklemek, hatta bu konuda iyimser olmak için bile henüz erken. Dawkins'in kıtabında yer vermediği bu olası yorumları düşünmemiş olması olanaksız, beklentilerden çok bir biyolog bir bilim insanı gibi yaklaşıyor hayvanların sessiz dünyasına. Öyle ya eşekanlannı da bilinçli mi sayacağız? "Bilinçliler kulübüne adaylığını koyanlar sadece şempanzelerlepapağanlarmı?.." olmalı. Buna yanıtı yok ve insanların tutumlarının nasıl olması gerektiği konusunda bir saptamada bulunmuyor. Biz sıradan okuyucular için ufkumuzu genişletecek bu kitap, araştırmacılar için esinlendirici olmalı. • Hayvanların Sessiz Dünyası/ Marian Stapıp Daıvkıns/ Çev. Füsun Baytok/ TÜBÎTAK Y. Popüler Btlım Kıtaplan 100 Kitap, Birına Bastm Hazıran 1999, Ankara OZKAN MERT G ültekin Emre'nin son şiirleri, Yön Şiir Özel Dizisi'nden, 'Kanun Hükmünde Şiir' adıyla kitaplaştı. Şairin bu kitabında ilk dikkatimi çeken, deneyimci bir tavırla şiirinin sınırlarını genişletme çabası. Cumhuriyet CUMHURİYET KİTAP SAYI SS1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle