04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ayna Giyinen Sigko yı bir ro 5BARLA5 ÖZARIKCA mancı ve 'tyı' bir öykücü Barlas Özarıkça. Ama, denemeciliği 'iyi'nin de ötesin3e, 'çok önemli'. Sadece 'çok önemli' bir denemecimi? Hayır. 'Çok önemli' olduğu kadar 'çok değerli' bir denemeci de... Barlas Özarıkça'yı günümüzün diğer denemecilerinden ayıran iki özelliği var. Birincisi, onun denemelerinin letrlangıç uçuşu'na benzemeleri. Ikincisi ise, romancılığını ve öykücülüğünü denemelerine büyük bir ustalıkla nakşetmesi. Bılirsiniz: Kırlangıç verden gökyüzüne doğru yavaş yavaş süzüfür. En yükseğe çıktığında ise, önce durur gibi olur, sonra kurt çeneli kuzey rüzgârlarını kanatlanna doldurup ıslık çalan bir hızla toprağa doğru uçuşa geçer. Yere çarpacağını sanırsısız, çarpmaz. Şaşkın bakızlarınız arasında, aynı hızla yeniden yükselişe geçer. Sönerken al kanatlan günbatımırun, bir sağ bir sol, bir sağ bir sol yapar ve mavilikle cilalanmıs ufuk çizgisinden çıkar. Barlas Özarıkça'nın denemeleri de 'kırlangıç gibi 'yükselişe' geçerler. 'Bugün'den başlarlar 'uçuslanna'; yavaş yavaş 'yükselirler', aniden büyük bir hızla 'dün'e inerler, aynı hızla daha yüksekteki yeni bir 'bugün'e atıbrlar ve sonunda yazının 'ufuk çizgisi'nden çıkıp giderler... Kutsal Kitaplar ve Edebiyat'ta, yazarımız, bir uçakta, dudaklarındaki erotik kırmızıyla konuşan saçları sarı ama kasıklarındaki kılları siyah bir hostes ve üç özel aciamla birliktedir. Onlarla güneşi pamuksu beyazlığa kızıllaştıran bulutların üstüne çıkar deneme. Akıl Cenneti'nde Haşjm'den Bukowski'ye başlıklı denemede, yazarımız, on üç yaşındakı bir çocuğu izler. Masanın öbür ucunda, anlatJanları dinlemeyen, makasla derguerden, gazetelerden fotoğraf ve resimleri kesen; başları, bedcnleri, kolları, bacaldarı, yüzleri dilediği gibi değiştirerek büyük bir kartonun üstüne yapıştıran çocuğu. Ona 'Niçin böyle yapıyorsun? diyerek yazar, denemesini 'yükseliş't geçırir. Ayna Giyinen Şisko'da jse, yazarımız bu kez evindedir. Şenrin, semtleri, mahalleleri ve evleriyle uykuya yattığında, o kendine dönebümiştir. Çakmağını çakar (çalılığın dibindeki 'ktrlângıç'kznatlarını açar) ve piposunu yakar ( kanat' sesleri karabuğday tarlaJarına mor gölgeler olarak düşer). En yükseğe çıkmıştır artık. Akıl Cenneti'nde Haşim'den Bukovvski'ye başlıklı denemede 'en yüksek', on üç yaşındaki çocuğun 'Niçin böyle yapiyorsun?' sorusuna verdiği 'Insanın, dünyanın, evrenin kaderine razı değilim' yanıtıdır. Kutsal Kitaplar ve Edebiyat'ta hostesin iktidarların bile on binlerce yıllık kutsal tarihini bozan beyaz teninin çıldımcı çekimidir. Ayna Giyinen Şişko'da yanan tütünden yükselen acı bir yanık kokusunun yazarımızı geçmiş yüzyülara doğru sürüklemesidir. Orada 'durur gibi' olur. Ayna Giyinen Şisko'da 'Kadıköy'de 'Kalkedon'u görmenin şaşkınlığiyla. Adresini Bilime Veren tnsan'da kırılan kum saatinden dökülen kumların Omo Nehri'nin vadisine vayılmasıyla. Akıl Cenneti'nde Haşim'den Bukowski'ye başlıklı denemede ise, cocuğun yanıtma verebileceği bir yanıtı düşiinürken. Sonra, 'ıslık çalan bir htzla toprağa doğru uçuşa' geçer. ;UMHURİYET KİTAP SAYI 542 '1 TANER AY Bugün'dendürîs 'Toprağa' yaklaştıkça, tarih denen tiyatro sannesindeki oyuncular netleşirler. Nasıralı Isa'yı dişi katırının sırtında 'dünyamn lanetlileri'nc giderken eörüriiz. Musa'yı on beş bin 'kulu'yla birlikte papirüs bataklığından geçerken. Kasıkları kadınsızlıktan kavrufan Ahmet Haşim'i kaybettiği dini ve annesini ararken. Ancak elli yaşındayken başkalarının hesabına çalışmayı bırakabilen Charles Bukowski'yi bir viski şijesinin içinde sayıklarken. Çift kişilikli Fatih Sultan Menmet'i ölüme satranç oynamayi teklif ederken. îlhan Selçuk u da 'Basrahip Proklus' rolünde. O an denemelerin de 'kırlangıç' gibi yere çarpacağını sanınz ama, çarpmazlar. Sadece okurunu 'toprağa bırakır', 'kanatlarından' düşürdüğü nayalleri kanlı Musa'yla, bir 'baba' arayışındaki Nasıralı Isa'yla, kadınsız Ahmet Haşim'le, alkolik Charles Bukowski'yle, ölümü kara mintan giyinip yaşayan Fatih Sultan Mehmet'le birfikte. 'Dün' elbette 'bugün'e kalır 'toprak üzerinde', bakan gözü, hisseden ruhu, algılayan aklı hayata kaydederek. Ama, denemeler 'uçuslartnt' sürdürürler, bir sağ bir sol, yeniden bir sağ bir sol yaparak... Kutsal Kitaplar ve Edebiyat'ta reiisörün 'Stop!' komutuyla birlikte Nasıralı Isa 'Arif'in B<m'nda bir televizyon kanahnm kirli patronuyla buluşmaya koşarken, Ayna Giyinen Şisko'da kapı zilinin çalmasıyla, Adresini Bilime Veren tnsan'da ise yazarımız motele doğru yürürken, denemeler de birer kırlangıç gibi mavilikle cilalanmış ufuk çizgisinden çıkarlar. Barlas özarıkça'nın denemeleri için arkadaşlarıma hep 'Oku!' dedim. Okuyanlardan bazıları, onun denemelerinin yer yer Salah Birsel'inkilerini anım sattığını bile söylediler. Bu yorum doğru değildir. Çünkü, Salah Birsel inkilerde garip bir 'koku'yu, Barsal Ozarıkça'nınkilerde ise 'tad'ı hissedersiniz. Salah Birsel 'in denemeleri çok sevdiğim 'eskici dükkânlan gibi 'kokarlar'. Barlas Özarıkça'nın denemelerinde ise, kızılcık şurubunun 'tadt' vardır. Kısacası, Ayna Giyinen Şişko, denemeciliğimizin giderek büvüyen 'çölü'nde karşımıza çikan yemyeşil bir 'vaha'. • Ayna Giyinen Şişko/ Barlas ozarıkça/ Deneme/ Inkılap Kitabevi Tüm bu ve bu gibi sorunlar, ilginizi çekiyorsa ve daha 3a önemlisi, bu gibi sorunlarla ilgili geniş çerçeveli açıklamalan, bilgileri merak ediyorsanız, "Küresel Gözaltı"nı vakit geçirmeden okuyun. Kitap hemen, çarpıcı bir bölüm ile başlıyor: teknolojinin, elektronik aygıtlann ağındaki insan ve toplumsal yaşam, ilk bölümün konusunu oluşturuyor: Insanlığın gözaltına alınışını anlatıyor yazar. \aşadığımız günlerde insanların çeşitli unsurlan ile sürekli olarak izlenebüdıği, seslerin, gözlerin, parmak izlerinin, anatomik özelliklerin izlemede başvurulan unsurlan oluşturduğu; medyada, Internet'te, kredi kartlarında, fakslarda, çeşitli yeni buluşlarla insan yaşamının en sizli anlanna girilebildiği bu bölümün nemen başlannda açıklanmaktadır. İnsanın ve toplumsal yaşamın sürekli mercek altına alınması insanı ruhsal bunalıma itebilmekte, gözaltında tutma yepyeni ve çok degişik aygıtlarla her alana yaydmaktadır. Insanlann izlenmeleri adli, siyasi, sosyal nedenlerle sürekli olarak devam ettirilmektedir. Kitapta hemen burada Watergate Skandalı, Iry Bell Gizli Servisleri, Canard Enchaine Olayı ile dünyanın dört yöresindeki izleme örnekleri, polisiye roman kurgusu ile anlaulmaktaaır. Nihayet Echelon Projesi çarpıa bir izleme örneğini oluşturmaktaaır. Bu proje, satelitler aracılığı ile vapılan telehaberleşme türlerinin küresel izlenme projesidir. Bu proje ile 1980'lerden bu yana fakslar, elektronik postalar izlenmektedir. Türkiye'dede, 1970'de, 1999'dapekçokdinlenme olaylannın yaşandığı, son yıllann en önemli olayının telekulak olduğu, Telekom açıklamalanna göre 12.000.000 kişinin telefonlannın dinlendiği öykü biçiminde belirlenmektedir. Küresel GözalU Prof. Dr. KOKSAL BAYRAKTAR nis Coşkun, çağdaş hukukçu çizgi sini son yapıtı 2e m sürdürdü. Elektronik gizli dinleme ve görüntüleme konusunda, son derece jeniş bir çalışma lukuk dünyamızda yaratacağı yankılarla birlikte yayımlandı. Türk Hukuk yaşantısında ve uygulamasında, 1965'ferden bu yana hep çağdaş ve ilerici çizgide düşünsel savaşımı vermiş olan Coşkun, bu son çalışması ile uygar çabanın yeni bir örneğini verdi. Kişinin özel görüşmeleri ses ya da görüntü olarak kaydedılebilir mi? Ses ya da görüntü bantları gizli olarak sağlandığın3a delil olabilir mi? Özel hayatın dokunulmazlığı ile gizli ses kaydı arasında bir aykırıhk ilişkisi var mıdır? Son yıllarda dev boyutlara ulaşan teknolojik gelişmeler karşısında insanın giderek dana kolay izlenmesi, özgürlük kavramını kaybettirmekte midir? Dünyadaki çeşitli yasal düzenlemeler nedir? Türkiye deki yürürlükteki durum bizlere nasıl bir ortam sağlamaktadır? E î HURESEL GOZALTI 00\, ktan IHMİ konnankT Peki bu çerçevede insan nasıl korunacak? Teknolojinin gelişmelerine mi, yoksa özgürlüklere mi üstünlük tanınacak? Enis Coşkun, bu ikilemi belirlerken önce uluslararası çalışmalara değinmektedir. Coşkun bu noktada, önemli bir belgeye yer vermektedir: 2628 Mayıs 1970'te Avrupa Adalet Bakanlan 6. Konferansı'nda aynen şöyle denilmiştir: " llmi ve teîcnolojuc gelişmenin sonucu olan öyle yeni cihazlar yapılmıştır ki, bunlann kullanılması özel hayata saygı hakkını, şimdiye kadar rastlanmayan bir derecede tehdit etmektedir. Bu yeni durumu karşılamak ve ister devletten, ister kisilerden gelsin, özel hayata sızmalan incelemek üzere, Medeni Hukuk ve Ceza Hukuku sahasında yeni kanunlara ihtiyaç vardır. " Coşkun'un kitabının devam eden sahifeleri birbirinden önemli mahkeme kararlanna ayrılmıştır. insan Haklan Avrupa Mahkemesi'nin çeşitli ülkelerindeki uygulamalan irdeleyen kararlan bu bölümün konusudur. Coşkun, mahkeme kararlannın çizgisini şu üç cümle ile özetlemektedir:" Haberleşmenin gizliliği, korunan bir temel özgürlüktür. Ancak demokratik bir toplumun da kendisini koruması doğal bir kuraldır. Bu bağlamda demokratik bir toplum da, güvenlik, kamu düzeni ve suçların önlenmesi nedenleriyle bazı önlemler alabilir, örneğin haberleşme gizÜliğini engelleyebilir..... Çıkanlacak yasayla getirilecek gizli izleme ve görüşmelerin kayıtlanna iüşkin düzenlemenin de demokratik bir toplumda kabul edilebilir ölçütlük ve niteıikte olmasıgerekir. " li ülkelerdeki yasal düzenlemeler inceleme konusu olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri'nden başlayan bir dizi yasal düzenleme, aynntılarla ortaya konulmaktadır. Bu düzenlemelerde, Coşkun'un deyişi ile gizli dinlemenin küçük baskısıyerini giderek büyük basbya terketmekte ve devlet eliyle oluşturulmuş bir saldırganlık sergilenmektedir. Başka bir deyişîe, özgürlük sayfası, güvenlik yaranna ke sin olarak kapanmaktadır. Böylece acaba, insanı gözetleyen teknolojik gelisme, hukuku da gözetleyerek onu kendıne uyumlu bir araç haline mi getirmektedir? Enis Coşkun'un incelemesinin son bölümleri Türkiye ile ilgilidir. Anayasanın 22. maddesin3en hareket eden, haberleşmenin gizli olduğuna değinen yazar, anayasada yer alan kural gereği bu gizliliğin ancak yargıç kararı ya da acele nallerde yetkili makamların emri ile dokunulabileceğini vurguladıktan sonra yasal düzenlemenin henüz aynntılı olarak yapılmadığını belirtmektedir. Yazar bu bölümde anavasal haklar ile gizli dinleme olgusunu karşılaştırmakta ve bu durumu Âvrupa İnsan Haklan Sözleşmesi, diğer uluslararası belgelerden örnek ve kurallar aktararak açıldamaktadır. Kişinin varlığını geliştirmesi hakkı, haberleşmenin gizliliği, kişinin kendi aleyhine beyanda bulunmaya zorlanamayacağı, yazann derinlemesine işlediği haklan oluşturmaktadır. Ancak Coşkun, bu noktada çeşitli yasalan ayn ayn irdelemekte ve gizli dinleme olgusunun düzenleniş biçimini belirlemektedir. Telgraf ve Telefon Kanunu'ndan başlayan bir dizi yasa incelenen kaynaklan oluştunnaktaclır. Bu konuda yazar, doğaldır ki, "Çıkar Amaçh Organize Suç Yasası"nı araştırmakta ve bu yasanın 2. maddesindeki gizli dinlemeye olanak tanıyan düzenlemeyi eleştiımektedir. Ceza Yargılaması Yasası'ndaki kurallan ayn ayn açıklayan ve CMUK 91 ve devamı maddelerini irdeleyen Coşkun, hemen sonra uygulamadan örnekler vermektedir. Hukuka aykın yollardan elde edilmis bulguların delil olamayacağını, CMUK 254/2 ile bu konuda temel bir kural getirildiğini, uygulamada pek çok hatalı ve bu kuraıı ihJal edici karan bulunduğunu, buna karşın Anayasa Mahkemesi'nin 17.10.1971 tarihli ve 41/67 sayılı Osman Köksal'ın dokunulmazlığı ile ilgili karann çok önemli bir ilke olduğunu, bazı Yargıtay kararlannda bu ilkenin korunduğunu yazar kuvvetle ortaya koymaktadır. Kitabın son bölümü, bir çeşit "Sonsöz" niteliğindedir. Gizli dinleme ile mücadele eduebileceği, bunun yargısal ve yasal çözüm yollannın bulunduğu, insanın özgürlüğunden teknolojiye bağımlı kıhnarak öcfün verilmemesi gerektiği, teknolojik gelişme ile özgürlüğü uyuşum halinde tutabilmenin mümkiin olduğu ana düşünce olarak belirtilmektedir. Coşkun, çizdiği onca karamsar tabloya ve örneklere karşın gene de hukukun üstünlüğu ile uyuşum un sağlanabileceğine inanmaktadır: " teknik gelişmenin olanaklı kıldığı gizli dinleme, manremiyeti ortadan kaldırmaktadır. Bu durumun yararlan, zorlukları ve sakıncalan vardır. Bize düşen görev ise, bütün bunlan dengeleyecek birini ötekine feda etmeyecek bir tutum ve davranış içinde olmaktır..... Akış yönü ve hızı kontrol altına alınan sel, nasıl insana zarar yerine yarar taşırsa; teknolojinin de öylesine zarar yerine yarar sağlaması için hazırlıklı olmak, önlernler almak gerekır. Bir yandan onun gelişmesi ve ilerlemesi sağlanmalı, ama öte yandan da insanla olan ilişkisi düzenlenmelidir. Teknoloji, aslında insandan bağımsız değildir. Tam tersine onunla ve ancak onun sayesinde vardır. Ama insanı etkileyen ve değişikliğe yönelten bir ürünaraçtır. Ikisi arasın3a tam bir uyum ve denge vardır. Bu balumdan o dengeyi bozacak, uyumu ortadan kaldıracak bir davranışa olanak tanınamaz. Çağımız, her zaman olduğundan çok, karşıtların uyum içinde olduğu bir dünyanın arayışını yaşıyor. "• (*) Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yaytncılık / 320 s. Küresel Gözaltı / Enis Coşkun/ Ümit SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle