29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

UAT ÇAPAN HaroldMonro /Şiirler / Çeviren: Gökçen Ezber EVtN YANINDAKİBÜLBÜL Burada bahçedeki sessiz selvi: Dinliyor, dinliyor. Daha uzun ağaçlar ötedeki Dinliyor. Dingin göldeki ay Bakıyor. Ve sen ötüyor, ötüyorsun. Havada yayüıyor yıldızların büyüsündeki o türkü Seslerin terasından, bahçeden bahçeye Beyaz oklar içinde fırlıyor gölgeli toprağa; Ve sen ötüyorsun bütün gece. Düşlerim, senin an olduğun çiçekler, Diruerken bütün gece, ve beynim Alırken türkünü içine, yitip gidiyor sonra yeniden Bahçedeki ay ışığında. Yüksek ve beyaz bir mermer gibi sesin şimdi, Sonra da cennetin bahçelerini kaplayan bir sis; Ve şimdi öfkeli bir ateş, sonra dabuz gibi, Sonunda kınlıyor ve gün doğuyor. YAŞAMAK Yavaş ve soğuk uyanış gündüzün düşünden Yüz yüze getiriyor beni ani günle. Yaşıyorum ben buyum. Parmaklanmı bedenimde gezdiriyorum. Anlayış uyanyor onlan ve sinirlerim Hazırlıyorlar hızlı mesaj ve sinyallerıni. Bellek başlayınca kaydetmeye, kodlamaya Ve yinelemeye; sürdürüyor düş gücü Mınltısını: Yalnızca öleceksin. Işte yeni bir gün. Aa! Yavaşlamış sarkacın salınışı Asbda bekliyor her gün giydiklerim. Yaşıyorum ben buyum. Ve bir anda alışkanlık, bir vinç gibi, Boynunu efiecek ve gerecek kordonunu, Ele geçirip Deni, bedenimi ve giysilerimizi, Sallandıracak üzerinde, aldırmadan Gün ışığına sorduğum soruya neden? Diğerlerini düşünüyorum Ve merak ediyorum, yeni dogan günle, Benden daha cesurca yüzleşebilecekler mi diye; Sürdürecekler yaşamlannı sorgulamadan: Yaşamak için ne yaptım ben? Ah, unutamaz mıyım şu anda yaşadığımı? Nasıl uzlaştıracağım şu iki kutbu: Yaşamak ama yine de ölmek? Perdelerin arasından sonbahar güneşi Beni gösteriyor güçsüz ve san parmağıyla; Saat ınliyor: Neden? Neden? Neden? Farak aniden, sanki nedensizce, Yürek, Beyin ve Beden ve Düş gücü Bir araya geliyorlar coşkulu bir sevinçle, Çocukıar gibi koşuyorlar sabahın yollanndan Kavga etmeden oynayabilecekleri tarlalara: Unuttuğum, ama ammsadığım bir ülke, Karşılıyorum gözyaşlanyla. Serin ve dingin bir kır; yaşayan ağaç, uzun mısır, Büyük uçurum ya da hanf eğimli kumsal, soğuk deniz, Dalgalar, kıvrımh nehirler; sen, sonsuz çiçekler, Bana sevinç ver seni düşündüğümde: • : Bana yaşayan soluğunu ver! Kalene geri dön Olüm. KARAAĞAÇ MELEGİ Ah, neden?Yalnızca bir kumru verebilir bu yanıtı. Göz alabildiğine uzanmıştı geniş bahçeler; Okyanus içeri sarkmıştı serin ve uzun bir kumsalda; Uzun bir şehir pırıldıyordu hareketsiz ve soluksuz; Ölülere kulak verilmemış ve düsündükleri düşlenmemiş; Titriyordu batıklar, dennlerdeki sonsuz mezarlarında; Bir sessizlik çökmüştü yaz odasına. Şimdi mavi başhklı bir hanımeli geçidi, "Yüksek ve beyaz bir mepmen gibi şesin şimdi (18791932) Brüksel'de doğan şair yedi yaşında îngiltere'ye geldi. Cambridge'deki Radley, Gonville ve Caius koleilerinde okudu. Monro en çok, 1913 yılında çağdaş şairlerin yapıtlarını basmak ve DU şiirlerin halka açık okuma günlerini düzenlemek için kurduğu Poetry Bookshop ile tanınır. Edward Marsh'ın Georgian akımına giren şiir seçkilerini bastı. The Poetry Revieıv ve yalnızca kısa bir süre yayımlanan Poetry and Drama yayınlarını çıkardı. Cronicle ofa Pilgrimaçe: Paris to Milan on Foot a adlı yapıtı 1909 yılında çıktı. Toplu şiirlerini ise, Collectea Poems adı altında 1933 yılında yayımladı. Bu kitaba önsöz yazan T. S. Eliot, Monro'nun şiirlerini Georgian akımı ile çağdaş şairlerin arasında bir yerde benzersiz olarak nitelemiştir. Ne kadar kınlgan bedenler, Ve yalnızca Topraktan yapddık •' Eğılmek ve solmak için. Olümü çok düşünüyorum; Bir hüzün çöküyor ortalığa Serin soluğunu duyamadığımda Bir odada. Ah, fakat birden • ••<.•' \ • Solabiliriz ikimiz de; ...•>•'. Yüzümüz soluklaşır .• ' t . • Ve bükülür bedenlerimiz. Bir yer vardır belki de Solan çiçeklerin, Gözyaşıyla geçen saatlerden sonra, Cansız yüzlerini düşürdükleri. Hiçbir şey güvenli değil mi o halde? Bulamaz mıyız Tek yürek olmuş düşüncelerimizde Sonsuz bir vaşam? Ruhunu yalnızca sözlerinle, • • ••• Ya da elinle • , anlamak, Bir utanç benim için. Bir yol bulamıyorum Aşkın içinden; Bedenimden sıyrılıp Sana ulaşamıyorum. Sen ya da ben inmek zorunda kaldığımızda Sonsuza değin aşağıya, Söyleyecek sözümüz kalmayacak kılitli bir kapıdan başka. ACISIĞINAK I Kapıcının odasında yaşıyor kadın, pelüşü nikotinli. Müşteriler fotoğraflannı bırakmışlar oraya yok olmalan için. Yeşil pancurlann arasından insanlan izliyor kadın, Bilinçaltına ulaşmak için basan. Parlak pembe ince dudaklannı yalıyor, Tırnağıyla ön dişini yokluyor, Yavaşça başını döndürüyor yeni müşterileri selamlamak için, Ya da kapıda (işkence gibi) beklemeye terk ediyor. II Sıcaklık kilitleri ağır yeryüzünü, Her sese bir güç verai. Erkek, yaşamınm onu hâlâ yeryüzünde tuttuğu yerde, anestezide inlerken yeniden doğmak için, Kapıya yaslanıyor. SAYFA 18 •" ••• • • "" Sıkıcı bir uğultu yükseliyor evin içinden; Bir uşak; ve hafif kıkırdaşmalar o panjurun arkasından. ra Numarayı anyor o yitik gözleri. Kemikli elleri kapıyı tıkırdatıyor kararsız bir lanede. Kendini uyandıramıyor; uyuyamaz; Giderek silikleşen bir cenaze arabasının gölgesi geziniyor; Yolun karşısındaki uzun beyaz kapıda IV ERKEK: 'kerde oda var mı?' KADIN: 'Geride bıraktın mı acının bağlannı?' ERKEK: 'Gerçekleştiremediğim düşlerin içinde Boşa yadyor bedenim!' KADIN: 'Bırakın içsin uyku kadehinden.' Zayıf kollar ve kasvetli eller; solgun gök mavisi gözler; Uzun sarkık kirpikler; göz kapaklan dolunayımsı, Sıkıca tutunuyorlar uçan göklerin bir kenanna: Nasıl bir umut var orada? Nasıl bir korku? Uyanıp Görmedikçe Diretken eti, ya da soğuk sonsuzluğu. Fakat bir yüz, yan yaşayan, Mınldanıyor uzaklardan bir bakışlaKADIN: 'Beyazsın sen. Yalnızsın. Yaklaşamaz mısın benim evrenime?' ERKEK: 'Tasa dönüyüşüyorum ben.' KADIN: 'Peki ben gelsem! Ben gelsem!' Sonra da kadehi doldurur beyazlı uşaklar. VI Sabah olunca dünyada. Kahve getiren uşaklan izle; Yamaçlardaki çobanları izle; Giyinen lordlar ve leydiler, Çiftçiler, tüccarlar, köpüren kentler. Fakat şu talihsiz adama bak Bilinmeyen odaları yoklayan ve tökezleyen. Kaçabüir mi üzerine gölge salan geceden? Yok mu örülü ışıklann göründüğü bir yarık? Nasıl gidiyorlar o odalann geçmişteki sakinleri? Söyledıklerine göre bazıları, Derin birer uykudaymış yıkık mezarlarında. Bazılan beyaz yataklanndaymış, çevrelerinde yüzler. Bazılan da dünyayı dolaşırmış ve asla bir yuva bulamazmış. Sayısı azalan guUerden bir bahçe, "•" vn Sanra gömülü çıplak kumun altında, Iri gözlü bir çocuk doğu topraklarından, Adaları kapladı aradaki sessiz denizlerle Ve yeşilliklerin arasında uzanan büyük beyaz bir tapınak; Ya da, geri dönüşte, yer yok fakat yalnızca ses, Yeryüzüne kök salmış bir karaağaç değil, Fakat, atmosferde cennetimsi, Bir kumrunun kuğurması, mırıldanması, kuğurması Nerede? CUMHURİYET KİTAP SAYI 545
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle