29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

" ir bile yazamadım. Uyum gösterdikten sonra da yazamadım. Arada geçen 8 yıl farkhlaştırdı beni. 8 yılın sonunda üçüncü kitabım "Haytalar'la Hatmiler" geldi. Bence asıl "kumpanya" bu kitaptır. Bir daha doğmayı ve bence böylesine şenlildi şölenli bir kitap daha vazmayı çok isterim. Mümkün olsaydı, uönemin teknolojisi imkân verseydi, ses unsuru da girecekti kitaba. Hani sayfanın ortasındaki kabarıklığa bastırırsın ya da sayfada sözgelimi ' kaz" sözcüğü geçiyorsa, sözcüğün üzerine parmağının ucuyla dokunursun, kaz sesi çıkar ya, işte öyle! Olmadı tabii ki! "Lokman'la Gecen Şen Günlerim"deki ironi "Haytalarla Hatmiler"de de sürer. Hem daha yukarıdan bir bakıstır "Haytalarla Hatmiler", hem de haşarı bir kitaptır. Yukarılardan bakışla haşarı bakışı aynı potada eritmiş olmak (böyle yaptığımı düşünüyorum) beni şaşırtarak sevindirmiştir. Ben bu kitabı çok iyi anladığımı düşünürüm hep. (Anlayamadığım şey ise, "sevinç dergimiz" olarak tanımladığım "Sombahar da yer alan imzasız bir yazıdaki şu cümleydi: "Yalınkat bir dil ustalığı"... Nassı oluyo da oluyoduyani?) 1995'te Ayda Ttımor hlcrı tle Halıl KocagözŞıır Ödülü'nü MeğerŞöz Gümüş ile de 1996 Yunus NadiŞıir Ödülü'nü ve 1997 CemalSüreya Sıir Ödülü'nü kazandın. Yeni bir suskunluğu ödüllerle bozdun dıyebiltrmtyız, 5yılaraya? Yinebtrakmıs mtydtn şıirı, yoksa küsmüj müydün? Hep o klasik soru sana. Şiir ve ödül? Bu olguya nasıl bakıyorsun? "Haytalarla Hatmiler" ile "Ayda Tümör Izleri" arasında dört yıl var. Ve dört yılın sonunda çıkan incecik bir kitap! "Ayda Tümör Izleri" kırk yaş sonrasının ürünüdür. Kırk yaş sonrası "çok elemek"i, "az'la yetinmek"i getirdi. Bence Derya Çolpan'ın deyişiyle sövleyeyim" Avaz avaz susmanın şiiridir",' Ayda Tümör Izleri". (D. Çolpan bu değerlendirmeyi sonraki iki kitap için yapmıştı.) "Ayda Tümör Izleri "nden 2 yıl sonra, iki kitap birden geldi. (O gümrah 19959697 yıllarını unutamıyorum.) 99'da gelenler ise, yayımlanması epey geciken "îkindi Kitabı" ve "ehtiyarlık kitabım" olan "Toplu Şiirler"... Aldığım ödüllere gelince: Hemen belirteyim, 1996 Yunus Nadi Şür Ödülü'nü Aydın Afacan'la, 1997 Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü ise Mehmet Mümtaz Tuzcu ve Enver Ercan'la paylaştım. Hep söyledim, sözgelimi aynı seçici kurul, aynı yapıtları, farklı bir dönemde değerlendirdiğinde, farklı sonuçlara varabilir. Dolayısıyla ödül alan kitap, ödül aldığı dönemin/yılın sahiden de en iyi kitaDi sayılmamalı! Ödül mekanızması ise ilginç bir mekanizma. 1997 Antalya Altın Portakal Şür Ödülü'nde seçici kurul beni "ikincilik"le değerlendirdi. Basın, ödülün, aslında "birincilik"le değerlendirilen şairle benim aramda paylaştırıldığını yazdı. Bir 'erlerımi yırttım, "basın açıklamaları" fian gönderdim gazetelerin kültür sanat sayfalarına, sonunda Ahmet Oktay'ın katkısıyla, yalnızca Milliyet gazetesınin Istanbul baskısında yer verilimiş açıklamama, ben görmedim, Ahmet Oktay'dan duydum. îkincilik, ikinciliktir ya, aldığım ödüller sıralanırken kimse anmadı Du ödülü, bana ayıp olmasın diyedir, herhalde. Ödül almak mı? Tuhaf bir şey, seviniyorsun, hani nasıl derler, "onore oluyorsun", filan. Sonra da utanıyorsun. (Başkalarını bilmem, bende böyle oldu.) Ek: 7379 arasında, evet, bırakmıştım şiiri. Ama onun dışında, hiç bırakmadim, sadece sakin durduğum söylenebilir. O gümrah 19959697 yıllarına eelince. Soylenebilecek tek şey, azmış olduğumdur. 2000, bir şür kitabı getir mi bilinmez. SAYI S45 Myda Tiimöp izleıH Şimdilerde, 2 yıldır yazmakta olduğum ve hâlâ bitiremediğim bir şiir üstünde çalışıyorum. O da bıtince, olmuş şiırlere bakacağım, mevcut durumun beni herhalde götüreceği yeni şiirler de yazıp belirli bir "konsept' e oturan bir kitap hazırlayacağım. Böyle olmasını diliyorum. Ama bu kitap son şiir kitabım olabilir. (Nerede durduğumun kanıtı olsun diyedir, kitap haline gelmesi.) Nedeni mi?.. Nedeni Guilleviç! llhan Berk, "Üç aşağı beş yukarı aynı şiiri yazıyorsunuz" diyerek Nuri Pakdil çevirisi "Karanlığın Çatırtılan"nı gönderdi bir süre önce "Malikane" adlı uzun bir şür var kitapta, bazı bölümlerini anlayamadıysam da tümü aklımı başımdan aldı. ("Samansarısı"ndan sonra, aklımı başımdan alan bir senfonik şiir daha!) Üç aşağı beş yukarı "Malikane" gibi bir şiir yazamazsam, bırakırım şiiri ve hiç üzülmem. Becerirsem ve sürdürürsem diye söylüyorum; bir an önce yetmiş yaşıma gelmek istiyorum. Fantezi filan yapmıyorum, inanarak söylüyorum, o yaşa gelinceye kadar epey süre geçecek. Bu süre içinde yazacaklarımı çok merak ediyorum. Aklımın başında olması halinde, en iyi şiirlerimi yetmişli yaslarımda yazabileceğimi biliyorum çünkü. Belki Çiçek Dağtna 19801999 yıllarındaki şiırleri kapstyor. Tok bir Sına Aksolsesi... Kıtaplarsaırlerin çocuğudurya, bu toplama yeni bir ad vermek? Yeni bir adla tüm kttaplannı birleştirmek nasıl bir duygu? Seni ilk kez okumaya başlayacak olanlara ne diyeceksin? Mehmet Taner YKY'nin Ankara'daki satış noktasının vitrininde Metin Altıok'un, kendisinin ve benim "Toplu Şiirler" kitaplanmızın yan yana durduklarınıı söyledi. Bunu yüzüme söylen diğinde, inanmaz diye eklemedim: "Toplu! başının üstüne tuğla kalınlığında bir kitap koymuş, öyle yürümüştü. "Toplu Şiirfer"im, okumaz okurlar için söylüyorum, tuğla kalınlığındadır, tavsiye ederim. Bir de bir anımı eklemek isterim. Babam ilk kalp krizini yanı başımda geçirmişti. Yüzü, "Toplu Şiirler"imdeki yüzüm gibi, yeşile kesmişti. Yayınevinin bana, göreyim diye gönderdiği ilk kitabı zarftan çıkardığımda, kalp krizi geçirir gibi oldum. Yani "ihtiyarlık kitabım dır o Adına gelince: 20 yıllık bir toplama ad vermek istedim, ama "Belki Çiçek Dağına" adından hiç hoşnut değilim. Doğrusu şu: Daha iyi bir ad bulmayı beceremedim. Beni ilk kez okuyacaklara ne söyleyebilirim kir* "Ortodoks" bir şür okuru, nasıl okuması gerektiğini zaten bilir. Ortodoks olmayan şür okuru ise beni hiç ilgılendirmiyor; nasıl okursa okusun, hatta beter olsun! îkındı kıtabına gelelım şımdi: Bu kıtapta ustalar var, biraz da sorgulama var gtbı geldi bana. Yanı dünü unutmadan yenıden sorgulamak, "masum" dedığımız yanttları aramak gibi bir çaba seztnledım. Sence nasıP îkindi Kitabı m anlatır mıstn? "Îkindi Kitabı"nda, masumiyetimi aradığımı mı söylüyorsun? Eğer böyleyse, bence olağanüstü bir değerlendirme! 199596 yılian arasında ya2ilmı§ şürlerin yer aldığı "îkindi Kitabı", "Avluda" ve "Meğer Söz Gümüş"le aynı ciltte yer alabilirdi ve keşke böyle olabilseydi! Altıncı kitabım olan "Meğer Söz Gümüş" 1997'de yayımlandı. "îkindi Kitabı" ise "Meğer Söz Gümüş"ü Varlık Yayınlan'na teslim ettikten kısa bir süre sonra gönderildi yayınevine, yani 1997'de. Ancak yayımlanması uzadı. 1999'da çıktığında, madem iki yıl aradan sonra "yeni" bir kitap çıkmıştı, "yeni" bir kanal açmış olmam gerekirdi, diye bakılmak istendi "Ikindi Kitabı'na; sanınm böyle oldu. Oysa "îkindi Kitabı"nm yeni bir kitap olması mümkün değildi, çünkü aşağı yukarı aynı dönemde yayımîanan şiirlerdi; "Avluda" (1996), "IkMKitabr "titfuşirtor" irler" kitabım yayınevinden bana geldiğinde, Metin'in, Mehmet'in, benim kitabımı yan yana koydum kitaplığıma. Oysa kitaplığımdaki şiir kitaplan, soyadları itibariyle ABC sırasına göre dizilidir. (Hüseyin Ferhad'ın kitabı yayımlandı.) Yanılmıyorsam Suna Pekuysal'dı; adını hatırlayamadığım bir filmde, zarif yürüme sanatının inceliklerini öğrenirken, "Meğer Söz Gümüş" (1997) ve "îkindi Kitabı" (1999)'nda yer alanlar. Şöyle bir eleştiri getirilebilir "Madem üçü tek bir ciltte toplanamadı ve değil mi ki yayımîanan her kitap ille de "yeni" olmalıdır, öyleyse "Meğer Söz Gümüş" ve "îkindi KitaDi"ndaki şiirleri kitaplaştırmasaydın!" Ilgili çevre, anladığım kadarıyla bu eleştiriyi getiriyor; hâlâ aynı şiiri yazmakta olduğumu söylüyor. Şair yayımladığı her yeni kitabınaa değişmek zorunda değildir. Oluşturduğu belirli bir çizgi, birkaç kitaba yayılabilir. Derken belirli bir dönem gelir, o şiir değişir. 'Sahici değişme've kadar, şair dikkatli okurunu bıknrabilir; böyle bir hakkı vardır onun. Şımarıklık yapayım mı? "Avluda", "Meğer Söz Gümüş" ve "îkindi Kitabı" tek bir ciltte toplansaydı eğer, o cildin en sevdiğim bölümü olurdu "îkindi Kitabı". (Ve o zaman, "îkindi Kitabı"nın son sayfalarındaki "Notlar" bölümü yer almazdı o ciltte.) Ek: ihtiyarlık demeyeyim, ama ihtiyarlığa özenme kitabıdır "Îkindi Kitabı". Sonsorum Ne kadar daha ve neleryazacakstn? 70 yasına çok var! • Son olarak "Taş Yorumlan"nı yazdım; yedi adet "taş yorumu"... llhan Berk; "Ben, sen, Seyhan taşlar üstüne yazahm" diyene kadar aklımın ucundan bile geçmiyordu şür yazmak, ama yazıldılar. Hüseyin Ferhad'ın yayımladığı her yeni şiir beni allak bullak eder; o yazdıkça ben de yazmak isterim. llhan Berk'in "Ölüyü Aşağıda Bıraktık" şüri, "Bu hayatta yazılacak çok şey var" dedirtti bana. Mermiyi, bıçağı ve 'Sann Tann'yı yazmak istermı. Kutsal emekliliğimde, görmemişliğimden olsa gerek, domatesleri lüzumundan fazla sulayıp çürüteceğim günlerde düşüneceğim, ' daha" neler yazacağımı. Önümdeki ihtiyarlıktan az biraz urnutluyum. 70 yaşımı geçebilirsem eğer, sonrasından çok daha umutluyum. Çınlçıplak şiire o zaman soyunabileceğim çünkü. Şimdilerde "safralarımı ata ata incelmekteyim. Kopuşumun engeli zaman ! Ne var ki, beni inceltmekte olan da zaman! (Zaten "Tann"odur; sonsuzolan odur çünkü.) Yalnızca zamana güveniyorum, hepsi bu. "Son"dan sonraki son soru. "Ben", "Ben beni", "Ben bana", "Kendım" Neler diyeceksin? Bendeki şiir düşüncesi, var olanı, var olandan üretilmiş var olmayanla çoğaltarak açıklamayı kapsar. Bu sorunsalı somutsoyut ilişkisinden en iyi anlatacak olan, birinci tekil şahıstır. Insanın bir diğer sorunsalı da "arınma" ise eğer, insan arınmaya kendisinden başlar. Arınabilmenin yolu anlayabilmekten geçer. Oysa pek çok şey anlaşılmaz. Bu yüzdendir ki, insan bütünüyle annamaz. Ama yapılabilecek en doğru iş, annabilmek için çırpınmaktır. insan en çok kendisiyle çırpınır. Bu anlamda kendim ve çırpınışım nem "kutsal"dır, hem de sorunsalımın "kaçınılmaz"dır. Insana gitmenin yolu insanın kendisinden geçer. Bir başka anda da söylediğim gibi, insan öbür elini öbür eliyle tutar. Çünkü insan yalnızdır; doğası budur insanın. Eğer yazıyorsak, çukuru daha da deşmemiz gerekir. Deşmeye başlayabilmek içinse, kendimizi deşmeye razı olmamız gerekir. Deştiğimiz çukurun derununda ise yalnızca kendimizi değil, hepımizi buluruz. Çareda "kendim", "ben" ya da "kendim" değildir; üısanın haline bakıstır bu. Ve zenginlik buradadır. Yalnızca "toplumcu" ya da yalnızca "bireyci" olmanın aslında mümkün olamayacağını mükemmelden açıklayan bir bakış açısıdır bu. • hsan yainızdr Î siz, hepimizi buluruz. Öyleyse "berTya "Cünumüzde, kaygısı yok bir dlllc şllr yazrtatnaz. vazıltrsa, o yazılan, $llr obnaz.. otamaz" dlyor Slna Akyo4. Kredi Yaymlan /367s. Belki Çiçek D*&n*/SmaAkyol/ Yapı SAYFA 13 JUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle