06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gulartn garip bir dinsel inancın içine çekiyor. 'Dinselinançaslında Bacb'ın müziğe olan inanct. 'Tanrt'ya adadığı'na inandığı müzik inana .." (F. Say, agy, s. 80). Bir zamanlar elinden tutularak Mithat Fenmen'e götürülen Fazıl Say artıkotoritedir. Elinden tutularak kendisine getirilen çocuklar vardır. Yeteneğine inandığı çocuklan izler, önerüerde bulunur. Ama makro düzeyde de eleştirilerde bulunmaktan kaçınmaz: "(...) Kökten çözüm aramyorsa kurumlartmızın toplum adına soruna elkoyması gerekir. Çözüme ilişkin mesajlar, cumhuriyetimizin 'kuruluş' yıllarında verilmistir. Yokluk ve kttlık yıllarında. Şimdi? Eleştirdipm için sevimli gözükmeyebilirim. Lütfen anlayın: Müzik benim alanım, Türkiyede benimyurdum. ..AksakItk ve eksiklikleri söylemekten kaçtnmam mı gerekir?" (F. Say, agy, s. 140) Say kendi müzik anlayışı ve yöntemiyle genç müzisyenleri de okurfara tanıtıyor. Piyanistler, Muhittin Demiriz, Özgür Aydın, Emre Elivar, Toros Can, Aydın Karlıbel, kemancılardan Tuncay YiJmaz, Cihat Âşkın tek tek değerlendiriliyor. Müziğin içinden yapılan bu değerlendirmelerin yapıcı ve özendirici olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Klasik müziğe endeksli bir yaşam süren Say pop müzikten nefret ediyor mu? ". .popu da severim"... "Pop sanatçısı çağımn tanığt olmazsa ve günümüz insantnın sorunlarına eğilmezse birkaçytlda silinip gider." (F. Say, agy, s. 157) Say müzikte türün değil niteliğin önemini vurguluyor. En sevdiği besteciler arasında Dİzden Itri, tamburi Mustafa Çavuş, Dede Efendi bulunuyor. Fazıl Say'ın dili son derece akıcı ve duru. Böyle olmasını doğal karşılamak gerekiyor. Edebiyatçı bir babanın, Ahmet Say'ın oğlu o ve lcitapla ilişkisi küçük yaşlarda Daşlamış çünkü: Benim kardeslerim, kitaplardı. Çocuk klasiklerinin yanı sıra, çagaas yazarlardan da okurdum. "Şeker Porlakalı" adlı kitabı 6 kere okudum, bununla da kalmaytp beni etkileyen sayfalannı belki 50 kere devrettim." (F. Say, agy, s. 32) Toprağma bağb WP sanatçı Amerika'vı anlatmanın estetiöi Enis Batur, üç hafta süren "New York Seyahati"ni çok keyifli bir anlatımla aktarıyor bize. însana ilişkin herşey var kitapta; sanat, edebiyat, sokaklar, insanlar, şeyler... Ve asıl önemlisi Batur un üslubu. VEYSEL ATAYMAN ve gazetelerin 'toplumun bilgi eksildiğini gidermek için seferber olduklan bir ansiklopedi furyası döneminde, Enis Batur'un kopup yere düşmüş, toprağa kanşmış bir küpeye bir hayat ve dönem temsili statüsünü kazandıran kuyumculuğu, özelden genele açılan bir estetik (teorik) çalışmanın lconusu olmadıkça, yazınsal alanda da inceleme ve tartışma adına pek bir şey yapılmıyor sonucunu çıkartınm ben bunaan. Neyse, estetiğe şu sıralarda takmış olmam da nedensiz değil, Peter Weiss'ın şu ünlü, az bilinen, hacimli yapıtı "Direnmenin Estetiğini" çevirmek üzere ekip halinde toplanıp duruyoruz. Orada da estetik hem yeniden düzenleyici bir araç, hem de bizzat direnmenin başka yollarının tıkandığı bir evrede (faşizmde) bir direnme. Belki kitap hem direnmenin estetiği, hem de estetiğin direnmesi. Estetiğin hayat yerine geçtiği bir başka örnek mi? Bilemem Enis Batur un New York ve Amerika'yı 'anlatan' metnindeki çok katmanlılık, alt, üst metinler, notlar, araya girmeler vs.; Peter Weiss'ın, tarihi bütün dinamikleriyle birlikte 1940'L yıllara kadar izleme, Bergamon tapmanın röliyeflerinde; kudret ile iktidar ile ezilenlerin, hükmedilenlerin ilişkilerini dondurmuş bu soğuk mermerlerde, kudretlilerin görmediği birseyleri iki üç bin yıl sonra bulup ortaya çıkarma, suskun olanı konuşturma, konuşanı (belgevi, bilgiyi) yeniden değerlendirme, hayatın bir yanıyla zaten sadece direnme ve direnmenin de hayat olduğunu gösterme isteğinde olduğu gibi, onu da çok katmanlı, kendi sınırlannı zorlayan bir metin oluşturmaya yöneltmiş. (Öte yandan bizzat yazmanın kendisinin bir tema olarak metnın karşısına çıktığı çalışmalardan biri yülar önce çevirdiğim "Selım ya da Konuşma Yeteneği ydi. Nadolny'in bu metni de, dilin bir anlatma ve estetize etme aracı olarak yeterliüklerini ve sınırlannı sorguluyor, bol DOI teorik dil tartışmalanna, rasyonelleşmiş, kurallı bir dilin sınırlamaİanna değiniyor; ama bir yandan da böyle bir dille yazmanın zorunluluğunu ve zorluğunu tartışıyordu. Sonra Selım'i, o kuralsız, uydurmalarla dolup taşan, yaratıcı, uydurucu diliyle gerçekliği sırf pragmatik amaçlarla istediği gibi kurup bozan Selim'i tanıyordu kanramanımız. Anlatanın, anlatılanın ve anlatım biçiminin birbirlerini belirleyip durduklan, birinin ötekinin içinden türedıği bu çok önemli metin, biraz da benim biDnçsiz ve metne teslim çevirim yüzünden tek baskıyla unutulup gitti. Oysa Enis Batur'un sözünü ettiği 'yazma serüveninin yazılması' konusunda, elbette tek örnek olmamakla birlikte, çok verimli tartışmalara yol açmaya adaydı bu metin.) Enis Batur bu kez New York'u ve Amerika'yı kendine ve bize anlatırken, bir kentle, bir ülkeyle hazırlıksız yüz yüze gelmenin önkosulu olarak, kültürel birikimle donanmıs olmayı gösteriyor sanki. Evet, onunla birlikte New York'u, Amerika'yı şöyle üzerinden olsun dolaşabilmenin Enisvari kos,ulu, Pound'un, Lowell'in, Whitman'ın şıirlerini, Hopper'ın, Lichtenstein'ın vb. tablolannı tanıyor olmaktan ve bunlan (başka birçoklanyla birlikte) yeniden değerlendirmekten geçiyor. Demek ki, sadece bir kentle değil, asunda hayatla da yüzyüze gelebilmenin, ona hazırlıksız yakalanmamamn önkoşullarından biri değil mi sanatsal kültürel birikim? Enis'in kent örneğinde, Amerika öznelinde somudaşıyor bu talep o kadar. Bence de metnin o sözü edilen çok katmanlı tekniğinden önce, hatta belki bu tür bir kaçışa gerek bile bırakmayacak adım; hayatı, onun hakkında daha önce hazırlanmış estetik, kültürel birikimler güvencesinde ya da bağışıklığında karşılama. Enis Batur, kendisinin Amerika'yı algılayış ya da yaşayış serüvenini, sanat kültür tarihınin serüveniyle birleştirme zorunluğunu vurgular gibi hep ve biz okur olarak, o siirin, o tablonun nayatımıza girmemiş oıması durumunda, onun peşinden ne kadar istesek gidemeyeceğimizi rark ediyoruz demek ki bir 'anımsama olmaksızın, ne bir kenti karşılayabiliriz zaten ne de hayatı. Anımsama, sanatsal kültürel birikimi dondurulmuş halinden çıkartıp yeri gelmişken (buraaa New York a yakıaşırken) harekete geçirmek demek, ama sözkonusu New York ya da Amerika olunca, 'anımsamanın' çok özel bir biçimi de devreye girmiş oluyor. Enis Batur'un belki de hiç farkında olmadan, ama hep bilerek bizde önkoşul olarak bulunduğu bu 'anımsama', Amerika ve New York üzerine ilk bakışta pek algılanamayacak bir yoğunlukta konuşmasında kendini ele veren bir sağlam temel, ona dayanmaya, onu varsaymaya hakkı var: Popüler sinemanın bir yuzyıldır bıkıp uslanmadan yarattığı mitostan sözettiğim belli. Enis Batur'dan, üç haftalık bir 'Neıv York Seyahatı G Popüzarlm erçeklik estetik düzlemde suret, kopya halinde varolabilir, ya da soyutlanmıştır, semboUeşmiştir, kopyada, surette, taklitte olduğu mbi, kolay kolay geri dönemez kendine bu soyutlama düzleminden. Soyutlanmış gerçekuk anlam çokluğuna kapı aralar. (îmge terimini ben şahsen pek sevmiyorum ya da zaten yanlıs, kullanıyorum: estetik düzlemin suret, kopya, aslına uygun ve yakın yansıtması ile soyutlama islevini pek açık seçik ifade etmiyor, ya da ben imge'den gereken anlamı alamıyorum. Sözgefîmi sürrealist resim içindeki parçalar, daha çok birer suret kopya, az çok aslına uygun öğeleri temsil ederken, bu parçalann birbirleriyle kurduklan Üişki yeni bir düzlemde gerçekleşmiş bir sentezdir soyutlama mıdır bilemiyorum: dedim ya, mımesis, taklit, kopya, aslına uygun yansınma, soyutlama vb. estetik işlemler basamağı konusunda biraz kavram kargaşası var. Olsun, asıl sorun, estetik düzlemin hangi becerileriyle olursa olsun, hayatı, hatta nayatın fragmanlannı yeniden kuruşuyla ilgili. Diyelim ki bu kurma işlemi, 'anlatma' amaçlı olsun ve soruyu şöyle soralım: Hayatı nayat olarak koruyup anlatacak bir estetik var mı? Dolayısıyla, hayat ile estetik düzlem arasındaki ilişkinin tersine dönmesini önlemek.mümkün mü? Estetiğin hayatı, gerçekliği, onun bir parçasını bahane olarak kullanıp onunla yer değistirmesi durumunda ne yapıyoruz, yapabiliriz? Gerçekliğin en doğru uygun söyIe ya da böyle estetize edilebıleceği (anlatılabıleceği, görselleştirilebileceği) iddiası ve bu iddialara dayalı ürünlerin tarihi, sanat Mtenyumdan umutlu akımlarının ve üsluplarının da tarihidir. Ve küttiir' ak kütt Fazd Say 6A bu çok aydın gıbi 21. yüzhemen her zaman geriye hayattan, gerçekBiz hepımiz New York'u, Şıkago'yu, Bruyıldan son derece umutlu. 20. yüzyılda likten çok, estetikTcalmıştır sanki. Bir roce Willslerle, de Niro'larla lcarıs kanş do"para, kültür" evliliğinin bozulması plak man, bir resim, hatta bir nlm, hayat yerine, laştık. Gece gündüz. Beşinci caadenin kösatışlarını düşüren önemli etkenler aragerçeklik yerine kendilerini tartıştınrlar bişesindeki kiosku, yedinci caddedeki mağaze, yorumlatırlar; açtıklan dipsiz kuyularla sında kabul ediliyor. Say, "para, kültür zayı çok iyi biliyoruz. John Ford'un Amekeyifli anlar yaşatırlar, hayat nakkında tek evliliğinin" bozulmasının temel nedenrikası, Penn'inkınden farklı olsa da, Johnbir söz söylemeden hayat üzerine konuşuleri arasında medyanın "paranın metreny Weiss Müller'in ormanmın kıvtırık bir yor olduğumuz vehminden ya da yanılsasi" olarak devreye girmesini görüyor: Hollywood parkı olduğunu bilsek de, somasından aldığımız buruk hazzı yaşatırlar "Bu can ahct noktada bir umut bekliyor: nuç değişmez: Mitos, popüler kültürün esbize. (Okurken, yazarken pencereden dışa21. yüzyılda özellikle 'tnternet'in esitliktetiğinde kendi gercekliğini kurmuştur. nya bakmaktan korkuşumuz ondandır belçiaçtlımı, medya imparatorluğunun hegeŞimdi Enis Batur; 'yuksek kültürün' araaki; estetiğin, hatta teorik büyüktür: monyastnı kısıtlayabilır. 21.yüzyılbu salığıyla bir New York, bir Amerika Pencereden, camdan hayatın basitliyede 'promosyon'u ya da 'kaba, 'ucuz gerçekliği kurmaya kalktığında, bir ğinin, sıradanlığının ve tekliklerin içiolanı kabullenmek yerine, 'insancıl ve yayandan anımsamalanmızdaki, zihinine düserseniz, bakarsınız.) ratıct' olana yönelme yüzytlt olabilir." (F. mizdeki bu popüler mitosu hesaba Bir kenti, bir ülkeyi anlatmanın esSay, agy, s. 55) katmak, hatta oradaki, mitosa yediriltetikle kurduğu ilişkiyi düşünürken miş bilgiyi kullanma durumundadır Say, 21. yüzyılda Türk piyanistlerinin daldım buralara. New York'u, hatta (ki bunu yapıyor) bir yandan da bizdünya çapında kazanacakları başanlar biraz da Amerika'yı anlatacak bir eszat o mitosu yıkmak, ucundan olsun açısından da son derece umutlu. tetik çabanın sorunlan ya da engellesarsmak durumundadır ki, onu kocari ne olabilir, sorusunu sormadan, Polygram firmasının "piyanistler diziman bir şaka olarak tanımlıyor. Şaka Enis Batur'un "Amerika Şakası"nı sinde' yirminci yüzyılın 74 önemli piyamı, belâ mı, hayal mi, gerçeklik mi, biokuyamadım sanki. Gerçi Enis Banisti yer alır. Say, bu 74 piyanistin 70'ini lemem; ama Amerika, buyümekten tur'un, en sıradan en dikkat çekmez onaylar, sadece 4'ünün kişiye göre değikorkan bir çocuk gibi, o mitosun içinnesnelerle ya da kisilerle kurduğu esşebüeceğini iddia eder. den çıkmak istemıyor. Mitosun büyütetik ilişki sayesinde, onlan klasik bir sü onu koruyor sanki, ya da öyle saBu 74 piyanist içinde maalesef hiçbir ansiklopedirun süreçsiz, salt enformanıyor ve Enis Batur, bizzat bu mitoTürk piyanisti yer almamıştır. Say, Idil tik madde malzemeferi olmaktan kursun büyüsünü bozmaktan çekinmiBiret, Hüseyin Sermet ve GüherSüher tarması, bir cengelliiğnedeki, bir eslci yor gibi, ama istese de bozması zor; Pekineller'in listede yer almayışlarını kartpostaldAi yoğunlaştınlmış eneröyle tek bir metirde ya da birkaç film"sindirmenin" zor olduğunu söylemekiileri, indirgenip çekirdekleştirilmiş le, kitapla, zihin açıa teorik çalışmayten çekinmiyor. (F. Say, agy, s. 133) hayatı, geri alıp genleşmesi ve bu çala yıkılacak bir mitos değil bu; kimbalara destek veren estetik, başka bir"Ne diyelim? însallah bir dahaki sefebiür belki hiç istemesek de, bu kadar çok şey gibi hâlâ değerlendirilmevi re, 21. yüzyıla..." (F. Say, agy, s. 133) • uzaktan bile onu yeniden üretiyoruzbekleyen Dİrikimlerden bence. Ansikdur, biz bile. • lopedilerin dolap üstüne yükselme Müziğin Doruğunda Fazıl Say YolcuAmerika Biiyük Bir Şaka / Enis luğu / Gürgün Say / Cumhuriyet Kitap aracı olarak kullanıldığı, kompirme E n t e eaturun k t t a b , h e m direnmenin esteOOl. hem de estetlBatur / Yapı Kredt Yaymlart /169 s. edilmış bilginin bügı yenne konduğu uln direnmesi. lan/218s. UMHURİYET KİTAP SAYI 543 SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle