Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Knpak konusunun devamı. *•" akışını ne yoğunlukta yönlendirdiğini gösterir. Bılinç akışı, zihnin kontrolsüz çalıştığı anlarda oluşan çağrışımlardır, bu yüzden de bilinçaltını aydınlattığı düşünüliır. Laurence Steme'nin karakterleri sık sık aynı noktadan başlayıp farklı düşünceler içine dalarlar. Bir karakter burnun köprü kemiğinden bahsettiğinde diğeri savaşta yıkılan, tamir gerektiren köprüyü düsünmeye başlar. Ya da çok farklı nedenlerden dolavı aynı şeye kızarlar. Bir sözcüğün farklı anlamlannı düşündükleri için birbirleriyle iletişim kuramazlar, uzun tartışmalar esnasında birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan şeylerden söz ettiklerinin farkına büe varmazlar. (Örneğin IV. Kitabın XII. Bölümü'nde "insanoğlu kafa sallamayı öğreneli beri, iki kafa bu kadar farklı nedenlerle aynı zamanda sallanmamıştır.") Locke felsefesinde bilginin tümü deneyim yoluyla elde edildiği için, Sterne'nin roman kahramanları da farklı yaşam deneyimlerinden yola çıkarak her sözcüğe kendilerince anlam verirler. Her sözcuk, herkese başka anlamlar çağnştınr, çünkü o sözcüğün anlamını herkes farkt bir deneyim yoluyla elde etmiştir. Bu yüzden Sterne'in karakterleri kendi gerçeklik dünyalannda, yakın çevrelerinden kopuk yaşam sürerler. Deneyimleri sayesinde oluşturduklan bilgi, birbirleriyle iletişim kurmalarına olanak vermez, konuştuklan sadece kendi dünyaları içinde anlamlıdır, bu dünyanı içinde de kendilerinden başkaıın kımse yoktur. Locke, Berkeley ve Hume öğretilerinden oluşan Deneycııik felsefesinin sonraki yülarda en sık eleştirildiği konu, Sterne'nin romanında hoş bir mizah şeklinde karşımıza çıkar. Sterne'nin romanında dikkat çeken başka bir unsur da okuyucu ile çok içten bir ilişki kurmaya çalışmasıdır. Romanın içinde romanı nasıl vazdı;ım, hangi hataları yaptığını, nangi! erini yapmamaya çalıştığını ince ince anlatır. 20. yüzyıl edebiyatında çok sık kullanılan teknik olan bilinçakışına sık sık yer verir, böylece okur sadece roman kahramanlannın zihinlerinin işlevişine değil, aynı zamanda yazarın dabilinçakışına tanık olur. Edebiyat tarihinin ilk bilinçakışı tekniğini kullanarak yaz hiç kuşkusuz Laurence Sterne olmuştur. Sterne bu yöntemi kullanırken çağdaş vazarlar gibi bağlantıları okura bırakmaz, o konunun nasıl olup da bir noktadan diğerine gelebildiğini de uzun uzadıya okura anlatır. Bu konu dışı anlatımlardan o denli hoşlanır ki, bazen konuya dönme gereği bile duymaz. Sterne "Tristam Shandy"i 1759 ile 1767 yıllan arasında yazdı V e yayınlattı. 18. yüzydın en serbest anlatımlı romanı olarak, Cervantes'in "Don Kişot"uyla başlayan klasik ve epik roman türünün oluşturduğu modeün çok cesurca dışına çıkışıyla edebiyat çevrelerinin dikkatini çekti. Romanında Cervantes'e, Fransız sürrealist yazar Rabelais'e ve romanlarında oyunlara yer veren Swift'e göndermeler yapıyordu ama kendinden önce gelen yazarların pek denemedikleri şekılde romanın form yapısıyla oynuyordu. Romanın biçemini anlatıcının bilinçakışı belirliyor ama kendi yaşamını anfatmaya başlayan anlatıcı romanın ilk iki çildinde bir türlü doömak bilmez. Üçüncü ve dördüncü cıltlerde doğduğu günden öteye gidemez. Horace'a göre tarih her zaman ab ovo, yani belirfi bir başlangıçtan başlayarak anlaSAYFA 4 Tristram Shandy tılır. Anlatıcı Tristam'a göre bu çok saçmadır, kitabında Bay Horace'dan özür diler ve anlatacağı öyküde, hiçbir şeiulde ne Horace'in koyduğu kurallara ne de bir başka kişinin kurallanna uyma geleneği duymadığını açıklar. Yapmak istediği, çok sıradan bir öyküyü tamamen yeni biçemle anlatmaktır. Tristam'ın dünyasını gelenekleryönlendirmez, aynca yeni bir biçemle anlatmaktır. Tristam'ın dünyasını gelenekler yönlendirmiz, aynca Newton ve Locke'un felsefelerindeki gibi kusursuz bir düzenle çalışan evren de yoktur. Tamamen rastlantılann egemen olduğu, bilinçakışı gibi rasyonel kontrolden uzak bir dünyada yaşar Tristam. Yazann içtenliğine başka bir örnek kullandığı yazı stillerini anlatmasıdır. Örneğin IV. Kitabın XXIV. Bölüınü'nü anlamsız bulduğu için romandan çıkartmışıır. Kitap bir anda 506. sayfadan 317. sayfaya geçer. Bir sonraki bölümde bunu şöyle açıklar Sterne: Elbette, Efendim burada bütün bir bölüm eksikevet, kitapta on sayfalık bir boşluk varkitabı ciltleyen ne aptal, ne hilekâr, ne de budala üsteük kitap da bir nebze olsun daha kusurlu değil, (en azından bu nedenle) tam tersine, o bölümün mevcut olmasındansa eksik olması kitabı daha mükemmel, daha. muntazam yapıyor. Bunu siz zatıalilerinize şöyle açıklayacağım: Bu arada önce, aynı deneyin başka bölümlerde de fevkalade başanyla uygulanması mümkün değil miydi, dıye sorayım size ama Saygıdeğer îlk çağdaş romancı Laurence Sterne ve... Efendilerim, bölümler üzerinde tek tek deney yapmanın sonu yok ki zaten yeterince yaptık Öyleyse buna bir son verelim." Sterne'nin anlatımında başlangıç olmadığı gibi son da yoktur. Dokuz kitaptan oıuşan romanın hiçbir bölümü kendi başına bir anlam taşımaz. Hiçbirinin sonunda öykü toparlanmaz, her bölüm, bir sonraki bölümde anlatılacak öyküye uzanmıştır bile. Bu durumda romanın konusu da yoktur, sadece konuyu ısrarla anlatmak isteyen bir anlaücı vardır ama konu dışında o kadar dolaşır ki, konunun ne olduğunun önemi kalmaz. Başlıgı "Tristam Shandy: Beyefendi'nin Hayaa ve Görüşleri" olmasına rağmen Shandy'nin ne hayatı ne de görüşleri asla doğrudan anlatılmaz, fakat konu dışı anlatımlarda o kadar çok birlikte dolasırız ki Tristam ile, onu yakından tanıdığımızı hissederiz. Tristam bir turist rehberi gibidir, bir yeri gezdireceğine söz vermiştir ama asla ulaşamadığımız o yere giderken öylesine ilginç şeyler anlatır ki, gitmiş kadar oluruz. Artık söz verdiği yeri görüp görmemenin anlamı kalmaz. Ingilizce'deki "shaggy dog story" deyimi sanki Sterne'nin romanı için söylenmiştir. Sözcuk oyunlanna dayanan soğuk ve uzun fıkralar için kullanılan bu deyim, "Tristam Shandy"i edebiyat tarihinin bu türdeki en ünlü yapıtı yapar. I. Kitabın XXII. Bölümü'nde konu dışına çıkışlan için: "konu dışına çıkışlar, hiç tartışmasız okumayı güneş gibi aydınlatır, onun canıdır, ruhudur. Bir kitaptan çıkarın, kitabı da kaldırıp atın; her Dİr sayfaya sonsuz soğuk bir kış çökecektir" der. "Tristam Shandy" birbaska açıdan da günlük yaşamın anlamsızhğını anlatır. Konuşulanlar anlamsız, yapılan işler amaçsızdır. Tristam'ın görüşleri, alışılmadık ailesi ve kötü geçen çocukluğu, amaçsız ve anlamsızlıklarla dolu yaşamı, bir bakıma sevecenlikle anlatıldığı için trajikomik ifade kazanır. Bütün bu özelliklerinden dolavı "Tristam Shandy" bir çevirmen için çok zor bir yapıt sayüır. Türkçe cevirisinde de bazı sorunlar var. Öncelikle tarihi isimlerde Ingilizce yazılımlan kullanılmış: Homeros, Homere kalmış; Aristoteles de bazen Aristo, bazen Aristotle olmuş. Hatta s. 276'da bir sefer "Aristo" şeklinde yazılan isim sayfarun altında "Aristoteles" olarak yazılmış. Türkçe "Toby amcam" diyecekken, her seferinde "Amcam Toby" şeklinde çevrilmiş olması da çok garip. Çok sık çevirilerde yapılan "faculty" sözcüğünü "fakülte* olarak çevirmek gibi hatalar da fazlasıyla var. Kitabın Türkçe çevirisine en güzel katkı Orhan Pamuk'un önsözü olmuş. 18. Yüzyıl'da yazılmış olsa da çağdas romanı çok etkıleyen "Tristam Shandy"i anlatmakta zorlanacak okura rehberlik eder nitelikte. Aynca "Tristam Shandy"nin bugün ne anlama geldiğini, Sterne'nin 20. yüzyıl sanatı açısından önemini anlamamızı da sağlıyor. Laurence Steme bir dostuna yazdığı mektupta roman yazma nedenini şöyle açıklamış: "...dünyayı ve üzerindeki canlı tüm varlıklan daha fazla sevebilmemiz için yazıyorum." Bu kitabı okumak için bundan daha iyi bir neden olabilir mi?> "Tristam Shandy:Beyefendi'nin Hayatı ve GörüşlerV/Laurence Sterne/ Çevıren: Nuran Yavuz / Yapt Kredı Yaytnlan / 661 s Duygu Yolculuğu /Laurence Sterne / Çevtren. Nihal Yeğınobalı /Ayrıntı Yayınlart /151 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI SA Amaçnzhk YazapmlçtenHI