Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İzmir kitaplam SOOO.yılında İZMİR İÖlMNlARKENTt r İZMİR HALİL HUNER Y aşar Aksoy'a "kentin belleği" derler.. Onbinlerce kitaplık kütüphanesi, dillere destan arşivi, hiç kimsede bulunmayan kartpostal koleksiyonu, yaşlüarın ayağına giderek ömür boyu topladığı sözlü tarih belgeleri ve kaldırımlan arşınlayarak yaptığı araştırmalarıyla bir yazann doğup büyüdüğü kente bu derece âşık olması, danası hiç üşenmeden ve bıkmadan kenti uzun yülarını harcayarak yazması az görülmüştür. Hiç şüphesiz kentinin 5000. yüının kutlanması böyle bir yazar için, yeni bir yüzyıla başlamaktan da, milenyuma girmekten de daha önemlidir. Daha birkaç yıl önceden kentin 5000. yılının yaklaşmakta olduğunu yazılarıyla sürekli hatırlatan ve ilgilıleri uyaran Aksoy, kent üzerine yazdığı 22 kitabına, bu yıl ile bağlantılı 4 kitap daha eklemenin haklı sevincini yaşamakta ve TÜYAP Izmir Kitap Fuan'nda okuyuculanyla buluşacak. "5000. Yıhnda Izmir", "Aydınlar Kenti Izmir", "Kato Polemos" ve "Izmir Şiirleri" isimli kitaplannda derin bir kent kültürünü, dinmez bir şehir aşkını yansıtan Yaşar Aksoy, aynı zamanda Uluslararası Izmir Araştırmaları Merkezi'nin genel yönetmeni. Gazete yazarhğının ve Dokuz Eylül Üniversitesi Devrim Tari j hi öğretim görevliliğinin yanı sıra, kent araştırmacılığı konusunda önündeki yıllan en iyi değerlendirebilecek bir konuma sahip. den yıllar sonra eşi Nezahat Somar tarafından Yaşar Aksoy'a teslim edilen büyük bir anıbelge birikiminden, ilk olarak "kentin kültür anılannm" ortaya çıkması, hem de bir üniversite yayını olarak yaygınlaşması, yazılmış ama bir türlü basılamamış yirmiyi aşkın kitabın yazarı Ziya Somar'a bir vefa örneği olarak algılanmalı. "Kato Polemos", yaşamı boyunca antiemperyalizm temelinde düşünce ve eylem üretmiş olan Yaşar Aksoy'un, Izmir'i işgal eden Yunan ordusunun arka planında işgale karşı çıkan Yunan solunun sloganı olan Kato Polemos (Kahrolsun Savaş) gerçeğinden yola çıkarak, Almanlara karşı Ikinci Dünya Savaşı'nda direnen Yunan direnişçilerine, ELAS'a, TürkYunan banşı arayışlarına, AtatürkVenizelos yakınlaşmasına, günumüzdeki barış girişimlerine, deprem dolayısı ile iki nalk arasında başlayan dostluk rüzgârına uzanan ve izmir'i bu barış sevdasının başkenti ilan eden bir ilginç çalışma. "Izmir Şiirleri", seyahatname ve direniş diye iki bölümden oluşmakta. Seyahatname bölümünde, kenti adımlayarak mekânları, insanları ve aşkları anlatan Yaşar Aksoy, sanki bir fotoğraf albümü gibi kentin tüm görüntülerini şiirleştirmis. Tarih ile günceli birleştiren şiirleriyle nem semtleri, mekânlan ve insanları anlatıyor, hem de sevgiliyi kentleştirerek veya tam tersi kenti bir sevgili yaparak romantik bir söylem içinde sizi Dİr kent turuna çağırıyor. Yasar Aksoy, Izmir şürlerinin "Direniş" bölümünde ise, ulusal kurtuluşun simgesi olan bu kentin mayasındaki "Dokuz Eylül bağımsızlık bilincini" sergiliyor. Böylece Aksoy, dört kitabıyla 5000. yüı kutluyor. • 5000. Yılında îzmir/ Yaşar Aksoy/ Ercan Kilabevi/ 128 s. Aydınlar Kenti tzmir (Dr. Ziya Somar'ın Anılan)/ Hazırlayan: Yaşar Aksoy/Dokuz Eylül Üniversitesi Yaytnları/ 130 s. Kato Polemos (Kahrolsun Savaş)/ Yasar Aksoy/ Ümit Yayıncıltk/ 160 s. Izmir Şiirleri/ Yasar Aksoy/ Ercan Kitabevi/120 s. Kahrolsun Savaş lığını bulmuş muySttiu KiVgusu/ du? Böyle bir soruS\Nl)IK yu karsüayacak 1KKtSI kapsamlı Dİr arastırma bugüne dek yapılmadı. Bugüne dek bu kadar çok öykünün yazıldığı, ama bu kadar az tartışıldığı bir dönem de olmadı öykücülüğümüzde. M. Şadık Aslankara, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil Öğretim Merkezi'nin Araük 1999'da düzenlediği "2000 Yıhnda Türk Öykü ve Romanı" Sempozyumunda sunduğu bildiride, 19601981 yılları arasında doğmuş öykücüleri değerlendirirken 99 öykücünün adını vermiş ve bu yazarların iki yüze yakın öyküsünden söz etmiştir. Önemli bir niceliktir bu. Aydın Çubukçu, Evrensel Kültür dergisinin 85. sayısında genç kuşak öykü yazarlannı "içe dönük ve sinik" olarak niteler ve "çok büyük bölümü konusuz, olaysız, insansız bir öykücülüğü seçmiş görünüyorlar" der. Bir başka saptaması da genç yazarların "cahil" olduğudur. Semin Gümüş, "Genc Öykücülerin Ağzını Bıçak Açrnıyor" başüklı değerlendirmesinde (Öykünün Bahçesi, s. 53, 58, Adam Yayınları, 1999) genç öykücülerin "ben merkezli" öyküler yazdıklarını ve tıknefes bir yaratım süreci içinde olduklarını belirtir. Sema Kaygusuz genç kuşak öykücülerden (d. 1972). ilk kitabı 1997yılında "Ortasından Yansından" adıyla Can Yayınları tarafından yayımlandı. Semih Gümüş, yukarıda auı geçen çalışmasında Kaygusuz'un ilk kitabı için şöyle diyor: "Sema Kaygusuz da 'Ortasından Yansından' adlı ilk öykü kitabında anlatıcı yerine geçerek kendisiyle konuşan bir yazar konumunda görünüyor." Sema Kaygusuz'un ıkinci öykü kitabı 2000'in ilk aylarında yine Can Yayınlan tarafından yayımlandı: Sandık Lekesi. "Ortasından Yansından", en genç öykücülere yöneltilen eleştirilerden (dıldeki savrukluk, insansızhk, sabırsızhk, birikime dayanmamak, özenti vs.) payma düşeni almış olmalı. Ancak Kaygusuz, üç yıl sonra yayımladığı Sandık Lekesi ile önemli bir çıkış yaparak öykü kulvanndaki yerini aldı. Sandık Lekesi on üç öyküden olusuyor. Kitabın ilk öyküsü ise "Ortasından Yarısından". Kaygusuz, ilk kitabına adını veren, ama o lcitapta yer almayan öyküsünü ikinci kitabına almış. Bu kitapta da "Sandık Lekesi" adında bir öykü yok. Demek ki, ücüncü kitabının ilk öyküsü "Sandık Lekesi" olacak. Kaygusuz, her öyküsünde değişik bir öykü dünyası kurmada ve bu dünyalara uygun dili bulmada son derece başanlı. Aynntıların seçimindeki titizlenmesi, dikkati ve farklı dünyaları inandıncı bir biçimde yansıtması Kaygusuz'un gözlem gücünün göstergesi olarak çıkıyor karşımıza. "Tacettin" öyküsü, erkek dünyasına 'kadınca' olmaktan çok 'erkekçe' bir bakışın ürünü. Öykünün girişinde erkek dünyasını 'sahici' kılabilmek için argo söyleme abartılı sayılacak bir biçimde yaslanıyorsa da (ilk satırlarda biraz zorlama, biraz özenti var), bunu ustalıkla aşıyor Kaygusuz. Tacettin; tiplemesiyle, anlatımıyla, atmosferiyle kitabın öne çıkan öykülerinden biri. Ancak, Kaygusuz'un öykü serüveninde bundan sonra kendini geliştireceği duraklardan biri değil. Engereğin Oğlu, "Bir ev, köyün en sessiz evi." tümcesiyle başlıyor. Birden sanp sarmalayan, bir sonraki tümceyi okuma isteği uyandıran bir başlangıç. Minik dokunuşlarla bu evi çizen kaygusuz, kapısını aralayıp içeri buyur etmek için hazırhyor okuru. Bir sonraki paragrarta da, "Sonbahar kırmızı yaşmağını bahçelerin üstüne atmışken, vakıt ikindiye varmış, yoğurt iki parmak yağ kesmişken, yılan geldi." tümcesiyle öykünün içinde buluyorsunuz kendinizi. Gerilün dozu iyi ayarlanmış, soluk soluğa bir öykü "Engereğin Oğlu". Kitaptaki bütün öyküler belli bir yetkinliğe ulaşmış. Ancak, "Kadın Sesleri", "San", "Yulerzik" ve "Aşkar" Kaygusuz'un kendi sesini bulduğu, ustalasma yolunda önemli adımlar attığı öyküleri. Bir anlamda da bundan sonra yazacaklannın önemli ipuçlannı taşıyan çalışmalar bunlar. "Sandık Lekesi", en genç kuşağın öykücülerinden Sema Kaygusuz'un, öykücülüğümüzün gittikçe genişleyen yelpazesi içinde kendine yer açabilecek özgün ve nitelikli bir kitap. • Sandık Lekesi / Sema Kaygusuz / Can Yayınlan / 93 s. Bana Isıaı Anlat MUZAFFER UYGUNER T Kaygutttt'un göztem gücü ansu Bele, karanlıkta kalmış köylerimizin aydınlatdması için ortaya konulan Köy Enstitülerinin oluşumunu, gelişimini Bana Işığı Anlat adlı kitabında ortaya koymuştur. Kitap, ilk bakışta Köy Enstitülü öğretmen/yazar Mahmut Makal'ın yaşamından yola çıkar gözükse de, gerçekte Cumhuriyet döneminin aydınlanma ve çağdaşlaşma çabalannı, özgün bir felsefi yorumla irdeleyen bir kitaptır. Köy Enstitülü ve Köy Enstitüsüz süreleri toplumun bakış açısıyla ele alan bu yapıtta, bu konudaki oluşumu, kuruluşunu, yaptıklannı ve sonra da yok edilmelerini tarihsel akış içinde ortaya koymaktadır. Yaşar Aksoy'un "5000. Yılında Izmir" kitabı, ilk kez kentin antik çağını romantik bir dille anlatan bir lirik bölümü kapsıyor. Kentin isminin Amazon Kraliçesi Smyrna'dan geldiğini vurgulayan ersanelerle, Akurgal ve Umar gibi bilim adamlannın bu konudaki görüşlerinden yola çıkan "Izmir'in Öyküsü" bölümü, kentin ilk kavimlerinden başlayıp lyonya, Helenistik, Roma, Bizans ve ösmanlı dönemlerine bizi götürüyor. Kentin kuşbakışı günümüz yaşantısı, tarihi ve mimari dokusu ve çeşitli akslar boyunca uzanan Izmir gezileri ve yazann 5000 yıl ile ilgili kaleme aldığı yön gösterici yazıları, kitabın omurgasını oluşturmakta. Öğrenciler ve yaşadıkları kent hakkında hiçbir şey bilmeyenler için bir öncü kitap. "Aydınlar Kenti Izmir" kitabı ise bir vefa örneği. Ünlü bir felsefe doktorus olan merhum Ziya Somar'ın Izmir anılarını yayına hazırlayan Aksoy, bu çalışmasıyla kentin 194O'lı yıllannın kültür ve sanat yaşamına ışık tutuyor. Edebiyat tarihimize, "Yakın Çağların Fikir ve Edebiyat Tarihimizde Izmir" (1944) ve "Izmir'in ilk Fikir ve Hürriyet Kurbanı Tevfik Nevzat" (1948) isimli iki kitap ve "Anarşizm" (1950) üzerine derinliklibir araştırma sunan Ziya Somar'ın ölümünSAYFA 16 "tznnmnöykusü" Sandık Lekesi CEMİL KAVUKCU Kitap, Mahmut Makal'ın tanmlmast ile başlıyor diyebilirim. Makal'ı, büyükçe elleri, şakaklarına aklar düşmüş kısacık ve düzgün taranmış saçları, ışıl ışıl gözleri ile tanıtır bize. "Yaşamı boyunca hiçbir olay karşısında ödün vermemiş ve eğilmemiş onurlu bir insan" olarak başka bir yönünü anlatır. Belirttiği gibi, Makal, "kökü Anadolu'nun karanlık toprağına gömülü, dallan ve yapraklan ise gür bir aydınlığa yürümüş ulu bir çınardır. Makal'ın köydeki çocukluğuna da değinilmiştir kitapta. Sınavı kazanıp Enstitüye girişi, orada öğrendiklerine de değjnilmiştir. Enstitüde kitaplar okumuş, ndanlar dikmiş, marangozluk öğrenmistir; aklını ekip biçerek çağdaşlaşmayı da öğrenmiştir. Köy Enstitüleri, yüzyıllardır süre gelen her türlü eğitimden yoksunluğu sonucunda geriliğin, bilisizliğin, kör inançlann ve yoksuÜuğun yumaklaşıp sarmâladığı Anadolu köy yaşamını bu.ilkellikten kurtarmak için kurulmuştu. Öğrenciler, oralarda her şeyi çağdaş yöntemlerle öörenmişlerdi. Anadolu insanını karanlıktan kurtarmak için ilkin "yüzlerce nefer arasından zekâlarıyla sivrilmiş, kendini göstermiş" olan asker çavuşlar kurstan geçirilerek köylere gönderümiştir. Enstituler ise çok daha geniş ve olumlu, çağdaş bir eğitim vermek için kurulmuştur. Enstitüleri bitirenlerin birer meşale gibi köylere ışık götürecekler"ine inarulmıştır ve bu hizmeti de yapmışlardır. Köylüyü efendi etmek, geçimini yükseltruluşlan için. Nadır Nadiaen alınan bir mektup alıntısında belirtildiği gibi, "Bu rejim, ezici gayretler sonunda Köy Enstitüleri sistemini kurmuş"tu. Böylece köyde doğup büyüyenler, köyü kalkındırmak, aydınlatmak amacıyla köylere, kendi yuvalanna gitmişlerdir. Tansu Bele, enstitülerin nasıl emekle, çabayla kurulduğunu kitapta geniş bir yelpazede CUMHURİYET KİTAP SAYI 54 OnuriuMrinsan mek düşüncesi büyük rol oynamıştır ku D oksanlı yıllar, öykücülüğümüzde on yıllık bir durağanlığın ardından bir canlanışın, öykünün yeniden gündeme gelişinin, yeni okurlar ve yazarların katılımıyla önemli bir gelişmenin yıllan oldu. Nicelik olarak yaşanan bu zenginlik nitelik olarak da karşı