23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fazıl Sav'ı Anlamak HULYA ERGUN ' arika çocuk" nasıl keşfedildi? Ne tür zorluklarla kar. şılaştı? Yolu nasıl açıldı? Kısacası bir dünya sanatçısı nasıl yetişti? Anne Gürgün Say belgegünce niteliğindeki Müziğın Doruğuna Fazıl Say Yolculuğu adlı çalışmasında (Gürgün Say, Müziğin Doruğuna Fazıl Say Yolculuğu, Istanbul Nisan 2000, Cumhuriyet Kitapları, 218 s.) oğlunun öyküsünü anlatırken, dolaylı ofarak bu sorulan da yanıthyor. Daha doğrusu bu sorulan yanıtlayarak oğlunun öyküsünü kurmaya çahşıyor. Öte yandan bu öykünün kahramanı Fazıl Say da müzik eksenli denemelerini topladığı Uçak Notlart'nda (Fazıl Say, Uçak Notları, Ankara Kasım 1999, Müzik Ansiklopedisi Yayınlan, 168 s.) müzikçilere, müzik sevenlere ve entelektüel merakları olanlara sesleniyor. Say, uzun uçak yolculuklarında kaleme aldığı notlarla oluşturduğu kitabında müzik anlayışının öğelerini sergiliyor. Bu amaçla yerli ve yabancı müzisyenlerle ilgili görüşlerinden, eleştiri ve eleştirmenlere bakışına kadar birçok konuda kalem oynatıyor. Ama bunu yaparken yaşamından kesitler de aktanyor. Bu nedenle iki metni paralel okumak, Fazıl Say'ı anlamak açısından zengin olanaklar sunabilir. Fazıl Say, şanssız bir bebek olarak dünyaya geliyor. Dudağı ve damağı yarıktır, üstelik küçük dili de yoktur. Gürgün Say'ın olağanüstü çabası ve biraz da şansın yardımıyla yaşamayı başarıyor. Londra'da geçirdiği ameliyattan sonra, annesi, oyalansın diye küçük bir radyo alır ona. Ama Fazıl, müziğin ritmine uyarak sallanmaya baslar. Yeteneğinin ilk belirtisidir bu. Ancak pek dikkat çekmez. Bunun için başka belirtilerin de ortaya çıkması gerekmektedir. Bir süre sonra o da olur. Henüz altı bağlanan bir bebekken plaklara gösterdiği ilgi ve dans yetisi annesini uyanr. Ardından org sahibi olur. Evde özel bir ilgi görmektedir. Anımsayabildiği biçimi ile şöyle aktanyor o günlerini Fazıl Say: "Dört yaşmdaydım. Evde küçük bir kara tahtamız vardı, üstünde portre çizili... Do, mavi. Re, lacivert, Mi, pembe. Fa, turuncu. La, yesil, Si, sarı. Evimize babamın arkadaşlartndan obua sanatçısı Alı Kemal Kaya gelırdi. Saatler boyunca müzikli oyunlar oynardık. Onu hayal tneyal hatırltyorum. Kel kafalı, keçt sakallt, biraz gergin, ama bana çok sevecen davranan tyi bir insandı. İlk müzik derslerim böyle başladı: Ritimler, notalar, renkler." (F. Say, agy, s. 27). Onu Mithat Fenmen'e götüren de Ali Kemal Kaya'dır. Say, götürülmeyi tam olarak anımsayamıyor, "mişli geçmis zaman"la anlatıyor:"Ali Kemal Kaya beni Mithat Fenmen'e götürdüğünde dört yaşındaymtsım. Benim müzikdefterim olan 'takvim 'e bakarak Fenmen 'in piyanosunda marifetlerimi göstermişim. Fenmen'le sekiz yıl süren serüven böyle başlamtş." (F. Say, agy, s. 30). Fazıl Say yeteneklidir ve yeteneğinin Mithat Fenmen'e ulaşması da sağlanmıştır. Ama öyle kendiliğinden ya da birtakım rastlantılann yan yana gelmesi ile gerçekleşmemiştir bu. Gürgün Say'ın anlattıklan son derece önemlı: "...(...) ailelertn çocuğu birhocaya götürmeden önce yapacağı işler var. Açtkçast çocuğun hoca ile karsılastıSı ilk gün yeteneğini serebilecek düzeyde olması gerekiyor. Yani hocamn daha ilk günde çocukta bir SAYFA 6 Gürgün Say, oğlunun öyküsünü anlatıyor "Hi Optimist dâhinin düşünce ürünü yazılariyla, bir başka dünyaya, müzik dünyasına açılıyoruz. Son derece keyif le oKunabilecek çalışmada müzik dâhilerinden genç müzisyenlere, pop kültüründen, eleştiri ve eleştirmenlere bakışa kadar birçok konu yer alıyor.Anne Say da, kendi kitabında bebek Fazıl'dan, Fazıl Say'a uzanan süreci anlatıyor. var. Türkiye'deki müzik eleştirmenlerinin birbölumü ülkenin koşullarının "yapıcı" olmayı gerektirdiğini savunurlar. Diğer bölümü ise kendilerince doğru olanı yazmanın doğruluğunu vurgularlar. Fazıl Say henüz 19 yaşındayken Istanbul'da verdiği bir konser sonrasında Filiz Ali'den olumsuz eleştiriler alır. Son derece üzülür ve Almanya'ya döner. Üç hafta boyunca piyanoya eli gitmeyince hocası David Levine tarafından Türkiye'ye geri gönderılir. Bir süre tatil yapar. Annesi, "Sanki Filiz Ali has Taillıslz bebak ve sonrası seyler görebilmesi laztm. örnepn Fazıl Say, Kiitbat Fenmen'in yamna gittiğinde org çaltyor, sesleri tantyordu."(G. Say, agy, s. 50) Fazıl Say, doğuştan yeteneklidir. Ama başan için yeteneğin açığa çıkması kadar, işlenmesi de gerekmektedir. Bunun için gerekli olansa, eğitimdir. Bunun olanakları sağlanmıştır ona. Çalışkanlığı ile o da hakkını vermiştir onların. On yedi yıllık öğrenimi boyunca üç değerli hocayla ustaçırak ilişkisi içinde çahşır: Mithat Fenmen, Kâmuran Gündemir ve David Levine... Mithat Fenmen Fazıl Say'ın yaşamında son derece önemlidir. "Olabılecek en iyipedagogla, en tatlı insanla başladım piyanoya. Dört yastndaki bir çocuga müziği sevdirmek, müziğı biroyun gihigöstermek, fazla çalıstırarak müzikten soğuttnamak, ama aynt zamanda hızlı ve tutarlı bir çizgi tutturmak, neresinden bakarsanız bakın büyük hünerdir." (F. Say, agy, s. 29). Gürgün Say da Fenmen'in eğitim anlayışını saygıyla anıyor. "Mithat Fenmen 5 yaşmdayken Idil Biret'in hocası olmustu. îdtl Biret'in efsaneviyetenegi beni çok etkilemis, onu ölçü olarak görmeme neden olmustur. Bu yüzden 'zihnimde' Fazıl'ı onunla karşuaştmrdım. îtiraf edeyim ki, Mithat Fenmen'den de bu konuda bir seyler duymak istiyordum. Ama o bu ikı minik öğrendsini hiçbir zaman mukayese etmedı. Fazıl'ı hayatta olmayan başka büyük sanatçtlarla karşılaştınrdı ama îdil Biret'ten bahsetmedi. Bunu her iki öğrendsinin 'kisiliğine saygı' olarak değerlendirdim." (G. Say, agy, s. 117) Fenmen'in Fazıl Say'ın "özel statüye" alınmasına da katkısı oldu. Fazıl Say'ın konservatuvara girmesinden bir süre sonra yaşamı sona erer. Fazıl Say'ın bundan sonraki hocası Kâmuran Günde mir'dir. "Kâmuran Gündemir, yasamtntn en önemli döneminde hocatn olmustur: On iki yaşımdan on yedi yasıma kadar. Şöyle demeliyim: onunla çalışmaya başladtğımda bir çocuktum, konservatuvart bitirdiğimde piyanisttim." (F. Say, agy, s. Uçüncü ve son hocası David Levine'dır. Levine, Fazıl Say'ı, Ankara Konservatuvarı'nda keşfeder. DAAD bursunu almasını sağfar. Fazıl Say, Levine'den "Mozart tılsımınr öğrenir. "Mozart aristokrat değildi, onun bildik bir insan olarak alguanması gerekirdi. (...) 'Vlastlmaz soyutlukta buıduğum Mozart karakterinde kendi yasamımdan birçok sey buldum. Mozart'la ağabey kardeş iliskisine girdim." (F. Say, agy, s. 42). Daha sonra Fazıl Say'ın kendi kendinin hocası olduğu Berlin yılları başlar. Yasamını resitallerden, oda müziği konserlerinden ve özel derslerden kazanmaya başlar. Fazıl Say Almanya günlerinde Türk olmanın dezavantajlarıyla karşılaştı mı? "Evet. Ama somut örnekler veremem açıkçası... Çünkü Almanya'da yabancılar üzerindeki baskı, genelde psikolojiktir." (F. Say, agy, s. 44). Say'ın "Yeni Dünya"da şansını denemesi" Young Concert Artist" yanşmasını kazanmasıyla başlar. Dünya ölçeğinde 500 sanatcının katıldığı yarışmada 16 kişi finale kalır. Babası Türkiye'den moral verir:" Bozkırları düşün." Nasrettin Hoca'nın ilk bölümüyle yarışmaya başlar. Bu yarışmadaki başarıyı diğer ödüller izler. Bir "dünya sanatçısı"dır artık! Bu noktaya ulaşmak anne Gürgün Say'la oğul Fazıl Say'ın kitaplanndan aldığım öğeleri eklemleyerek sunduğum gibi kolay olmamıştır. Sürekli yükselen bu çizginin koordinatlan arasmda düşkırıklıkları, iç kırıklıkları, burulmalar... n Müdk eğltlml taltğtna tutulmuş da hiçbir ilaçla tedavi olamıyor gibiydi" diye yazacaktır. (G. Say, agy, s. 154). Fazıl Say'ın annesine yazdığı mektup kırgınlığının yanı sıra evrenselliğe olan inancını da yansıtır: "Hangi amaçla oğlunu karalayan bir insanla dostça konusmak ıstediğinianlamıyorum. (...)Hos, ne uzun bir gelecek veya koskoca evrensellik içinde bu durumun hiç önemi yok " (G. Say, agy, s. 156). Fazıl Say kitabında "eleştiri ve eleştirmenler" diye özel bir bölüm olmasına karşın, kendisini böylesine üzen bu talihsiz olaya hiç değinmez. Ama yaptığı müzik eleştirmenleri dökümünde Filiz Ali'ye yer vermemekle tepkisini açığa vurmadan da edemt7. Denemelerinin en ilginç bölümlerinden biri de kuşkusuz büyük besteciler üzerine olanıdır. Say'ın öne sürdüğü düşünceler kadar, sergilediği tutum da önemli burada. Üzerinde söz aldığı "müzik devleri"nin adlarının ağırlığı altmda ezilmiyor çünkü. Bu, müzikte geldiği noktanın olduğu kadar, kendine güvenin bir göstergesi oluyor. Mozart'ın yorumu konusunda şöyle konuşuyor örneğin: "Bir öyküyü keşfetmektir, fanteziyi canlandtrabilmektir Mozart yorumu. Meselenin içine gırdikçe müziğın akısı doğrulanır, notalar yerliyerine oturur... Müzik iste şimdibaşlamıs, şimdi 'müzik' olmustur..."(F. Say, agy, s. 97) "Yorumculuk yaratıct bir sanatttr. Mozart konçertosunun yorumcusu, orkestrantn önündeki "solist" değildir. O eserin öyküsündeki güzellikleri orkestrayla paylasan biridir: Orkestrayla söyleşiler yapan, sorular sorup cevaplar veren, kimi zaman kaçan, kimt zaman da kovalayan bu 'ana figür dür." (F. Say, agy, s. 105) Say, Bach'ı da alışıİageİmişten farklı duyuyor. "A rtık kafamdaki Bach yeni boyutlar kazantyor. Canlandırdığtm 'Bach sesi' iyice değjşti. Şimdi daha çok koro duyuyorum. Doğru duyduguma da tnamyorum. Bu 'korosesı, benı sanki trajik auyCUMHURİYET KİTAP SAYI 5< Batfya açttna Bıftişken bir müzik Insanı UzunhcenpYor ,,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle