24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

topluma" rastlaytp rastlamadt&tdtr. Böyle bir toplum ise, öylesme enderdir ki, Raphael, tüm dünyayı gezdiği halde, ancak ve ancak Utopia adasında gerçekten kusursuz bır devlet gördüğünü söyler. Avrupa'da zorbaca saltanat süren krallartn baskısı varken, Utopia da kralsız bir özgürlük vardtr; Avrupa da yıkta bir kargasaltk varken, Utopia 'da kusursuz bir düzen vardır; Avrupa'da vicdan özgürlüğü yokken, Utopia da dinsel açıdanbosgörü vardır; Avrupaltlarpara kazanmayt ve mal mülk edinmeyı düşünürlerken, Utopia lılar kafalanm bılgiyle donatmayı düşünürler; Avrupa'da eSitim üst stntftn tekelindeyken, Utopia'da eğitim herkese actkttr; Avrupa'nın zenginleri ve coğu kaaınlan aylak gezerlerken, Utopia lılann kadtnlart da erkekleri de her gün belirli bir süre çalışmak zorundadırlar ve en önemlisi, Avrupa'da küçük bır azınlık gerefcnden fazla varltklı ve büyük bır çoğunluk yoksulluk içindeyken, Utopia'da herkes ulusal servetten eşitçe yararlanmaktadtr. Birinci bölümün sonunda, Raphael, More'un oyununa gelip, sanki kendi de Utopia adası ve More un hayal gücünün bir ürünü değjlmis gibı, "Hayal giicünüz böyle bir devleti tasarlamaya yetmiyor" dedikten sonra; orada be$ yılyasadığını ve ancak Utopia'yı başka ülkelere tanttmak amacıyla oradan aynkbildiğini söyler. Bunun üzerine More, gemicinin bu mutlu adayt en küçük ayrıntılanna kadar anlatmasını ister. Önceyemekyerler;sonrabahçede gene aynı yere oturup, ikinci bölümde amatılanlan dinlerler. * Utopia'nın mutlu adayı ele alan ikinci bölümü, birincisinden hem iki kat daha uzun, bem de çok daha ilginçtir. Bu bölümde TbomasMore, sanki gerçek biryermis de orayı kendi gözleriyle görmüs gibi, Utopia'yı aynntılt olarak anlattr. Thomas More, kitabım Utopia'nın bir övgüsüyle bitirir; Gerçek "commonıvealtti" yanıhalkın refahını sağlayan devlet biçimi, ancak Utopia'da bulunur. Utopia'dan baska yeryüzünün hiçbir yerinde, ne böytesine erdemliinsanlar, nede böylesine kusursuz bir toplum vardır. Bunun tek nedeni de özel mülkiyetin yasaklanmast.her seyin ortaklasa paylasılmastdır. Oteki ülkelerde, sö'zde halkın yarartna söylevler veren yöneticiler, asltnda kendi çtkarlartndan baska bir şey düsünmezler. Yönetilenlere gelince, ulusal servet esitlikle bölüsülmediği için, ne denli bolluk olursa olsun, kendi geleceklennı güvence alttna alamazlar, er geç açlıktan öleceklerini bilirler. Bu yüzden de öteki yurttaşlart deSil, kendilerini düşünmek zorunda kaItrlar. Oysa Utopia'da hiç kimsenin parası, toprağı, malı yoktur ama; geçim derdi de yoktur. Yaşlamp çaltşamaz hale gelince nastl yasayabileceğini düsünmeden, çoluğunun çocuğunun gelecegine güvenerek, ancak orada mutlu olabilir insanlar. Utopia düzeni, yalntz yoksulların değil, zenginlerin de yarartnadır aslında; çünkü bu mutlu düzende onlar da mutlu olurlar, korkulartndan, kayeılartndan, "altın çuvallannda boğulmaktan" kurtulurlar. Utopia, Sabahattin Eyuboğlu ile Vedat Günyol tarafından bir imece çahşması sonucu dilimize kazandırılmış ölümsüz bir yapıt. Mîna Urgan ise Thomas More ve Utopia'yı ayrıntdarına inerek inceliyor ve daha sonra yazılan ütopyalan da başka bir bölümde ele alıyor. Yapıtın son bölümünde de Utopia'nın çağdaş değerlendirmelerine yer verilmiş ve bu değerlendirmelerin eleştirisi yapdmıştır. Italik yazılar, Mîna Urgan'ın incelemesinden akrıtılardır... • Utopia/ Thomas More/ Çevtrenler: Vedat Günyol, Sabahattin EyuboSlu, Mîna Urgan/ Türkiye îs Bankası Küttür Yayınlan/U9s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 541 Romantik bir roman Turgut özakman, güncel bir hastane olayından yola çıkarak eskiye dönüş yapmış gibi şifreli defteri çözüme almış ve seksten uzak bir duyumsamanın ortaya koyduğu aşkı anlatmış okurlarına. MUZAFFER UYGUNER urgut Özakman'ın Romantika adlı romanında bir aşk öyküsü anlatılmıştır. Üniversitede sanat tarihi doçenti olan Doğan Bey, 27 Mayıs 1960 hareketine karşı olmadığı halde, 147 öğretim üyesinin üniversiteden uzaklaştırılmasını hazmedemeyip doçentlikten istifa etmiştir. Bir kitapçı dükkânı açar Ankara'da. Bir gün eski bir öğrencisi Arzu içire girince şaşırır. Arzu, genç ve güzel bir kadındır. Doğan beyle aralarında bir yakınlık doğar. Doğan beyin karısı daha güzeldir; ama, nemrut bir kadındır, kocasına pek yaklaşmaz. Doğan bey de sevgiye muhtaçtır. Karısı, onun her şevini olumsuz eliştirmektedir. Hatta dolaylı olarak aşağılar. Doğan bey, bir ara bir dergi de yayımlar ve dergisinde Aziru adlı eski bir Mısırlıya yazılmış şürlerden çeviriler de yapar. Kimdir bu Aziru? Sonra gerçek anIaşılacaktır. Bu arada bir de gözaltına alınır. Bir gün kızı Şirin ile konuşur. Bu konuşma sırasında, Şirin, babasını tanıyamadığını söyler. Şirin şöyle konuşur: "Evde mutsuzsun. Haksız yere gözaltına alındın, işkence gördün. Işyerin yandı. Yine askeri idare geldi. Yuıarını verdiğin sür gürültüye gitti. Dergin ipe çekildi. Universitelerden yine uzaklaştırmalar başlamış. Halk seyirci. Basın yalpalıyor. Aydınlar suskun. Bütün bunlann seni üzmemesi olanaksız. Duygusuz bir erkek, sıradan bir insan, bencil bir aydın değilsin ki. Ama her şey tıkırındaymıs gibi yaşıyorsun. Söyler misin, seni ayakta tutan ne?". Doğan bey şu yanıtı verir: Bak kızım, uzun ydlar önce, olağanüstü bir varlık benimle ilişki kurdu. O zamandan beri, kısa aralar dışında her gün ses olarak beliriyor. Zaman zaman da çeşitli kimlilder altında somutlaşıyor, bana güç ve yaşama sevinci veriyor. Bütün olumsuzluklann izini silip süpüren, beni her yıkılışımda yeniden dirilten işte bu mucize". Kızı Şirin, bunun üzerinde durur ve arkadaşlan ile de bunu çözmeye çalışır. Ona göre, babası, hayalle gerçeği birbirine kanştırıyordu. Bir gün, babasının masasında şifreli bir derter bulur. Zar zor da olsa arkadaşı ile şifreyi çözerler. Bu, Arzu ile olan aşk ilişkısini ortaya koyan bir not, bir anı defteridir. 2 Mayıs 1962 tarihinde başlayarak Arzu ile olan ilişkilerini ortaya koyan notlardır bu defterdeki şifre. Şirin'in bu defteri bulduğu anda Doğan bey hastanede yoğun Dakımdadır. Ozakman, böyle başlar romana ve sonra da bulunan defterdekileri şifreden çözerek aşk hikâyesini ortaya koyar. Böylece değişik bir kurgu ile yazmıştır, bu aşk romanını. Zaten şifre çözülürken, araya bazı sözlerini de ekler Şirin ile arkaaaşının ve bazan da güncelliğe yönelir ve babasının hastanedeki durumuna değinir. Doğan bey, Arzu'ya duyduğu duyumsamaaan kurtulmak ister ilk zamanlarda, şöyle de yazar: "Bu, karımın tavrına karşı geçici bir tepki. Başka bir'şey olali oyunlar yaparak terastan seyretmesini ister. Işıkları yakarak söyleşirler, birbirlerini de görürler. Çünkü Doğan bey de çalışma odasını, Arzu'yu görecek bir odaya yerleştirmiştir. Doğan bey, dürbün ile seyreder Arzu'yu. Arzu, yarı çıplak çeşitli gösteriler yapar; Doğan bey de güzel vücudunu görür böylece. Hele bir defa "Çıplaktı. Sadece küçük bir çarşafla bacağını gizlemişti" ve çeşitli gösteriler yapmıştı. Bir kez de, Doğan beyin yakınları tatile gidince onun evine gitmişti. Bu satırları okurken Şirin ile Sanem şöyle konuşurlar: "Seks Dunların hayatında, bir ara durak. Aradıkları başka bir sey"; "Duygu zenginliği, ya da doygunluğu, ne bileyim, böyle bir şey işte". Arzu ile Doğan bey, telefonlaşıp kararlaştırarak çeşitli yerlerde buluşurlar. Ama, Arzu, çok değişik kıyafetlerle gelir böyle buluşmalara. Zaten, Doğan beyin evine de başi falan örtülü olarak aelmiştir. "Başı sıkıca örtülü. Güneş gözlüklü. Ceket, pantolon giymiş. Kolunda çanta. Hızla yaklaşıyor".. Ad da değiştirilir zaten. Bilindiği gibi, şiirlerde Arzu, Aziru olmuştur; sonra da Albertina olur. Şifreli derterde küçük kızı Şirin ile ilgili notlar da var. Bir yerde "Şirin güzel bir genç kız oldu. Ama ne giyimine dikkat ediyor, ne yüzüne gözüne. Arkadaşları da öyle. Kaba, kestirme, küt bir üslupla konuşuyorlar". Daha başka tümcelerle Şirin'i anlatmıştır. Şirin daha sonra evlenip boşanmıştır ve başka bir evde tek başına oturmaktadır. Babası hasta olunca da annesi telefonla bilgi vermiştir. Şirin babasını hastanede ziyaret etmiş, hem de başını beklemiştir. Doğan bey, bir kez daha gözaltına alınmıştır. Bu sürede Arzu ile buluşamamıştır. Bu durumları, Şirin'in araya girmesiyle ortaya koymuştur Özakman. Notları bitirdıkten sonra, Şirin, babası ile ilgüi görüşlerini açıklamıştır. Şirin, babasını nastanede ziyaretinde Arzu için de konuşur. "Ikiniz de harikasınız' der; "Başlangıcta neden bilmem bozuldumdu ama okudukça imrendim, büyülendim, saygı duydum, sana da, Arzu Ablaya da hak verdim, sonunda da işte aracılığa soyundum". Evet, Şirin, Arzu'yu ziyaret etmiş ve durumu anlatmış, babasınm hastanede olduğunu da söylemiştir. Arzu, kocasından aynlmaya karar vermiştir. Şirin, onu kendi evine götürür. Apartmandakilere, onu halası olarak tamtmıştır. Arzu, Şirin'e şunları söylemiştir bir ara: "Eğer hak ediyorsa, bir erkeği doyasıya mutlu etmekten niçin kaçahm?/../Babanın bile beynimi ve yüreğimi bacaklarımdan sonra fark ettiğini sanıyorum. Ama sonra saygısı, şefkati, özeni ile beni kat kat aştı". Turgut Özakman, güncel bir hastane olayından yola çıkarak eskiye dönüş yapmış gibi şifreli defteri çözüme almış ve seksten uzak bir duyumsamanın ortaya koyduğu aşkı anlatmıştır. Arzu'nun eski bir hocasına yakınlıSı ile başlayan insancıl diyeceğimiz aşk Şirin'in de yaklaşımı ile bir yerde bitmiştir. Özakman, değişik bir kurgulama ile bir aşkın oluşumunu ve gelişimini romanlaştırmıştır. • Romantika/T«rg«/ ÖzakmanBilgı Yayınevi, Ankara 2000,163 sayfa ve 10 erotik tablo/otoğra/ı. SAYFA 7 Turgut Özakman dan 'Romantika T Turgut özakman. maz. Kanmın güzel bedenini, keskin çizgili, soylu yüzünü düşünmeye çalışarak bu çılgın tepkiyi boğmaya çalışum . Arzu da evlidir ve bir de çocuğu vardır. Arzu da bir aşk duyumsaması içindedir. Böylece yakınlık gelişir. Ama, Arzu'nun kocası Doğan beyle buluşmamasını, onu dükkâmnda ziyaret etmemesini ister. Ona karşın gizli buluşmalar sürüp gider. Arzu, bir karşılaşmada şunları söylemiştir: "..birdenbire sizinle karşılaşınca, kendimi şaşırdım. Benim de içimde eskiden beri sizin için bir mum yanıp dururdu zaten. Kolayca anlayabileceğiniz sebeplerle bu küçük ateşi büyütmemek için çok savaştım. Ama olmadı. Başaramadım. Sonunda Konstantiniye düştü". Oyle sanıhyor ki, Arzu'nun kocasına karşı sevgisi yoktur. Bir konuşmasında şöyle demiştir bu konuda: "Istiridye hayatında nasıl bir tek inci yapabiliyorsa, ben de ancak bir kez sevebilirim ve sizi seviyorum". Doğan bey, Arzu yerine Aziru adını kullanmıştır şiirlerinde, durum anlaşılmasın diye. Arzu bazı buluşmalanna pardösülü gelir; ama "încecik askılı, kısa etekü, yumuşak, beyaz bir elbise" vardır onun altında ve omuzları ile kollan ve dizleri açıktır. Doğan bey, bu durumdaki Arzu'ya şöyle der: "Kat kat buzu, kan yanp günyüzüne çıkmayı başarmış narin, harıka ve yiğit bir kardelen çiçeğine benziyorsun". Bu güzelliği yüz yu, yüz binyıl kucaklasam doyamazdım diye de düşünür. İşte, şiirleri de bundan sonra yazmaya başlamıştır. Defterden şiirleri de okuyoruz biz de. Doğan beye göre aşk, "bu çok uzun gelişimin son aşamasıdır, ilkellikten kurtulmak, bencillikten arınmak, kendine tapmaktan kurtulmak demektir. Bir insanın yalnız güzelliklerini değil, çirkinliklerini, kusurlarını, yanlışlarını da sevmek demektir". Arzu, mektuplar da yazar hocasına, hocası olan sevgilisine. Evde teyzesi olduğu için eve çağıramaz; ama, evinin terasını düzenleyecek bir iç mimar dalgasıyla teyzesini de ürkütmemek için çağırır. O sırada, Arzu'nun evinin karşısında bir ev yapılmaktadır. Oradan bir daire almayı kararlaştınrlar. Yapım bittikten sonra taşınır Doğan bey. Arzu, çeşit
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle