Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Magazinleşen haberler sınlasan vasamlar Neoliberal politikaların tüm dünyada egemen olmaya başlamasıyla diğer kurumlar gibi kültürel üretim de pazarın sihirli eline teslım edilmiştir. Böylelikle yaratıcılıktan uzak, üretimi ile tüketimi belirli bir birikimi ve emeği gerektirmeyen, kitlesel tüketimi hedefleaiği için üretimi de kitlesel olan sanat/kültür ürünleri hâkim olmuştur. Bu oluşumlann doğal bir sonucu olarak yaşamın kendisi magazinleşirken bireyin kendi sorunlarına ve/veya toplum sorunlarına yabancılaştığı, emeksermaye çelişkisinin iyice maskelenaiği bir ortamda medya söz konusu durumu meşrulaştıran baş aktör konumundadır. Işte bu anlayış, Hakan Ereül'ün "Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi" isimli kitaoında temel sorunsal olarak karşımıza çıkıyor. İNCİLAY CANGÖZ ar oluşunu Avrupa'da gelişen ticarete koşut olarak hızlı ve kitlesel haberleşme istemine borçlu olan medya, ilk ortaya çıkışından günümüze kadar toplumsal yaşamda görülebilecek ekonomilc, politik ve toplumsal mücadelede daima başvurulan önemli toplumsal kurumlardan/araçlardan biri ofmuştur. Medyanın toplumsal mücadelede böylesi önemli bir araç olmasının nedeni, çatışan güçlerin ekonomik, politik ve sosyal isteklerini kamusal alana taşıyarak taraftar toplayabilme ya da oluşturabileceği kamuoyu aracılığıyla değiştirme/dönüştürme potansiyenne sahip olabilmesidir. Ancak günümüz toplumlannda medya özgürleştirici ya da dönüştürücü potansiyelini nayata geçirmenin aksine egemen yapı ve söylemleri yeniden üretmenin ötesine geçememektedir. Neoliberal politikaların tüm dünyada egemen olmaya başlamasıyla diğer kurumlar gibi kültürel üretim de pazarın sihirli eline teslim edilmiştir. Böylelikle yaratıcılıktan uzak, üretimi ile tüketimi belirli bir birikimi ve emeği gerektirmeyen, kitlesel tüketimi hedefledıği için üretimi de kitlesel olan sanat/kültür ürünleri hâkim olmuştur. Bu oluşumlann doğal bir sonucu olarak yaşamın kendisi magazinleşirken bireyin kendi sorunlarına ve/veya toplum sorunlarına yabancılaştığı, emeksermaye çelişkisinin iyice maskelendiği bir ortamda medya söz konusu durumu meşrulaştıran baş aktör konumundadır. îşte bu anlayış, Hakan Ergül'ün Üetişim Yayınları'ndan çıkan "Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi" isimli kitabında temel sorunsal olarak karşımıza çıkıyor. Ergül, sorgulamasmı modern toplumlarda atomize olmuş bireyi kamusal alana bağladığı iddıasmı taşıyan televizyon haberleri ile sınırlandırarak yapıyor. MMVbyM DHMi Hem sanayileşmiş Batı toplumlannda hem de sanayi devrimini gerçekleştirememiş, dolayısıyla geri kalmış ülkeler olarak adlandınlan toplumlarda televizyon, yapılan bilimsel çalışmalarda da vurgulandığı gibi, kitle iletişim araclan içinde en fazla tüketilenidır. Günlük yaşam pratiğinde böylesi önemli bir araç kuşkusuz ekonomik ve politik yapı içinde merkezi önem tasıyan toplumsal kurumlardan biridir. Ergül, televizyonun toplumsal yapılanmadaki yerini bu şekilde tespit ettikten sonra televizyonla ilgili çalışmalarda pek de üzerinde durulmayan " televizyon dilinin oluşumunda tarihsel/kültürel etmenler"i özel bir önemle irdeliyor. Önemli ölçüde sözlü kültürün mirasını sahiplenen televizyon dili, aynı zamanda magazin söylemini de yeniden üretmeye çok elverişli. Şöyle ki; günümüz Türk medyasında da hâkim olan magazin söylemi Arnold Hauser'ın top lumsal boyudanyla irdelediği "sentimental edebiyat" içinden doğup gelişmiştir. 19.yy'da ortaya çıkıp gelişen "sentimental edebiyat", bir önceki yüzyılda edebiyat aracılıfiıyla dile getirilen "özgürlük, eşidik ve dönüşüm" gibi taleplerin aksine tümüyle "sığ içerikli insan kimliği" üzerine kurulu anlanlar aracılığıyla kitle insanına seslenmekte ve "var olan toplumu değiştirme yerine onu (status quo) korumayı... bireyselleşmekten alıkonulmuş insanlan homojen bir kideye dönüştürmeyi üstlenmiştir". Sentimental edebiyada önemli benzerlikler taşıyan sözlü kültür televizyonun özgün difinde birleşince var olan yapıda hâkim tanımlar ve söylemler yeniden üretilir. Böylelikle kapitalizmin denetimindeki tüketim ideoloiisiyle "artık tüketemeden eğlenemeyen bireyler yaratılır ve televizyonun çok sık kullandığı bu tür sözde kaçış olanaklanyla birlikte birey, kendi sınıfsal gerçeğinin uzağına taşınır". Görüldüğü gibi sentimental edebiyada hedeflenen, görsel ve sözlü kültür örüntüleri üzerine yapılandınlan bir metin olarak da ele alınan televizyon "dili" aracılığıyla rahadıkla yapılabiliyor. Hakan Ergül'den "Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi" Kulturel/brlMl M P M açık kanıtı olarak değerlendirilmektedir. Basının "önemsiz konulan ele alması" ve "ciddiyetini yitirmesi" olgularına ilişkin elestirüer ise 2O.vy'ın başlannda görülmektedir. Temellerini özellikle Habermas'ın kuramsal açıklamalarında bıılan vaklaşıma göre basın, 1830'lu yıllardan başlayarak "kamusal alan"ın (public sphere) bir parçası olmaya başlamıştır ve basının tecimselleşmesi kamusal alanm yeniden feodal yapıya dönüşmesi (refeodalization) sürecinin de bir parçası olmuştur. Bu dönüşüm ise politıka pratiğinin sadece devlet ve güç odaklarının özel bir ilişkiymiş gibi algılanmasına ve uygulanmasına zemin hazırlamıştır. Okuyucu/izleyici ise bu alanın dışında konumlandınlmıştır. Her biri birer meta olarak değerlendirilen televizyon haberlerinde bilginin eğlence içeriğiyle donatılması, bilgiyi seyreltmenin ötesinde, enformasyonun kendisini de manipülatif bir süreçten gecirerek "dezenformasyona"dönüştürmeKtedir. Bir başka deyişle, televizyon ekranlannda nitelikli, derinlikli ve izleyiciden entelektüel birikim ve katılım gerektiren programlar aşama aşama dışlanmakta, yerlerine "çarpıcı, dramatize edilmiş, insani ilginin belirleyici olduğu" yüzeysel programlar geçmektedir. V Kitabın ikinci bölümünde Ergül, ha ber olgusunun kavramsal eerçevesini çizdikten sonra televizyon haberlerinin üretim süreci, yapısal özellikleri ve magazinelleşme ilişkisi ile televizyon haberlerinin magazinelleşmesinin toplumsal etkilerini ele alıyor. Televizyon kitle iletişim araçlan içerisinde görsel ve işîtsel bir araç olma özelliğiyle diğerlerinden aynlırken televizyon haberdlığinde kamera kullaru mı çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Kamera aracılığıyla yaratılan "dil", olup biteni basitçe anlatan bir araç değil, bütünün içinden alınmış görüntüleri belli bir seçim ve kurgu ile "aktanlan" olayı "anlatılan" olaya dönüştüren bir araçtır. Ergül, televizyon haberlerinin hazırlanması sürecinde haber aktanmında kullanılacak görsel iletiler belirlenirken, metnin yazdı kültürdeki merkezi öneminin aksine, bu iletilerin anlam bütünlüğünü kuran, aynntılandıran ve sonuca ulaştıran bir işleve sahip olduğunu belirtiyor. Aynca aktarılmak istenilen iletinin içeriğinin de bu aşamada fazlasıyla belirleyici olduğunu eldıyor. Yine Ergıil'e göre, haber değeri taşıyıp taşımadığı sorgulanmaksızın "harekedilik, yüzeysellik, parçalılık, bağlamsızlık, basidik ve çarpıkLJc" gibi magazin söyleminde yer alan bu ölçüder televizyon haberciliğınde gittikçe önem kazanıyor. Bu bağlamda "olumsuzluk, güncellık, süreklilik, popülerlik, ilginçlik gibi hayli "klişe kriterler" haber değerini tespit ediyor. Böylece, gittikçe televizyon haberlerine hâkim olan bu anlayış piyasa koşullan altında "egemenlik ilişkilerinin yeniden üretildiği modern bir işletme" felsefesinin doğal bir sonucu haline gelir. Bir başka deyişle, tecimsel bir yaklaşımla pazarda değişim değeri taşıması amaçlanarak hazırlanan haber, son gözlemde, magazinel bir söylemle toplumsal iktidar ilişkilerinin dolayımlanaığı bir metaya dönüştürülüyor. Basında magazinelleşmenin kökenleri 19.yy'ın başlanna dek götürülmekte; bu döneme ilişkin yapılan araştırmalarda "sansasyona, skandala, yüzeysel ve dramatik olaylara" yönelik bulgular bunun Kitabın üçüncü ve son bölümünde ise dünyada ve Türkiye'de özellikle 1980 sonrasında hâkim olan ekonomikpolitik gelişmeler irdelenmekte ve bu gelişmelerin Türk basınına yansımalan ile televizyon haberlerinin magazinelleşmesine etkileri tartişılıyor. SSCB'nin dağılmasının ardından uluslararası güç ilişkilerinde yaşanan tek kutupluluk "yeni dünya düzeni" olarak adlandırılırken; ulusal sınırların ve ekonomilerin yavaş yavaş ortadan kalktığı, sosyokültürel bir bütünlüğe yönelen küreselleşme eğilimi gittikçe artan bir ivmeyle yaygınlaşır. Elconomiye özelleştirme olarak yansıyan küreselleşme, Türkıye'de de 12 Eylül 1980 askeri.darbesinin ardından Başbakan Turgut Özal'ın neoliberal politikaları benimseyen politik projesiyle yerleşmeye başlamıştır. Bu gelişmelerin 'ayıncılık alanındaki yansımalan ise devet kaynakb sübvansiyonların kesilmesi, kamusal yayıncılıfiın ikinci plana atılması ve yayıncılıkta devlet tekelinin kınlması olmuştur. Özellikle kâğıt sübvansiyonunun kaıdınlması küçük basın kuruluşlannı zor durumda bırakmıştır, pek çok gazete ve dergi yaym hayatını terk ederken ancak sanayi sermayesiyle bütünleşen yayınlar ayakta kalabilmiştir. Türk basınının sanayi sermayesiyle ilişkisi, beraberinde tekelleşmeyi de getirmistir. Böylelikle basın, bir yandan rarklı seslere kapanarak tekelleşmeye başlamış, diğer tarartan da devlet tekelinin kınldığı, ancak etik açıdan gerekli yasal düzenlemenin olmadığı bir ortamda özellikleözel radvo ve televizyonlar, pazarda var olabilmek için tecimsel kaygılarla her çeşit haber ve yayıncılık anlayışını meşru görmüştür. Bu çerçevede Türkiye'de magazin söyleminin televizyon programlannın üretiminde belirleyici olarak ilk sıraya yerleşmesi ile özel televizyon yayıncılığının gelişim süreci arasında doğruaan birbağIantı kurmak yanlış olamayacaktır. Ergül, "Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi" adlı kitabının son bölümünde Türk televizyonlarında haber özelinde magazinelleşmenin ekonomikpolitik nedemerini de vurguladıktan sonra RTUK tarafından yapılan " Kamuoyu Araştırmaları"nı çözümleyerek Türkiye'deki haber türleri ve haber içeriklerindeki magazinelleşmeye anahaber bültenleri çerçevesinde ışık tutuyor. Hemen her şeyin liberal anlayış ve söylemle yeniden üretildiği bir ortamda, Hakan Ergül titiz ve muhalif çalışmasıyla televizyon haberciliğine dikkat çekici bir açılım getiriyor.B veTakeleşme Î CUMHURİYET KİTAP SAYI 541 SAYFA 13