29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

lnternet@lletişim dizisinin ilk kitabı Güncel yayıncılıktan çıktı Sokrates İnternette Sokrates KEREM EKSEN O n yıl kadar once ortaokuldaki Fransızca öğretmenimizin, "Şimdi size çok güzel bir kelime öğreteceğim. Gündelik dılde pek sık duyulan bir kelime olmadığı için, bunu kullandığınızda insanlar Fransızca bilginizi takdirle karşılayacaktır" dedikten sonra muzafferane bir edayla tahtaya "media" kelimesini yazdığını natırlıyorum. Buradan da anlaşıhyor ki günümüzde modern Uetişim araçlarının kullanımında hızlı adınılarla ilerleyen Fransızlar, kelimenin bu "şark" topraklarında böylesine kısa bir sürede bu kadar popüler olacağını bilmiyorlardı. Oysa sık sık olumsuz kipte kurulan cümlelerin öznesi ya da nesnesi olan "medya", toplumumuzda çoktandır dördüncü kuvvet yaftasıyla tanımlanan bir özneyi tanımlamak için kullanılan bir sihirli sözcük, bir anantar kelime halini almış durumda. Neyse ki "medya" sadece yüzeysel gündelik değerlendirmelerin bir değişkeni olmaktan yavaş yavaş kurtuluyor Türkiye'de. Gene Fransızca hocamızın tahmin edemeyeceği bir şekilde, "medya" üzerine cılız da olsa bir literatiirün entellektüel kamusal alanda ilgi gördüğüne tanık olmaktayız. Ragıp Duran, Kürşat Bumin gibi yerli entellektüeller medyanın etkileri üzerine bilgimizi birkaç (şimdiden) yıpranmış formülün ötesine taşımaya çalışırken, diğer yandan da yanılan çeviriler bu konudaki temel kaynaklar hakkında bilgi veriyor. Bizim tanışık olduğumuz medya literatüründe iki ana grubun varlığından bahsetnıek mümkün: bir anda Marshall Mc Luhan, Neil Postman, Martin Esslin gibi düşünürlerın urettiği, yeni medyanın (özellıkle de televizyonun) algılama ve düşünme tarzlarındaki etkilerine dair kuramlar; diğer yandan Noam Chomsky, Pierre Bourdieu gibi düşünürlerin medya sosyoloiisi ile siyasetmedya ilişkilerini irdelediklerı çahşmalar. Denls Huisman Kitabın ana kaygısı ise, bu iki alanın, yani medyatik iletişim alanı ile felsefe arasındaki kesişim noktalarının tartışılmasında beliriyor. Huisman'ın bu konudaki mesajı açık bir şekilde dile getirilmiş: Bugünkü modern toplumda, medya ve onun toplumsal iletişime getirdiği alt üst edici değişiklikler felsefi duşünüş tarzıyla beslenen bir eleştiriye tabi tutulmadığı sürece toplumsal hayatın işleyişinde onarılamaz kusurlara yol açacaktır. Bu tehlike Huisman'ın sonuç bölümünde dile getirdiği şu açık ifadede somutlaşır: "lletişimin relsefeye ihtiyacı vardır." Diğer taraftan, felsefi etkinliğin günümüzde kazandığı içrek ve kapalı dil, onu tüm disiplinlerle alışveriş halinde olmaktan, her türlü düşünsel etkinliği yönlendiren bir üstdisiplin olmaktan alıkoyar. Bu nedenledir ki felsefe onu üniversitelerin koridorlarının dışına cıkarabilecek, yanı kolayca iletilebilecek Dİr dile ihtiyaç duymaktadır. Kısaca, "Felsefenin iletişime ihtiyacı vardır." iletişim ile felsefe arasındaki ilışkiyi inceleme çabası, Huisman'ı hem bu iki alanın günümüzdeki konumlannı değerlendirmeye, hem de geçmişten bugüne aralarındaki ilişkilere örnekler vermeye sevk eder. Huisman'ın medyanın günümüzdeki etkilerine dair çözümlemelerinin yeni bir medya kuramı yaratma iddiasına girmeden, genel bir bakış sunmayı amaçladığını söyleyebiliriz. Örneğin bir eleştiri noktası, akılcı bir düşünsel faaliyetin ürünü olan gelişmiş medya tekniklerinin, toplumsal yaşamda alabildiğine akıldışı sonuçlara yol açmasıdır. Bu bağlamda McLuhan'ın "araç mesajdır" şeklindeki ünlü formülünü destekler görünen Huisman, film görüntüsü üzerine yapılan deneylerden örnek vererek bunların algılama tarzımızdaki etkilerinin (ki burada CohenS'eat'nın "büyüleme etkisi" kavramı yardımcı olur) nasıl "akıldışı" sonuçlara yol açtığını sergiler. Bir başka bö1ümde medyanın gündelik hayatı algılayışımızda, tarih tasavvurumuzda ve bunlara bağlı zaman anlayışımızda getirdiği değişikliklerden söz eden Huisman, bir başkasında da diInternet'te jital medya teknoloiisinin kullandığı ikili (sadece 0 ve l'den oluşan) kod sisteminin düşünce sistemimize yaptığı etkileri ele alır. Bu değerlendirmeler yoluyla medyanın algılama yollanmızdan düşünsel etkinliklerimize, siyasi kimüğimizi ifade bicimimizden zamanmekan tasanmımıza Kadar yaptığı etkilerin boyutlanna tanık oluruz. Böylece iletişimin ve bugünkü medya iletisiminin sığ değerlendirmelere tabi tutulamayacak kadar kapsamlı ve çetrefil bir alan teşkil ettiğini gösteren Huisman, iletişimin sistemli bir düşünce biçimine, yani "felsefeye" ihtiyaç duyduğu yolundaki tezini güçlendirmeye girişir. Kitabın dığer kısımlarında ise okur, Huisman'ı felsefeci şapkasıyla karşısında bulur. Burada ilginç olan, Huisman'ın yukarıdaki tarzda medya eleştirilerini felsefi bir jargona oturtup, felsefe tarihine yapılan referansla bezeli bir entelektüel oyun oynamak yerine, bizzat kendi disiplininin bugün içinde bulunduğu durumu kıyasıya eleştirmeye girişmesidir. Bu eleştirinin ilk ayağını da felsefe tarihindeki önemli düşünürlerin iletişim sorunsalını ele abş biçimlerınin değerlendirilmesi oluşturur. Burada ilk söz hakkını Platon'a verir Huisman ve onun sözü yazıya yeğ tutmasını iletişim üzerine yapılan ilk önemli felsefi akıl yürütmelerden biri olarak ele alır. Huisman'ın felsete tarihindeki ikinci durak yeri 13. yüzyıldır. Bu dönemde yaşamış olan Katalan misyoner Raymond Lulle'ün evrensel iletişim sorunsalını ele alışından ve insan zinninin genelgeçer düşünce yapısını deşifre ederek bu yolla tüm dillerin anlaşabileceği ortak bir zemin oluşturma çabasından bahsettikten sonra, 17. yüzyılda Leibniz'in bu projeyi yeniden ele alma biçimine eğilir. Huisman'ın felsefi düşünce tarihindeki yolculuğu Hegel'in efendiköle diyalektiğinin bir iletişim kuramı şeklinde okumasıyla, Bergson'un yÜ2eysel benderin ben kavramları ve Freud'un nesne libidosunarsistik libido ikiliklerinin iletişim sorunsalı bağlamında incelenmesiyle sürer. Bu kısa tarihsel gezintiyle felsefe disiplininin iletişim kavramıyla kurabileceği olası köprüler üzerine alul yürüten Hu Tartfısel gezfeıfJ •eOşlm İle felsefe Denis Huisman'ın Güncel Yayıncdık arasında çıkan "Sokrates Internet'te" başlıklı kitabı bu iki çizgiye de değinmekle kalmayıp, tartışmalara bir üçüncü boyutu, felsere boyutunu da ekleyen bir çalışma. Huisman'ın entellektüel dünyadaki konumunu öğrenince, bu zenginlik bizi şaşırtmıyor aslında: Huisman, hazırladığı felsefe antolojileri ve sözlükleriyle Fransa'da bugünün yetişkin kuşağına relsefeyi öğretmiş ve son yıllarda medya ile medyaya bağlı etik sorunların eski kuşak Fransız felsefecilerin önemli bir temsilcisi. Bu çok yönlülüğü de, ona felsefeyle medya arasındaki Uişkilerin ayrıntılı tir değerlendirmesini yapacak düşünsel malzemeyi sunuyor. Ancak buradaki önemli nokta, Huisman'ın yapmak istediğinin "iletişim bilimi" adı verilen disiplini felsefenin sunduğu düşünsel araçlarla donatıp süslemek değil. Bu kitap, bir "medya felsefesi" taslağı çıkarmaktan çok, medya ile felsefe arasında bulunan Huisman'a göre sorunlu ilişkinin yenide düşünülmesini öneren bir manifesto niteliğini taşıyor. Huisman'ın neredeyse sloganlaştırarak ortaya koyduğu bu öneri, birbirine koşut iki değerlendirme çizgisinin kesiştiği noktada yer alıyor: bir çizgi yukanda saydığımız araştırmalardan beslenen bir medya değerlendirmesini takip ederken, ikinci ve medya literatüründe rastlamaya alışkın olmadığımız bir çizgi ise akademik bir düşünsel disiplin olarak felsefenin bugünün düşündunyasında sahip olduğu hüviyetinin eleştirisi sürdürüyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 541 "tlettşlm btlhnr' isman, sonrasında yakın döneme ait felsefi düşünce sistemlerini ele alarak bunlann iletişime bakışını sorgular. Burada önemli bir ağırlık Saussure'cü dilbilimden Althusser ve Foucault'ya uzanan yapısalcı çizginin eleştirisine verilir. Huisman'ın yapısalcılık reddi şu açık teze dayanır: yapısalcı yöntem, özellikle de LeviStrauss'tan sonra genelgeçer peşinden koşmaya başlamış, evrensel aoğruluklarnı arayışına girerek kendini hakikat arayışının yeni misyoneri ilan etmiştir. Bu eğilim ise felsefeyi tahtından etmeye kalkışan, onu mutlak gerçekliği arayan bir yapılar bilimiyle" ıkame eden bir tavra ol açmıştır. Bu nedenle tıpkı 19. yüzyın pozitivist/bilimci tutmu gibi felsefenin altını oyar, felsefi düşünüş biçiminin işlevsiz kaldığını ilan eder. Peki yapısalcılığın kendi evrenselin peşinde bir araştırma yöntemi olarak ilan ettiği bu dönemde, yani 20. yüzyılda felsefe nasıl bir yörüngeye girer? Huisman'ın sert eleştirilerine burada da tanık oluruz: felsefe, eskiden olduğu gibi her türlü düşünsel etkinliğe rehberuk eden bir kılavuz olma özelliğini kaybetmiş, modern düşünce dünyasının iş bölümünde kendine düşen topraklarda at koşturan sınırlı bir akademik disiplin halini alnuştır. Aruk felsefecilerin ilgisi ya Wittgenstien'ın gösterdiği doğrultuaa çalışn dil felsefesine; ya Fransa'da Brunschvicg, Bachelard, Canguilhem gibi düşünürlerin şekillendirdiği epistemoloii ve bilim felsefesine; ya da felsefe tarihi araştırmalarına yöneüktir. Bu alanların dısına çıkarak büyük bir yöntemsel serbestliği savunan Nietzsche etkisindeki "post modern" eğilimler de Huisman tarafından kıyasıya eleştirilir. Ancak gene de 20. yüzyılda felsefe alanının bomboş bırakıldığını iddia etmez Huisman. Yüzyılın ilk yarısında Henri Bergson, ikinci yarısında da Martin Heidegger'in yaptığı çalışmalan takdirle selamlar, hatta bir bölümü Heidegger'e ayırarak onun başlattığı çizginin, felsefeyi bugün yaşadığı "tutulma"dan kurtarabilecek bir umut olarak tanımlar. Yukarıda kısaca özetlediğimiz "Sokrates înternet'te", göruldüğü gibi felsefe tarihinin, özellikle de modern felsefenin en temel isimlerini tartışmaya açarak kapsamlı bir tartışma yürütüyor. Bu açıdan bakıldığında, kitabın Türkiye'de ve düyada felsefe disipliniyle ilgilenen okurlar için çok sayıda lcışkırtıcı tezi içerdiğini, bu yolla da sayısız tartışma kanalı açtığını söylemek mümkün. Günümüz felserecisi, belki Huisman'ı muhafazakar bulacak, onun "felsefe" adını verdiği bölgenin sınırlarının muğlaklığından şikayet edecek ya da günümüzün hayli revaçta olan kuramlarına yaptığı eleştirileri acımasız bulacaktır. Ancak surası kesin ki Marks'ın felsefenin Hegel'le birlikte zamanı doldurduğunu ilan etmesinden bu yana, felsefenin hem gündelik hayatla kurduğu ilişki hem de akademik yapılanma anlamında birçok belirsizlikten muzdaip olduğunu düşünenler, bu kitabı tartışmaya değer bulacaktır. Kitabı öneli bulacak bir aiğer kesim de tabii ki medya iletişimiyle, natta genel anlamıyla iletişim bilimiyle ilgilenen okurlar. Yukanda sözünü ettiğimİ2 medya değerlendirmeleri bir yana, medya tartışmalarına felsefe düzleminin ekıenmesi gerekliliğini görmek, kamuoyunda dönen tartışmalara yeni bir boyut kazandıracaktır. Dileriz medyanın etkilerinin sığ analizlere tabi tutulduğu, felsefenin ise belli bir kesim hariç ÖYS'deki üçdört sorudan öteye gündem işgal etmediği Türkiye'de, Huisman'ın kitabı Internet'in dünyasıyla Sokrates'in dünyasını bir araya getirme yönünde heyecan dolu bir çağrı tartışmalanndaki yerini alacaktır. • T Sokrates tnternet'te/ Denıs Huisman/Türkçesı Kerem Eksen /Güncel Yayınalık, lnternet, llettşım Dızıst 1./261 s. SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle