Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Emin Değer, "Bir Cumhuriyet Düşmanının Portresi Ya da Fetnullah Gülen Hocaefendi'nin Derin Misyonu" kitabıyla son otuz yıldır emperyalizmin ılımlı îslam karışımıyla sinsi sinsi ilerleyerek yüzeye çıkışının belgesel öyküsünü sunuyor bize. MEHMET SAYDUR Emin De&er, Fethullah Gülen'in misyonunu inceliyor ki şeriatçı, bölücü ve ikinci cumhuriyetçileri de. Fethullah Gülen'in, Kuvayı Milliyeciler'i işgalci olarak suçlayan şu sözlerindeki hayınlığına bakın: "Türkiye onun (Vahdettin'in / ED) döneminde, bölge bölge bütünüyle işgal altındaydı. (...) Vahdettinneifratadüşüp göğe çıkarılmalı ne de tefrite kaçıp 'yaian söyleyen tarih'e kanarak, vatan naini ilan edilmelidir..." " Yalan söyleyen tarih" nitelemesine diyecek ne kadar çok şey var. Değer'in, yanıtlarken şu paragrarta kullandığı son tümce özgün bir saptama ve yalancılara bir tokat niteliğinde: "... Vahdettin, ülkesini değil, saltanatın, tngilizlerce korunacağı duşündeydi. Korunamadı, ama yaşamını bir tngiliz generaline, hem de ülkesini işgal eçjen kuvvetlerin komutanına teslim etti. Once ülkesini sunmuştu, sonra yaşamını sundu..." Sevgili Değer "yalan söyleyen tarih"i haklı olarak tatışıyor: 19 Mayıslan, 23 Nisanlan, 26 Ağustoslan, Kocatepe'yi, Izmir'i... Sonra da bir hukukçu mantığıyla, bulgulardan hareketle yargısını koyuyor: "Bu tarihe yalan diyen insana ne dersiniz?!... Onun tarihi Osmanlı ile bitmiştir. O kendini cumhuriyetten ayınr. Yoktur onun cumhuriyeti. Asıl kendisi yalan söylemektedir. Ne Anadolu'nun tarih yazan son utkusunu, ne cumhuriyeti, ne de Türkleri kabul eder." Işte Fethullan Gülenü Cumhuriyeti koruyacaklarınayemin eden başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, tüm ilgılilerin ve de Başbakan'ın vicdanına sunulur. "Tarihine söven bir adamın milliyetçiliği mi olur ki! Onun milliyetçiliği, 'millet' sözcüğünün Arapça'dald karşılığıdır. 'Din'dir. Islam ümmetini günümüzdeki umarsızlığa sürüklediği tarihsel dinamiklerdir.." Anadolu bütünüyle işgal altındaydı, demek, Kuvayı Milliyecileri de işgalci saymaktır. Bu nasıl işgaldir ki, bağımsızlık için örgütlediği topraklardan aldığı güçle, Misakı Milli topraklannın tümünü kurtarmak için savaşanlar işgalcileri kovmuşlar, ama topraklar kurtulmamış! "Gülen'in söylemek istediği şudun Türkiye'yi, Cumhuriyetin işgalınde sayıyor.. Bu sözü, ancak hayınlığı genlerinde taşıyan ve ruh yapısmda yaşatanlar söyleyebilir..." Değer'in değerlendirmesini izIemeyi sürdürelim: "Bu sonucu, Fethullah Giilen'e milliyetçi, cumhuriyetçi, dahası miUi davalann izleyicisi sayanlann varsa vicdanlanna sunuyorum! O dönemi karalayanlar, bugün çoğu emperyalizmin güdümünde, kendi yakın tarihine söven dünkü Marksistler ve ikinci cumhuriyet yanlılanyla el ele olan, dini bir siyasal bayrak gibi sallayan mümin görünümlü hayınlardır. Yakın tarihe yalan diyenler cumhuriyeti yıkmayarışında; tıpkı mütareke döneminin nayınları gibi kendi tarihlerine saldınyorlar. Nasıl o dönemde, kimileri kendine değil emperyalizme güvenip sığınmak için, dini siyasal bir bayrak gibi sallamışlarsa; bugün de inançlannı bayraklaştıranlar inançsızlarla cumhuriyeti yıkmak hedefınde işbirliği içindeler. Marksizmi bir dönem bayrak yapan döneklerle aynı kaptan tıkınmak nasıl bir kişiliktir dersiniz? tdeoloji ancak akılla değerlenir. tdeolojiyi akıldan soyudadığuıızda, nas yerine geçer ve bir gün istemediğiniz bir yolda bulursunuz kendinizi!" Fethullah Gülen ile ABD çıkarlan örtüsür mü? ABD Gülen'e neden misyon yüklemiştir? Soruları yanıtlarken Değer şöyle diyor: "Çünkü Fethullah Gülen, ne 1919'da başlayan ulusal kalkışmayı, o kalkışmanın antiemperyalist özünü benimsiyor, ne de cumhuriyet devrimini... Gülen yal 'Bir Cumhuriyet DüşmammnPortresr Buradan çıkarak, Hocaefendi'nin tarihsel dinamiklerimize, geçmiş kökleritnize, tarikatlara dayalı oir sistem kurma düşünün Yeni Dünya Düzeni stratejistlerınce neden desteklendiğini anlayabiliriz. Amaç, Türkiye'yi ABD'nin güdümünde, parçalanmış bir ortadoğu ülkesi yapmak... Dinsel ve etnik parçalara aynlmış, Sevr'e "hayır" diyemeyecek bir devlet ve böylece kurmak istediği ılımlı Islam cumhuriyetinin altyapısını oluştu rmak..." Kitaptan ilginç ve korkunç bilgiler ediniyoruz: Tuzaklar, gizli plarılar, projeler, dolaplar, dümenler... ilginç bilgilerden birisi de Fethullah Gülen'in Papa'yı ziyareti! Evet Papa'yı!.. Büyükelçilerin güven mektubu sunması gibi, bir de mektup sunuyor bu ziyaretinde. 9 Şubat 1998 tarihli ve "Rabbin Aziz Kulu M. Fethullah Gülen" imzalı mektubunda sözü Papa'yı ziyaret nedenine getiriyor ve şöyle diyor: "Papa 6. Paul Cenaplan tarahndan başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz..." Ne dersiniz? PCID nasıl bir kurumdur ki, Hoca bir parçası olmak istiyor? Hocaefendi neyin karşılığında bu işi yapmak istiyor? Ya aynı mektuptaki şu tümceye ne diyelım: "tslam, yanlış anlaşılmış bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardir." (Daha ilerisi de var). Insan anlamakta güçlük çekiyor, aptallaşıp kalıyor. Kendi kendine bir misyon uğruna... Ah yurdum, ah!... Ne oyunlar, ne dolapıar... 1919'dan daha cahiliz, aymazız... Daha körüz, daha sağınz... Türkiye Cumhuriyeti üzerine oynanan karanlık ve kirli oyunlar ayna gibi oysa... Cumhuriyetin yöneticileri ise en azından susarak desteklemiş oluyorlar. Karşılığında da bu kişiden "Hoşgörü ödülü" alıyorlar. Biliyoruz, emperyalizm her zaman kullanacak birilerinı bulur. Tehlikeler sıralandığında ilk sırada ABD'nin çıkarlannı, ülkesinin çıkarlanna yeğ tutanyerli işbirlikçileri gelmesine ne demeü!... Boyun eğmek... Yaltaklanmak... Yalaklanmak... Ne üstün beceri!.. Insanın kusası geliyor; söyle Emin Abi nedir bu? Nereden çıkıyor bunlar? "Bu bİr dünya görüşüdür, özgürlük ve bağımsızlık bilincinin yoksunluğundan doğar. Beğenirya da beğenmezsiniz ama bu bir yaşam felsefesidir, kişinin bir güce bağlılığının ilanıdır. (...) Bu felsefeye göre; eğer çıkarlarınızı korumak istiyorsanız, önce üstün gücün, günümüzde Amerika'nın çıkarlarını korumalısmız. (...) Bu tam bir kişilik yıkımı, erozyonu, dahası yoklugu değil midir? Işte bu, özgürlüğünü yıtirip köleleşmiş kişilerin efendisine bağlılığının, çıkarlarının efendisinin çıkarlarını korumaktan geçtiğini düşünen zavallılann resmidir... "Herkes okumalı" diye geleneksel bir söz söylemek istemiyorum. Çünkü, bölücü, mürteci, ikinci cumhuriyetçi ve öteki Atatürk düsmanlannın okumasına gerek yok. Ama "bir otuyum ben bu yurdun" diyebilenler ve bu cumhuriyet için zerre kadar sorumluluk duyanlar kesinlikle okumalılar... • Bir Cumhuriyet Düşmanının Portresi / Emin Değer / Cumhunyet Kıtaplart / 417s SAYFA 15 E min Değeı cumhuriyetin birinci kusağından. 06 yaş arası oluşan kişilik Değer'de devrimlerle bicimlendi; mayası sağlam oluştu. Çocukluğu Şapka Devrimi mekânlannda geçti. îşgal görmediği halde en çok şehit veren üçüncü ilin insanlarından buram buram savaş öyküleri dinledi. Mermi çeken kadınlardandı, onun kucaklannda büyüdüğü anası, ninesi, komşulan. Şehit yavru ağıtlanyla, esir destanlanyla ninniîendi... Çekilen çileler ve gidip gelmeyenlerdi aile toplantılannda anlatıIanlar. Ancak, sonu hep Kemal Paşa'larla, Izmir'den denıze dökmelerle biterdi. Yedi düvel hizaya getirilmişti. Emperyalizme karşı verilen ilk halk savaşının utkusuyla mutlu sonlanırdı anlatımlar. Boyun eğme, yalaklık, el etek öpme, döneklik, liboşluk, mürtecilik yoktu konuşulan sözcükler arasında... Halk, bunları bilecek kadar eğitim almamıştı henüz!... Yüzde doksan beşinin okuması yoktu ki, yazması olsun! O günlerde yalnız bir şey öğrenmişlerdi olumsuz; "manda" diye. Onu da kaldmp atmışjardı. 9 araîık 1919'da Kastamonu Kız Öğretmen Okulu'nun bahçesinde ilk "işgalleri protesto mitingi" yapan dört bin kadının arasındaydı, Değer'in anası, ninesi ve komşu kadınlan... M. Emin 1927'dedoğduğunda bu kadınlar yudu yıkadı... Kulağına ezan okuyan babası da Müdafaai Hukukçu bir din adamıydı. Bu derneğin başındaki de bir şeyhti: Istiklal Maaalyası yla ödüllendirilen, Şapka Devrimi günü tekkesini kapatan, 1937'de çiftlik evini ve arazisini Göl Köy Enstitüsü'nün kurulması için veren Şeyh Ziya Efendi... Evet, Değer de "molla" sanlı bir din adamının oğlu. Dini bilgileri Gülen'den az değil. Üstelik bu bilgileri yukarıda anlatılan ortamda edindiği için saf, temiz ve sevgi dolu... Değer'in gençliği Cumhuriyetin altın yıllarına rastladı. Ne var ki, Değer daha yirmi yaşındayken ABD emperyalizmi Türkiye'ye burnunu sokmuştu bUe. Günümüzde de süren Kalpaksız Kuvavi Milliyeciler'in "suçlu" konumlan oyıllardan başlatıldı. Değer'in kuşağı bir önceki kuşaktan bambaşka bir ülke devraldı. Bir sonraki kuşağa devrettikleri ise daha başka bir ülke oldu. Sevgili Değer çuvaldızı kendine batırır; hep bunun sorumluluğunu duyar. O, bu sorumlulukla hiç boş durmadı aslında. Uğur Mumcu'nun, Rıfat flgaz'ın, A2İZ Nesin'in, Server Tanilli'nin, 12 Mart ve 12 Eylüllerde daha onlarca devrimcinin savunmanlığını yaptı. Bu savunmanlığının ve an geçmişinin verdiği sorumlulukla 1946'dan bugüne adım adım emperyalizmin kucağına itiliimizin niçinlerini, nasıllannı yılyıl inceedi. "CIÂ Kontr Gerilla ve Türkiye", "Oltadaki Bahk: Türkiye" ve "Düşünce Özgürlüğü Çıkmazı" gibi adlarla kitaplaştırdı. Şimdi de "Bir Cumhuriyet Düşmanının Portresi (Ya da Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Derin Misyonu" kitabıyla son otuz yıldır emperyalizmin ılımlı Islam karışımıyla sinsi sinsi ilerleyerek yüzeye çıkışının belgesel öyküsünü sunuyor bize. Okuyunca anlıyoruz ki, Mustafa Kemal ve tam bağımsızlık, emperyalist ülkeleri birinci sırada urkütüyor. Ülke içinde ifte FetlMlan Gülanll Hoşgöpü ödüü Emin Defler, Cumhuriyetin birinci ku$ağından. HocMlBndTnln Dorin Mıyomı nız cumhuriyet karşıo değildir, o, cumhuriyetin getirdiği ulus devlete ve ulusal bilince de karşıdır. Işte o bu niteliğiyle ve hele Mustafa Kemal Atatürk düşmanlığıyla ABD'nin dikkat odağına yerleşmiıtir, bu nitelikleriyle ABD'nin tam aradığı adamdır. Bilindiği gibi ABD'nin bağımsızlık sorunuyla başı hoş değildir. Lozan'a karşıdır. Hele ulus devlet, ulusal bilinç, sistemin hedef tahtasıdır. Ulusal kimliğin ve birliğin parçalanması ve etnik, dinsel kimuklerin öne çıkanlması küreselleşme sürecinde, doktrinin uygulanmasmı engelleyeceği için önlenmelidir. Hoca bu iş için biçilmiş kaftan değildir? Bu bağlamda cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı, dinsel kimliğin savunucusu olma ABD'nin desteğini kazanması için yeter de artar bile..." Değer'in değerrendinnesine göre, ABD nin, SovyeUer'in parçalanmasından sonra Ortadoğu ve Avrasya ile ilgili planlan için Hoca biçilmiş kaftan oluverdi. Bir uç beyi gibi kullanılacaktı. Hoca'ya göre "Amenka dünyanın dümenindeki bir milletin adıdır, onun izin vermediği hiçbir şey, dünyanın hiçbir yerinde gerçekleşmez." ABD neden kanssın iç işlerimize? Değer'e katılmamak olası mı: "1919'dan beri Ortadoğu'yu tam denetimine almakla meşgul de ondan! Kim bilir kaç kuram geliştirildi, kaç proje yapıldı... Şimdilerde yerli işbirlikçileriyle birlikte tarihe gömmek istedikleri Mustafa Kemal, tüm bu tasanlan yırtıp atıvermişti. O'nu unutamaddar, O'ndan intikam aknaktan vazgeçmiyorlar. Asıl hedefleri ulusal kurtuluş devrimi ve cumhuriyetimizdir. Çünkü, cumhuriyetin temelindeki ilkeler yaşadıkça "ılımlı Islam" projesinin uygulanması güçtür. Oysa ABD'nin çıkarlarının güvenliğini saglayacak onlemler geciktirilmemelidir. BtoHmis kattan Î CUMHURİYET KİTAP SAYI 541