Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kokusu ve akdiken gölgesi bırakan Prousfa, tahtakurusunun özgürlüğü için Julien Barnes'a, îvan'ın gözyaşları için Dostoyevski'ye, 'Günlerin Kopüğü' için imgeler prensi Boris Vian'a, 'Uyku' için Sabahattin Ali'ye, minnettanm. Sağolsunlar... îyibiröyküde 'olmazsa olmazlartn' ne Önce nedenselliği görmeliyim. Öykünün ilgilendiği meseleden önce, meselenin nedenselliğini, söylenmese de iyi algılamalıyım. Benim için öykünün, aynntıları gören keskin bir zekâsı olmalı. Öykiiyü sırh, muammalı bir olay örgüsü olarak görmekten pek hoşlanmıyorum. Daha ilk paragrafta anlamalıyım neler olacağını. Çocuk, ihtiyarlık, sakatlık, hastalık ve cinsellik gibi hallerin istismanndan çok rahatsız olurum. îlk cümlenin çok güçlü olması beni etkiler. Yazann, yazdığını beğendiğini belli eden ahkâm kesmelerine gicık olurum. Düşünceye boğan didaktik üslup ve ahlakçı tutum benim öykü beğenimin dışında kalıyor. Bir de tamamen gerçeklik üzerine kurulmuş öykülerde, en ufak bir tarihi yanlışlığı okur olarak affedemem. Kendini görevli varsayan öykücülerin yazdıklanna, vaktim olursa yalnızca göz atanm. lkınci kitabın Sandık Lekesi, üslup açısından sonrakı küabtna ktlavuzluk eaecek mi, yoksa 3. kitapta daha başka yöntemler aramaya ya da denemeye devam edecek misin? Başka yöntemler deneyeceğim. Becerebilirsem, yazın kişiliğini oturtmuş bir üslup arayışçısı olmak istiyorum. Okumalarımda en çok buna dikkat ediyorum. Yazarak yasamaya çalışmak hele bu zamanda hayli zor, hayata kaleminle karşt durabilecek misin? Artık, karşı duramayacağım, diye bir şansım yok. Bedeli neyse hazırım. Sen istemesen de 'genç yazar ya da kadın yazar' kategorisine dahilsin... Bu sıfatlartn adının önünde durmasından rahatsız mısın? Reddettiğim için rahatsız değilim. Öyle diyorlar diye de kimseye küsmüyorum. Doğrusu aslolan öyküdür, bu tartışmaların öyküye teknik olarak hiçbir katkısı yok. Hele kadın yazar konusunda. Yazı kimi zaman cinsiyetsiz, kimi zaman eril, kimi zamân dişildir. Eril ve dişil yazıyı erkekler ve kaaınlar kendi aralannda paylaşıyorlar diye bir şey de yok. Tacettin eril bir öykü, buna ne diyeceksin? Hele ki şu kadın duyarlılığı meselesine çok soğuk bakıyorum. Erkek toplumun ve erkek edebiyatçılann çıkardığı lüzumsuz klişeler. Öykü çoğu zaman cinsiyetsizdir, cinsel kimliği varsa bile, bu öykünün kendisinden menkuldur, yazanndan değil. Öyküde yalnızca cinsiyet duyarlılığı aramak ne kadar sığ bir yaklaşım. Vanuya kokan öyküler, kahverengi öyküler, mayalı öyküler, biber acısında öyküler de okudum ben. N'aber! Birinci kitabtna adtm veren öykün "Ortadan Yartstndan" ikinci kitabtntn ilk öyküsü, ikinci kitabma adını veren "Sandık Lekesi" ise üçüncü kitabtnda yer alıyor santyorum. Neden? Ve ne zaman geliyor üçüncü kitabın? Öykü yazmayı sürdüreceğimin küçük bir iması yalnızca. Sandık Lekesi, dediğin gibi üçüncü kitabın ilk öyküsü olacak. Ancak bu başlıklan özenle seçmem gerekiyor. Hem öykü için iyi bir başlık, nem de önceki kitabın içindeki öykuleri toplayan bir kitap ismi olrnası gerekiyor. Bu nedenle her kitap ismi iki farldı anlama gelebilecek... Ancak kitaplar arasındaki tek bağ bu değil, başka şeyler de var. Bunlar iki kitap sonra çıkacak ortaya. Dikkatli bir okurun keşfetmesini bekleyeceğim. Ola ki keşfedilmezse, o bende saklı kalır. • Sandık Lekesi / Sema Kaygusuz / Can Yayınlart / 93 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 539 Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ'la "ŞahMat ve Ölüm" üzerine Üslup arayışçtsi Türkiye'de Batılı ülkelerin tersine az gelişmiş bir alan olan polisiye roman türü yeni bir yazarla tanıştı. ODTtT Münendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yıldırım Üçtuğ'un sıradan insanların sıradışı, öykülerin işlediği ilk yapıtı "ŞahMat ve Ölüm" polisiyeseverlerin beğenisine sunuldu. Agatha Christie ile daha ilkokul yıllarında tanıştığını söyleyen Üçtuğ, polisiye romanları "ilk gözağrım" diye niteliyor. . Ortaöğrenimini Saint Joseph Lisesi'nde tamamlayan Üçtuğ, burada yoğun bir Fransız Edebiyatı eğitimi almış. Prof. Dr. Üçtuğ yeni çıkan kitabıyla ilgüi sorularımızı şöyle yanıtladı. KEMAL IŞIK itabtmza nastl basladıntz? Insanın aklına bazen "Bu işibendeyapabilirmiyim" gibi şeyler geliyor. Insanlar bazı deneylerde bulunuyorıar. Bunların bazılan iyi sonuç veriyor, bazıları sonuç vermiyor. Bu kıtabı yazarken benim başlangıç noktam buydu, yapabilir miyim? Acaba ben bir şeyler yazsam nasıl olur? Bir kitaba dönüşeceğini düşünmeden yazmaya başladım. Akşamları boş vakitlerimde yazmaya başladım. Kenduni çok harap edip, oturup günlerce de yazmadım. Bazen aylar geçti, hiç dokunmadım. Derken bir gün Dİtti. Arkadaşlarıma bundan söz edince okumak istediler. Çok olumlu tepkiler geldi. Onlann önerisiyle yayınevine götürmeye karar verdim. Bu aşamada kendi ismimi kullanıp kullanmama konusunda da kararlı değildim. Herkes gibi koltuğumun altın3a bilgisayar çıktısı, îstanbul'un yolunu tutt u m v e Altın Kitaplar'a götürdüm. Teşekkür ederiz, biz size 3 aya kadar haber veririz dediler ve çekmeceye koydular. Üç ay geçti ses seda yok. Ben aramaya karar verdim. Çok beğendiklerini söylediler. Bir profesyonelden böyle tepki alınca işjn rengi ilk defa olarak değişti. Ben ae bunun ardından nevesle ikinciyi ve üçüncüyü yazdım. Bunlar şimdı sırada bekliyorlar. Romanınızı yazarken neler etkili oldu? tnsan böyle bir işe kalkışırken, hele belli bir yasa geldikten sonra çok boş bir noktadan başlamıvor. Sıfırdan başlayan bir heves değildi bu benim için. Deneyim, birikim denilen bir olgu var. Dünyayı, insanları tanıyorsunuz, deneyimler oluşuyor. Bir gün oturup yazarken, bu yaşadıklarınız aklınıza, sonra da parmaklannıza kendiliğinden abyor. Çok güclü bir hafızam var. Insanlan tanıdım yıllar içinde. Bunlar benim hafızamda belirli kompartımanlara yerleştiler. Şimdi özel bir çaba sarfetmeden geriye çağırabiliyorum ve romana aktarabiliyorum. Cinayet romanı bir "yanıltma", beklenmedıkler üzerine kuruludur. Bu yanıltmayı kuruyorum. Daha sonra onun senaryosunu ve o senaryo içindeki kişileri oluşturuyorum. Bunun ötesinde çok aynntılı bir plan yapmıyorum. Yazarken edehıyat kaygınız oldu mu? Edebiyat yapmak için başlamadım. Kendim için edebiyatçı, yazar, sanatçı gibi bir şey asla söyleyemem. Böyle bir nitelemeyi bir kişiye ancak zamanın söyleyebileceğini düşünüyorum. Bir dera polisiye yazmak istedim. Ikincisi okunabilir olmak istedim. Okunamayanın edebiyat olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de kitap okunmuyor, nerede kaldı edebi kitap. O yüzden benim yazdığımı insanlar anlavarak, zevk alarak okuyabilirse, bu belki benden çok ötede olan, gerçek anlamda sanatçı olan kişilerin yapıtlarının da okunmasına katkıda bulunabilir diye düşünüyorum. Planlt yazmamak avantaj mı? Plansız olması hoşuma gidiyor, daha rahat oluyor. Tabii cinayet romanı olduğu için belirli bir kurgusunun olması jgerekiyor. Temel tabii Kİ şu olmalı: Okuyucu herkesten şüphelenmeli. Dolayısıyla herkesin açık oımayan, şüphe çekecek yönleri olmalı. Buna yönelik temel olan başlangıçta var, ama başka hiçbir aynntı yok. Çok yavaş yavaş, uzun uzun iş yapmaktan hoşlanmam. Biraz daha hızh gitmeyi seviyorum. Hızlı gitmek için de otur günlerce plan yap, düşün, nodar al. Bunlar benim yapıma uygun değÜ. îddtalt mtsımz? Bu benim için çok farldı bir başlangıç değil. Çok büyük iddiam yok. Başarı Hedefim kalıcı olmak defiil' lı olursam, sonrası nasıl gelir, bilemiyorum. Ama kendimi iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. însanı çok iyi tanıdım. Kalıcı olmak gibi bir kaygım yok. Tamamen, yapabilir mivim diye başladım. însanın ÇOK çok kısacık bir yaşamı var. Bence önemli olan da bu. Bu yaşamı mutlu geçirmek. Ötesi önemli değil Başansız olmaktan korkmuyorum. İnsanlar hayadarında bazı şeyleri deneyebilirler. Bu denediklerinizin bir kısmın. da başarılı olursunuz. Bir kısmında olmayabilirsiniz. Güzel şeylerden birisi, başlamadan evvel başarılı olup olamayacağınızı anlama ngktasına ulaşmak. Insan belli bir deneyime ulaştıktan sonra bir konuya başlayınca başanlı olup olmayacağını hissediyor. Ama buna rağmen de çok fazla kalıplar içinde olmanın doğru olmadığına inanıyorum. Bazen delilik de yapılmalı. Hayatta çok fazla düsümilmeden bazı çılgınlıklar yapılmalı. Sonunda başarılar da olabilir, basarısızlıklar da. Bunlar da hayatın doğal parçalaBaşarıya açlık söz konusu olmadığı aıbi, tam tersine yıllar içinde deneyimle, birikimle de hayaü çok daha realist karşılamayı öğrendim. Bu gercekçilik içinde başarı da var, başansızlık da var ama cesaret daha da önemli. Ben de böyle bir olaya giriştim ve şimdi okurların karşısındayım. Kahramanlarıntzı nasıl seçıyorsuntızy Çok sıradan insanlar, benim yazdığım kişiler. Ama tabii bir takım renkleri, karakterleri olan kişiler. Yarattığım "detektif" tipi de ne böyle inanılmaz zeki, her şeyi bir anda kavrayan çözen ne de öyle aptal, dağınık, bir şeyi tesadüfen yapan biri. Türk toplumunaa cinayet işlenirse ya kan davasından ya aşk ilişkisinden, ya da alacak verecek nedeniyledir. Katil çeker silahı vurur ya da alır balıayı saplar; böyle bir durum içerisinde planlı cinayet pek işlenmez. Buna bir ölçüde katılıyorum. Ama benim yazdıklanm da günlerce planlanmış, ince ince tasarlanmış olaylar değil. Anlık bir zaafın yansıması seklinde olan cinayetler. Yani zaafı olan bir insan var ve o sıradaki gelişim o sonucu doğuruyor. Çok bize aykın değil. Ama ben Türkiye de bir polisiye roman yazmak istedim. Bunu da Türk olmayan bir yerde yazamazdım. Ben burada bildiğim insanı, bildiğim karakterleri yazmaya çalıştım ve mümkün olduğu kadar bunun uçuk olmamasına, çok gerçek dışıolmamasına dikkat ettim. Cinayet romant yazıyorsunuz, sıztn anayete bakıstnız nasıl? Oldukça optimist ve insanları seven bir yapım var. En olumsuz davranış gördüğüm kişi için dahi kötü düşünmem, kötü düşünmek istemem. İnsanları gerçekten seviyorum. Hcpimiz insanız ve hepimiz aynıyız. Artılanmız, eksilenmiz; erdemlerimiz, zaferlerimiz var. İnsanı sevmemek, benim için kendini sevmemekle eşdeğer hale geliyor. Birisinı oldürmeye kalkışabileceğimi düşünebıleceğimi sanmıvorum, çünkü bu kendimi öldürmek anlamına gelir. • ŞahMat ve Ölüm / Yıldırım Üçtuğ / Altın Kitaplar /254 s. SAYFA 13 Bazen çrtgıniık yapmalı rı. Edabiyat yapmak