24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

direncini, biryandan suskun Anadolu'nun evlemsel çağrışımları ("Pir Sultan Abdal'dan beri susuyorsun Sıvas'ta"), bir yandan yakın geçmişin devrimci odakları (Madrid, Yenan vb.), bir yandan da ulusal bağımsızlık şavaşları (Cezayir, Kongo) beslemektedir. Özeflikle Afrika, zaman zaman köklü bir simge olarak girmektedir şiirlere. Dağların ve yakılan ateşlerin, suskunluğu sona erdirecek bir işaret gibi anılması, özellikle "Cezayir" adlı şiirde, ozanın da kendini bir bağımsızlık savaşçısı olarak algıladığını ("kurşuna dizildiğim her gece ağaçların hali işte böyle") bitimsiz bir duyarlığa ulaştığını ("dolu buluyorum silahımı dağlardayım / nasıl olduğunu anlatamam /işte böyle hiç ölmüyor yaşıyorum") vurguluyor. Kıtabın son şüri "Türkiye"de bu duyarlık, Anadolu'da verilen kurtuluş savaşına, "Biz ilhamımızı gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz" sözleri alıntılanarak Mustafa Kemal'e bağlanıyor. îkinci konak, Ay Işığı (1973), yine aynı atmosferde söylenmiş şiirlerden oluşuyor. Anıların, okunan kitaplann, çıkılan yolculukların, geçirilen hastalığın zaman zaman su yüziine vurduğu bir akış içinde, ozanın direnç ve beklenıisinin ilk kez somut bir tarihle buluşması dikkat çekiyor." tki Bin Yılını Düşünmek" şiiri, onun belki de bütün yaşamının bir çeşit dökümü olarak görülebifir. Vardığı noktayı "ışıklı bir gemi geçiyor içimden / beyaz alüminyumdan yapılmış bir gezegen / ay ışığında kolan vuruyorum / doğanın bütün pencereleri aydınlık / daha epeyce uzakta belki / iki bin yıhn konçertosu / seni duyuyorum" diyerek vurgulaması, ama söz konusu tarihi bir başka somut tarihle buluşturması, açdan ayracı böylece kapaması anlamlı. Tıpkı önceki kitapta olduğu gibi, bu kitabın son şiiri de ("Bin Dokuz Yüz On Dokuz") Anadolu'da verilen kurtuluş savaşına (Mustafa Kemal'in sözleri anılarak) bağlıyor bütün söylenenleri: "karanlıkta göremiyorum / yaklaş diyor Anadolu'm / rüzgârlı bir dağda görünüyorsun / sonra Sakarya düzündesin kederden annmış / "ulusal bağımsızlık benim kişiliğimde" diyorsun / "kişiliğimde açılır kırmızı karanlEîller gibi." Ö.F. Toprak'ın Tüm Şiirleri'nde son yazdıkları da ilk kez topluca yer almış. Esinin Ateşte Bir Karanfil adını seçtiği bu bölümde, atmosfer yine değişmemekle birlikte, doğa icine yerleşmiş konuşmalatın kısalıp yoğunlaştığı, bunun yanı sıra yurtdışından gelen çağrışımlara Şili'nin de katıldığı gözfemleniyor. Daha az sözcükle, ritmi daha belirginleştirme eğilimi giderek "sonnet"lere ulaşmış. Bölümün sonunda 17 sonnet var ve bunlar genelde "sevgi" temasını gündeme getirse de, ozanın emek dünyasına, emekçi insanlara, mücadele anıların a, yurt sevgisine, özgürlük, mutluluk beklentilerine, bu arada yitirilen gençlere (Taylan Özgür, Jale Yeşilnil) duyduğu ilgiye kadar uzanıyor. Son şiir, "Güneşli Sabaha Bir Sonnet" adını taşıyor. "Hev deli dumrul kim bilir öykün nasıl biteceKdiye başlayan, "yaklaşık yirmi bir yıl gözaltında yürüdüm / şiirIerimi antolojilerin kapılannda durdurdular / hatta yazın erleri bileklerime kelepçe vurdular /oysa benim güzel günleri yazmakla geçti ömrüm" diye gelişen, "kitapları yakmışlar insanlara kurşun sıkmışlar / yenüeri basılır bebekler büyuk anasını satmışız / bizler gitsek de aldırma yanar tepedeki ışıklar" cuye noktalanan bir hesaplaşma. Ozanın son söz olarak söylediğine, Tüm Şiirleri'ni topluca gözden geçirdıkten sonra katılmamak olanaksız. Onun öyküsü, yalnız kendinin değil, bir bakıma bir dönemin, o dönemi yaratan koşullann ve o koşullara yenik düşmeyip yüreğini diri tutanlann, sözünü ortak kuilanımın dışına taşırarak, benzer temaları ele aldığı zaman bile ona kendi bakışını, isteklerini, beklentilerini, kısaca kendi özgün soluğunu katabilenlerin, dolayısıyla yalnız kendi yazdıklarıyla değil kendinden sonra yazılanlara kattıklarıyla da yaşama serüvenini sürdürenlerin, bu bakımdan her vakit arulmaya değer bulunanların öyküsü. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 523 Durup dinlenmeden ateşler yak' GÜNGÖR GENÇAY mer faruk Toprak'ı yitirisimizden 20 yıl sonra "Portreler ın nasıl doğduğu konusunda bilgi verir misiniz? • Bizi demokrasiye götüren Cumhuriyetimizin 75. yıldönümü nedeniyle toplumumuza bir armağan sunmak istedim. Düşündüm taşındım: "Bu ne olabilir?" diye. Sonunda buldum: "Tüm yazılarında, halkımızın bilim vc sanatın ışığina yönelmesini, toplumumuzda insancıl değerlerin egemen olmasını işleyen şairyazar Ömer Faruk Toprak'tan birldtap oylumunda seçmeler olmalı bu" dedim. Ama ne türden seçmeler? Yazarımız kalemi eline aldığı ilk günden, kalemin elinden düştüğü son gününe değin çeşitli tipleri irdelemiş, onları yazıya dökmüştür. Bunların çoğu, çevrelerini, o çevrelerin insanlarını, otuarın olumlu olumsuz davranışlanru toplumcugerçekçi açıdan inceleyip, izlenimlerini sanatın prizmasından geçiraikten sonra bizlere öykü, roman ya da şiir türünde sunan yazar ve şairlerdir. Ö.F. Toprak, bazı sanatçıları doğruca ele almış, bazılanna ise yapıtları aracılığıyla ulaşmış... Kalemiyle sadece şair ve yazarların portrelerini mi çizmiştir o. Hayır. Halk sanatçdarınm (Hâzım, Nâşit gibi), emeğiyle geçinen halktan insanların (Bıçakçı Süleyman, Tahtabacaklı Kaptan şiirleri gibi) portrelerini de çizmiştir... Füruzan Toprak ile Ömer Faruk Toprak üzerine O Füruzan Toprak üstte, yanda ise Ö.F. Toprak Kütuphanesl. Son yazdMan ve »on söz bu ödül, 19801987 ydlan arasında sürdü. Kazanan şairin kimliği, katıldığı kitap adı, kazandığı yıl, bir pirinç levha üzerinde gösterilmiştir. Bu levha bugün Ömer Faruk Toprak Kütüphanesi'nde onun duvardaki maskırun altına asılıdır. Bu giristen şuna varmak istiyorum: O zaman, ödüle katılan genç şairlerin sayısı, her yıl 4O'ı geçmekteyoi. YazdJdarı şiirlere, yaşamöykülerine bakılırsa Ö.F. Toprak'ı usta seçtikleri, onun düşünceleri doğrultusunda yapıtlar vermek istedikleri görülüyordu. Ama ne yazık ki bu ödül kaldınldıkOnun bu türden yazılarını tarayıp uygun tan sonra onlarla pek diyalog kuramadım. bulduklanmı "Portreler" adı altında toplamaya karar verdim. Elinizdeki bu yapıt, Ömer Faruk Toprak Kütüphanesı kuruzun bir caba sonucu gün ışığina çıkabildi. mak nerden usunuza geldi? Çevrenizin elesBu konuaa daha çok bilgiyi kitabın "Sunu" tirmelerine ralmen, kütüphaneyi kurmayı bölümünde bulabilirsiniz. basardımz. Bukütüphaneye ilk girdiğiniz za Bugüne dek içeriği portre olart bırçok ki man neler hissettiniz? Şimdi neler bisseditap pktı. Hazırlamtş olduğunuz "Ömer Fayorsunuz? ruk Toprak'ın Kalemınden Portreler" kıtabt Faruk ile düşünüp taşındık: Çocuğuntn diğerlerinden farkltlığı konusunda neler muz yoktu. Oturduğumuz bahçeli ev Dİz söylersiniz? göçtükten sonra ne olacaku. Yazılanmız, içeriği portre olan kitaplann tümünü eylemlerimiz toplumun aydınlanmasına, görmüş değilim. Gördüklerimin çoğu ise, kalkınmasına yönelikti hep. Bu evinde bunele aldudan kişilerin nüfus kâğıdı suretini, dan böyle çevreye yararlı bir hale gelmesi fıziksel yapılannı, onlarla geçirdikleri rakıiçin bir seyler yapmabydık. Bu, bir bağış lı geceleri, onların sevgililerini vb. anlatan olabilirdı. Ama nereye? Bir partiye ya da bir türden, sade suya tirit sayfalar dolusu yazıderneğe verilse? Oralann kapatılma olasılar döktüren yazarların yapıtları. Ö.F. Toplığı var bu kez. Birden gözümün önünde bir rak ise ele aldığı yapıtı ve yaratıcısını topkütüphane canlandı: Güzel, sevimli bir salumsal gerçekçi bakış açısından incelemışlon, masalarda okuyucular, raflarda kitaptir. Onun bir amacı varaır. lar... "Faruk, dedim, bu binayı kütüphane kurmaları kaydıyla Külrür Bakanlığı'na bağışlayalım, evirnizdeki kitaplan da oraya ve Ö.F Toprak'ın da içinde yer aldtğt 1940 ririz." Bu önerimi onaylacıı. Bir süre sonra ilerici kusağı, fasizme ve savasa karsı, emek yetkililere bu konudaki düşüncemizi bilten yana sanatsal bir mücadele yürütüyordu. dirmek üzere Ankara'ya gittık. Sayın GünBu mırası devralanlar ya da devralmast gere gör Gençay, işte şimdi kalem elimden düşkenler günümüzde neler yaptyorlar? 40 Ku tü, soluğum kesildi, gözlerim doldu. Neden sagı'nm mücadelesini yürütüyorlar mı? mi? Çünkü o zaman Kültür Bakanı Sayın Bu sorunuza olumlu yanıt vermeyi ne Ahmet Taner Kıslalı idi. Faruk'umun da denli isterdim. Bugün o mirası devralan kidostu olan laik, demokrat, Atatürkçü, içi şiler yok değil, ama sesleri ve solukları, sadısı pınl pırıl o güzelim insan, o kültür ve vunmaları pek duyulmuyor, anlamsıza, dil bilim adamı, Ömer Faruk Toprak Kütüpsapmalarına sığınan karşı kutuptakiler ise, hanesi'ne "evet* diyen ilk yetküiydi. Öneholding dergilerindeki yazılan ve bazı TV rimizi ona açtığımızda bizi candan kutladı... kanallannda yaptıklan yayınlanyla sesleriGereken hukuksal işlemler yapıldı. Ölüni duyurup. onlan bastırıyorlar. Yalnız germümüze bağlıydı evi bakanlığa devretmek. çeği gören, bilen mert yazar Attilâ llhanba1979,20 Ağustos, Faruk'umu yitirdiğim zı yazılarında ve TV2 de yapuğı "Attilâ 11tarih. Kararan dünyamı biraz olsun aydınhan'la Zaman içinde Bir Yolculuk" progralatmak istiyordum. Ö.F. Toprak, tüm siirmında yaptığı konuşmalarda zaman zaman lerini toplayıp bastırmak istiyordu. Bu lcez bu duruma değinip unutturulmak istenen ona eğildim;,Kapsamlı bir edebiyat çalışma40 Kuşağı şair ve yazarlarının değerlerini sı sonucu, Ömer Faruk Toprak Tüm Şiirbelirtip onlardan şiirler okuyor. Bunu özelleri yapıtı oluştu (1). likle vurgulamak ısterim. Bu konuda Rıfat 1987'de Ömer Faruk Toprak Şiir ÖdüIlgaz'ın Fedailer Mangası" adlı kitabı da lü'nü, Cumhuriyet gazetesinde gereken göz ardı edilmemelidir. Ö.F. Toprak't usta seçen genç sairlerle açıklamayı yaparak noktaladım. Kafamı kurcalayan kütüphane konusuyrastlastıntz ve diyalog kurdunuz mu? du. Evet Kültür Bakanlığı'na bağışlamış Ö.F. Toprak, sağlığında bir şiir ödülü tık, ama kütüphane biz ölaükten sonra açıkurmak isterdi. Ne yazık ki ömrü yetmedi... lacaktı. Bu durum beni rahatsız etmeye başBen onun bu isteğini yerine getirmek amaladı. Neden ölümden sonra? "O göremeai cıyla "Ömer Fanik Toprak Şiir Ödülü" adı bari ben göreyim" dedim ve harekete geçaltında bir ödül kurdum. Seçici Kurulu'nda tim. Avukat arkadaşların zorlamalarıyla o A. Erhat, B. Moran, T. Sönmez, A. Kabasıralarda evi yapsatçıya verdim. O, eski evin calı, H.I. Dinamo, H.H. Korkmazgil, S. Seyerine bugünkü binayı yaptı. ilk kattaki iki zer, K. Sülker... gibi yazarların bulunduğu daire kütüphane olarak inşa edildi. Burayı bakanlığa bağışladım, daha doğrusu devlet hazinesine, bakanlığın tüzelkisıliği yok çünkü. Bakanlık, hukukçulara hazırlattığım protokole göre isletecekti orayı. Bu sonııca varmak için bir hayli uğraştım. Kütüphane, 31 Mart 1989 da:T.C. Kültür Bakanlığı Bostancı Ömer Faruk Toprak Halk Kütüphanesi adıyla bahçede yapılan görkemli bir törenle açıldı... Törendeki konuşmamda insanı öbür canklardan ayıran, onun duygu ve düşüncelerini simgeleştirmesi, yani yazıya dökebilmesi olduğunu belirterek, kitaplann insanlar üzerindeki etkilerini vurguladım. Konuşmamın sonunda ozanımızın iyimser görüşle işlediği şürlerinden "Salıncak"ı okudum. Şiirdeki özellikle şu dizeler çok alkışlandı: "sen yaşamanın türküsünü sümbüle sor/ gömütlerin pembe çiçeklerini geride bırak/ durup dinlenmeden atesler yak/ alevler sönse bile kalır biraz kor/yunus pir sultan dizeleriyle yaşıyor/ okudukça bahar yağmuru çiseler içime." Kurdeleyi kesip yetkililer ve nalkla içeri girdiğimde buruk bir haz duydum. Burası bir müzekütüphane: Ön salondaki vitrinlerde onun kitaplan, bazı kişisel eşyalan, yabancı yazarlar tarafından ona verilen armağanlar, lcarşı duvarda maskı, öbür duvarlarda resimleri... Neden kendisi yok? Burava kendi kitaplarımızı (30 koli kadar) da bağışladım. O günden beri bakanlık yayınlannı gönderiyor, dışardan bağışlar yapdıyor. Bugün 10.000 kadar kitap var. Orîlar, John Dewey yöntemine göre uzmanlarca yapılan konu ayrımından sonra, fişlenip lutaloglan çıkartılarak raflara yerleştirümiştir. Bir hayli okuyucusu var, aışarıya kitap veriliyor. Zaman zaman, çoğunu benim düzenlediğim, kültür etkinfikleri de yapılıyor. Araç gereç bakımından da zengin oîdukça: Fotokopi, faks, bilgisayar makineleri, elektrikli daktilo var. Sorunuzun ikinci bölümüne gelince: "Çevrenizin eleştirmelerine rağmen diyorsunuz, hayır çevreden eleştiri gelmiyor. Kitapseverler, öğretmenler özellikle veliler bu yörede böyle Lir kültür merkezinin bulunmasından çok hoşnut, beni her görüslerinde kutluyorlar. Eıeştiren ne yazık ki bir yazar, köy kökenli bir yazar. Adını vermeyeceğim. Onun görüşüne göre, bakanlık ılericilerin kitaplannı atıp yerine gericilerin kitaplannı koyacakmış. Niçin devlete vermişım? Neden Yazarlar Sendikası'na vermemişim? Bu zat menfi olduğu kadar konuvu da bilmiyor. Türkiye'de şahıslar, kuruıuşlar kütüphane açamazlar. Yasa izin vcrmiyor. Vehbi Koç gibi güçlü bir kişi, her bakımdan donanımlı büyük bir kütüphane binası yaptırdı. Bilirsiniz Taksim'de 'Atatürk KataplıCı' adıyla hizmet veriyor bugün. Orası yıflarca açılamadı, yapının her yanını örümcekler sardı. Neden? Çünkü Türkiye'de halk kütüphanelerini ancak devlet açabilir, bir de verel belediyeler. Yasa böyle. Sonunda Venbi Koç, yapıyı lstanbul Belediyesi'ne armağan etmek zorunda kaldı. Bugün orayı belediye yönetiyor. Onun içinLen istesem de bizim yeri T.S.'ye bağışlayamam. Bir de şu var: Sendikaya verSAYFA 7 TürfctyB'dotarikkütyphaooltri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle