Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Duşle Herçeğin harmanında er kent bir adadır; bir anakaradır; sığındacak ya da terkeddecek bir limandır son tahlilde; yaşam gibidir; bütünüyle yollar dan ibarettir; iş'te, dostlukta, sevdada, büyük umutlarla baslayan, çoğu düşkırddığıyla sona eren evliliklerde olduğu gibi... Bütün yollar kesiştiği gibi bir yerde de ayrılır... Yolların kesişmesi ne denli coşkuluysa ayrdmaları da o denli hüzünlü olur çoğu kez... "Elveda Ankara" adı önce bir yol ayrımı çağrışımı yaptı nedense... Bir sevda esintisiyle çıkdan yolun bir hüzünlü " elveda''yla noktalandığmı düşündürdü... Bu sezgisel yorumun ne kadarı doğru, ne kadarı yardıştı? Bir kaçışın, bir terkedişin, her şeye karşın vazgeçişin, onsuz olabilmenin, yalnızhkta çoğalabilmenin ya da daha çoğunun mu romanı "Elveda Ankara"? Bana daha çoğunun gibi geldi... Okuyunca bu cduyor ortaya. tç hesaplaşma cangdında boğuşan yalnız bir kadının dk bakışta sıradan izlenimi verecek yaşamöyküsünde sıra dışı rastlantıyla gelişen olaylar dizgesi romanın yazarının mesleğine yönelttiği özeleştiri zeminine oturuyor: Değerli GazeteciYazar dostum Y. £inan Tanyddız sanırım soyadından "mülhem" bir yaratımla "Yddız" adını verdiği bir kadın gazetecinin öyküsünü yazmış. H le uyumaya çalışırken terlediğini hissetti..." Gerçekteyse her şey bir rüyaydı... • Elveda Ankara/ Y. Sinan Tanytldtz/ Gendaş Kültür Yaymlart/294 s. Özlemin Dili Olsa ALİ ÖZENÇ ÇAĞLAR ihat Behram'ınGendaş Yayınları arasında çıkan son kitabı, "Özlemin Dili Olsa", toplu yazılar, 568 sayfa. Gendaş'a yaraşır kaliteli bir baskı ve yine rengiyle, cildiyle çarpıcı, albenisi olan bir kapak. Kitabın kaJınlığı okuyucuyu hiç de korkutmuyor, aksine sıcak, okutmaya elverisli bir sunusu var. Tabii tüm bu söylenilenler, kitabın salt biçimine, dış görünüşüne yönelik; içeriği içindeki yazılar, konular, metinler; deneme, anlatı ve röportajlar ayn, farkb bir değer. "özlemin Dili Olsa" okurnaya başladığınız anda birden sizi çekiyor, kavnyor, içine alıveriyor artık. Kitabın o ilk görünüşe yönelik pırıltıları, yerini toplumsal yaşamın öz değerlerinin kimi renk, kuş, kimi kurşun, kimi acı, ağıt, kimi kavga olarak bir bir gözlerinizin, yüreğinizin üzerine yığılıyeriyor. Çoğu zaman soluk almada bile zorlandığınız müthiş bir okuma serüvenine çıkıyorsunuz. Bir yerleriniz sızlıyor. Bir yerleriniz gülümsüyor, bir yerlerde boranlara, fırtınalara tutuluyorsunuz ama aralık vermeden çıktığınız serüveni coşkuyla sürdürüyorsunuz. Kitap 5 bölümden oluşuyor. 1. Bölüm, "Şiirin Ayaklanma Çağrısı . Yazann burada şiire yönelik düz yazdarı yer alıyor. Sizi kimi kez günümüzde yaşatırken, bir bakıyorsunuz kendinizi 1960'larda, 70'lerde, o sıcak kavganın içinde, yüreklerinde kavgayı ve sevdayı yan yana taşıyan gençlerîe, devrimci gençlikle birlikte buluyorsunuz. "Sokaklarda korku ve açlık; ekranlarda, gazetelerde, lüks icinde yüzenlerin 'sıkı koruma aİtına alınmış' eğlence partileri. 'Ölü ele geçirildiler haberlerini, armağan olarak sunur orlar birbirlerine" derken, siz de yazara birlikte farkında olmadan kirleniyorsunuz. Bir başka yerde, Ispanyol roman cı Juan Gotisolo, Vargas Llosa, Filistinli şair Mahmut Derviş ilesiniz, bir bakıyorsunuz Ruhi Su, Enver Gökçe, Ahmed Arif, Ydmaz Güney ya da devrimci lider Tomas Borge ve şair Oktavia Paz de yan yana, onlarla aynı havayı soluyorsunuz. 2. Bölümde Nihat Behram'ın, işçi pazarlarını, esir pazarlarını dolaşarak oradaki emekçilerle yaptığı röportajlarını okuyorsunuz. 3. Bölüm, "Insan Olmanın Yaralı Onuruyla" başhğını taşıyor ve bu bölüm, Mektuplar; çağrdar, mesajlar, konuşmalar'dan oluşuyor. 4. Bölüm, "Ayrdığı Silah Gibi Kuşandım" burada, "Şiir, roman, sanat, kültür, sda, sürgün, hayat üstüne söyleşder" var. 5. Bölüm, "Lirizmin N Direnişi" yazar hakkında, yazarın şiirleri, romanlan hakkında eleştiri yazdarı yer alıyor. Nihat Behram, egemen güçlerce kuşatdmış şu toplumlarda, yüreğinde gömülü mayınlarla dolaşan bir şair. Coşku ve heyecan, sevda ve incelik, sevda ve kavga onun özünü oluşturuyor. Yatağına sürülmüş kurşun gibi, hedefini vurmayı bekliyor. Onun düşmanı belli, sistem, sömürücü emperyalist sistem: "Kurdun kuzuyu canavarlıkla suçlayabileceği; hırsızın ev sahibini evden kovduğu; sömürgeciliğin ıılusal bütünlük, barbarlığın fukara babalığı, arabeskin devrimci sanat, Dallas ahlakının ade birliği, tembelliğin istirahat, pişkinliğin gözü peklik, dolandıncdığın kurnazlık, belaya bulaşmamanın zekâ sayıldığı bir toplum. Hem aç, hem uysal; acısını kaderisayanbirtoplum..."Behram'ın,uğrunda kavga verilmesi gereken hastalıklı, çürümeye yüz tutmuş bir yapıdır. Yazar, ddin, sözcüklerin direngenliğiyle işte bu sisteme karşı çıkar. "Özlemin Ddi Ölsa", ülkemizdeyaşanılan şu kırk ydlık çalkantdı ydların gerçek bir tarihidir. Yiten kimi değerlerin yeniden kuşandması, insan benliğinin acımasız sorgulanmasıdır. Kitap, yazarın şimdiye kadar tüm yazdarına ulasamayanlar için önemli bir fırsat ve olanaktır da aynı zamanda. Düine ve yüreğine sağlık sevgili dostum... • Özlemin Dili Olsa/ Nihat Behram/ Cendaş Yayınları/568 s uçurumdur dünva BETUL TARIMAN ayat derin bir bahçedir ya dünyada şiirsiz bir uçurum. Şiirsiz olmaz yddızsız, düşsüz. Kâğıt bir gemi gibi yırtdıp yeniden yapılanmak gerek, buluşmak, yüzleşmek kendiyle. Çünkü, "son vuslatta tufanlarla savrulan kum ve külden/ kalan ne varsa şiirdir..."/ Şiirdir kadın, ev ve çocuk. Ama yanıtı olmayan bir soru belki de. Pek çok kişi tarafından sorulmuş, karsdığı bulunamamış. Cemal Süreya Şiir dünyayı değiştirmenin araçlanndpn biridir. însan, şiirle yeri ve formülü bulacaktır. Şiir, insanın bilincini daha derde bir yere atacak, insana yeni niteldder kazandıracaktır. Var mıdır böyle bir hayat. Olacaktır. Nerval'in çıldırmadığı, Mayakovski'nin kendine kıymadığı, Lorca'nın kurşuna dizdmediği bir hayat" şeklinde tanımlamış şiiri. Oktavio Paz ise, "Şiir hakikat de taruı arasında asdı köprü/ Ne birine doğru giden yoldur, ne ötekine/ görmektir/ hareketle duruşu/ duruşta geçişi" demiş. Pek çok kişi de kendince yorum getirmiş şiire. Getirmiş getirmesine de şiir sokağında aşka da kaldırmış kadehini. Mine'l Şiiri okurken duyumsadım tüm bunları ya da anıların derin ve dar olduğunu da öğrendim. Izleği ölüm , zaman insan aşk kadın ev olan şiirlerdi bunlar. "Her türlü imgenin erkeğini ve dişisini banndıran" Kalabaldc, şenlikli bir bahçe. Tuttum o bahçeye girdim. Çocukluğumuzun, dk gençliğimizin geçtiği evlerin onun dizelerinde anlamlandığını gördüm. "dk evler yitik hevesler koleksiyonu hoş sedalar en çok neyi tükettikse, en çok kimi ara ŞİİPSİZ H Tanyddız'ın roman dünyasında etekemiğe bürünen Yddız, eskı bir gazeteciyken butdcçi kimliğiyle çdçar sahneye... Yağmurlu bir günde, butiğinin karşısındaki sahdde yürüyen bir adamın intihar etmek üzere olduğunu anlamasıyla da olaylar yumağının içinde bulur kendini. Son anda müdahale edip adamı kurtararak evine götürür. Yddız'ın kurtardığı adam ünlü gazeteci Murat'tır. Sonrasında Yddız'ın bir anda kendini gazetenin yönetiminde bulması... Gazetenin yayın politikası... Dönen dolaplar... Idealist gazetecderle birlikte girdiği mücadelenin yanı sıra romanın özeleştirel kimliğini şu ddayoglarda ele veriyor: " Bu gazetenin kendisi çete. " Piyasada çok dürüst gazeteler de var..." Roman kahramanının "Elveda Ankara" manşetiyle atddığı bu işin aslı neydi? "Böyle yaşamak güzel miydi? Çirkin miydi? Henüz bdemiyordu...Tek bildiği şey, hayatına giren gazeteciliğin veya uğraştığı şeylerin, uzaktan yakından kendi hayatıyla birey olarak bir dgisi yoktu. Yani öğretmenleri savunurken de, hırsızlara meydan okurken de hiçbir menfaati yoktu. Sadece işini yapmaya çalışıyordu. Tehlikeli bir işti gazetecilik. Her an her şey olabilirdi... Biri çıkıp sizi alnınızdan vurabilirdi, tıpkı Murat'ı vurdukları gibi... Düşmanınızı asla tanıyamazsınız... Ama o sizi çok iyi tanır ve adım adım takip ederdi. Bu düşüncelerSAYFA 16 Tehllkell bir If Î dıksa dar çağlarda döndü zar (Evler Için Divançe s. 13) Gördüm de nerdeyse kitabın tamamına sinmiş hüzün dokusunu her dizede kendini yeniden ele verdiğini de hissettim. "Nektarı bir güvercin kanadında dinlenir dinle: ecinnderi Yağmur incelir, bulutlu bir adam hüzürdenir" Ya da (Gülcemal Gazeli s. 14) "Sonra bir yağmur yaz sonu çilenen çocuklar misali kedisiz bir evdesin sonra hüznünle yeniden evlisin" dizelerinde olduğu gibi. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Hem de hayatı odalar, evler ve çocuklarla dişkdendirerek. Acıyarak eskı bir gül eskizi gibi. "Çığlık çığlığa büyülen sizdiniz Kanat seslerine doğuştan sebddiniz Büyülü masallarla aydınlattı Binbir gecemi kınalı sesleriniz (Kalbim Gecdttin s. 27) Ve ardından Loş Beşdc adlı şiir. Yitip gidene adanmış. Son bir bakış, bir kalp ağnsı. Izlek: Sacide olunca okutturuyor şiir kendini. "Söz kervanı kundaklandı akşama. Sen o dantelli beşikteki sen değilsin şimdi nemli kirpikferin bir mecazla iki şahin gölgesi düşürür gençliğine Ödülümdür, sana ddsiz andanmı verebdirim" (Loş Beşik s. 32) Ve ona göre "Aşk üşüyen bulutun çocuğu" oluyor "Andara mevsimsiz yağsa da Ve sürüyor "imge valsi" insanın başını döndüren dizelerle. "Kaç akşamdır Akdeniz'e susamış yağmurlar Ay balkonunda bir manolyayı açmıştır" Yada "Dddcat evde biri var. lncecdc bir ndüfer kuğusunu gezdirir boynunda kaç akşamdır" örneğinde olduğu gibi her dize kendi içinde bir dünya derin bir bahçe oluyor. Son bölümde ise Seyyan Hanım'la başlayan Peruz Hanım'la süren Şehrengiz Kadınlar... Melek Hanım ya da Sacide... Mazide unutulmuş bir sevgiliyi hatırlatır gibi gelip dayanıyor kapımıza. Düşe dalan dıiş görür hesabı yağmurlu bir çığlık, aşk bulaşıyor tenimize. Öyle bir ask ki bazen Mineli Akşam Yeli bazen Mineli Dünya Gülü. ama şiirin kanadında. "Yaz beyaz sığınaktır camlann serinliğiyle Gözlerinizdeki güvercin Sokulur maziyi usulca dinleyen kalbime. Öptüğünüz her vedaya bulaşır gül telvesi Suçu yok gecelerin Balkondakı gülüşünüzün solar kanaviçesi" (Peruz Hanım s. 40) Okuyun seveceksiniz. Seveceksiniz Mine'l Şiiri. • Mine'l Şfür/Hüseyin CahitlAkdeniz Kitahevi YayınlartAntalya Ve, Tanrı Onları Cezalandırdı BEKİ BARDAVİD CC Ç 0 ' 4 Dil'in yazan"... ve bir solukta okunan beş öyküsü... Bülent Akkıırt soyluluğunun tüm titreşimleri ile... "Ve, Tanrı Önları Cezalandırdı", söz konusu öykü kitabıdır. Beş öyküyü de yaşadı mı Bülent, insan sorguluyor. J CUMHURİYET KİTAP SAYI 523