Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
îşte Dilber Hantm da böyle bir dikkat ve olağanüstü bir inceleme ile kahvefincamnt arada sırada dudaklarına götürür, yine çeker. Hep Sabiha'ya bakardt. Lâkin ne baktş!" (S.24) Dilber Hanım'ın Sabiha'ya uygun gördüğü büyük oğlu Mürşid, carivelerle gönüleğlendiren, onlan, çocuklannın anneleri olduğu halde kolayca gözden çıkarabilen biridir Mahbube. Mürşid in gaddarlığına uğrayan böyle bir cariyedir. Onun evden atılışını Selma Rıza Mürşid'in ağzından şöyle anlatır: "Mahbube'yi sattlığa çıkardtm. Önce bir türlü razı olmadı! Ben yapamam, siz bu hizmeti başka birine yaptınn diye reddetti. Fakat içlerinde ondan beceriklisi yok. Bunun için tsrar ettim. Bunun üzerine aldı götürdü. Güya kız konağtn kapmndan çtkarken baytlmış... İlk gün iki gecedir ağlayıp ağztna yemek koymuyormuj. 'Efendimin yaltstnda kalaytm da köpeklerden aşağı olayım!.. diye oayılıp aythyormu}. Bugün geldi bunlart bana söyledi. Cavid'e de bir şey mi söylemiş, ne yapmış! Çocuk 'süt anne' diye ktyameti kopartyor!' (S.32) Adil, ağabeyi Mürşid'in acımasızhğı karşısında Mahbube'nin Cavid'in annesi olduğunu, çocuğundan ayrılmamak için böyle valvardığını söyleyince Mürşid'in cevabı şu olur: "Kadınlar böyle i}lerde evlâtlarmt düfünmezler. öyle olmasa bile, evlâtbenim, o ne kariftyor. O bir cariyedir. îster satartm ister kovartm, ne demeğe hakkt olabilir? Evde kalmak istiyor... Peki, buna ben razt olayım, evin içinde kadın çok, bir de o bulunsun diyeyim. Fakat buna gelen hantm razt olur mu? Şebir kızlart öyle öyle çerkezler gibi ortaklan ile geçinemezlerf(S.33) Sahte mektuplaşma entrikalanyla Sabiha'dan soğuyan Adil, Istanbul dan uzaklaşmak için yurtdışı görevlere talip olur. On yıl sonra ailesinin yanına döndüğünde bu arada paşalığa yükselen Mürşid'in dokuz çocuğu olduğunu öğrenir. Sabiha'nın mutsuzluğu şöyle anlatılmaktadır. "...bir taraftan kaytnvalidesinin sıkt}ttrmalart, bir taraftan Paşa'nın emirleri, bir taraftan da cariye güruhunun tahrikleri arasında dünyasını kaybetmiş, hayatı dayantlmaz biryük haline getirmişti. Bu matem dolu yaşamıyla, sahilhanenin üst katmda, deniz tarafında bir daireye çekilmişti." (S.88) "Kavınvalidenin sıkıştırmalarTnın ne bovutlarda olduğunu ise romanın aynı bölümünde öğreniyoruz. Sabiha güler yüzlü olmadığı konusunda kendisine yöneltilen eleştirileri "bıraz ncşelendiğim zamanlar... 'paşanın yalısı çengı evine döndü' diye haberlert tembihter gönderen zat'ı aliniz değil mıydi acaba?" sözleriyle karşılarken ve "insanın bir günü, diSerineuyarmt?.. htedipm zaman gülmek, istediğim zaman ağlamak bir kabahat mi imi}?" derken " Evet ya pek büyük kabahat. Madem ki paşanın karısı bulunmuşsun... madem kipaşamn sayesinde yaşıyorsun, onun mahzun olduğu zaman ağlamaya, onun sevinçli zamanında gülmeye mecbursun!.." ($.91) Selma Rıza, romanın kurgusunda figürlerin yerlestirilmesini önemsemekte, meselâ evlilik konusunda kayınvalidenin yukarıdaki alıntıyla özetleyebileceğimiz tutumunu, Mürşid'in düşüncesini avnı doğrultuda pekiştirirken Adil ve Sabiha'nın sözlerini işitmediği halde destekler kanıda konusur. Mürşid'le Adil arasındaki bir diyaıog, yazarın romancılık sanatına vakıf olduğunu sezdirir nitelikte. Mürşid, kardeşi Adil'in otuz beşine kadar bekâr kalışını onun evlenme konusunda fazla seçici olmasına bağladığında Adil bekâr kalmakla pişmar olmak arasındaki farka değinerek "Bekâr kaldtmsa, htç olmazsa pijman olmadım. Ben evlenseydim kuşkusuz mutlu olurdum." CUMHURİYET KİTAP SAYI 523 8ablha'nın mutsuzhığu Selma Rıza "Uhuwet"le roman sanatı açısından 19. yüzyıl romancılığımızı aşan, belki 20. vüzyılın ilk yarısındaki geleneksel romanımız çizgisini bile tutturan bir eser yaratmış. "Uhuwet"ten modern anlatımını beklemek, yazanna haksızlık etmek olur. Onun önemi daha çok ele aldığı konudaki "ilericiliği"dir. Kadın hakları sorunsalını bir roman somutluğu içinde, bugünün okuyucusunu bile saracak canlılıkta işlemeyi başarmış Selma Rıza. Prof. Dr. GÜRSEL AYTAÇ *1 i*\ yüzyü romancılığımızın niI Vl telikli ilk kadın romanı JL s • keşfedildi. Selma Rıza'nın 1892'de kaleme aldığı "Uhuvvet". Kültür Bakanlığınca Aralık 1999'da yayımlanan "Uhuwet"i Nebil Fadıl Alsan gün ışığına çıkarmış. Romanın ön sözünde Alsan "garip bir tesadüf' sonucu rastladığı "eski okul defterine el yazısı ile yazılmış Osmanhca bir roman müsveddesi" ile arasına konmüş iki sayfa yazıdan söz ederek bunları sadeleştirip Latin harflerine geçirdiğini belirtiyor. Yine bu önsözden öğrendiğimize göre roman beş yılda tamamlanmış ve Selma Rıza Hanım'ın ağabeyi Ahmet Rıza Bey, Paris'te "Meşveret" gazetesini yayımlıyormuş. II. Abdülhamit'in dayatmasıyla "Meşveret"in Isviçre'ye nakli sırasındaki sıkıntdı günler, Selma Rıza'nın SAYFA 14 19. yüzyıl sonunda kadın hakları roman müsvettelerini defterler halinde bir bir köşede unutturmuştur. Sözü edilen defterlerin ilkinden Selma Rıza'nın şu sözleri naklediliyor: "Uhuvvet'iyaratmak, namıtn teşhir etmek maksadtyla değil, ihvamma biryadigâr olmak üzere yaztyorum!" "Uhuvvet", 472 sayfalık, geniş oylumlu; kurgusu ve anlatımı ustalıklı bir roman. Baslığından anlaşılacağı gibi Selma Rıza kardeşlik konusunu odak yapmış ama bugünün gözüyle değerlendirildiğinde "Uhuvvet bir çağ romanı. Öte yandan Cumhuriyetin, daha doğrusu Atatürk'ün Türk kadınına sağladığı imkânlann farkında olmayanların ibretle izleyeceği hayat manzaralan canlandırması bakımından didaktik bir roman. Selma Rıza, romanı bir siyasal döneme oturtmakla başlıyor anlatmaya. Sultan Mecit devri îstanbuJ'unun toplumsal manzarasında "taassup zinciri'nin kırılmaya başlamasını, Kırım savaşı sırasında yardım vesilesiyle Istanbui'a gelen "Ingiliz, Fransız ordularının Türkiye havasına kanştırdıklan uygarlık kokusu'nu anıyor. îki sayfa süren bu panoramanın ardından romanın asıl kanramanları, merzukîzade'lerden Mürşid ve Adil kardeşler, "birbirinin zıddı ve aksi" yaratılışta gençler olarak tanıtılıyor. Mürşid, şen, hovarda, bilgisi kıt bir ağabey iken Adil ağırbaşlı, sorumluluk ve ahlâk bilinci taşıyan, açıkgörüşlü "ilerici" kardeştir. Anneleri Dilber Hanım, "saçı kaşı siyaha boyalı", "4055'inde görünse bile" yaşı yüzünden belli olmayan "Çerkez halayıklıktan" gelme, kurnaz, kendini saydırmaya önem veren bir kadındır. İki oğlunu aynı derece sevdiği gibi kendi çıkan için Adil'e kötülük etmeyi bile göze alacak kadar analık vicdanından yoksundur. Adil'in beğenip görücü gönderdiği Sabiha'yı, babası sürgüne gönderilmiş bir paşa oluşundan dolayı Adil'e benzer zihniyette olur da kayınvalideye baskaldırır düşüncesiyle ona değil Murşid e ister, kurnazlık ve hileyle Adil'in Sabiha'dan soğumasını sağlar. Romanda o dönemin çesitli gelenekleri, kişilerin karakter özelliklerini de yansıtacak biçimde ayrıntılarıyla işleniyor. Işte Dilber Hanım ın Sabiha'ya görücü gidişiyle ilgili bir pasaj: "Türk kadınlan, altjverişte usta olduklart etbi, eörücülükte de pek zalim olurlar. öğullannın hoşuna gidip gitmeyeceğini, gelinlenolursa hüküm ve emirlerialttna girip girmeyecegini, hep bu zaman içinde, ktztn görünü}ündekihalinden anlatnaya çalıştrlar. Selma Kızanın "Uhuvvet"i 107 yılsonra yeniden yayımlandı