27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Der ve sözünii şöyle açıklar. " Çünkü çocuklanmın mutluluklartm sağlamak için, kanmın itibaniçin, birkadtnla yettnirdim. O da ne kadar düşüncesiz, vurdumduymaz oha da, sadece kendıne bırakılmıs bir aile bajkanlığını etrafında hicbır rakibı olduğunu görmeksizin çok mükemmel bir şekilde yönetmeye çahştr ve gayret gösterirdt. Biz de öyle yapmadtk mı ? Nikâhla bir kibar kız aldtm. Daıreme hanıtn yaptım. Cariyeler bulunuyor ama, hiçbirini bu rütbeye çıkardtm mı? Yine kendinisaydıramadı. Halayltklarla başa çtkamayan bir hanım, nastlaileye başkanltkyapabilir?" (S.102) Adil'in Istanbul'a dönüşünden bir yıl sonra Mürşit ile Sabiha'nın dördüncü çocukları dunyaya gelir. Bebeği gördüğünde Adil, Sabiha'ya çok benzeterek duygulanır, adını Zeliha koyduklarını öğrenince güzelliğini dile getirecek Melina adını teklif etler ve bebeğin adı Zeliha Meliha olur. Yazar, romanında kişilerin adına önem vermektedir ve bu adlara roman dokusu içinde bir işlev yüklemektedir. Ilerleyen safhalarda Meliha adının Sabiha'yla anlamdaş olduğunu belirtmesi, Adil'in Sabiha'ya duyduğu yakınlığını devam ettirdiğine isarettir, öte yandan da Sabiha'nın uğradığı iftirayla evden kovulması sonucu Meliha'yı önce öğrenci sonra evlat edindiğinde adını Zeliha olarak değiştirerek ona yeni bir kimlik kazandırırken aynı zamanda ailesiyle tekrar buluştuğunda eski köklerine yeniden kavuşmasını sağlamak ister. Adil henüz Mürşid'in ve annesinin evindeyken Meliha'nın eğitimini üstlenmi§ ve ona musiki, Arapça, Farsça, Fransızca dersleri vermistir. Meliha'nın öğrendikleri ve yaşadıklarıyla yasından beklenmedik bir olgunluğa, bilgeliğe ulaştığından, bebeklerle oynayacak yaştayken bile kardeşlerine annelik ettiğinden söz edilir. Ne varki Meliha'nın küçük yaşta Tanrı'ya isyan ederken bile getirdiği felsefi düşünceler olsa olsa yazarın onun ağzından ifade ettiği düşüncelerdir ki romanın gerçekliğine büyük ölçüde gölge düşürmektir. Eserin ilerleyen bölümlerinde Meliha Fransa'ya felsefe öğrenimi için gönderilip başanlı bir doktor ünvanıyla döndüğünden söz edilir. Küçük yaşta bir luzken getirdiği felsefi düşünceler belki bu çağında oncan beklenebilirdi. MBIHNI 'nn pontan Meliha'nın yurtdışında öğrenimini mümkün kılan, amcası ile birlikte Beyrut'ta varlıklı ve kimsesiz bir dostun sevgisini kazanmalarıdır. Bu dostun mirasçısı olmaları, amcanın ölümünden sonra Meliha'nın îstanbul'a zengin bir Arap kimliği ve Zeliha adıyla yerleşmesini sağlar. "Uhuvvet", çok sayıda kahraman kadrosuna teğmen, denebilir ki asıl Meliha (Zeliha)'nın romanıdır. Bu figürün arkasında Selma Rıza'nın bulunduğu, kendisinin roman kişileri arasında en çok onunla özdeşleştiği bellidir. Meliha, annesinin başına gelenleri, dönemin kadm ve evlilik konusundaki sakat görüşlerini ve hayat deneyimlcri ve edindıği Avrupa eğitimi ışığı altında değerlendiririr. O günlerin şartlan altında yapabildiği tek şey valnızca kendi hayatını düzenlerken diklcatli olmaktan ibarettir. Istanbul'a yerleşerek büyük bir konakta bekâr olarak yaşamaya kendini kardeşlerine adamaya kararlıdır. Sema Rıza kahramanının tutumunu romanın anlatıcısını şu yorumuyla dile getirir. "(..) evlenme gibiınsanların ihtiyacından olan esirlıktere atıltr kadınlaraan olmayıp, gayet feylcsof ruhlu bir şey olduğundan (..)" S. 242) Meliha, yazarın neredeyse idealize ettiöi, olgun, bilge, iyiliksever, bilgili, varlıklı, güzel... bir roman kişisi. Onun şahsında belli ki kadın hakları savunuculuCUMHURİYET KİTAP SAYI 523 ğunun öncüsünü yaratmak istemiştir Selma Rıza. Bugünün roman ölçüleriyle değerlendirersek bu, tabiidir ki yazann başarı hanesine yazılmaz. Aynı şekilde masalımsı tesadüfler, iyilerin ödüllendirildiği, kötülerin sonunda cezasını bulduğu bir "ilahi adalet", romanın olaylar zincirinde bugünün okuyucusuna pek yalın geliyor. Meliha'nın düşünce ve davranışlarının yanı sıra " Uhuvvet "te yazarın kadın hakları konusuna dikkat çekme niyetini belirten bir söylem var. Roman kisilerin evlilik, boşanma, geçimsizlik vb. konulardaki konuşmalarında devrin kadın imgesi çok belirgin bir şekilde erkek egemen toplumu yansıtırken dile yerleşmiş atasözlerinden de bu zihniyeti açığa vuranlar, roman dokusunda kullanılmış. Dilber Hanım oğlu mürşidi karısının ihanetine inandırdıktan sonra Sabiha "Evlat babayalanet anaya" atasözüyle kovulur ve boş düşer. Çocuklarını annelerinden ayırmamalarını isterken söyler bu sözleri mürşid. "Evlat babayalanet anaya!.. dıye cebınden bir kese altın çtkartp Sabiha'nın önüne attı. Işte nikâhın! Bundan bajka benden alacağın yoktur1 Varsa git mahkemeye dilekçe ver* (% 116) II A 1)1 M K D 1 I M I S li İ K ASK Yazarm romancılık gucü "Uhuwet"i keşfedip Osmanlıca el yazmalarından Latin harfine aktaran Nebil Fazıl Aslan, önsözünde Selma Rıza'nın hayat hikâyesi hakkında bilinen pek az şeyden bahsediyor. Bu bilgiler arasında, eserde arapça, Farsça ve Fransızca kelimeleri yerli yerinde kullanmış oluşundan iyi bir eğitim görmüş olması gerektiği düşüncesi yer alıyor. Benim buna ekleycceğim, Selma Rıza'nın muhtemelen felsefe ve filoloji eğitiminden gelmiş olması. Kahramanı Meliha'nın donanımında felsefenin yerine değinmiştim. Dil öğrenimiyle anlatıcının şu sözleri de filoloji bilgisinin yüzeysel olmadığını gösteriyor. "Gerçi Fransız grameri ile îngiliz dılinın grameri arasında çokfarklı değişiklikler vardı ama yine de bazı kelimeler iki dılde de aynen Latince'den altndığı için, Meliha Ingilızce'yi çok kısa zamanda sö'ktü. Arapçası da gittikçe gelisiyordu." (s. 188) "Uhuvvet" te yazarın romancılık gücünü kanıtlayan manzara tasvirleri, ruh hali çözümlemeleri var. Geniş oylumlu bu toplum ve dönem romanını keşfedip Latin harflerine, dolayısıyla basıma hazırlayan Nebil Fazıl Aslan'a teşekkür ediyoruz, ne var ki tanıtıcı önsözündeki son değerlendirme sözlerini yadırgadığımı belırtmek zorundayım. Aslan şöyle diyor: "Uhuvvet (...) çağının erkek yazarlart ile karplaşttnldığtnaa ıse, heryönüyle onların romanlan tle asla kıyastanamayacağtnı itiraf etmek zorundaytz." (S. XII) Nebil Fazıl Aslan, bu sözlerin hemen ardından yargısıyla çelişen bu kez de hayli iddialı bir başka değerlendirme yapıyor. "Uhuvvet 19. yü'zyılın sonlarına doğru yazıldığı halde çok az bir istisna ile 20. yüzyıl romanalığt ile her yönden esitlık taşımaktadır." (S. XII) Bence Selma Rıza "Uhuwet"le roman sanatı açısından 19. yüzyıl romancılığımızı aşan, belki 20. yüzyılın ilk yarısındaki geleneksel romanımız çizgisini bile tutturan eser bile yaratmış. "Uhuvvet"ten modern anlatımını beklemek, yazarına haksızlık etmek olur. Onun önemi bence daha çok ele aldığı konudaki "ilericiliği"dir. Kadın hakları sorunsalını bir roman somutluğu içinde, bugünün okuyucusunu bile saracak canlılıkta işlemeyi basarmıştır. Eseri keşfeuen Nebil Fazıl Aslan'a ve basımını gerçeldeştiren Kültür Bakanlığı'na teşekkürler!* ANN CHAMBERL1N Osmanlı'nın 16. yüzyılına farklı bir yaklaşımın romanı O, Veııedikli bir asilzadenin kızı Sot'ia Raffb'ydıı. I iirk korsanlarea esir edilip Şehzade Murad'a suıuılunca önce Safiye, sonra da Safîye Sultan oldu. Onıı büyük bir tutkuyla seven İtalvan gemici Yeııiero ile yolları bir kez daha kesiştiğinde, karşısında kendisi ^ibi bir kolc, ama hadım bir köle vardı artık. Muhteşem Süleyman^ın hüküın sürdüğü topraklarda yaşanan büyük bir aşkın yanı sıra saray ve harem entrikalarına, hadımlar arasındaki ölümciil mücadeleye ve erotizmin en ııç. en sapa boyutlarına tanık olacaksınız. Seçkin Kitabevlerinde ıl' INKILAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle