29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ICAPAN Yoksul adam ağzını açmadan daha kralın askerleri bitti basında hemen fırlatıp attı gölelbeşiği, ardından da oebeği bırakıverdi suya. Yoksul adm ağlar şimdi hapiste ve güler bir yandan da bebek bu kötü dünyada değüdir artık iyi bir yazgısı olacak hey, su dünyasında. (1924) 'Geçmişim bir kaya gibi düşuyor içimden' 1905 yılında Budapeşte'de doğan ozan, savaşı ve faşizmin tırmanışını yaşamış acılı kuşaktandır. Babasının evden ayrılması ve annesinin ölümıi, ozana küçük yaşta yaşamla tek başına savaşmayı öğretir. Çocukluğ'unun izleri her zaman şiirlerinde ışlenmiştir. îlk şiir derlemesi on ycdi yaşında çıkar. Üniversitc oğrencisiyken yazdığı bir şiir nedeniyle okuldan atdır. Viyana ve Paris'e gider. Bu sürgiin Marksizmle tanışıklığının derinleşmesine yol açar. Gerçeküstücülüğü, Alman izlenimciliğini, Macar halkının trajedisini, halk küîtürünü devrimci bir sentezle işler şiirlerinde. Macaristan'a döndüğünde sınıf aynmı nedeniyle yaşanan sorunlara bir de büyük bir aşk acısı eklenir. 1930'lu yıllarda başlayan halk eylemlerine, Macaristan Komünist Partisi'nde etkin rol oynayarak katılır. Kimi zaman simgesel, kimi zaman da politik iletisi son derece açık şiirler yazmaktadır artık. Felsefi ve estetik altyapısı da oldukça gelişmiştir. Yalnız Macaristan'ın değil, bütün Avrupa'nın en iyi şairlerinden biri olan Atilla Jözsef toplumsal bunalımlar, aşk acısı ve giderek yoğunlaşan duygusal çöküntü nedeniyle, kendisini marşandiz katarının aıtına atarak ve ardında onlarca güzel şiir bırakarak otuz iki yaşında yaşamına son verir (1937). BASİT BtR ŞÎÎR Karardığında ortaJık ve cflatun bir gece kuşattığında bizi, gözlerini istiyorum. Görünce seni, yalnız gözlerine bakıp pmek istivorum ellerini korkusuzca. anında ofduğumda, biliyorum, öpmeyeceğim ellerini. (1922) Atilla Jozsef / Şiirler / Çeviren: Sevgi Can Aysevener MACARLAR Hey biz gerçekten temiziz kapı açsın umut bize! Dünyanın kıyısında oturuyoruz dertlerin öldürmesini beklercesine. Bu susatan bekleyişte, üzerimizden aşıp gidiyor aydınlık. ve terk ettik kap kacaklarımızı tüm sevincimizi bıraktık bir yerlerde, artık geçmiş ve gelecek susamışlık burada, tam içimizde. Bu yüzden kuruyor taze ekmeklerimiz, yediğimiz dört ayaklılar dirilip gülüyorlar halimize. Bin ve otuz bir küsur yıldır akıyor sonsuz keder gözlerimizden aptalca günahlanmız temizlenmiyor yine de. Yer benden çok uzakta artık, yine de duyumsuyorum, Macarım ben acımış ağza şeker tutacak var mı? Inanan var mı hâlâ yaşamak istediğinize? bin el ödünç istiyorum sizden ikisiyle nasıl verebilirim yeterince? iki kuzuydu ellerim kurtlar tarafından yok edilen .» artık keyfim ölüm uykusunda, haykınşımsa havasız bir fırtına. hic hesaba katmazsanız aptallığı geçmişimizi, yaşamlanmızı ve midelerimizi biz gerçekten temiziz hey kapı açsın umut bize... (1924) SEVGtLÎLER SESStZCE DURDULAR sevgililer sessizce durdular, göle gizleyip yüreklerini dalgalardan konuştuktan sonra ayrîldılar. Artık sen de gidebilirsin kıyıya. Gülümseyerek, elma sunabilirsin bir ağaca. Gölün bütün kıvnmlarını koşarak geçebilirsin arkandan soğuk bir yüz bakar yalnızca. (1924) UMUTSUZCA Sonunda ulaşıyor insan kumlu, sulak bir ovaya. Kederle bakıyor çevresine, "Umut yok" derken kendi kendine. Ben de deniyorum düşlere kapılmadan çevreye bakmayı. Gümüş bir balta salınıyor kavağın yapraklarında. Hiçliğin dalına konmuş yüreğim ufacık ve titriyor sessizce, üzerinde toplanıp ona bakarken yıldızlar. Demir mavisi gökyüzünde dönen parlak ve soğuk bir dinamo. "Nasıl da ıssız şu yıldızlar!" diyorum dişlerimin arasından ve o an, geçmişim bir kaya gibi düşüyor içimden, boşlukta yitirip sesini. Dilsiz, mavi bir havada uçusurken, kılıcın önünde alev alev saçlarım. Şişman bir koza olmuş bıyıklanm uçucu tadıyla ağzımı kaplıyor, yüreğim sızhyor, sözler yitirirken sıcaklığını artık kime anlatabilirim ki onları... ? HÜZÜN Gri, dilsiz bir postacıdır hüzün ince yüzlü, mavi gözlü, salınır çantası dar omzundan, giysisi eskimiş ve karanlıktır. Ucuz bir saat vurur göğsünde caddeden bize doöru süzülür duvarlann arasmdan geçip kapının önünde yitiverir. Çalar sonra kapıyı ve bir mektup verir. GENÇ YAŞAMLARIN MARŞI Babalarımız köle gibi çalıştılar azıcık ekmeğimiz olsun diye dertleri, dirençleriyle, ilgilenmedi onlarla tanrı bile. Her şeye rağmen büyüdük işte neşeyle yaşamanın ne olduğunu bilmeden artık inançla, yüreklilikle, Yazgımızı değiştirmek istiyoruz. Biliyoruz korkaktık biz de. Haklcımız olmadı hiçbir zaman, yalnız gerçeğimizdi elimizde olan. Karşımıza kimse çıkamaz artık. Kalkışan olursa, yapışırız boğazına. Biz yaşamın çocukları, savaşa hazır kahramanlarız başlıyor artık yürüyüş hey! Çokecek bu dünya, ayaklarımızın altında. GÜZ ŞAFAĞI Güz sonunun solgun şafağı, Sessizce çöküyor karlara. Omuzlarımda duyumsuyorum sıcak gerdanını Uzaklardan bir öpücük konduruyorsun dudağıma. CUMHURİYET KİTAP SAYI 567 Atilla Jozsef (1922) Soğuk uğuldayarak yakıvor yüzümü Sıcak kucağına kıvrılmak isterdim oysa. Uzaktasın ah çok uzakta, hüzünlüdür şimdi şafak Kar tanelerine hüznüm yağıyor usulca. (1922) (1922) YOKSULUN BALADI Yoksııl adam, kaça satarsın beşiği? El kadar bebeftim var nasıl satarım? Ben güçlü bir kralım îyilikle vermezsen gücümle alırım. (1933) ÎKİ HEKZAMETRE Neden namuslu olayım, nasıl olsa kefene saracaklar! Neden namussuz olayım, nasıl olsa kefene saracaklar! , ' • (1936) SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle