Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
zünde, bu çalışmanın, çok kültürlülüğü hazmetmiş bir toplum olarak Ingiliz okımınu rahatsız etmeyeceğini, ancak başka kültürlerde nasıl karşılanacağını bilememekten söz etme gereksinimi duyuyor. Oysa Türkiye, Ingiltere ile kıyaslanamayacak taassup atmosferine rağmen, konunun sorgulanması noktasında çok önemli bir yolkatetmiş ve bedeller ödenerek de olsa îslamcı çevrelere böylesi sorgulamalann hazmettirilmesi sağlanmıştır. Bununla birlikte yazann da işaret ettiği gibi, dinlerin sorgulanmasını hâlâ bir "saygısızlık" olaralc algılayan çevreler de yok değil. Yazar dinsel sorgulamayı "saygısızlık" olarak yargılayan bu iddiayı redaetmekle birlikte özel olarak sorgulamaya girmiyor. Yine de bölüm başhklan ve alt başlıklardan da anlaşılacağı gibi oldukça kapsamlı bir sorgulama, dahası iyi bir ders kitabı ile karşı karşıyayız. Tabii bu yaklaşımın konuya iliskin sorgulama bilincine ulaşamamış, natta önkoşullanmalara sahip okurla bile dıyalog kurma başansı göstermek anlamında yararından söz etmek de mümkün. Sorunun bu biçimsel boyutu bir yana bırakılacak olursa, "din relsefesi ve metafizik öğrencilerine ders notu olarak faydalanmaları için" yazılmış olan "Ateizm", konuyu oldukça önemli ayrıntılannda incelemesiyle, alanında dikkate değer bir çalışma örneği oluşturuyor. *+* de yaratmış olanın bizden sadece iyilikle davranmamızı istemesi ciddi bir problem örneği oluşturmaktadır. Bunları tamamlamak üzere diinyanın bütünüylc eşitsizlikler ve adaletsizlikler iizerine ku rulmuş olmasının da ahlakla özdeşleştirilen bir yaratıcı fikrini geçersiz kuacağı açıktır. Aynı şekilde inanmanın temel değer, inanmamanın temel suç olarak ilan edildiği ve bugün ulaşılmış insani ahlakla hazmetmemiz mümkün olmayan bir cezayla, sürekli ateşte yakılmayla cezalandırılma tehdidinin de ahlakın iyilik kavrayısıyla özdeşleştirilmesi olanaksızdır. Bu kapsamda Tanrı'nın iyiliği bizlerin ancak iyilikle özdeş bir Tanrı'yı kabullenebilmemizin yansıması olmaktadır ki, buradan, Tanrı'nın kendisi gibi onun mutlak iyiliğinin de insanın yarattığı bir durum olması gerçeğine varıyoruz. *** Poidevin'in Ateizm kitabı üç ana bölüm, 10 ana konu ve onlann irdelendiği alt kısımlardan oluşuyor. "Teistik Açıklamanın Sınırları" bölümünde, 1 "Evrenin Bir Nedeni Olmalı mıdır?"; 2"Tanrı Zorunlu mudur?"; 3 "Evrenin Bir Açıklaması Olabiür mi?"; 4 "Biz Tasarımın mı Yoksa Değişimin mi Ürünleriyiz?"; 5 "Evrenin Bir Maksadı Var mıdır?" konuları, bir akademisyen titizliğiyle irdeleniyor. "Ateizm ve Ahlaki Argümanlar" bölumündeki, 1 "Tanrı ve Etik Ayrılmaz mı, Yoksa Bağdaşmaz mı?";2 "Bir Kötülük Sorunu Varmı?" ve "Tanrısız Din" bölümünde de 1"Tanrı Bir Kurgu mudur?"; 2 "Tanrı Var mıdır?.Gerçek Bir Soru mudur?"; 3 "Ateist Olümden Korkmalı mıdır?" sorularının irdelenmesinde de aynı titizlik devam ediyor. Yazar ayrıca bölüm başlanna koyduğu sözlerle, deyim uygunsa kitabı renklendirmiş. Florance Nightingale'e atfedilen; "Tann'nın düşüncelerini anlamak için istatistik çalışmalıyız, çünkü istatistikler onun maksadının ölçüsüdür" sözü bu açıdan çarpıcı bir örnek oluştunıyor. Gerçekten de dünyanın durumu ve tarihine ilişkin yapılacak bir istatistik çalışması, ateist bir ufuk edinmek için paha biçilmez bir hazine değerindedir. Yinejacuues Monod'un; "eski mukavele bozulau; insan rastlantıyla doğduğu evrenin muazzam duygusuzluğu içinde tek başına olduğunu bilir. Ne kaderi ne de görevi alnında yazılıdır. Yukanda cennet, aşağıda cehennem; seçim kendisinin" ifadesi dayatılan cehennemi cennete çevirme sorumluluğunu hatırlatıyor bizlere. Kitabın belki de tek önemli problemi, dilinin ağırlığı, dolayısıyla ortalama birikimden yoksun okurun epeyce zorlanarak okuyacağı bir çalışma olması. Her ne kadar 'kitabın felsereyle daha önce tanışıklığı olmayan okurlar için anlaşılır olması" kaygısı duyduğu söylense de bu noktada yeterince başarılı olmadığını belirtmeden geçmeyeyim. • Ateizmtnantna, tnanmama Üzerine Bir Tartışma/ Robın Le Poidevin/ Çevıren Abdullah YılmazJ Ayrıntı Yaymları/ 1999. Tann'nın varlığı, ahlakla din arasındaki ilişki, vb. konular iizerine yazılmış tüm ldasik çalışmaların, eleştirmekten çok sergilemekle yetinen geleneksel tutumundan ayrımla, bu kitap; "evrenin kişisel bir yaratıcısının bağımsız varlığının reddi anlamında bir ateizm savunusu inşa etmektedir". Poidevin, "Benim amacım tartişmalar için bir başlangıç noktası sunmak, muhalefeti susturmak yerine tartışmayı kışkırtmaktır" diyor. Bilineceği gibi dinin doğrulama değil bir inanç işi olmasına karşın felsefe, akılcı bir doğrulama gerektirmektedir. Bu anlamda yazar, Tann'nın varlığını ispatlama kaygısınca geliştirilen felsefi argümanlarınbile sonuçta anlamaya ve keşfetmeye yönelik değil, tam tersine var olan dogmayı pekiştirmeye yönelik bir mantık ovunu ve faydacı kullanımdan ibaret olduğunu gösteriyor. Ateizm, din gibi doğuştan edinilen, dolayısıyla ayrıca akli bir çaba gerektirmeyen bir dogma değil, bilimsel bir mantık ve bilgi gerektiren bir öğreti olarak karşımıza çıkmaktadır. Buradan hareketle yazar, ateizmin dinle, ama özellikle dinin felsefesiyle ilgiyi gerektirdiğine işaret ediyor. Evrenin kişileştirilmiş, aşkın bir yaratıcısının varlığını reddeden, ama onu hesaba katan bir kişi olan ateist, bu yapısı gereği dini, ama özellikle dinin felsefesini bılmek zorundadır. Işte Poidevin, bu kitabında geliştirdiği argümanlarla, bize hem dinin felsefesi hem de bilimsel bir sorgulamayla kabul edilemezliğini öğretiyor. Bu kapsamda örneğin, ahlaki degerlerin Tanrı'dan kaynaklandığı ve Tann'nın iyi olup iyiliği emrettiği argümanını sorguluyor ve bu iddiaların mantıksızlığını görmemizi sağlıyor Poidevin. Gerçekten de Tanrı eğer iyiliği sembolize ediyorsa, ahlak değerlerinin Tanrı'nın dışında verili bir durum olduğunu kabullenmemiz, dolayısıyla ahlaki Tann'nın dışında kavramamız gerekiyor. Yok eğer anlak kuralları Tanrı tarafından yaratılmışsa, mevcut iyilik değerleri yanı sıra, kötülükler de ondan olmalıdır, bu durumda da Tann'nın iyilikle eşitlenmesi olanaksızlaşmaktadır. Yine Tanrı'nın bizden sadece iyilik yapmamızı istemesi de aynı şekilde anlamsızdır; çünkü her şeyin onun tarafından yaratıluığı iddiası çerçevesinde kötüliiklerin ve insanoğlunun kötıilüklere eğılımli olması da onun tarafından yaratıldığından, kötülükleri CUMHURİYET KİTAP SAYI S67 Göstergebilim ve Dr. MİNE MUTLU * Göstergebilim ve Çeviri Sorunu adlı çeviri kitabında göstergebilim ve çeviri kuramları ilk defa olarak birlikte ele alınmış, benzer ve farkh yönleri kitabın birbirinden bağımsız gibi görünen farklı bölümlerinde irdelenmeye çalışılmıştır. Göstergebilim ve çeviri son zamanlara kadar birlikte incelenmemiştir. An cak her iki bilim dalının da iletisim yöntemleriyle bağıntılı olduğu düşünülürse birlikte incelenmesinin sayısız yarar ortaya çıkacaktır. Bu kitapta özellikle Amerikalı matematikçi, astronomi, sosyoloji, psikoloji, mantık ve göstergebilim alanlarında ünc sahip C. Sanders Peirce'ün göstergebilimi esas olarak alınmıştır. Kitabın yazan Hollandalı Gorlee de çeviri sürecini D r M , n e M u t l u osterge surecı e eşanlamlı kullanmıştır. Toplum ve dil sürekli bir değişim ve gelişim içinde olduğundan gösterge bağıntısı vebu bağıntıyı oluşturan öğeler devamlı değişecek, gelişecektir. Buna paralel olarak çeviren ve çevrilmiş metin göstergesi, çevirmen ve çeviriye iliskin kurallar da daima bir değişme ve gelişme içindedir. Kitabın bölümlerinde çok yönlü, sınırsız ve evrimci olarak betimlenen çevirinin, göstergelcrin anlamları ifade etmede ne denli güçlü olduğu ileri sürülmüş, bu da Roman Jakobson'un dil içi, dillerarası vc göstergebilimsel olarak sınıflandırdığı üç farklı çevirisine yeni boyutlar kazandırmıştır. Bu kitabın sadece göstergebilim alanına değil, genel dilbilım, dil felsefesi ve özellikle çeviri alanına yeni boyutlar getireceği kuşkusuzdur. Zira göstergebilim aracılığıyla çeviri somut Dİr sonuç almayı hedefleyen, kaynak dile odaklı bir işlem olmaktan çıkmış, sorun çözmeye yönelik, işlemodaklı ve erek dil ağırhklı bir süreç durumuna dönüşmüştür. Bu kitaptaki bölümlerde sık sık Peirce'den ve öbür göstergebilimcilerden alınulara rastlanmaktadır. Peirce'ü özellikle seçmenin biryaran ise Peirce göstergebiliminde ilk kez üçlü gösterge kategorisinin varlığıdır. Yani Saussure'den itibaren var olan, gösteren ve gösterilenden ibaret olan ikıli gösterge anlayışına Peirce, 3. ve çeviri açısından çok önem taşıyan biröğeyi daha katmıştır: Yorumlanan öğe... Çünkü yorumlanıncaya dek hiçbir göstergenin gösterge olarak değeri yoktur. Çeviri işleminde de yorum son derece önemlidir. Italyancadaki ünlü "traduttore traditore" deyişini îngilizceye "Çevirmen ihanetedendir"şek]inde çevirseydik bu deyişin özünü kaybettirmiş olurduk. Bıından dolayıdır ki bilişsel tutum bize bu deyişin içinde aslında "Çevirmenin bizlere aktarmak istediği bildiri nedir ya da nelerdir" ve "Çevirmen hangi değerleri değiştirir ve değiştirmelidir" sorulannın yanıtlan yatmaktadır. Anlaşılacağı üzere kitap gösterge kuralları hakkında yeni bilgüer vermekle kalmayıp bu kuramın çeviri alanında yararlarını da araştırmaktadır. Özellikle Peirce'ün çeviri kuramıyla ilgili olarak kaynak metin ve hedef metin arasındaki eşdeğerlik, çeviri ve sözü edilen süreçte çevirmene düşen rol sorunları, üzerinde durulmaya değer konuları oluşturmaktadır. Peirce'ün gösterge kuramında ilk defa karşılaşılan birinciler, ikinciler ve üçünculer terimleri, göstergeler arasmdaki benzerlik ve yakınlıklann algılanması açısından da üzerinde durulmaya değer önemli bir yeniliktir, zira göstergeler kuramında bu üc tür arasında mantıklı ayrımlar yapılabilir: Örneğin göstergenesne bağıntısında benzerlik esas ise DU bağıntı çoğunlukla görüntüseldir S ve Peirce kuramında birinciler kümesine girer; oysa göstergenesne bağıntısındaki esas, nedenlere dayanıyorsa bu bağıntı belirti ya da dizin diye adlandınlan ikinciler kümesine aittir. Oysa gösterge ve nesne arasındaki bağıntılar simge türunden olduğunda burada devreye üçünculer girecektir. Işte kümeler içinde dilbılimsel açıdan en değer taşıyan bu üçüncü kümedir; çünkü sözcükler ya da başka bir deyişle tüm dilbilimsel göstergeler her şeyden önce simge tü ründen göstergeler olduğu için çözümlemelerinde görüntüsel göstergelerle belirtilere ait hiçbir ize rastlanmaz. Ancak burada şu noktayı da acıklığa kavuşturmak gerekir: Birinci türden olanlar birincilerden ve üçüncü türden olanlar ise ikincilerden aynlamaz. Bu noktada zihinler biraz karışabilir. Zaten Peirce gösterge kuramının en can alıcı noktası da burada yatmaktadır. Kitabın ceşitli bölümlerinde bu karşıtlam örneklerle açığa kavuşturulmuştur. Bu kitabın hemen her sayfasında göstergeye dayalı çevirinin gittikçe gelişen, değişen ve gerçekleşen düşüncesi vurgulanmıştır. Daha açık bir ifadeyle Peirce'ün gösterge kuramından kaynaklanan çeviri işi, birtakım dönüşümler aracılığıyla değişim vc gelişim demektir. Peirce'e göre "büyüme süreci, işlevlerin en mükemmelidir". Çeviri işi bir dizi yorumlananlar bütünü olduğuna, çevrilen metin göstergesi, dilbilim dışı düzenekler, çevirmen, çeviri kuralları birbirlerini etkileyen bir süreç içinde geliştiğine, insanoğlunun deneyimleri ve yaratmış olduğu evren devamlı bir değişme ve gelişme süreci içinde bulunduğuna göre çevirmenin çevrilen metin üzerine görüşleri, yorumları da devamlı bir surette düzeltilmek, geliştirilmek ve eleştirilmek durumundadır. Son olarak göstergebilimsel çeviriyi irdelediğimizde, onun tek yönlü, gelecek odaklı, bırikimci, geriye dönüşü olmayan ve sadece bizleri yanhşlara götüren çevirileri değil, karmaşık, düzensiz ve sorunlu çevirileri de düzene soktuğunu söyleyebiliriz. Ancak göstergebilimsel çevirinin eksiksiz ve mükemmel olduğunu iddia etmek doğru sayılmaz, çünkü her çeviri metin daha iyisine ve mükemmeline dönüştürülebilir. Bu kitapta çevirinin göstergebilimi konusunda ilginç ve bir o kadar yeni düşünceler ortaya atılıp incelenmiştir; ancak bu konuda çok daha fazlası incelenmelidir. Kitabın sonunda terimler dizelgesinde göstergebilim ve çeviri alanında geçen pek çok terimin Ingilizce ve Türkçe karşılıklan ile yine genel dilbilim, göstergebilim, çeviri, dil felsefesi, anlambilim ve iletisim kuramı alanlarında 170 civannda kaynak kitap yer almaktadır. • Göstergebilim ve Çeviri Sorunu / Lında L Corlee / Çeviren • Mtne Mutlu / Kendı Yayını / 266 s. (*) Hacettepe Ünıvemtesi tngiliz Dilbılımı Böliimü SAYFA 17