Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Adnan Benk'in başyapıtı, Benk'in kendisidir Adnan Benk'in dört cilt halinde yayımlanacak olan eleştiri yazılarına Tahsin Yücel'in yazdığı "Önsöz"ü sunuyoruz. TAHSİN YÜCEL itapların serüveni de yaratıcılarının serüveni kadar ilginç olabilir, yaratıcılarının ölüınünden sonra doğan kitapların serüveni daha da ilginçtir. Birer bitmemiş yapıt olmalarına karşin, Dava nm, Şatu'nun, Amerika'nın kısa sürede XX. yüzyıl yazınının en büyük yapıtları arasında yer alışını düşünün. Saussure'ün Genel DilBilim Dersleri'ni düşünün: Cenevre Üniversitesi'nde verdiği derslerde öğrencilerinin tuttuğu notlar karşılaştırılıp düzenlenerek oluşturulur, müsveddeye eli bile değmemiştir, ama, yaşadığı dönemde pek de ünlü ohnayan bu çok ünlü dilbilimcinin ölümündcn üç yil sonra, 1916'da yayımlanışından bugüne etkisi her geçen gün biraz daha artar, yalnız dilbüimin değil, tüm insan bilimlerinin temel yapıtlarından biri durumuna gelir. Iki yıl önce, 19 Ocak 1998'de, neredeysc sessizce aramızdan ayrılan Adnan Benk'in dostlannın uzun çabalar sonunda oluşturduklan bu kitabın az çok benzer bir yazgıya sahip olduğu söylenebilir mi? Belki cvet, belki hayır, ama bana sorarsanız, bizim durgun yazın ortamımızda güçlü bir dalgalanma yaratması büyük olasılık. En azından, bu kitabı görünce, "Hele şükür!" diyecek pek çok yazınseverin Adnan Benk'in yazılannı bir araya getirecek bir kitabı yıllardır beklediklerinı bılıyorum. K 1982'ye, Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölumünde, ele aldığı en soyut konuları bile neredeyse gözle görülür kılan dersleriyle tum öğrencılerini büyüleyen üstün bir öğretıcı olarak kalmadı; uzmanlık alanında, dönemının en yeni ve en tutarlı yaklaşımlarıyla örnek bulduğu Racine'e, Flaubert'e ve "yenı romancılara" özel bir yer verdi. 1952'den sonra, Fransız yazını alanındaki çalışmalarına ara vermeden, kendi yazın ve ekin evrenimize yöneldi, önce Küçük Dervfde, sonra Dunya gazetesinde vtAtaç dergisinde yayımladığı birbirinden ilginç deneme ve eleştirilerle ekin dünyamızın en ilginç ve en saygın öncülerinden biri oluverdi. Bu yazılar hem içerdiklerı özgün bakış açısı, hem ince bir alay ve şaşmaz bir mantıkla birleşmiş dil ve kurgu ustalı&ıyla yazın ve tiyatro dünyamıza bir canlılık, aaha da iyisi, ye ni bir hava getirdi. Bu arada, söylemeye gerek var mı, bilmem, abartıya ve özentiye katlanamadığı için dönemin birçok yazarını, birçok oyuncusunu çileden çıkardı. dolphe Boulanger'yle çıktığı ilk at gezintisi anlatılırken, akşam güneşinin aallar arasından inen ışınları Detirnleniyorsa, Rodolphe Boulanger'yi sırtüstü yere yatırmış. olduğu ıçindi. Her ayrıntının bir işlevi bulunmalıydı böyle. Topallıöın anlatıda herhangi bir işlevi bulunmadan bir anlatı kişisini topal etmek yalnız o kışiyi değil, anlatiyı da "sakatlamak" anlamına gelirdi. Ancak, Adnan Benk'in her eleştirisi alay içermez. örneğin kendisine çok değer verdiğini bildiğim Ataç'la tartışmaları şaşmaz bir biçimde belli bir düzeyin üstünde kalmış ve 1950'li yılların ortalarında, yazınsal ve düşünsel konulara ilgi duyan okurlar için bir şölen olmuştu. Ama denemecilik ve eleştırmenlik Adnan Benk'in yalnızca bir yanıydı. Üstelik, onun Balzac'tan, Sartre'dan, Duras'dan, Salinger'den, vb. yaptığı çeviriler bu yazarların belirlı yapıtlarını "Türkçeye kazandırmak"la kalmadı, onları "Türkçede yeniden yarattı". Öyleki GönülÇefen'in, Bir Kıs Cüttü Öğleden Sonra'nm verdiği dil tadını yerli anlatımlarımızda bile ender olarak buluruz. Bu arada, Adnan Benk'in kimileri gazete sayfalarında kalmış çevirilerinin her birinin çeviri uğraşının incelikleri konusunda bize ışık tutacak bırer örnek olduğunu söylemek hic de abartüı olmaz. Aynı biçimde, istanbul Üniversitesi Film Merkezi'nin çalışmaları çerçevesinde, kurgusundan çekimine, sözünden ezgisıne, tüm sorumluluğunu yüklenerek oluşturduğu Ben Aütavanaas örnek nitelikte bir belgesel film olarak tanınır. Ama bu belgesel film, aynı zamanda, dönem dönem, müzikten şiire, fotoğraftan seramiğe dek uzanan geniş bir alanda etkinlik göstermis olan Adnan Benk'in sanatçı kışiliğini de belgeler. Tüm bu alanlardaki etkinlikleri konusunda fazla bir şey bilmiyorsak, nice kişinin öğrencisi olmakla gurur duyduğu bu olağandışı hoca gerçekte her yaptığını gencecik bir öğrenci coşkusuyla yaptığı ve gencecik bir oğrenci çekingenliğıyle değerlendirdiği içindır. Rlm Mepkezl'nln çalışmaları MaNılık ve yalınlık Ne var ki onun temel kaygısı kişileri aşağılamak değli, titiz bir yöntem araştırıcısı olarak, önce özlerinden boşalıp gününün doldurmuş hazır kalıpları yıkmak, sonra eleştiride olduğu kadar yazın ya da tiyatro yapıtının kendisinde de ölçünün, tutarlığın ve yalınlığın koşullarının oluşturulmasına katkıda bulunmaktı. Dostlarının çok iyi bildiği gibi, yaşamda da, yazıda ua onu en çok ranatsız eden şey abartı, süs ve gereksiz ayrıntıydı. Bu nedenle, betimlemelerini tek bir duyuya, görmeye dayandıran, böylece, bakışa ayrıcalıklı bir yer verdiktcn sonra, onu da renklerden ve parıltılardan çok, çevre çizgilerine yönelten Alain RobbeGrillet'ye büyük bir yakınhk duydu, belki de hak ettiğinin çok üstünde bir değer verdi ona. Şöyleya da böyle ,ölçüyü gözden kaçırmamak, gereksiz ayrıntılar üzrinde oyalanmamak, bir betimleme söz konusu olunca, hangi açıdan ve kıme göre gerçekleştirme ilk koşuldu ona göre. Emma Bovary'nin Ro Buna karşılık, iki büyük ansiklopedinin (önemli bir bölümünün yönetimini üsdendiği Meydan Larousse'un ve genel yönetmenliğini yaptığı Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisı'nin) başında, hem çevresinde hayranhk uyandıran bir bilgin hem de usta bir yönetici olarak görürüz onu. Titizliğiyle, düzenliliğiyle, erkenciliğiyle, her şeyden önce de sevecenliği, dostluğu, gülümseyen bilgeliği ve hayranhk verici bilgisiyle, çevresindekilere bir büyük yapıtın yaratımına katılmanın bilincini verir. Her iki ansiklopedi de birer ortak yapımr kuskusuz, ama onun damgasını taşır. Bu bakımdan, her ikisi de Aanan Benk'in ekin evrenimize büyük birer armağanı olarak değerlendirilebilir. Dilerim, ansiklopcdicilik alanında geliştirdiği yöntem de, başka çalışmalara ışık tutmak üzere, her zaman anımsanır. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, beni, Çağaas Eltştiriyi yöneten Adnan Benk dana çok çeker. Çünkü 1982'den 1985'e, dört yü süresince yaşayan bu ilginç yazın dergisi onun yazına, yazın eleştirisine yeniden dönüşünün muştusudur. Derginin her şeyiyle ilgilenirken, eleştiriler yazar, çeviriler yapar; dergide, gene onun öncülüğündc, Melih Cevdet Anday, Yaşar Kemal, Edıp Cansever ve Nuri lyem gibi ustalarla yapılan ve her biri Adnan Benk'in birkaç arkadaşıyla birlikte sanatçı eşliğinde yaptığı birer çözümleme denemesi olan konuşmalar, tadına doyulmaz eleştiri yazılan, hatta derginin tümü onun nep sorgulayan, sanatta işlevsel öğelere karşı çıkan kişiliğine bıı kc7 tlaha tanıklık eder. GerçekblryazBntası Ne olursa olsun, Adnan Benk'in tüm bu etkinlikleri gözden geçirildiği zaman, arkasında hiç de küçümşenmeyecek bir yapıt bıraktığı görülür. C)yle umuyorum ki onun baskaldırtıcı alçakgonüllülüğü yüzünden dergi ve gazete sayfalarında kalmış yazılannın bir araya getirilmesinden oluşan bu kitan da doğrulayacaktır söylediğimı: 1950'li ydlardan bu yana, Adnan Benk'in ekin evrenimizde "kendisine karşın tuttuğu ayrıcalıklı yeri de, yaklaşımının tutarıılığını ve özgünlüğünü de yeterince ortaya çıkaracak, kendisinı tanımamış olan okurlan gerçdk bir yazın ustasıyla karşı karşıya getirecektir. Ne var ki, değerleri ne olursa olsun yaratıcı insanın kişiliği yapıdarına indirgenemez hiçbir zaman, ÇOK daha fazlasıdır. Bu gözlem unutulmaz hocam ve dostum Adnan Benk için daha da geçerlidir. Sevecenliği, nükteleri vc benzerine az rastlanır bilgi birikimiyle, Adnan Benk'in başyapıtı Adnan Benk'in kendisidir. • Kolay slünmeyecek bter Adnan Benk, biraz da okurların ve dosdarın bu yıllardır süregelen beklentilerini yeterince karşılamaması nedeniyle, ekin evrenimizde büyük bir çoğunluk için hep bir söylen yazar ve/ya da söylen çevirmen olarak anıldı. Oldukça uzun aralıklarla, birdenbireorta da belirip gene birdenbire çekilmesi ve bu tutumunu neredeyse yarım yüzyıl boyunca sürdürnıesi yüzünden, kinıi okurlar yalnızca birkaç eleştirisiyle tanıdı onıı, kimi okurlar tek bir çevirisiyle. Ama neredeyse her yazısı, her çevirisi belleklerde kolay kolay silinmeyecek bir iz bıraktığından yazın ve düşün çevremizde ne zaman ateşli bir tartışma baş lasa, sorunu yakından bilenler "Bunu bir de Adnan Benk ele almahydı ki!" derlerdi; ne zaman önemli bir yapıtın çevrilmesi söz konusu olsa, onun hernangi bir çevirisinin kendine özgü tadını unutamamış olanlar "Bunu Adnan Benk çevirmeliydi ki!" diye içlerini çekerlerdi. Yeterince yazmadığını ya da çevirmediğini, her şeyin en iyisini yapabilecekken yapmadığını düşünerekkendisine kızanlar hiç de az değildi. Bu kişiler bilgisi ve yeteneği tartışma götürmeyen, ama ekin çevremize çok şeyler verebilecekken vermemiş, tembel bir üstün kişi olarak görürlerdi onu. Haksız da sayılmazlardı doğrusu. Gene de, kırk yılı aşkın bir süredir, yaşamını yalundan izlemiş bir öğrencisi, meslektaşı, her şeyden önce de dostu olarak tüm içtenliğimle söyleyebilirim ki Adnan Benk, her şeye karşın, küçümsenmeyecek bir yapıt toplamı bıraktı ardında. Öyle ya, Adnan Benk, 1946'dan SAYFA 6 Denemecilik ve eiestlrmenilk Adnan Benk'in yalnızca bir yanıydı. Ostellk, onun Balzac'tan, Sartre'dan, Durasdan, Salinger'den. vb. yapbğı cevirtler bu yazarların bellrll yapıtlarını "Turkçeye kazandırmak'la kalmadı, onları "Türkçede yeniden yarattı". CUMHURİYET KİTAP SAYI 562