08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Her yazartn yazmaya nastl başladıg'ı merak edilir. Yazt maceranızdan söz eder misiniz? îlk şiirimi yazdığımda henüz okula bile gitmiyordum. Bir şairi keşrediyor, okuyor sonra da taklit ediyordum sanırtm. Sekiz ya da dokuz yaşındayken bir gün "Doğan Kardeş" dergisine bir şiirimi göndermiştim. Yayımlandı. "Ne güzelairşu dersler/Bize bılgı venrler/ Türkce en önemlısı/ Öğrctir dilimizi" diye başlayan bir şiirdi. Dil konusuna kafam o zaman takılmış demek ki. Şiirimin okur mektuplan köşesinde yayımlanması Ü2erine ailem şair olduğuma karar verdi ve babam beni trene bindirdiği gibi Doğan Kardeş dergisine getirdi. Açıkçası orada bizi karşılayan kişinin adını anımsamıyorum ama elini uzatıp, '.'Merhaba genç şairimiz" demesini hiç unutmayacağım. Sonra yıllarca şiir yazdım. Bu arada oniki yaşımdayken, sadece on sayfasını yazabifdiğim ve dünyanın çeşitli kentlerinde geçen bir polisiye roman denemesiyle romancıhğa da el attım bir ara ama olmadı (!). Şiirlerim zaman zaman çeşitli dergilerde yayımlandı. Şiir elimde tuttuğum bir uçurtma gibiydi. Ama günün birinde onu uçurmam gerektiğine karar verdim ve ipinden tutup koştum. Ve elimde tuttuğumda şiir olduğunu düşündüğüm yazı maceramın, özgür kalıp havalandıgında bana başka bir yol gösterdiğini anladım, öykünün yoluydu bu. HayaJet Gemi dergisi, öykücülüğümle tanıştığım yer oldu. Şu anda o uçurtmanın süzülüşünü seyretmek bana yetiyor ama kim bilir belki bir gün çıtalan ve kâğıtlan alıp yeni uçurtmalar yapmaya basTayabilirim. Yazmak kimi zaman anlatılmast güç ruhsalkaynaklardan beslenir. Fakatyadstnamaz bir kaynak da başka yazarlar, başka sanat ürünleridir. Sizin kaynaklartnız neler? Etkilendığtnizı düşündükleriniz kimler? Kimi zaman bir bütiin kitaptan, kimi zaman da bir yazarın bir öyküsünden, bir sayfasından hatta bir sözünden etkilendiğim olur. O kadar çok isim sayabilirim Kİ... Sayamadıklanma üzülmek istemem sonradan. Edebiyatın dışında beni besleyen kanallardan da söz etmek isterim. Sinema beni hep biiyülemiştir, iyi bir izleyici/sinema okuru olmaya çalışıyorum. Resim, tasarım ve mimaride yazıyla örtüşen çok şey bulııyorum. Sonra bir de çizgi romanlar var. İyi bir çizgi roman okuru olduğumu söyleyebilirim. Ama yazarlığunda bana en çok faydası olan şeylerin, üniversite yıllannda tutkuyla bağlandığım matematik ve yıllardır bir amatör olarak uğraştığım müzik olduğuna inanıyorum. Kurgu, tempo, denge, iç dinamikler ve öykülerimin Dİr yerlerine gizlemeyi sevdiğim sürprizlerin kökenini matematik ve müziğe olan ilgime bağlıyorum. Kimi zaman lcalemi eıirne aldığımda, onun doğaya sesler armağan edecek bir enstrüman olduğıınu düşünürüm. Bir müzik parçasını dinlerken melodik yapı kadar armoni, üslup, kurgu da beni büyüler. Yazarken de bu boyutlan yakalamaya çalışmak da ayrı bir keyif. Yazıntn değişik boyutlannı algılamaya çalışma tutkumun ve bu nedenle son ydlarda internetle haşır ne§ir olmamın bir nedeni de bu belki de. Ûç senedir her ay düzenli olarak güncellenen bir internet dergisi olan alt.zine'in (www.altzine.net) editörlüğünü yapıyor ve ayni zamanda bu dergide internet orramına yönelik yazı çalışmaları yapıvorum. Yazının yeniden keşfedildiği ve bilginin serbest dolaşımının söz konusu olduğu internet ortamının, kültürel çeşitliliğin önemli kalelerinden biri olduğuna inanıyorum. Yazı o kadar hızlı koşan bir at ki, ona yetişebilmek için her türlü aracı kullanmak zorundayız.' Fildişi Karası / Yekta Kopan / Can Yayınlart /136 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 561 Sancılı günlerin kacakları Vedat Türkali, 70'li yılların ikin'ci yarısında ülkemizin içine aüştüğü korkunç clurumu, terörü, dehşeti, kıyıcılığı, özellikle aydınların öldürülmelerini, sakat bırakılmalarını, işkenceyi, güvensizliği, can korkusuyla başka yörelere kaçmaları, çıkarcılan, vurguncuları, bencilleri, hırsızları, emek hırsızlarını ve insancıkların içine düştükleri ruhsal bunalımları, sevi titreşimlerini gerçeğe en yakın, abartıya kaçmayan, an Türkçesiyle, sürükleyici bir biçemle okurlarına sunuyor. YILMAZ ÇONGAR Bir de Özgür vardı Bodrum'da. Nergis 17 yaşındayken ona kızlığını vermişti. Resim, yontu yapmakta, seramik konusunda çalışmaktadır. Şimdi J lanna ile birlikte olan Özgür'ü zaman zaman arzulamaktadır NerBir gün Ozgür'ün yontulan, tablolan, tüm yapıtları evinin bahçesinde sergilenir. Tüm çevre, eş, dost oradadır. Korhan, bir çıplak kadın desenine ve yine memeleri dimdik çıplak bir kadın büstüne dikkat çeker. Her ikisinin de modeli Nergis'tir, Özgür'le seviştiği günlerde. Tanzimat'tan beri süregelen ve asla güncelliğini yitirmeyecek olan "sanat sanat içindir, sanat toplum içindir" tartışması başlar Özgür'le Korhan arasında. Korhan: "Sanatın süslemeci yamnda da başarı gösterilebilir (...) ama naksızlığa uğrayan milyonlar ne olacak? Tarihin nükleer köşesine sıkıştırılmış, acılar içindeki insanın payı ne bu güzellikte?" Özgür yüzüne alaylı bir gülümsemeyle bakar: "Peki neyapacağız bu durumda? Nasırlı eller mi çizelim bu mavi kentte oturup?.." (s. 9495) Korhan gülerek: "Ille de nasırlı el bekleyen yok sizden. Ancak gerçek yaratıcılık alanını bulamıyorsanız sizi kim zorla oturtuyor bu mavi kentte? Balıkçı Usta hükümet zoruyla gelmişti, biliyorsunuz. Sizi zorlayan ne? (...) yöredebunca çalışan insan var. Demircisi, marangozu, gemicisi, yağlı tulumlar içinde koşturan bir sürü genç. Hem dc burada, bilivorsun, sosyete hanımlannın fitil gibi kafa çektikleri, sirtaki oynayip tepindikleri meyhanelerle bu kir pas içindeki genç insanların karanlık işyerleri yan yana, omuz omuza bitişik." (s. 9597) Bu sayfalarda Vedat Türltali düzeyli, örnek bir tartışma sunuyor ve yargı hakkını okura bırakıyor. Büyük kentlerde karşıt grupların vuruşmalan, terör, şiddet, kin, nefret sürerken; Bodrum'da yat gezileri düzenlenir. Köşelerde, kuytularda sevişen bikinili güzellerin, sabahlara dek süren içkili partilerde attıkları kahkahalar, kösnül, isterik çığlıklar neredeyse Istanköy adasından duyulur. Burası gerçek bir bedroomdur (bodrum, yatak odası). Bir yandan da ilçenın kıyıları, tepeleri yağnıa edilmektedir. Para babaları uydıırma şırketlerle arazileri ucuza kapatmakta, villalar, oteller yaptırmaktadırlar, tarihi eser kaçakçıhğının yanı sıra. Fakat Lale uevrı böyle gitmez. Muhtar Bey'in yazılıanesine bomba atılır, ortağı kurşunlanır, yeni yaptırdığı teknesi kayalıklara bindirir. Otellerc sivil polisler, ispiyonlar, casuslar dolar. Bir gün sabaha karşı Özgür tutuklanır. Aylar sonra salıverilir. Bodrum'a getirirler, ama çok fena işkence görmüştür. Kalın bir şey sokulmuştur... Anüsten... Cop filan belki... Lumbo sakral bölgede, omuriliğin uzantısı içindeki sinirler ürogenital organlar dumura uğramıştır. Nergis bakıcılığını üstlenir Ozgür'ün. Biraz iyileştiğinde iki kez çinsel ilişkiyi dener, fakat beceremezler. Özgür iktidarsızdır. Sayfalar çevrildikçe, olaylar daha umulmadık yönlerde gelişir, yapıt giderek ilginç olur. Türkali, yapıtında iç konıışmalara çok yer verir. Bir olay, üçüncü kişi ağzından tam anlatılırken ustaca bir dönüşle ilgi li roman kişisinin iç konuşmaları başlar. Okur buna giderek alışır, kolayına gelir, ama bu yöntemle, okura düşünecek, kendi imgelcmini kullanacak fırsat da tanınmamış olunur. Yazar, Nergis'in düşsel dünyasını ve eskiye bağlı birçok şeyi unutma çabasını açıklarken Cahit Külebi'nin bir dizesinden yararlanır: "Unutmak unutmak unutmak..." (s. J92) Böylece yapıt dâha varsıllaşır, değerli ozan anımsanmış olur. Bazen de türküler yardım eder Nergis'e: "Hâkime Hanım, Mefharet Hanım/ Neden astın kendini?/ Altın makas, gümüş bıçak ile/ doğradılartenini..." (s. 350) Bunlan okuyan okur kendini daha çok halkın arasında algılar, sonut ve yalın düşünce düzeyine yaklaşır. Vedat Türkali, 70'li yılların ikinci yarısında ülkemizin içine düştüğü korkunç durumu, terörü, dehşeti, kıyıcılığı, özellikle aydınların öldürülmelerini, sakat bırakılmalarını, işkenceyi, güvensizliği, can korkusuyla paşka yörelere kaçmaları, çıkarcıları, vurguncuları, bencilleri, hırsızları, emek hırsızlarını ve insancıkların içine düştükleri ruhsal bunalımları, sevi titreşimlerini gerçeğe en yakın, abartıya kaçmayan, an Türkçesiyle, sürükleyici bir biçemle okurlarına sunmuştur. O karanlık günleri unutmaınak, bir kez dahayaşamamak düşüncesiyle bu güzel yapıtı tüm yazınseverlere önerir, Sayın Vedat Türkali'yi kutlarun.» Vedat Türkali nin "MaviKaranhk"ı yeniden... Mıtmııtlı V8 müzlğe Rgl asıl sevmem bu kenti? Bu maviden yeşile güneşe boyanmış doğa, insanı küçümsemeden nerde böyle kusatır dört bir yanı?" (s. 5) Vedat Türkali'nin başlangıçta böyle betimlediği doğa giderek kararacaktır okurun gözünae yapıtın adı "Mavi Karanlık" gini. Kumral, kırışık Tatar bakışlı, ince, uzun bir kız olan Nergis, Ankara Koleii'ni bitirmiş, üniversitede psikoloji bölümü u'zmanlığına hazırlanmaktadır. Rizeli bir öğrctmenin oğlu olan Korhan ise fizik asistanıdır. Nergis'le Ankara'daki birlikteliklerini Bodrum'a taşımıslardır. Korhan, Amerika'da dört yıl burslu okumasına karşın yöresine, töresine, şivesine bağhlığını sürdürmektedir. "Ekmeğimi paylaşınm, kadınımı asla!" demektedir. Geçen yıl gebelik haplarını vaktinde kullanmayı savsaklayan Nergis, dört aylık bebeğini aldırmıştır. Aslında sancılı günlerin kaçaklarıdır onlar. Ideolojik savaşın içindedırler. Her tür sömürüye karsı gelmişler, eylemlere kanşmışlardır. Ülkenin her bölgesinde özellikle Aakara'da, îstanbul'da üniversitelerde boykotlar, meydanlarda mitingler sürmekte, kahveler taranmakta, gazeteler her gün ölüm haberleri vermekte, kanlı fotoğraflar sergilemektedir. Korhan'a sürekli telefonlar gelmekte, öldürüleceği söylenmektedir. Bu nedenle Nergis, Bodrum'a kaçırmıştır sevgilisini. "Benim yakışıklı Laz'ımı vururlarsa ne yaparım" demektedir. Kaçmayı onuruna yediremeyen Korhan ikirciklidir. Bodrum'da çevreleri vardır. Nergis'in babası Muhtar Bey, îstanbul'daki avukatlık yazıhanesini ortağı Selami'ye bırakmış, burada tekne yaptırmak peşindedir, bir lüks otelde kalmaktadır. Nergis'in annesi Leyla'dan bosanmıs, ayrılmalarına Nergis neden olmuştu. Bir gün Nergis annesini (dana babasıyla evliyken) uygunsuz durumda yakalamış: "Ferhat'la, iniltiler, hınltılarla çiftleşirlerken oda kapılannı omuzlayıp girdiğimde tutsaktı ikisi de... Dedığimi yapar mıydım Jale HaMavi Karanlık/ Roman/ nım'a? Ya hemen ayrdırsın koVedat Türkali/ Gendaş.A.Ş./ candan, ya da ben gidip Bentdelstanbul Temmuz 2000 Genresi'nde^geneleve yazılıyorum." vedat TUrkall'nln betlmiedlul aydınlık doâa giderek kararacatrtır oku daş Yayınlart nda 1 Baskı/ (s. 1516) demişti. run gözünde vaprtın adı "Mavi Karanlık glbl. 400 s. SAYFA 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle