Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
du. her ne kadar dinler tarihi okumayı sevsem ve Musevilık üzerine bir şeyler bilscm dc bu yeterli değildi. Dolayısıyla oturup çalıştım. Özellikle 17. yüzyıl îspanyası'nı, insanların nc yiyip ne içtiklerıni, nasu giyin diklerini, o donemdeki âdetleri, büyüleri araştırdım. Resmen dcrs alışır gibi ealıştım bütün bunlara. Romandaki masalsı ya da gerçek kahramanlar, kurmaca mı, yoksa gerçekliği olan ya da efsanelere knu olmuş kahramanlar mı? Sanınm hayal ilc hakikat arasındaki sı nır bir yerden sonra tamamen bulanıyor. Bcn, özellikle tarihsel bölümleri yazmadan önce muhakkak bir ön araştırma yapmış oluyorum. Sibirya, Fransa ve Pera Ue ilgili bölümlerde hep ön ve yan okumalar oldu. Diyelim Sibirya ile ilgili börümü yazmadan önce Rııs fatihleri, kürk avcılan vs. hakkında bilgilenmiştim. Bunlar tarihsel gerçekler. Bunlardan gerıye bir his, bir tortu kalıyor ve ben o tortuyu işliyoruın. Tarihsel olmayan bölümlerde ise hayal çok daha ağır basıyor. Sonuçta, bir de bakıyorsunuz ki, neyin nc kadar hayal ürünü olduğunu ayıklamanın ımkânı kalmıyor; anlamı da. Olaylarm açtk uçları, sayfalar sonrasında kapandığına gore, yazarken, bellı bir çalısma planma sadık kalıyor olmalıstnız. Belkt de plansız, gelısine yaztyor ama açtk uçları unutmuyorsunuz. Bu tespitiniz çok hoşuma gitti. Açık uçhracok açık bir insanım ben. Bazı insanlar müthiş kontrollüdürler, her şeyin denetimini ellerinde tutmak isterler, çerçeveleri net, cevaplan sabittir. Ben daha esnek, kaygan, ııcu açık, şekillenmeye müsait algılıyor ve yasıyorum hayatı. Düzenli bir insan da değilım. Galiba açık uçlara yabancı olmadığım ve aslında zaten nihai sonuçlara inanmadığım için, dönüp devam etmekte zorlanmıyorum. Deleuze ve Guattan, Kapttalızm ve Şizofrenı isimli ortak kitaplarında iki tarz varoluştan, yazın tarzından söz ederler. Bir tarafta, nokta kullanarak yazılan, yani tamamlanan cümleler vardır. Öbür tarafta, ve...ve...ve... diye giden ve aslında hiç kapanmayan anlatılar... Belki böyle bir şeydir benim de yapmak istediğim! Kurgudakı tç tçelik, açık bırakılan uçlar ve benzetmelerin yorgunluğuna bakılma, Mahrem dikkatlt bir okura gerekstmm duyuyor. Evet sanırım öyle. Ama ben yaznıaya başlarken böyle bir niyet taşımıyordum. Seçkıncilikten hoşlanmıyorum. Öte yandan her metnin farklı pkumalara açık olduğunu düşünüyorum. Özellikle de Mahrem gibi bir metnin... Bu da demektir ki salt ve mutlaka doğru olan bir okuması yok Mahrem"m. Belki aynı insan bile farklı okumalarda farklı anlamlar çıkartacak. O yüzden farklı okumalara, yorumlara açık olmak gerektigine inanıyorum. Görmeye ve görülmeye daır sözcükerin yorumlanarak ele altndtğı Nazar Sözlüğü, aralara serptsttrtlmıs baslt bastna bir bölüm. Romana da koşut gtdiyor Var mı böyle bir sözlük calısmamz? Mabrem'iniçinde Nazar Sözlüğü, görmenin ve görülmenin aslında ne kadar önetnÜ olduğunu, gözün iktidarının ucunun nerelere kadar varabileceğini göstermek amacı taşıyordu. Yani bir anlamda BeCe'nm, Şisko'ya ispatlamak, 'göstermek' istediği şeydi, görmenin ve görülmenin niçin bu kadar önemli olduğu. Ama şunu da belirtmeliyim; sözlüğü oluşturmak, Işin en zor kısmıydı. Eklenen her maddede bütün sırayı değiştirmek zorunda kaldım. Tek tek her madaeyi oradan oraya taşıdım. Birçok maddedcn vazgeçtim, çünkü ağırlaşmasından korktum. Tuhaftır, kitaba bakınca hiç de öyle görünmüyor ama en çok vaktimi ve emeğimi alan bölümün bu sözlük olduğunu söyleyebilirim. Nazar Sözlüğü, beni çok cezbeden bir fikir. Böyle bir sözlük oluşturmak ya da bunu oluşturacak bir ekip içınde yer almakisterdim. Kitabın adı "Mahrem", ancak; mahremin paylaşılamazlığı yanında, kitap çoktan paylaşıldı bile. • Mahrem/ Elıf Safak/ Metts Edebiyat/ Ağustoi 2000/214 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 561 Metin Üstündağ dan "Tentürdiyot" ardını, annesi toplap onun metin Ustfındaı; Her yerde görebilirsiniz Metin Üstündağ'i: Cilvenin, maceranın, jestin buharlaşıp uçtuğu, artık bir de'lisi bile olmayan mahallelerde.. hayatı hakikiye'den sahneleri anında teşhir eden naklen yavın arabalarının kaçak yolcusu kimliğinde.. günü ve geleceği lig fikstürüne dönüştüren akılcı buyurganları köşeden dikizleyen muzip çocuk suretinde.. GUNGOR TEKÇE tüy M sandan bu yana, geçmiş tünı çağların deneyimlerini, güdülerini, korkulannı, hatta belki de henüz nesnesi belirsiz aşklarını taşıyarak doğduğuna inanıyorum çünkü. Zihnimiz kökü çok eskilere giden birizler, izlenimler mozaik'i olmasa nasıl yaya Ben bir kere zamanı yakından gördüm. der Metin Üstündaö. si$man. gözkalırdı en azın lüklü. aksak ve kıvırcık saçlıydı Kendisidir bu... dan düşgücü. lerim" çocuklar büyürken ekmekler küBu yüzden "Bir öpüşmede tanrım ne çülmekte, yukarda birileri uyamak için çok insan dudağı var" dediği zaman ona koyundan çok kurt saymakta, hep kaçak da inanıyorum. dövüşülmekte, kaçak sevişiylmektedir. Hayata bataş Kimse temiz değilciir, artık ter bile temiz Nasıl bakıyor Metin Üstündağ o çok değildir çünkü. Yaralar kapanmamakeski gözlerle hayata, dünyaya, ülkeye? tadır önümüzde akıp giden tentürdiyor lüzün otuz yaşından sonra kireçlenme ta rağmen.. ve tedavi sözlere rağmen kayaptığı için doğal olarak hüzünle. Ama cıos hükümdardır. Hâlâ kullandığınızda lız, savunmasız, ya da sinameki bir hüzün mı alıcı? O zaman şunu da duyacaksınız: değil bu. Siirekîi soruşturan, sigaya çe"Kirlendiysek bu ülkeyle kirlendik" dipken, delici, kendine özgü bir hüzün." Biz te, alaca karanlıkta mutlak karanlık aranevdik ki bu hengamede/ Karga mıydık/ sında yalnızca bir adım kalmıştır. "HaTifki miydik/ Peynir mi/ Hepsi mi/ Hiçyattan devamlı/ Geçer almak mı iyi/ biri mi" ya da "tutuşulan el mi zar mı hiYoksa ölümden bir kerede/ Yıldızlı Pele mi" hüzün bunun neresinde diyebilirkiyi/ almak mı?" Ve sessizlik. Yalnızca siniz, sorun'un yürekten duyulduğu her sessizlik. Ve birden kozanın yırtılması yerde hüzün yok mudur biraz, hırçın, öfgibi, suyun barajı yıkması gibi, güneş ışılceli bir çıkışla üzerine vanlsa da. ğının yola çıkmasıgibi, "Hayat gibi acuBir anlamı olmalıdır her şeyin. Doğze be/ ölüm de" Ve tırmanır yeniden rudur, baka baka dünyaya Kocayabilır yeryüzüne, tek bir sözcüğün gücüyle insan. Peki ne anladın? Hiç. Koskoca"An aşk/ Yavaşlatabilmek ölümü" man bir hiç. Burada kapanabilir perde. İnsan ohnafc Ama suflör olduğu yerde dönüp seslenir seyirciye: "Bu dünyaya hiç yok ki "İnsan insanda bitiyor arkadaş başka hiç" Öyleyse vuralım sokaklara, hayatın sözüm yok" insanın bir başka insanda içine, balıklama. Sonsuz çeşitlilikte, Vilbitmesi... bitirilmesi. Bu kötülüğü ve bülon'un "ama nerde bıldıryağar kar şimtün kötülükleri üstlenseydi Metin Üsdi"si sinmiş, sizi beklemektedir köşede. tündağ nerdeyse ermişliğe varan bir yük"Biz eskiden hayat ile/ En kral arkadaşlenme olurdu bu. Ama öyle değil. "Tüm tık/ Hayat daha hayattaydı/ Hayatta bir kötülükleri ve iyilikleri üstleniyorum" hayatımız vardı" sendelemiş ve çökmüşöyleyse insan insanda başlıyor aynı zatür dağ gibi eski hayat. Makyaj durmamanda. Bir başka anlamda söylüyorsa dan tazeîenmekte, ama her şey "rağmen bunu, yargılayan da yargılanan da insanve kerhen" oluşmaktadır. Sallana yuvardır, her şey insanda biter diyorsa, 2500 lana, gümleye tekleye, kaça göçe, ite kayıl öncesinin ünlü sözünü (insan her şeka. "Şimdi sizin ile ne yapacağız ey hayin ölçüsüdür) yineliyorsa kendi biçeyat?" Yılkı insanlanysak, kum saati içinmiyle, tam yerine oturuyor demektir de güneşleniyor ve kar taneleri gibi yatüm iyilikleri ve kötülükleri üstlenmek, şıyorsak, birbirine değmeden ayrı ayrı insan olmak adına, özgür bilinç ve soeriyerek... bir vapurda, bir trende, bir rumluluk adına. dolmuşta, hiç tanışmadan pek çok şeySonuç olarak neresinden bakarsanız den konusabiliyor, çok içten, katıla kabakın "însan olanın dramı olur/ Kaftıla gülebiliyorsak.. ve biraz sonra av ve ka'nın davası mahşere kalır" ve dram aycı olarak duruyorsak karşılıklı, "Şimseslendirilir, ama ezgiyle, ama renkle, di sizin ile ne yapacağız ey hayat?" ama sözcükle. Ve mevcut dünyayi tuketmek için değil, kendi dünyasını üretmek Hiç de boş olmayan sesler gelebilir için çaba veren herkesin bir kez olsun kulagınıza, 3642 enlem, 2645 boylam sorduğu belki insani bir zaaf o kaçınılarasına yerleşmiş.numaralarını tuşladımaz soru gelir sonunda: Ne kalacak? ğınızda nayatın. Örneğin bir kazı makiNasıl kalacak? "Herkes bir şey anlatır/ nesinin homurtuları. ÎCırılan kayaların, Sesiniz varsa kalır" betonun, demirin çanrtısı. Yine de hemen kapatmayın telefonunuzu. Bir süAnnesi hayatın ardını toplayan bir çore sonra ortalık dindiğinde, toz duman cuğun sesidir bu. • kalktığında derinlerden bir ses duyabilirsiniz: "Ah Türkiye dibiyim/ Türkiye Tentürdiyot/ Metin Üstündağ/ Parandibi/ Sızlayıp duruyor/ insan kalan yertez Yayınlan SAYFA 13 S DlkkaUI okup onsuzluk ülkesi, kainat mahallesi, dünya caddesi, hayat sokağı,.ömür apartımanına ilişmiş Metin östündağ'ın gökkuşağı geceleri çıkar. Kendisi lösemili zamanla kan kardeşi olup damardan yaşaması, altın vuru;j sevişmesi, varhğıyla hayata lolistik destek sağlaması, bir de gizli şairliğiyle bilinir. Evlerin daha da korunaklı olmak için küçücük uzantılarınıbalkonlarınıiçeri kıstığı bir zeminde, uçurumlarını dışarı asan dağlardan yana olmuijtur hep. Bir kalıp çocukluğu teneke leğende yunmuş, annesi gökyÜ2Ü döküp yetikliğini yamarnıştır. Her yerde görebilirsiniz Metin Üstündağ'i: Cilvenin, maceranın, jestin buharlaşıp uçtuğu, artık bir delisi bile olmayan mahallelerde.. hayatı hakikiye'den sahneleri anında teşhir eden naklen yayın arabalarının kaçak yolcusu kimliğinde.. günü ve geleceği lig fikstürüne dönüstüren akılcı buyurganları köşeden dikizleyen muzip çocuk suretinde.. kusları göçmüş, baııkları boğulmuş, kedileri zehirlenmiş, gökleri yırtılmış, denizleri bitlenmiş eski aşkların başucunda.. ve eski Galata Köprüsü'nün yaşlı dubalarında. • Eski bir hesap Eski bir hesabı vardır zamanla. "Önce" nerde başlar, "sonra" nerde biter belirsizdir. Tanpınar'ın dizesiyle "geniş yekpare bir anın parçalanmaz aluşında şu an'ı bir daha yaşayamayacağımız da o denli kesindir, şu an'ı da, şunu da. Işte tam da bu noktada ortaya çıkar içselleştirilmiş zaman ve hesaplaşma. Ben bir kere.zamanı yakından gördüm, der Metin Üstündağ, şişman, gözlüklü, aksak ve kıvırcık saçlıydı. Kendisidir bu, içindeki saatin tıkırusıdır, korunmuz zaman kınntılan ya da bellek, hayat bizi vaşıyorken, zaman bizi geciyorken, takıldığıdır, koparıp alamadığıdır. "Vaktiyle çok kaset izlenilen fakat/ Sonra bozulanHurdaya avrılan/ Ve fakat eski izlenilen kasetlerdekileri de/ Unutmayanille hatırlamaya çalışan/ Eski bir video cihazı dibi" aışımızdaki zaman şive de değiştirse, ummak, öğrenmek, aydınlanmak, sevmek, direnmek, değiştirmek kimsenin umrunda olmasa da artık, saklanması gerekenler bir yedi emîn namusuyla içimizdedir. "Yüzümden eskidir gözlerim" anımsıyorum, Ikinci Dünya Savaşı'nı işleyen bir filmde General Patton'a eski Roma ordularının da aynı topraklarda düşmanlarla kanlı savaşlara tutuştğunu söylüyordu bir subayı ve Patton yanıtlıyordu: Oradaydım. Şaşkın bakiyordu çevresindekiler ve o yineliyordu: Oradaydım. Ikisine de inanıyorum. Insanın boş bir kâğıt (tabula rasa) olarak değil, ilk in