08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiirin özünden doadu o... MEHMET SADIK KIRIMLI ve bir gün tulmayabilir hiç kimse elinden şiirin ve o gün isterim tutsun elinden halk ytne kendi şiirinin. cuz yeneileri kabullenmeyen; düşündüklerini açık yüreklilikle savunabilen; içinden yetiştiği halkının sade ve an dilini yanıtlannda kullanmayı yeğ tutan; coşkulu; sevecen; abartıdan kaçınan; daha doğrusu: Şiirin özünden Kendini yaratan bir şair benim çözümde Yunus Koray... "Yasamı Yargıayan Şiirler" adlı ilk kıtabından (Birçok ödül kazanmıştır o kitabi) aldığım dizelerle yola çıktım, iyi anlatabiünek için onu size... "Şair'lik başkalarınca verilen ya da bağışlanan bir paye, bir unvan ya da makam değildir. lnsan onu kendi kazanır; kendini bu onura layık gördüğü sürece de taşır onu. Gizliden gizliye böyle anılmayı ister..." diyor, değerli yazar, çevirmen ve eleştirmen Mehmet H.Doğan "Adam Sanat" dercisinde, şair Edip Cansever'in ölümüyle ilgili yazısına başlarken (Temmuz 1996, sayı: 128). Çok etkilemişti bu söz beni, o duygu dolu yazıyı okurken... Öyle ya; şairlik babadan oğula kalan miras değil; şunun bunun lütfuyla ya da herhangi bir makamdan verilen bir paye de değil; öyleyse nedir şairlik? İşte, yanıt bekleyen soru bu ben"gitmek ölümdür diyor bahçe seviyordu, üjüyordu, başka şeyler de bun'lan diyor hiç şiir okumamtş anne yitmeyi adlandtrıyor: ölüm müdür epeyce! ve nasıl bir şeydir çocuğunun boşluğuyla kendi boşıuğunu doldurmak kapatmak yüzüne çocuğunun yüzünü!" Koray'ın şiirinde dikkat çekici diğer bir yan da; anlatımdaki ustalığının yanı sıra, kendini de savunuyor olması; varmak istediği yüksekliğe taşıyor onu... Şu dizelerdeki gibi: "kar açarken şiirde yelkenini; kavaklar ayazla kovalar kargalart akşamla sokağtn ucunda beliren yüz girmiştir çocukluğuna, dalgtn evlerin saçaklanna baka baka göz olmuştur gövdesi..." "Devlet ve Patika" ve sonra "Karşı Kitap" Yunus Korav'ın art arda gelen ödüllerle yüklü yapıtlan... Hepsi de, ten ka dar yakın insana... Saran, ısıtan; insanı kendini kendine anlatan dizeler... Şairin "Karşı Kitap"ta yer alan şu duru ve derin şiiri, y'azı boyunca söylediklerimle ne güzel de buluşuyor: Şiir sen uyanınca sabah beyazltğını antmsar sen dokununca deniz anlar denız olduğunu sen sevince çiçek açar bütün ağaçlar sen sanltnca yeni bir anlam arar mulluluk sözcüğü sen duyunca ıstnır ülkelerin yoksulluğu sen uyuyunca uyanır en eski masallar ^ Yunus Koray'ın $llrlnde iğretilemeler, klşilestlrmeler, abartmalar oldukça yoğun. U ' acaklar? Nasıl Öncekilerin neresine Sirecekler?Bir doğum gibi tıpkı. düşecekler, neresinde duracaklar? Yeni bir dönemeç, dönemeçler olacak mı? Bunlan epeyce, süreç içerisinde hemen her gün düşünmeyi ben de sürdüreceğim kuşkusuz. Yaşam gibi: Bilinmezlikler olsun. Siire başlayışın, ilk şiirinin yayımı, ilk beslenmeler hangikoşullarda, nasıl oluştu? Korkuteli'nden Antalya'ya göçtüğümüz yılın öncesiydi. îlkokul ikinci sınıftayım; ilk şiirimi o ytl yazdığımı bugün gibi anrmsıyorum. Harfleri çok sevdığimi, sözcükleri annem gibi duyumsadığımı o günlerde kavramıştım. Çocuk diinyamda, oyun oynarken, en çok da uçurrma uçururken sözcüklerin iskeletleriyle ilgiliydim. Harfler, yanyana eelip sözcük oluyorlardi; sözcükler, hamerle gövdelenip dolaşıyorlardı aramızda. "Uçurtma' da bir sözcüktü işte. Gökyüzüne ağmış bir sözcük. Tek başına, ulaşılmaz bir sözcüktü o anda. f Topramm vazan şair HALİL SAHAN unus Koray, son yıllarda Türk şiirinde dikkati çeken birkaç şairden biri bence. Çizgisini koruyup izlemekle kalmayan, sürekli geliştirip derinleştiren bir şair de. Yunus Koray bu toprağın insanı ve onu yazıyor. Gözü kulağı hep çevresinde; salt bir izleyici degıl o. Gözlemlediklerini adamalcıllı yaşıyor ve içselleştiriyor. Öyle yaptıgı içindir ki; şiirindeki betimlemeler söylemini bulandırmıyor. Derin ve duru yansıyor karşı aynaya: "bir ev, bahçede/oda, içinde evin/odada masa/ve koltuk susmuş//masada saat/saatte zamanın hüznü//koltukta senin/üşüyen gözlerin" (Devlet ve Patika, sf:36). "Gözlerin Şiiri"ndeki bu dizelerde önce bir evi, bançeyi, odayi ve masayı görünür kılıyor şair; aynntılanyla birlikte, bir yaşama uzamını gözümüzde canlandınyor; sonra da "koltuğun susmuş"luğunu belirtiyor Koltuğun kişileştirilmesi, öteki ayrıntıları da şiirsel bir yaşantıya taşıyor. Artık ev, bahçe, oda, masa birer nesne değil, derin bir yaşantının anlamlı öğeleridir. Saatte "zamanın hüznü"nün, koltukta sevgilinin (mi?) "üşüyen gözleri"nin görülmesi de imgeleştiren imge durumunda. Y kendini/ölebilir/şu yaşlı gecede (Karşı Kitap, sf.25); sen dokununca/deniz/anlar deniz olduğunu (Karşı Kitap, sf.35). Onun, dizelerini tek sözcüğe kadar indirdiği de az rasdanan bir durum değil. Kimi dizeleri ise birer söz öbeği: "sen/huysuz yaratık//sen/hangi aklın uyanıklığı//sen hangi ülke/hangi parıltı//alnını aydınlatan hangi çocukluk (Devlet ve Patika, sf.38). Yunus Koray'ın bu toprağın ve bu toplumun insanını yazdığına daha somut örnekler göstermek istiyorum. Onun ilgi alanında, en tipik özelükleriy le sıradan Türk insanı da var, seçkin Türk insanı da. O, sıradan Türk insanını bir "yanlış" olarak ele alır. Bunu, sevgiyle incelttiği bir gülmeceyle dile döker: "doğuştan şairdir./ay'lı gecelerdeyse büyük şair://ben de/şiirler yazmıştım gençliğimde//...tarih bilgisi mürhiştir:/bayılır bıyıklarına/kâzım kaıabekir'le mareşâl fevzi'nin//...dindardır:/osuruktan tayyare/televizyonsever:/bütün kanallar kapanıncaya kadar (Devlet ve Patika, sf.27). Yunus Koray'ın şiirleştirdiği şair, ressam ve karikatüristlerden birkacı: Nâzım Hikmet, Necarigil, Turgut Uyar, C. Süreya, Abidin Dino, Turnan Sclçuk, Onat Kutlar, Yüksel Arslan, C.A.Kansu, I. Berk. Bir de Ismail Dümbüllü vardır ki: Kaşlarını gökyüzüne uzatmıştır. Antalya göklerinde süzülen bir uçurtmadır ve patikalı bir seherden konuşur. "A. Dino" ve "T. Selçuk" şiirleri daha uzun, daha kapsamlı, tıpkı "Yüksel Arslan" şiirlerinde olduğu gibi. Bu şiirlerde derinlik bir burgu gibi yana ve dibe doğru ilerliyor. Şaşırtıcı benzetmeler, ilginç imgelerle yol alıyor; ama yalınlık ve duruluk hiç mi hiç silinmiyor. Dizeler bo 'u "majör bir orkestra"nın müziği, kuağı körleştiriyor. Ama iyileştirici 6ir sok bu. Ortalamaya, bayağıya, alışdmışa, kanıksanmışa gönderilen şiir sesleri bunlar. Onların bireysel serüvenlerinden çıkarak toplumumuzun, gitgide toplumların, insanlığın genel sorunlarına ulaşıyor. Sözün özü, Yunus Koray bu toprağın şairi; sözcüğü iyi tanıyor, öyle olduğu için de yeryüzü toprağının insanına, bu toprağın insanından, sözcüğe ait olan sızının damıtılmış altın halinı sunuyor.» SAYFA 6 Bu topraflm bısan Yazıyı seviyordum. Oğretmen olan babamın kitaplığında Varlık Yayınlan'nın kitaplarıyla karşılaşmıştım. Cahit Sıtkı, Orhan Veli, Z.Ö.Saba... ilk aşklarımdı. Sonra sonra Dağlarca, Necatigil, Oktay Rifat, Asaf Halet Çelebi; yine Varlık'tan çıkan Fransız Şiiri Antoîojisi... Yalnız olmadığımı anlamıştım. Böyle böyle emekledim, yürüdüm. Şiir, dilaşkı Denimle yürüdü ortaokulda, lisede. İlk ödüller de bu yıllarda geldi. Yayımlanan ilk şiirim "Beyazı Emziren", o yıllann etkın dergisi "Türk Dili"nde (Şubat 1977) Koray Küçükemiroğlu imzasıyla çıkmıştı. Daha sonralan Türkiye Yazıları, Varhk, Yusufçuk, üluşum, Sesimiz, Tan, Saçak, Dönemeç, Edebiyat Cephesi, Sözcükler, Somut, IIgaz, Yazın, Yapıt, Yamaç, Körfez, Temmuz, Karşı Edebiyat, Mavi Derinlik, Kıyı, Dilizi, Milliyet Sanat, Gösteri, Güldiken, Diyojen, Yeni Biçem, Akatalpa, Edebiyat ve Eleştiri, Dördüncü Yeni... yazdığım başhca dergiler oldu. Ankara'nın, bencle apayrı bir yeri vardır. DilTarih'in ıhlamur kokulıı bahçesi, zengin kütüphanesi; şiiredebiyat arkadaşlarıyla paylaşılan saatler; şiirimizin ustalarıyla yaşanan uzun, karlı Ankara geceleri; akasya ve iğde kokulu yaz akşamlan... Istanbul'a ilk babam, annem ve kız kardeşim Hürriyet'le birlikte gitmiştim. Yıl 1969'du sanmm. llkokulu henüz bitirmiştim. Özellikle Galata'dan çok ama çok etkilenmiştim. Bir de, Eyüp ün Tarlabaşı sırtlarından Haliç ve ay la parlayan yarı karanlık siluetini hâlâ unutabilmiş degilim ve ne vakit Istanbul'a gitsem, "Işte Antalya'dan sonra yaşamam gereken şehir" diye düşünmüşümdür." CUMHURİYET KİTAP SAYI 561 ŞMş ce... Duygularıyla, düşünceleriyle ve yetenekleriyle şiir dünyasında kendi kendini yaratabilen insandır şair... Yani, dili iyi kullanabilen, imgeleri şiir imbiğinden süzüp düşünsel anlatımını kurabılendir, demek daha doğru olur... Şiirle bütünleşmiştir Koray... Hem de öylesine bütünlesjmiştir ki; yediği ekmek, içtiği su gibi, soltıduğu hava gibi... Dostluğumuzun hep o iyi atmosfcrinde "şiir" konuşuruz onunla. Şiirin yalnızlığını, acısını, sevincini, bazı olumsuzlııkların onu nasıl incitip yaraladığını... lnanıyorum ki; günluk yaşamın o yorucu patikalarında yürürken bile, usunda oluşan o sözlü ve etkileyici imgeler can atıyordur kâğıda dökülmek için... Evine bir an önce varıp şiir dünyasındaki yerini almak isteyişini her zaman okumak mümkün gözlerinden... Işte öylesine şiirle bütünleşmiştir Yunus Koray... Şiiri iyi tanıyan, soyutu çok iyi kullanabilen bir şairdir aynı zamanda Koray... Katkısı olmayan, gereksiz sözcüklerden arındırmıştır şiirini... Imgenin yalın ve insanı etkileyen havasına giriverirsiniz okurken şiirini Koray'ın... "bilirim, vardır/memeleri hiç öpülmemiş/yaşlı kadınlar... ve düşlerinde kullanırlar/kör kuyulann/ot bürümüş tozlu yalnızlığını..." Şu dizelerdeki imgelere ve yalınlığa Koray'ın şflrM okurksn... bakın! Kısa ve öz biçemi içinde bir felsefe, §iir dilinde başka nasıl anlatılabilir ki! Şiir dilinin o güzel ve etkileyici hali sarıverir çevrenizi birden... Kendinizi şiirin içinde, hatta tam orta yerinde buluverirsiniz Koray'ın şiirini okurken... Toplumsal bir olay da çok etkiler onu... Örneğin: "Cumartesi Anneleri" için yazdığı şu dizelere bakın: Yunus Koray'ın şiirinde iğretilemeler, kişileştirmeler, abartmalar oldukça yoğun. Bunlarda, çoğu kez olağan dışı bağdaştırmalara gidiyor; ama gerçeklikten asla kopmuyor: Şiir'in gerçekliğinden, üstüne üstliık, gerçekliği boyutlandınyor da böylelikle. "Karsı Kitap"tan birkaç şiir ucu: "gözlerin rakı ovalan (sf:62); terazi/patika'yı acıtıyor (sf.52); bütün kıyıların okyanusunua gezdirdi şiiri (sf.58); ağır dualarla dirilen ölüler/güneşlerle uyanırlar gecelerden (sf.74); uçurumu omuzlayan yel/kuzey yarımküre, penguenler/kaktüs kanamalan/hiyeroglif kadınlar/lautrec düşler/yıldızlara kapı komşu/yâni şiirin altın hâli (sf.72). Yunus Koray, şiirini kısa dizelerle oluşturuyor genellikle. Uzun dizeler de, birer kuyrukluyıldız gibi parlıyorlar ara ara: "unutulmuş yüdız/bıçaklayarak Şttr'kıoerçekMâi Î
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle