09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

deki gibi çocuk kalabilse! Dünya çok daha başka olmazmıydı dersiniz? Atkız'ı okuyun!... Yeniden çocukluk günlerinizi ve özlcmlerinize dönmek için.» Atkız Bir Yaşamdan Kesitler / Türkan Saylan / Cumhurtyet Kıtapları /182 \ Bir "Atkız" vardı DENİZ BANOGLU oşuşturmayla, acele ve telaş içindc, kitni zaman öfke, kimi zaman istemeyerek kırgınlıklar ve çatışmalarla dolu geçen gündelik yaşanttmızdan iki miniçik günü çalış çocukfuğumuza dönmek... Minicik sevinçlcri, çocuksu heyecanları, korkulu ve coşkulu düşleriylc, hep bir an öncc büyümeyi hayal ettiğimiz ama yine de bir gün büyüyeccgimizi düşünemcdiğimiz, şimdilerde belki de çok özlediğimiz o dünyaya dönınek... Yaşantınızdan böyle iki günü çalıp Atkız'ıokumaya zaman ayırırsanız, bu güzcllikleri onunla paylaşır, birlikte anar ve birlikte yaşarsınız... Çünkü, kendisini topluma; o çok sevdiği çocuklara ve gençlere, kı sacası insanlığa adamış bir doktor, bir öğretim üyesi, bir sivil toplum örgütü militanı olarak tanıdığınız Prof. Tıirkân Saylan'ın, çocukluk anılarında herkcs biraz cık kendisinden bir şeyler bulacaktır. Evin, ailenin ilk ve en sevgili çocuğu iken, küçücük dünyanızı yeni kardeşlerle paylaşmaya başladığınız günlerde, minicik yüreğinizde duyumsauıgınız çocuksu hevecanla karışık o anlatılamaz duyguyu... Bilmeden yaptığınız bir hatadan sonra, babanıza ya da anncnize sevimli görünmek için o çocuksu çırpınışlar... Evin büyükleri, anneanneler babaannelerle paylaştığınız o unutulmaz anılar... Evinizin bahçesinde ya da mahallenizde taşlar, topraklar, çiçekler ve ağaçlarla sarmaş dolaş olduğunuz, kimi zaman anmaktan muduluk duyduğunuz bazen ise özellikJe unutmak istediğiniz günler... ••• K güzelim Boğaziçi'sinde bir nadide köşe olan Kandilli'deki evin bahçesinde, kardeşlerle birlikte kuşlar, örümcekler, ateşbö cekleri ve kanncalarla sarmaşdolaş saatler, (Bir gün Gündüz kardeşimiz. tki avucuyla bir şeyi knvramış hıçkıra hıçkıra nğlıyor.. "Çekirdejşin ayağı...çekirdeğin ayağı" diye bniırıyodr, hüngür hüngiir aglıyor. Meierse bahçede kocaman bir yeşil cekirge bulmuş, bir ayağı kopmuş, uçamıyor..) günümüzün kenuı çocuklarına, geçmişin derinliklerinden davanılmaz özlemleri taşıyor.. ü kent çocukları ki bugün televizyon ekranlarındaki vurdulukırdılı şıddet filmlerine teslim olmuşlar, okulun bahçesinde ya bir kediyi, kulağından tutmuş basaşağı sallandırıyor ya sokakta bir ayağı sakat zavallı bir köpeği taşlıyor...ü çocuklar ki, saf çocuklukfarmı yaşamalarına izin vermeyen büyüklerin televizyon ekranlarında eğlencclerine ya da duygusal sömürülerine malzemeyapılıyor... < Yaşamın Özge Yorumu AYDIN KARATAŞ acim'i ta Ceyhan'dan, üstelik de okıddan tanıyorunı. Mahalfeden de tanışıyorum. Birlikte büyüdük diyebilirim. O zamanlar, ben ve benim gibi birçok arkadaş da Tacim'i yalnızca resimle uğraşıyor sanıyorduk. Çünkü gerçekten de güzel resimfer yapıyordu. Bu yönünün varolduöunu, bir kez evine gittiğimde, duvan süsleyen karakalem çalışmalardan gördüm, neyse.. Derken yolıanmiz aynldı. Oöretmenliğe larklı iarklı yerlerden başladık. Birkaç yıîönce, Ankara'da Oğretmen Dünyası'nın yönetim yertndeki kitaplıkta onun bir iki kitabma rastladım ve böylece tekrar arkadaşıma kavuştunı. Yüzcejc pek fazla görüşemesek de telefonla, kimi zaman da mcktupla haberleşip görüşüyoruz bir bakıma. Bir kere çok üretiyor. Dereilerde yayımlanan çeşitii yazıları, vayunıanmış kitapları bıınun kanıtı. Iste bundan kaynaklanan hatalar da var, fakat bu yazıda ikinci basımı yapılan kitabından söz etmek istiyorum. Yaşamın Özge Yorumu isimli öykü kitabı Tacim'in daha önce Ankara'da bir dönem dergisiyle, yayımladığı kitaplarla edebiyat çevresınin dikkatini üstüne çcken Yazıt Yayınları arasında çıkmıştı. 1. Basım, Mart 1991'di. Kapak resmi Tacim'in yakından tanıdığı arkadaşı Ahmet Yeşil'indi. 64 sayfahk kitapta sekiz öykü yer almıştı. Öyküler özgündü, ama küçük harflerle dizitmiş olması kitabın en biwük eksiği idi, bana göre. îkinci baskısını Telos yapmıs. 1. Basım Haziran 2000. Kitabın kapağı, DOyutu, harflerin iriliği gercekten güzeL İnsanı vormuyor. Kâğıt da Icaliteli. Fakat kapaktan başlayan teknik eksildikler insanı üzüyor. Sanki aceleye getirilmiş. Tacim'in özgeçmişi verilirken yalnızca bir şiir kitabından söz edilmiş. Oysa ödüllü beş çocuk romanı, üç siir kitabı, iki öykü ve bir roman denemesi olan Tacim'in bu yapıtlanna yer verilmemiş. Telos, kitabın birinci baskısındaki bilgileri aktarmış. Bu kimden kaynaklanmıj bilmiyorum, fakat kitabı okuyan eğer Tacim'i imza olarak tanıyorsa, kendince kuşkular duyacağı bir gerçek. Sonra kitabın girişinde birinci basım Haziran 2000 yazılması, ilkinin yok sayılması da pek yakışık almamış. T Birinci bölümde bulıınan, Işığı Görmeden, Bir Kesmin Arayışı, Yaşamın Ozge Yorumu, Bozkırın Fareleri adlarıııı taşıyan ve soyutlama tekniği ile işlenmiş öyküler, bana göre somut çıkışlara kapısı kapalı çalışmalar. Işı&ı Görmeden'i birkaç kez okudum, ama yine de pek bir şev anlamadım. Çogu öykü okımınıın da anfamayacagmı düşünüvorum. Şimdi, gerek rııhsâlkonumıı, gerekse yaşam koşulları gereği düşünsel karmaşa ıçınde olanlar vardır. Doganın yapısı gereğidir bu. Fakat toplumsal ilişkılerdeki işleyiş, bireylerin anlaşıhr yanlarıyladır. Bu yüzden öykücü de bireydir. Içsel hesaplaşması, yolculukları kendisinde başlayıp kendisinde biten gerceklikler vc olgulardır. Fakat iş yazıya döKÜİdü mü, sahiplik eki yalnız kendinde kalmaz. Pek bir şev anlamadığım bu öykülerdejı üzelde tad aıdıklarmı ya da kendimce sonuçlar çıkardıklarım oldu. Bir Resmin Arayışı öyküsü, Ceyhan'ı,12 Eylül sonrasını aplatıyor. Kitaba adını veren Yaşamın Özge Yorumu'nda para simgesiyle kapitalist dünya anlatdmış, eleştirilmiş. İkinci bölümdeki, Kekliklcr vc Avcı, Kızılırmak Taştı, Düşünen Adam, Kanncalar adlı öykulerde de soyutsomut örgüsü var. Fakat bu öykulerde yapılan soyutlamalar, nesnel gerçekliğe ulaşabUme yolunda araç olarak kullanılmış. En çok hoşuma giden öykü Keklikler ve Avcı. Durağan zekâlı sayılan hayvanlann, özgür yaşam için insanla yaptığı mücadele anlatılıyor güzel bir dille. Öykü bittiğl zaman, haklı olmanın, mücadele içinde değişen zayıf ve güçlü değer yargılarının derin anlanilan içine biraz daha gömülüyoruz. Kızılırmak Taşb ile Kanncaıar adlı öykulerde ise öykücü masalsı bir anlatım vöntemi uyguluyor, bu yolla somut gerçeklikleri dâlendiriyor. Böylece okuyucuyu kendi anlatisına çekiyor. Kanıksadığımız gerçekliklerin hiç de masal olmadığını anlatmak istiyor. Düşünen Adam'da ise devrimci bir mücadelenin, hesaplaşmanın ve kendisi olmanın kesiti anfatıLyor. Bence, sanki bu öyküde Tacim daha çok kendisinden söz edıyor. Öyle veya böyle kitabın en sağlam öykülerinden biri diye düşünüyorum. Tacim'in yazdıklarını ve yapıdarını yakından izleyen birisi olarak, hiç abartısız onun dile sözcükler kazandırmak istediğini de söyleyebdirim. Örneğin kimi yerde kar sözcüğü yerine "akbatak", dürbün yerine "göreç', kofadam yerine "küldev", benzer yerine "kopyaşık' ve "beni saymadı" tiiründeki "saymak" yerine "saylamadı" gibi. Tabii bunlar kullanıldıkça yaygınlaşacak sözcükler. Gelelim kitabın en olumsuz yönüne, ya ni dizgi hatalarına. Okurken not alarak saptadığım 49 tane dizgi hece böbnesiharf eksikliğibitişik vazmaharf yanhşlığı var. Bunlarbence çok önemli. Çünkü bazı dizgi hatalan tümcenin anlamını tamamen değiştirmiş. Böyle birkaç hata var, ama bir ör nekle yetinmek istiyorum. 37. sayfada bir "n" harfi eksiklicinden tümce ne hale gclmiş: "Çalışan makinelerde kedimizi biçimlendirdiğimizi algılıyorum." 1 Tabii Tacim'den de kaynaklanan hatalar yok değil. Acaba ikinci baskıda düzeltme olanağı bulamadı mı diye kendime sormadan edemiyorum, çünkü örnekleyeceğim hatanın gözardı edilmesi olanaksız:"... .bozkınn içinde kara bir yılan gibi uzanan yol, güneşin altında parlayıp duruyordu. Bu yol bir derenin altından düzlüğe uzanıp âkat JİL" (S. 7) 23. sayfanın son paragrafında da benzer bir hata var. Tüm bunlar, ustalığını kanıdarnış bir öykücünün özgünlüğünü gölgelemiyor, okuyun, göreceksiniz Tacim in özgün öykücülüğünü. • Yaşamın Özge Yorumu/ Tacim Çt'çek/ öyküler/ TelosYayınahk/ s. 85 CUMHURİYET KİTAP SAYI 661 8oyutsomut örgüsü Sonra kardeşlerinizle atışmalannızı, sevinçleri, gözyaşlarım paylaşmanız Sonra bazen annenize bazen de babanıza lezarak, kendinizi odanıza ya da evinizin kilerine kapattığınız anlar... . Atkız'ı bir solukta, evet bir solukta okurken bütün bu anılarınız bir bir canlanıyor ve okuduklarınızın öylesine tadına vanyorsunuz ki!... Çünkü Prof. Türkân Saylan'ın kaleminden çıkan bu anılar da, kendisi gibi, öylesine sade, öylesine abartısız, öylesine içten, sevecen, sıcak, dostça, çocuksu. Saylan çocukluğundan üniversite yıllarına kadar geçen zaman dilimini hiçbir seyi saklamaya gereksinim duymadan gözlemlerini, duygularını, çocuksu düşlerini ve düşüncelerini, düslerini ve hayallerini olduğu gibi içtcnlikle aKtarıyor. Çocukluk yaşamında önemli bir yeri olanBabaanneNadideilebaşlayan (Babaannemin en büyük tutkusu sigaraydı. 125 kuruşa boz renkli kocaman tütün kutusu içindenyaprak gibi çıkan sigara kağıtlan en kıymetli malıydı.) kitap, baba Fasıh Galip (...tam bir batılı gibi giyinen, tertemiz pınl pırıl bir adamdı) ve anne Leyla'nın ( ...daima ufak zarif bir şapka takardı.. Parasal zorluklara düştü&ütnüz dönemlerde bile, lersyüz ederek, aksesuvarlar ekleyerek, en iyi kumaştan giysiler giyerde.) çocuksu gözlemleri ile sürüyor... Daha sonraki bölümlerde, kendisinden sonra sırayla doğan kardeşlerden ortak anılar (evimıze ilk radyo savaş yıllannda geldi. Hepimizi çok heyecanlandırdı. Babam. bu kıymetli âleti kanştırıp bozmayalım diye, kendisinin akşam eve gelince açacağını söylemişti(...)oysa biz bebeklerin dışındaki iic çpcuk, çok nıeraklıydık(...) bu işlerebebekken merak saran Turgut kardeşimiz, babatnız gelmeden usulca radyoyu açar, biz de nefeslerimizi tutup dinlerdik) kı bu amlann arasında babasının fotoğraf merakı, Küçüksu çayınndaki keyifli saader, o günlerin SAYFA 16 Çocuksu gndamtopl tşte belki biraz da bu özleınleri yeniden yasamak, pişmanlıklar ve yazık olmuş duygular için DU kitabı okumalı diye düşünüyonım... Gerçi Türk tiyatrosunun yetiştirdiği ender değerlerden biri olan Haldun Taner, bir keresinde günümüzgençlerine atıfta bulunarak, "ben 'bir zamanfar biz gençken'... diyerek, giinümüz gençlerini yargılamaktan hiç hoşlanmıyorum." demiş ve bununla da, biz yetişkinlerin kendi vaşadıklan zamandaki gençlikleri, yaşam biçimleri, rutkulan ve belirgin huyları ile, bugünün gençlerini kıyaslamanın çok yanlış olacağını vurgulamak istemişti. Kuşlcusuz doğruydu bu. Değişen zaman, farklılaşan toplumsal değerler, giderek çoğalan nürusla birlikte zorlanan ve zorlaşan yaşam, doğal olarak insanların kişiliklerini ve alışkanlıklannı, beğenilerini ve huylarını da etkiliyor, değiştiriyor. Değerlenairmelerimizi ve yargılarımızı hiç kuşkusuz yaşadığımız zaman dilimine uygun olarak yapmamızı gerektiriyor. Ama bu gerçegi kabul etsek bile. bazı şeyler var ki, eskıden yaşanmıs farklılıklan ve farklılıkların saflığını, güzelüğini, sadeliğini ve doğallığını özlememizi engellemiyor. Çünkü onlardır ki, bizim bugünümüzü, bugündeki yaşamımızı, yansıtıyor, kişiliğimizi oluşturuyor, davranışlanmızı yönlendiriyor. Büyüyoruz, yetişkin oluyoruz, yaşlanıyoruz ama, tüm yaşamtmız boyunca çocukluğumuz peşimizi bırakmıvor. Yaşantımızın her bölümünde aslında hep çocukluğumuzla beraber oluyoruz. Sadece bu yönüyle bile, sevdiğimiz, beraber olduğumuz, ister sıradan ister toplum içinde önemli yerlere gelmiş kişiler olsun, onların çocukluğunu bilmek bizler için önem taşıyor. Çünİtü o insanı ve o insanları böyleUkle daha iyi tanıyor, onlan daha çok anhyoruz... Ya daha çok seviyor ya da sevemesek bile, değerlendirmemizi yaparak, artısını eksisini bir yana koyarak, anlayarak, hoşgörerek sevmemeyi öğreniyoruz. Çocukluk deyip gcçmemeli... Çocukluk yaşantımızın her adımındabizimle çünkü... Vc inanın! Prof. Türkan Saylan'ın yaşadığı dönemlerdcki çocukluk en güzcli!.. AcıIan, vokluklan, saflıklan, tazeüği ve çocuksuluklanyla... Keşke her insan yetişkin olduğunda da biraz o çocukluk dönemlcrin BIP zamanbr btz gençken'.. Aslında kitaplarla ilgili teknik hiçbir bilgim yok, yalnızca gördüklerimi dulendirmek istedım, yoksa tereciye tere satmaya kalkmak, en azından benim gibi işi okumak, arada sırada da burnunun direğini sızlatan konularda kalertt oynatmak olan birisinin tavrı değil. Yaşamı, herkesin başka başka yorumladığını bir kez daha anladım, bu öykülerin tümünden. Demek ki "Her insan kendihayatını yaşar"mış. Böyle olunca da farklı şeyler soğururmuş ve yazarsa da farklı şeyleri dillendirirmiş. Tacim'in öykülerinifldbölüme ayırdım. Bu arada şunu belirteyim, Tacim'in alınganhk göstermeyeceğini biİdiğimden, bir kez daha okuduğum kitabı bütün samimiyetimlc ele almak istiyorum. Bir kere ilk öyküleri oldıığu halde, öyküler usta i^i. Dili akıcı. Merak öğesi okurun kitabı elınden bırakmasını engelliyor. Bir solukta okumayı dayatıyor. Bir konuya dikkatini çekmek istiyorum Tacim'in. Sırf okuyucuya mesaj (ileti) vereceğim diye kendini zorlamış. Oysa öyküyü, öykücü kendi doğal akışına bırakmah. Çünkü iyi okuyucu Uetisini alır zaten. Dedim ya, öyküleri iki bölüme ayırdım. Yaşamm yorumu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle