Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DENİZ ÇALIŞKAN ağdaş öykii ve romanıııuzın ustalarından Demirtaş Ceyhun, ycni kitabıyla da yazınımızda kendi kurduğu ycni bir türe imza atmayı sürdürdü. Ben bu yeni türü araştırmacı deneme diye adlandırmak istiyomm. Ccyhun, bir tarihçi değil, bir bilimci de değil. Ama, değmc tarihçilerin, değme bilimcileıin yap(a)madığını yapiyor. Tarih olmadan kimlik olmaz. Ama tarihe bakış, kimliği de bclirler. Demirtaş Ceyhun, toplumun kimliğini belirleyen kavramlar ve kutuplar açısından tarihc bakışını son kitabında da sürdürüyor. Bcni tarih tazla sarmıyor, diyorsanız, sizi hemen tesclli edeyim. Bildiğiniz türden bir tarih kitabı gibi degil; aydınlıkla karanlığın arasmdaki rarin boyu süregclcn, giiniimiizde.de e.n yoğun biçimde yaşadığımız kavganın serüvcnini sürükleyici biçimdcanlatıyor, Osmanlı tarihinin başından "Ulıı Hakan" Abdülhamid'e kadar olan böliimünü. Bundan sonraki kitapta da özellikle Abdülhamid dönemi olmak üzere, bakışın günümüze dek ulatılacağı haber veriliyor. Tarihin deneme radında anlatıldığı ku tuplar ekseni, kitabın alt başlığmda yansıyor: Türk Aydınının Dramı: Medrese'den tmam Hatip'e. Yaklaşık üç yıiz sayfa boyunca, kııllanılan biitün kaynak lar, kullanıldığı yerdc bclirtUerek, dinci lcrle bilimciler arasmdaki iktidar savaşı, bir seriıven romanı gibi okunuyor. I lc mcn şunu belirteyiın: Bu konuda aslında yapılınış hemcn hiçbir çalışma y.ok, Cey nun tırnaklarıyla kuyu kazıyor. Omeğin, dilimızdcn düşmeyen medresenin ne olup ne olınadığını kimsc bilmiyor. Ama öğrenmek istcyen dc, ciddi bir çalışma, inceleme, araştırmavı boşuna arıyor. Ayrıntılı biçimde bu alandaki sözde biliın sel çalışma scrüvcnimizi de Ceyhun'un kitabından adun adım izleyebilir, sonra ister gülcrsiniz, ısterseniz ağlarsımz. Ben,bu kitabı elimde kalem satır satır okuduktan sonra, imparatorluğun on al tıncı yüzyılm yetmişlerinde, saray vc yönetim üzerindc molla etkisinin yüze çık tığı dönüşümc dcğin, niçin yükseliş ve gelişıne dönemlerı yaşayıp, ondan sonra da niçin duraklama, yokuş aşağı yuvarlanma vc batış sürecine girdiğini, biraz daha aydınlık olarak anlayıp kavradığımı sanıyorunı. Ç Bitmeven Kavna miş' bir yüzyıldır bizce." (S. 73) ibaret. Bu savaşımın ocağı ve Devlctin ekonomik gücünün kaynağı da medresc oluyor. azalmasıyla ortaya çıkan yeniçeDönüm noktasıysa, olumlu ri hoşnutsuzluğunu da ulema bilgilerden uzaklaştıkça zayıf çok sinsice ve ustaca hanedanla dıışen ülkcde dirayetsizleşen tîfmirtaş Ccyhun askerin arasını açmak için kulyönetimin, sarayda ulemayı söz KOI) MH: ULU IIAKAN" lanmıştır. Burada günümüze sahibi yapmaya başladığı 16. ı koşutfuk, şeriat güçlerinin çayüzyılın yetmişli yıllarınua gerbaları açısından apaçıktır. Uleçekleşir; Ulema, askeri de Sulma güçlendikçe devlet gelenektan 11. Osman'a karşı kışkırtleri temelden bozulmaya, demaya başlamıştır. ğerler bilincli bir biçimde çürütülmeye "...Sultanlarbelkihâlâbilincindedcğilbaşlamıştır. lstediğiyöndekullanmak için lerdir ya, Osmanlı Sarayı'nda ta XVI. yüzdevlete yeni gelir kaynakları adı altında, yılın ortalarından bu yana, yarım yüzydı ulemanın girişimleri borç batağını duraşkın bir süredir medreselilerce sinsice madan derınleştiriyor. Ama devlet battıksürdürülen bir iç savaşla iktidar kesinlikça, devlet içine ahtapot gibi yerleşip yayılc el değiştirmiştir artık. fan ulema zenginlcşip güçlcniyor. (S. 94 , Fakat ne yazık ki, tarihçilerimiz, ulemad.) Bugün Afganistan'dakiTalebankarşının daha 1558 59'larda, yani Kanuni'nin lığı suhte ayaklanmaları, ulema iktidarına son yıllarında ustaca tezgâhladıkları bu payanda oluyor. Ulemanın bütün çabalasinsi kavgayı ve gizlı iktidar dcğişikliğini, rı ve savaşımı da aslında Osmanlı tnıpaısrarla sultanların yaşlılıklarından veya koratorluğu'nun başından itibarcn fcodal ya layca elki altında kalan, ıyi eğıtım gbrmeda teokratik bir yapıyı öngörmcdiğini gösmiş, kadına ve eğlenceye düşkün, karar teriyor. Mollanın, suhtcnin savaşı teokra sız, dine aşırı bağlı kişiliklerindcn kaynaktik bir yapıya dönüştürmek, en azından lanmış iktidar zaah vcya boşlukları olarak var olan yapıyı içincıen çürütcrek, devleyorumlaınaktadırlar hâlâ, her nc hikmet te vc vonctime el koymak içindir. (S. 133 ise..." (S. 6768). d.) Ulema egemenHğhıe son "C.öruldüğü gibi dinin, toplumsal ve Ne hikmet olduğu bugün aıtık lyıceorekonomik sorunlarımızla ilgiıi tartışma tava çıkmıştır. 16. yüzyıldan beri ulema larda bir sıyasal ideoloji olarak gündeme egemenliğinc ancak laik cumhuriyet ara gctirilmesi ilk kez XVII. yy. ortalarında vermis, ama 14 Mayıs 1950 sözde Jemokolmuştur. Dolayısıyla, bugün de siyasal ratik dönüşümüylc, tarihtekini aratmava gündemimizin ilk maddesini oluştııran cak bir sinsilikle iktidar savaşı yine ulkeaskerşeriatçı tartışmasının kökü, ta nin gündeminc gclmiştir. Bu kez, kadro XVII. yy. ortalarına kadar gıtmcktcdir." ları yetiştiren ocak medrcse yerinc, med(S. H4) rcsinin artık devlet eliyle uzantısı olan imam hatip okulları olmuştur. Ozelliklc Bataktan kurtulmak için... bu okul mezunlarının yalnız imam hatip Ulemanın ülkeyi ve devleti süruklediği mesleğiyle sınırlı kalmayıp, bütün kapılabataktan kurtarmak isteyep bütün padi rın kendilerinc ardma uck açılmasıyla, şahlar, bir yandan yeni bir ordu yapılan"ulema" iktidarına gidcn yol da açılmış, masına uiderken, medrese karşısında çaErbakan'm başbakanlığıyla gerçekleşmişğın bilgileriyle donatılmış insan yetiştiretir. cek yeni okullara yönelmişlcrdir. Navga ulemayla, 19. yüzyılda münevver denile Bu kavganın kesin sonuç getirmemcsicek kcsimler arasında sürüp gitmiştir. Banin tek nedeni, bütün kapılar açılırken, tılı anlamda ortaokul denilebilecek ilk bir tek istisnanın günümüze dek direnrüştiye ancak mesi, haıp okullarının kapısının molla cğitimindcn gelenlcre kapalı kalmasıdır. Geçici iktidar döneminde bu kapıyı da açmak için, yine çok sinsice verilen savaş geri tepmis ve şimdilik molla zihniyetini, kendilerinden ve salt öz çı karlarından menkul bir şeriat düzeni taraftarlarını iktidardan uzaklaştırmıştır. Ancak, bu zihniyetin hrsat bııldukça yetiştirip, devletin bütün görevlerine ve katlarına yerleştirdıği kadroları uzaklaştırmak daha çok zaman alır. Molla zihniyetınin tckrar iktidar olmaması koşuluyla. III. Murad döneminde sarayda çok güçlü bir konuma gelen molla takımı, III. Ahmed ve II. Mahmud gibi bazı kısa, geçici dö nemler dışında, ülkenin uluslara rası düzeyde gücünü yitirmesiylc doğru orant ılı olarak yönetime ağırlığını koyuyor. Molla takımının etkisi arttıkça da, çağdaş gelişmelerden daha da uzaklaşan ülkc, içte ve dişta gücünü yitiriyor: "XVII. yüzyıl ise, Osmanlı sarayının ulemanın elinde sözcüğün tam anlamıyla oyuncak olduğu, 1838 yılında istanbul'da açılabilmiştir. Demirtas Ceyhun'un kitabındaki cn önemli savlarından biri de, medresenin aslında okuınuş ya da aydın değil, gerici ulema kaynağı olmasının yani sıra, Os manlı aydını diye nitelencbilccck kişilerin lînderun okullarından yetişme, genelde dcvşirmeler olduğudur. Matematiği bilimden saymayan (çünkü sadeceakıl yctermiş!) ulema tavrı karşısında, edebiyattan matematiğe, liziğc, astro lojiye kaoar bütün bilgiler Knderun'da az da olsa gösteriliyor. Medrcse ise:"()sman lı medresclerindc bütün tarihi boyunca sadece Kuıan vc hadislcr üzcrinc tefsir, bi dersler okutulmuş ve çocuklara SünniHanefi inancı doğrultusunda islamiyetle ilgili bilgiler verilmiştir." (S. 227 Bu bağlamda Ceyhun'un asıl savı, Os manlı'da asıl aydın kaynagının edebiyatçılardan, edebiyat eğitimi alanlardan oluş masıdır: "Zatcn özel cğitimle kcndini ye tiştirmis Osmanlı aydınİarı içindcki cn büyük grubu da şairlcr oluşturmaktadır gör düğümüz kadarıyla." (S. 251) Divan sııı ı, ( )sın,ınlı ılıışunccMtıi önem liölçüdekurupyariMtukeıı, bueğilım kendilcri de şaiı olan sultanlar döneminde hep guçlcnmış ve devlet de onların döne minde ya daha yükselmış, ya da bir ncles alabilmiştir. Osmanlı hanedanıyla şiir ara sındaki bu ilişki cn gecinden 11. Abdülhamid ile salt tersine dönmiiş ve onun dö neminin bütün kavramlan, değcrlendırmeleri günümüze dek uzayarak, cumhu riyet eğitimini dc sürckli kösteklemıştir, Osmanlı'yı inceleyerek Demirtaş Ccv hun'un vardığı önemli sonuçlar arasında, işte Abdülhamid döneminin etkisinin özellikle okumuş kesimce sürdürülmcsıy lc tevhidi tedrisat yasasınm yanlış yorumu var. Bu yasa ikı ayrı cğiıimi biıleştiı mc yasası dcğil, genelde söylendiği gıbı eğitimin tekliği yasasıdır. Diğcr önemli bir sonuç da, Atatürk'tın cumnuriyete temel yaptığı laiklik ilkesini aslında Batı'dan almadığı, bu yararsız ve etkisiz bir kopya olurdu ama tslamiycti ilk kez laiklik ifkesiyle özgün biçimde ye niden yorumladığı savıdır. Ama Abdülhamid panislamizmini, cumhuriyet döneminde de sürdürmek isteyen çevrelerce, cumhuriyet tlcvrimi ve ilkelcri günümüze dek ters yorumlanmıştır bilincli olarak. Demirtaş Ceyhun'un yeni kitabı, "Kod Adı 'Ulu I lakan' (Türk Aydınının Dramı: Medrese'den İmam Hatip'e), gü *î nümüzü anlamaya yol açan, tarih bakışlı bir araştırma ve deneme. Ama kendine özgü sonuçları ve savları var. Bu sonuçlar ve savlar üzcrinde dur mak ve tartışınak gcrekir. Yapıtı kı tap okuyan herkcse önemle salık verirkcn, doğrusu gcniş çaplı bir tartışmaya yol açmasını da, kimliğimiz ve geleccğimiz açısından diliyorum.* Kod Adı: "Ulu Hakan" 1 (Türk Aydınının Dramı: Medrese'den tmam Hatip'e )/Dcmırla$ usulü fıkıh, fıkıh, kelâm ve Arap dili gı Abdüthamid dönemlnin etkisi Medreselerin eğfthn yöntemi Selçuklu'nun veOsmanlı'nınokuludi yc bildiğimiz, imparatorluk aydınlarını yetiştirdığini sandığımız medreselcrlc ilgili olarak aslında hiçbir şeyi bilmediğimizi Demirtaş Oyhun'un kitabını okurken anlıyorıız. Osmanlı medresclcrinin dcvlctlc vc kamuyla hiçbir ilişkisi yok. McdrcselerkesinlİKİekamusalcğitiınkıııumu olmayıp, ülkc düzeyinde cğitim yöntçm ve tasarımlan olan bir okul türü dcğil. Ülkc düzcyi bir yana, bir kentin içinde, cn başta imparatorluğun ba^kentindeki medreselerin bilc cğitim yöntemi, tasarımı vc icerikJcri bakımından benzcsimlcr bir rastlantı. Medresc hocaları devletten maaş alan memur değiller. Mcdresclcrde, insanların günlük yaşamlartnda kullanabilccekleri herhangi bir dcrs gösterilmediği gibi, şeriata yönclik biitün derslcr dc SünniHanefi siizgecindcn geccrek, mcdreseliler, bu kesimin uleması olarak yctiştiriliyor. Zaten ders vcrcnlcr dc hcp aynı tür ulema. Yinc Ceyhun'un araştırma dencmesinin ortaya koyduğu gibi, kuruluş, ilerle mc vc yükseliş dönenılerinde, cağm koşııllarına uygun, do^al)iliınscl, matematikscl olunılu bilgilcr de öğretilirken, dolayısıyla başta saray vc çevresinde, yani iktidar katında övle yetişmiş ki;jiler görev alırlarken, dünyaya şeriat gö/ııyle bakan molla ve ulema kesiminin ugıa^ı, o ins.ın ları iktidar (,cvrcsindcn uzaklaştırıp, on ların yerinc gecme savasjimı vcrmcktcıı SAYFA 18 Ccyhun/ Sh Çanı Yaytncvı, U tanbul V)9X (2 baskı!) C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 4 8 1