25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Ulıı Hakan, Osmanlı'mn gerçek tarihinin siffre anahtan' "Kızıl Sultan" da denilen II. AbJülhamid'c, bir başka kcsim "Ulu Ilakan" diyor. Üstclik, bövlesine ıılulanan bir başka Osmanlı sultanı da yok. II. Abdülhamid'e acaba niçin "Ulu Hakan" diyorlar. Iştc, bu sorularla uğraştığı kitabı üzerine konuştuk Demirtaş Ceyhun'la. sonra da Batı'dan ithal ettigi öğreti ve kavramları, toplunısal yapınıızla uyuşup uyuşmadığına filan aldırmaksızın hemen bcnimscyip ezberlemeyi yeglemiş, kola yı şeçip. Orneğin, aydınlarımı/la ilgili, gerçek tcn çok tipik bir olay yaşanmaktadır s,u günlcrde. Anımsayacagmız gibi, yüksek öğretimin tüccarların cline geçmesini topUımsal açıdan zararlı bulduklarından, I96()'lı yıllarda, Sülcyman Dcıni rel'in sayesinde ülkcyi bir anda pıtrak gibi sarnıı^ özel yüksek okulların bir an öncc kapatılması iı^in savaşım vcren, ana^ yasaya aykırılığını savunan, Anayasa Mahkcmcsi'ncc kapatılmasım sağlayan, alktşlayan nicc aydınımız (pıofcsörü nıüz), ilginçtir, bugiin gcnc aynt tüıcarlarca, bu kcz bir nilei şer'iye ilc vakıf üniversitesi adı altında açılmiş bu okul larıla, yalnız dcrs vcrmcklc dc kalmayıp, üstclik kcndilcrinc lütfcdilmiş clckan, rektör vb. gibi sanlarla vakıf patronlarının sozciiliiklcrini üstlcnnıcktc bilc bir sakıncagörmcmcktedirler, ncacıdırki... Gerçekten, bu aydınlarımız, 1960ların özel yüksek okulları ilc bugünün vakıf üniversiteleri arasında, karşılarında bıınca farklı tavırlar takınnıalanııı haklı kılacak nc gibi bir nitel ayrım bulmaktadırlar acabar1 Çünkü, gördügTımüz kada nyla bu ö/cl yüksckokullar arasındaki tck lark, gcncliğin (kamunun) 60'h yıl larda daha cok nıimarlık vc mühendisligc ilgi göstcrnıesinc karşılik, bugiin uluslararası ilişkilcr, iijlctmccilik, kamuoyu ara^ıınnacılığı, pazarlamacılık gibi moda mcslcklcri yeğlcmclcri yüzündcn, salt ilk acılan bölümler arasında olsa gcrcktir bizcc. Kuşkıısu/, bu iki kurulu^ arasındaki bir diğcr lark da, birincisinin adında bıılıınan "özel" sıfatı ycrinc, ikincisindc "vakıf kavıamının kullanılmış olmasıdırAdaha ilk bakışta görülcccği gibi. Ozel yüksek öğretiııı kurumlarının 9()'lı yıllarda ülkcyi yonidcn pıtrak gibi sarmasına olanak vcrcn, scımaye iktidarlarının bulduğu hilei ser'iye dc bu vakıf sözcüğündcn kaynaklanmaktadır zatcn. Dolayısıyla, bizcc hiç kus.ku yok ki, bu aydınlarınıız da, davranısjannı aynı hilei şer'iye ile, yani toplumsal bilinciınizdc halen "kamu yaran" anlamıyla özdcşlc şerek sanki kııtsal, dokunıılamaz, tabu bir kavranı nitcliğirıe büı üıımiiş "vakıP sözcüğüniin bu gizli vc gizcmli gücü ilc aklayabilcccklcrine inannıaktadırlar. Oysa.gerçektenöylc midir acaba? Yani, vakıflar da, savlandığı gibi birer ka nıusal kurumlar mıdırr' Doğrusu, üzülerek bclirtclim ki, aydınımızın "vakıflar" hakkında, bugünkü yasal çcrccvcsinin dışında yctcrli bir bilgiyc sahip oldıığıınu söylcycbilmck dc galiba gcrccktcn olanaksızdır. Bilindiği gibi, vakıf kavramı dabizc lslamiyctlcbirliktcgclmiijtiı. I lcı nc kadar Kuıan'da vakıflar konusıında hcrhangi bir hiikiim yoksa da, hadislcıic biciııılcn dirilmiş örli Islam hukııkuna göre, vakıf, bir taşınma/ın, bir kişi vcya kurunıa sü rcsiz tahsis cdilmesi anlamına gelmektcdir. (J.ünkü, tslamiyetin toprak huku kımclaki ikta sistcmindc, özel toprak miilkiycti hakkı kcsinliklc soz konusu dcğildir. Osmanlılar da, Anadolu'da bu sistcmi "dirlik" adı altında avncn uygu lamışlardır. Yani, özel toprak miilkiycti lıakkı ()smanlılar'da da ta 1858 tarihinc kadar kcsinliklc söz konusu olmamıştır. Bir nıülkün, bir anlamda mülkiyct hakkı olarak yorumlayabileceğimiz, kııllan nıa lıakkının süresiz dcvri isc, ancak cami, mcdrcsc vc bcnzcri gibi dinscl amaç lı bir kurunıun yaşamını sürdürebilmesi iı;in vakfcdilmcsi halindc mümkün olabilmi^tir. Nc var ki, XVI. yıizyılın sonlanıulan itibarcn fetihlerin ardı kcsilin cc, dirlik düzcni de yavaş yavaş bozulmııs, ve gclcccklcrini artık güvcnce altında görmeycn dirlik sahiplcri XVII. yüzyılda bütün mal vc varlıklarını yatırarak ardı ardına ailclcrinc bağlı çok sayıda va kıl kıırmaya kalkışınca da, bu kcz vakıf kurumu nızla yozlaşmı^tıı. Nitckim Prol. Bayranı Kodaman da, bu yozlaşmayı "Vakıf müessesesinin gcçinı kaynağı haline dönüştürülmesi" olarak dc Ûerlcndirmcktcdir. Yani, bu tarihtcn itibarcn Osmanlılar'da da artık, "hayrat" olan, "hayr" için kurulmuş "kamu yararına" vakıflarla birliktc, "nıülkün uğula ve unun da ogullarına tahsis edildiği", mülkiyct hakkına güvencc saglayarak sürcklilİK kazandıran vakıflar da kıırulmava başjanılmıştır. Bu ncdcnlc, "vakıP' kavramına da, bizcc onu bu kutsallaştırılmısjığından ancak arındırabilccekbir Türkçc kar^ılık bulursak, o zaman "vakıt üniversitesi" denilcn bu ycni kuruluşların da, sonuçta birer "özel yüksek okul" oldugu gcrçcği bütün çıplaklıgıyla gözler (inünc scrilcccktir, hiç kuşku yok ki... Ayrıca unııtmamalıyız ki, ta 1913 yılına dek ()sman lıların dcvlct bütçcsindcn kurtlukları bir tck mcdrcsc olmadıgı gibi, hcrhangi bir mcdrese müdcrrisine (öğretmenine) c)c dcvlct bütçcsindcn tek bir akçc öden mcmiştir kcsinliklc. 1 lalkın eğitimi, bütün taririi boyunca "vakıfların kurup yönettiği" mcdrcselcrcc yürü tülmüştür. Bilindiği gibi, Mustafa Kemal de, 1924 yılında, "eğitimin niteliğini ancak dcvIet belirler, dolayısıyla halkın eğitimi de ancak dcvlet eliyle gerçekleştirilebilir" ilkcsindcn harckct edcrek "Tevhidi tedrisat/ Eğitimin tekliği" yasasını çıkartırkcn, gcnc unutmayalımki, eğitimin, ()s manlılarda olduğu gibi vakıflar aracılığıyla özel ellere geçmesini önlcmck için, aynı gün "Evkaî/ vakıflar" ve "Şer'iye" bakanlıklarıııı kapatan yasaları da çıkarttırmıştır. Bilıncm ki, nasıl söylcsem... aydınlarııııı/, kimliklcrinc, dolayısıyla gcçmişleri nc kar<ji öylesinc ilgisizlcr ki gerçekten... Demirtaş Ceyhunla "KodAdt: Ulu Hakan" üzerine Örneğin, daha geçenlerde, Türkiyc'nin en büyük gazctesinin genel yayın müdürü ve köşe yazarı bir aydınımız da, Urdünlülcrin, Kral Hüscyin'in cenazesini İskoçların gayda miiziği eşliğindc kaldırmalarını clcştirirkcn, "Tam 500 yıl Osmanlıların yönetiminde kaldıkları halde, onlara bir mehter müziğini bile benimsetememişiz" dive yazıyordu, hiç kuşkıım yok ki, bugiin ncr büyük garnizoııda bir dc askcri bando takımının bulunmasına bakarak, olsa olsa yöntemiy lc Osmanlılar da da hcr kıjlanın ayrı bir mehter takımı oldıı^ıınıı sanarak... Dedim ya, aydınımı/ ne kendini biliyor doğru dürüst, ne ıfe ()smanlıyı... Bu yüzden dc, 21 Mayıs anayasasının bol kcpçc getirdiği özgürlüklcr karşısında, sözcüğün tam anlamıyla buldumcuk delisine dönmüştük 6()'lı, 70'li yıllarda kolayca, anımsanacağı gibi. () ^aşkmlıkla koşar adıııı gclip 12 Iîylül'dc kafamızı birden faşizmin duvarına çarpmca da, hcr sjcyi karmakariijik ettik. Baksanıza, oııaçag dü^uncesinin salt inanca dayalı bir örgiit türü olan, ijcyhmürid ilişkisi içindeki dinsel tarikatların da, bugünkü iaik dcvlet anlayışının iiret tigi civil (yani l'arsça sivil degil, ingiliz ce civil) toplum örgiitü sayılabilcccğini savunmakta bilc hcrhangi bir sakıııca görmcmektedirlcr hâlâ kimi aydınlarımiz, bu şaşkınlıkla... Kuşkusuz, bu 12 Eylül soku, bcnim için dc hcnı yazınsal, hcm düşünscl acıdan son dcrcce öncmli bir dönüm nok tası oldu. Daha öncc dc birkaç kcz bclirtmiştim. 12 Eylül döncmindc, güya iyi tanıdığımı sandığını ve romanlarını, öy külerini ya/dığım insanların (lıalkımın), faşizm karşısındaki davranı^larına tanık oldukça, doğrusu, kiilahımı önümc koyup, toplumsal kimligimiz konusunda sil baştan dü^ünmem gcrektiğine yürcktcn inandım. Bu yüzden dc, haklısın, kimli öirniz vc toplumsal yapınıızla ilgili incc lcnıe, araştırma, dcncmc çalısnıalarım, gerçekten dc uzunca bir sürcdır, roman vc öyküyc ağır basar oldu. Cıörüldüğü gibi, bütün bu gcli^mele rin, piyasa talebi ile filan ne ilişkisi olabilir ki... Ayrıca, cdcbiyatın yetersiz kalması da nc dcmck Allah aşkma... Tövbc... Çün kü, bütün bu çalışmalanm da, bir başka tiir edebiyat kcsinliklc... Vckı, sözü "KodAdı: Vlıı Ilakan l"aJ 12 Eylül şoku Vakıf kavramı NECATİ GÜNGÖR TT^" alcmc aldıjlınızyapılların lıslc un> K. K'zden gfÇ'rincc iki ayrt JL \ çizgının iç içcliğjni saptıyoruz lidcbiyal yapüları ve düşünce yapıtları Ama son dünemlcrdc, düsünce yapıtları nın roman ve hikâycnin önüne geçtıgtnı göriiyorıtz Bu bir pıyasa talcbi midir; yok\a vdebiyatın yclersiz kaldıg'ı bir alan nıı söz konusu? Şaka mı ediyorsun Allah aşkına, sevgili Nccati Cîüngör... îlangi piyasa faktörii... Biliyorsun, "Tanrıgillerden Biri" adlı öykü kitabımdan sonra, ta 1967 yılında çıkmış ikinci kitabım da bir ineeleme, bir araş,tırıııadıı. "Haç'lı Emperyalizm" adlı bıı kitabımda da, daha o za mandaıı toplunısal kimliğitnizle ilgili sorular üretmcye, Anadolu insanının din kavgalarını ve dcvletdin ilis,kilerini irdc lemcye çalıs.mıştım. Aydınımızın, şu son on yıldır radikal Hanelilcrin şcriatçı sal dırılan karşısında, "Elhamdülillah ben de Miislümanım" diyerek dcrsine çalıs, matnış, öğrenci gibi süklüm piiklüm dıı ruslarını, bocalayışlarını gördükçe, inan, öylesinc hayıflanıyorum ki ta 1%7'dc basjattıgını bu çalışmaya ]990'lı yıllara kadar ara vcrmis, olduğum için... Çünkü, aydınınıı/, gerçektcn de hâlâ ne kendini tanıyor do£ru dürüst, dola yısıyla nc dc toplumımıı, gördüğiimüz kadarıyla... I Icp iki arada birdcrcdc kal mışsanki; bııyü/dcn deönceDoğu'dan, SAY I1 A 16 lı son yapıtınıi gctirehm Kitaba adını veren II. Abdülhamıt, ama Osmanlı tarihinin başından itibarcn bir larama söz knnusu. Öyleyu' nedcn kilil noktası "Ulu Hakan"? Dedim ya, ben edebiyatçıyım. Dolayısıyla, hcmcn bclirtcyim ki, aınacım da kesinlikle yeni bir ()smanlı tarihi yazmak dcgil clbettc; tarihinıizc bir edebiyatçı kuşkuculuğuyla bakarak sorular üretmeK. Yazdıklarımı da, bu ycni sorularla ilgili denemeler olarak niteliyorum /.a ten. Nitckim, iktisat tarihi profesörü bir dostıım da, bu çalışmalanmı pck dc cicl diyc almadığını göstermek için galiba biCUMHURİYET KİTAP SAYI 481
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle