29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

değiştniş bulmayı başaramayînca yapısını bozmaya kalkışır. Rimbaud bu açıdan bazen Jackson Pollock'ı hatırlatıyor, boyayı kullanışındaki fiziksclliği, sarhoslugu tuvaliyle kıyasıya bir boğuşma gerektiren Amerikan ressa mını. Pollock, 'Şamanistik Dans> Ritüeli' dediği bir eylemsellikle, bir kendinden geçişle içinde bulunduğu psiştk süreçleri örüyordu boyayla. Bir de tabii lci ünlü Sürrealist (Gerçekustücü) rcssam Salvador Dali'nin afyonla uyuşturulmuş beynini düş ve gerçek arasındaki o saydam aralıkta nesnelleştirmesini anırnsatır hize. Rimbaud bir yandan kendinden sonra gelecek birçok sanatçıyı ctkilerken bir yandan da Freud veJung gibi 'Bilinçaltı' madenine kazıya giden o önenıli psiluyatristlerin yolunu açacaktıı. Rimbaud bir ateş çemberinin ortasın da oturuyordu. Dana bir okul çocuğuy ken görmüştü geleneksel şiir yazantarın kısırlığını rahat çulışma odasına çekilen ve arasıra coşkusal bir rahatsızlık yaşayarak şiire bir saat harcayan adamların kısırlığı. Bu adamlarla alay edebilirdi çünkü onlar hiçbir şeyi tehhkeye atmıyorlardı. kendi hayatı yadsımayı ve adsızlığı gerektirse bile o hayatını yaşamıştı. Ve saldırıyordu bu içi geçmiş imge simsarlarına... "...Evet, gözlerim kapalı sizin ışığımza. Bir hayvanım ben, bir Zenci. Kurtulabilirim ama. Düzmeee Zencilersiniz hepiniz, sizler, manyaklar, kandökücüler, cirnriler. Tüccar zencisin sen, yargıç Zencisin sen, imparator. yaşlı açgöz Zencisin sen: Vergisiz bir içkı içtin, Şeytan'ın yaptığt. Saynlık atcşi ve kanser esinlcr bu halkı. Bu zavalklara rehinebulabilmek için deliliğin dolanıp durduğu bu anakaradan ayrılmaktır en iyisi. Gidiyorum Ham'ın çocuklarının gerçek krallığına...'1 (s. 94) .. Kendisinin oluşma sanrısını görür. Ocünü kapitalizmden almak ister, bireye yaratıcılık secerek yaşama hakkı tanımayan, bunun yerine ondan kendisinı bir kurııma satmasını isteyen o sistemden. Kıtalararası yolculuğa çıkmış bu deli kahin belirsiz uğrak yerlerınde yasantılar topluyordu. Büyülü simyacı, harfleri renldere dönüştürüyor, bir gökyüzü heybeti boyuyordu. O küçük kozmograf, kozmoz yemişleri satıyordu!.. " ....Rengini buldum sesli harflerin! A kara, O ak, I lurmızı, O mavi, Ü yeşil. Saptadım her sessiz harfin biçim ve devinimlerini ve içgüdüscl ahenklerle, ergeç bütün duyularla ulaşılabilecek bir şiirsel dil bulınakla gururlandım. Saklı tutuyordum çeviri hakkını. Bir deneyimdi bu başlangıçta. Sessizliklcrivegeceleriyazıyordum, not ediyordum dilc sığmazı. Saptıyordum baş dönmelerini. Âlıştım basit sanrıya: Bir fabrikanın yerine bir cami görüyordum düpedüz, meleklerin oluşturduğu bir davulcu topluluğu. gökyiizünün yollannda faytonlar, bir eöiün dıbinde bir salon: Canavarlar, gizier, büyük korkular dikiyordu önümc nir vodvil adı. Sonra sözcüklerin sanrısıyla açıldadım büyülü safbatalarımı! Kutsal buldum sonunda aklımın düzensizliğini. Aylakttm, kurbanıydım bir yüksek ateşin: inıreniyorum mutluluğuna rıayvanların, Vaftizsiz bebeler cennetinin masumluğunu simgeleyen tırtılların, o erdenlik uykusu olan köstebeklerin!.." (s. 97) Rimbaud, kişisel bir parçalanışın daha da önemlisi yirminci yüzyıhn dayattığı maddeci yapının, yaratıcı birey üzerindeki yabancılaştıncı etkisini imlemistir hep. Hepimiz çcşitli biçimlerde ruhsalbir çolle karşı karşıyayız, tükenmiş olan iç kaynaklanmızı yansıtan çorak topraklara toplu bir g^öçteyiz. I lepimiz bir dönüşüm halindeyız, Dİünçli ya da bilinçsiz. Çoğumuz sahip olabileceğımiz başka kendilerimizi aramaya çıkmışız. O sayıklamaların ar^ dındaki düşsel ülkeye, o büyücü şamanın döktüğü sözcükleri toplayarak yürüyoruz.ı "Sayıklamalar" (Arthur Rimbaud)/ h remy Rcccl/ Çevıren Ülker Ince/ Tclus Yayınahk/ 1998/ 168 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P Necati Tosuner'le "Güneş Giderken'denyola çıkarak... u Yaşıtlarımdan biraz daha olgun olmak zorunda kaldım" Necati Tosuncr eski ve yenibütün kitaplanyla okur karşısında. Son kitabı, "Güneş Giderken" dolayısıyla, kcndisiyle, yazarlığının geçmişi, bugünü ve geleceği üzerine konuştuk. OSMAN SERHAT ERKEKLİ I ocuklugunuzun vc gcnçlığımzın gc^ tığt, ilk aykülertnizı yaztp yaytmladığıııız Ankara ve sonra Is tanbtAve tabii Ankara. Bu iiç yörentn yatanbtrtve t zarhğınızdakı yerı nedir? • Ankara, bcnim doğum yerim. 18 Haziran 1944 Numune Hastanesi. Bir memur ailesinin "numune" bebeği. Altıncı çocuk. Benden büyüğü ölünce, beşinciliğe yükseldim. Sonra altıncı da oltıu. tki annem vc babam öleli uzun yıllar oldu. lki ağabeyim de yok artık. Ha, adımı Recep koynıuşlar. Babamın dayısı ölünce, onun adını vermişler: Osman Necati. Bankada falan, "üsrnan Bey" diye seslenildiğim olmuştur. "Necati"... "Nckati".. Necatte" diye çağrıldığım da... Mehmet Taner de "Neco" demeyi sever. Sıfatımın ad diye kullarulması da hic seyrek degildir. Ben de üçüncü kitabıma acı yapmüjinıdır. Yok, Osman" adı da az çekmemiştir benden. "KeleşOsman"larvarbiliyorsun. "Sancı... Sancı.."nın üsman"ı bir de... Sen ne sordun, ben ne mi anhınyorum?.. Değil elbet, nedeni var. Necati dört yaşındayken, başına bir iş geldi, Sakat kaldı. Ve... "kimliğini" kazanmaya başladı. Aylarca kıpır damadan yattı. Yıllarca korseler taşıdı. ü n altı yaşından sonra, gövdesi, ısrar ettiöi biçimi alınca sırt agrıları bitti. Başka bir sancı baş,ladı. tnsanlann gözlerincıen, sözlerinden gelen... Sonra da kızlar... Sonra da, bi linçli olmasa da yaratmayı başardığı bir savunma biçimi: Yazar olmak, hevesi... îstanbul. "Istanbul'da olunmazsa, yazar olunmaz". Bu. Birde, babaevini yirmiyaşında bırakıp, yalnızhğa sığınmalar için gelinen Îstanbul. Almanya, "Sancı... Sancı..."da var: "Yaşanılmış olan yaşanmıştır." Oluşma Sanrısı C rın dosyasmı oııa bir kitap olarak vermek...Çokgüzeldi. Bir yerde biteceği belliydi. Hatta, nasıl biteceği de belliydi. Sanıyorum, biraz daha uzun sürebilirdi. Arada bazı engeller çıktı, olmadı. Yazarltğınızı etkileyen hayatınızın dönüm noktalannı irdelıyurum. Tabii en başta çocukluiunuzun ılk yıllarında geçirdiğiniz haitalığınız ve sonra yalnızlıklar ve aşklar. Ne diyecekunız? Sanırım, şunu söylemekten kaçınmam gerekmiyor: "Aslıyok Yaylası Umut Işleri Genel Müdürü'. Umut varsa, en olmadık ^eydeıı bir umut yaratabiliyorsan, sonunda yıkılmak da gelse, kazançhsın. Ça resizliöin çarebi, umut! Ben özellıklc "Kambur" ve "Sisli" adlı kitablarınızdakı öykülerınızı tevtyorum. Belkı sızı o kıtaplarla tanıdıStm için. Sizin de helirli bir kitabınıza ya da döneminize yönelık ayrı bir ılgınız var mt? "Ozgürlük Masalfnın hep ayn biryeri oldu: tlk. O öyküler yazılalı otuz yıldan fazla olmuşken ve sonra daha bir sürii kitap da yayımlamışken... O, başka bir şey. ama, Necati Tosuner'in yazarlığında: "Kambur", "Sancı... Sancı...", "Çılgınsı"... önemli noktaları belirler. Doğrusu, "Çılgınsı" biraz güme gitmiştir. "Ikinci hörgüç"... Şimdi, son dönemi "Emeklilik Dönemi" diye adlandırıyorum. Bu iki yılda, yedi yıl aradan sonra iki kitap yayımladım: "Bir Tutkunun Dile Getirilme BiciGeçmişle hesapiaşma Kıw sayılabilccek mcmurluk hayatını mi" ve "Güneş Giderken". Bu iki kitabı özelliklc bir arada anıyorum, çünkü, ikinzın iizde önetnlı bir etkm olduğunu sanmıyorum . Ama yayınahk ve metin yazar cisi birinciyi, bir yılda eskitmiş, olsun istelığı mesleklerinın yazarlığıntz üzerindeki miyorum. varsa olumlu ve olumsuz etkileri... Ya "Necati Tosuner Sokag'ı"yla çok kna yınctlık günlerinize ait, geçmişle bir hesap öykülere yoneldiniz, zaman zaman yıne laşma diyebilcceg'ımız bir şeyle r söyler mi uzun öyküler yazıyor olsamz da . Birkaç satırdan (dızeâen!?) dabası birkaç sözcüksıniz?.. ten oluian metinlerin öykü saytlıp sayılma Memurluğun değilse bile, o günlerde yacağı konu.su, pek tartışılmadı, yazın çevyaşanılanların yazdıklanmda önemli yanremizde... Ayrıca ben, siz kabul etmeyekısı olmuştur. "Kambur"daki öykülerden ceksiniz ama, şıir olarak da okuyabiliyosöz ediyorum. "Gözlem ve bılgilenme" rum bazılanm. Bu konuda mutlaka dtyeolarak düşünürsek, her meslek, bir yazacekleriniz olmalı ra bazı kazanımlar saglayabilir. Ama "Adam Öykü", bu konuda bir özel saönemli bir şey de var: "Yitirilen zaman". yı yaptı. Nedır "çok kısa öykü"? GörüşYayıncılık ve metin yazarhgı içinde bu gelerimi orada yazdım. Bir örnek: "Okyanuçcrli. Ilk tanıdığım yayıncı Yaşar Nasu simgeleyen akvaryum kabarcığı. "Şiir bi'den bu yana, yayıncılığı yazarkj^ına olması... Ben şuna inanıyorum: Öykü roolumlu etki yapmış tek bir yazar tanımamandan çok şiire yakın durur. Durmalıdım ben. Evet, Ferit Edgü yazarların öndır. ce bir süre metin yazarhuı yapmalarını Son ydlarda, Yapt Kredi Yayınlan araöneriyor. Dil bilinci, sözcük seçimi ve tusında eskı öykü kıtaplarımz "Kambur ve tumluluk konusunda gereksinimi olan bir Öncesi", "Sisli ve Sonrast" adlanyla ve ılk yazar için geçerli bu. Benim ilk kitabım romanınız "Sancı . Sancı...", okur önüne "ÖZjgürlük Masah"na bakınca, yıl 1965çıktı Ve yeni öykülcriniz: "Bir Tutkunun böylc bir gereksinim olmad'ığı görülür. Dile Getirilme Biçimi" ve tşte son olarak "Derinlik Yayınlan", bir scrüvenui. Yaza 475 "İfaiiPlükMasah'' "Güneş Giderken"... Yazarlık serüveninh zedışardan bakınca, nerden geliyorsunuz, neraesiniz ve nereyc gidcceksiniz? A slın da, galiba sizin gibi düşünüyorum Bu k.adar yazdığımız yetmez.se, boşuna mı yaz dıkbiz?.. Yani diyeccğım, sonrast olmasa da olur Ne de olsa, sizin biryazınızda söz ettigıniz gibi "hep daha yakına düşüyor mermıler" • Evet. "Nerden geliyorum?" ve "Nerdeyim?", bunlar kitaplarda var. Çocuk kitaplannı da buna katnıak gerek. "Nereye giderim?" Gidebilirim?.. Sanıyorum, "daha kötü" biryere gitmem, gider sem... "Gitmiş olmak için" bir yere gitmem. Yazmış olmak... Bu da güzel Dİr duygulanınıcfıı. Yetebilir. Son kitabınız "Güneş Giderken"ın özellikle ikiöyküsü, yaşlı inianların dünyasını anlatıyor. Henüz bizler o yaş gru bunda sayılmasak da, bir yaşlanma, bir ö'lümü düşünmeye başlama duyarlığı saya bilir mtyiz bu öyküleri? Ama daha da önemlisi, bu kitapta oncekilerden jarklı olarak, stzden çok başkalan var Başkalan hep vardı kuşkusuz Ama bu kitapta kendtnizt çok az yazmışsıntz ya da belkt öykü kişilerinizde ustaca enterek yazmışsınız Bu kitapta, yaşlanma duygusunun yanında getirdiği bir olgunluk da sezıliyor. Sözii son olarak stze bırakıyorum... Çok uzun yaşamak, pek öyle özenilecek bir durum dcğil. Tüm sevdiklerini art arda yitirmek... lnsan sevdiğine "Senden önce öleyim..." der, ölcmez de. İlk kitaplarda yazdıgım bazı öykülerin kişileri, bir an önce yaşlanmayı... ununu eleyip eleğini asmış ofmayı isterlerdi. ÖlmekJe de gençken epeyce hesaplaşmam oldu. Yaşlanıyor olmak... bunun da tadını çıkarnıaya başladım bu kitapta. Yaşlanmaya fırsat bufabilecek mi olmak... Rezilliği olmasa, yaşlanmanın ne kötülüğü var? Egemen Berköz bir kitabının adını "Bu Kitapta Sen Nerdesin?" koymuştu. Ben de sorayım: "Güneş Giderken'de nerde Necati yok? Bu, var demek dcğil, bir soru yalnızca. Bu da son söz: Ben yaşıtlarımdan hep biraz daha olgun olmak zorunda kaldım. Bu da kötü bir şey sayılmaz. • Güneş Giderken / Necati Tosuner / Yapı Kredı Yayınlan / 74 s. SAYFA 8 Yaşlanıyor ohnak... SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle