16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dede Korkut soyundan bir anlatı ustası Dupsun Akcam l Kapak konusunun devamı. ama bu röportajda görülen bir başka gerçek dc, onun sağlıklı bir eğitimden gcçtiğidir. Köy Enstitüle ri'nin,yetenekleri,birbirortayaçıkardı;ı, Dursun'un ilk yazdarında görülür. Ta ip Apaydın, Müzik, Türkçe ve Rcsim derslcrinc gitmckte, onlara çağdaş bir dünya görüşü vermektedir. Onları, düşüncede ve sanatta, çağdaş yapıtlarla tanıştırmaktadır. Talip Apaydın, Becthoven'in (17701827) 9. Scnfoni'sinr<,alıyor, mandolinle çağdaş ezgileri tanıtıyor. Çağdaş yazarlardan yapıtlar okutuyor, tartışma saatlcrindc ctkıleşimi sağlıyordu. Dördüncü sınıfa geldiğinde, Mehmct Aydın, edebiyat derslerine geliyor, çağdaş yazarları okutuyor. On dokuz yaşında öğretmen olduğunda, Varlık'a göz"•" Î lemlerinı gönderiyor. Yaşar Nabi, ona yazmasını öğütlüyor, yeteneğini geliştirmesi için yapıtlar gönderiyor. O günlerde, Varlık ta çıkan yazılarında, Kars'ın kırsal kesiminden insan görüntüleri çizior, kiiçümsenemeyecek bir yetkınlikle ırsal yaşamın sorunlarını betimliyor. Cıözlcmleri, genç bir yazardan beklenemeyecek denli oıgundur. Yaşar Nabi, ona, Panait İstrati'yi, Dostoyevski'yi, Oscar Wilde'ı, Stcinbeck'i, Sait Faik'i gondcriyor. Ozellikle, Barakanın Dikenleri'ni çok seviyor. Böylelikle, Batı ekiniyle tanışıyor. Köy Enstitüleri'nde tanıdığı Batılı yazarları, giderek daha geniş okuma olanağını buluyor. Ne ki, onun biçemini, Dede Korkut gclcneği oluşturuyor. Bu dilsel zenginliğini, özcllikle "Dağların Sultanı"nda (Arkadaş Yayınları, roman) doruğa ulaştırmıştır. Dursun, bu romanında, Almanya'ya kaçmış eşkıya Şito'nun serüvenini anlatırken Anadolu'dan, Anadolu insanının yaşam biçimindcn kopmuyor. Almanya'da yaşanan dram da, Anadolu insanının dramıdır. Kürt Şito'nun devletin baskıcı yönetimiyle çelişkisini, amcası Halo Mirzo'nun Ardanan ın Z. köyünden Almanya'ya dcğın ıızanan otoritesini, gcleneksel yaşamın etkisini, iliklerinde duyar. Kcndibinin de söylediği gibi, insanın doğal, toplumsal çevresiyle ve yönetimlc olan çelişkilerini yansıtıyor. Analarımız ve Çocuklar'daki (1964) dram, Ucu Ucuna Vaşam'da (1998, roman) değişmiyor. Kurulu düzen, bireyin tüm insanlık onurunu çökertiyor. Dursun Akçam'ın romanları ve öyküleri, bu açıdan önemlidir. O, salt bir gözlem ya da saptama yapmıyor. Faşist yönctimin baslcısı altında ezilen bireyin sorunlarını da yansıtıyor. Dursun'un romanlarında, birey, butün çizgileriyle vardır. Toplumsal sorunların ağırlığı altında unutulmamıştır hirey. Öbiir toplumcu gerçekçi yazarlarımızın çoğunda görülmeyen bu özclliğı, onun, romanı çok iyi kavradığını gösteriyor. Yaşadığı her çevreden yararlanıyor. Köyde yaşadığında kırsal kesim yaşamından, kentte yaşadığında kentscl ÖLÜEKMEĞİ Durtun Akçam DAGLAR1N SULTANI İ DURSUN AKÇAM SEVDAM ÜRKTÜ Ölü Kkmeği /Dursun Akçam / Arkadcii Yayınları / 164 i.' Dağlurın Sultan\y Dursun Akçam / Arkadaş Yayınları /276 ı. J . y Seçilmiş Öyküler/D/m«« Akçam / Arkadaş Yayınları / 167 i. Ucu Ucuna Yaşam/ Dursun Akçam I Arkada^ Yayınları / 5 31 ç Altta Kalanlar/ Dunun Akçam / Mılltyeet Yayınları /189 i Sevdam Ürktü/ Dursun Akçam / Sımavı Yayınları / 119 s vuz'dayken, dinde reform gereklidir dediği için sorgulanmış, sonra da yargılanmıştır. Anadolu'nun ıssız köşelerinde, yurt çocuklarını aydınlatırken, bir yandan da lngüizce ögrcnmek için çalışır. "Life" dergisine abone olur. Bu Amerikan dergisinde, Stalin'in bir fotoğrafı vardır. Sayfaları karıştırırken ona da bakar. Biri gammazlar. "Stalin'in resmine bakıyorsun!" diye sorgulanır. Sorgulamalarla, soruşturmalarla gcçcn bir yaşam, örgütsel davalarla sürer. Dursun Akçam, hcr zaman örgütlü olmuştur. Bir öğretmen olarak Türkiye Oğretmenler Sendikası'na girmiş, TOS'ün yönetim ve yürütme kurullarında görey üstlenmiştir. TÖS Yönetim Kurulu îkinci Başkanı'yken 12 Mart faşist darbesi oldu. Bu görevinden dolayı, bütün arkadaşlarıyla birlikte, tam üç yıl yargılandı. Sonunda aklandı ama, Nlilli Eğitim Bakanhöı'nın iz sürmesinden kurtulamadı. Bakanlık, sürekli rahatsız ctti onu. Sonunda, çok sevdiği mesleğinden istifa etti. Dursun'un başına gelenler, yazarhğını, toplumunun yararına kullanmasından kaynaklanıyor. Ali Naci Karacan Röportaj ödülünü (1966), 12. Antalya Sanat Şenliği öykü yarışmasında Altın Portakal ödülünü (1975), Kanlı Dere'nin Kurtları ile Tiirk Dil Kurumu roman ödülünü alan bu soylu yazarımızı, Türkiye Cumhuriyetı devleti sevmemiştir. Bu yüzden, Akçam, 12 Eylül darbcsinden sonra, Al manya'ya göçmek zorunda kalmıştır. Ama o, nalkının yazarı olmaktan vazgeçmemiş, Almanya'da da, üretkenliğini sürdürmüştür. Almanya'da yazdıiı öykülcrinde ve romanlarında, sureklı olarak Anadolu insanının tarihsel dramını yansıtmıştır. Dursun Akçam'ın uzcrinc cgildiği ta rihsel dram, içinde yaşadığımız zamanın dramıdır tçinde yaşadıgımız zamanın, roman için çok büyiik bir önemi vardır. Robinson Crusoe, kimsesiz ve ıssız bir adada yaşarken, kendisine bir saat yapar. Bu davranışı, tarihsel bilincinin deneyimsel ürünüdür. Dursun'un öykülerindeki ve romanlarındaki kişilcr, zamanın akışında, yaşanmış deneyimin bütün izlerinı taşırlar. Kanlı Dere'nin Kurtları'nda, kişiler, Cumhuriyet döneminın devrimci deviniminde, geçmiş zamanın acılarını, olumsuzluklarını değil, şimdiki zamanın olumsuzluklarını, geçmiştcki deneyimlerin bir sonucu olarak yaşarlar. Dağların Sultanı'ndaki kişiler, 12 Eylül darnesinden Almanya'ya göc etmiş insanların öyküsüdür, ama Anadolu'da şimdi yaşanan insan dramının bir yansımasıdır. Yaşanmış deneyimin acısını, gurbette çekmektedirlcr. Şito'nun karısına yapılan cinsel saldırı, toplumsal ekonomik bir gelişmenin Anadolu'da gerçekleşen sonucudur. Ucu Ucuna Yaşam'daki Dr. Bilgin'in yaşadıöı gerçekler de, yaşadıgımız toplumsal dramın ürü nüdür. Akçam, bu olayları anlatırkcn, geçmiş zaman kipinden çok simdiki zaman kipine bu yüzden ağırlık verir. tki zamanlı eylemlerindc, toplumsal gerçeği, dinsel gerçeklikle bütünleştirir. Dursun'un bu dil bilinci, gerçekten çok yüksektir. Yazar, hem olayların simdiki akışında yaşar, hem anlatıcısı olur. Olaylar doruğa ulaştığında, dilsel gerilim daha da artaronun romanlarında. Öykülerinde aynı dilsel örgüyü göremiyoruz. Sanırım, olayın yoğunlaşması, farklı bir dil kullanmasına yol açıyor. Bir bakıma, o olayları olduğu anda görüntülemeyi sevıyor. Dursun Akçam'ın romanlarında ve öykülerinde saptadığım bir özelliğini vurgulamalıyım. Akçam, olayların akışında, kişilcrin anında duygulannı ve düşüncelerini de yediriyor olaya. Bu tutumu, anlatısında öğretinin ağırlığını yitirmemesinden kaynaklanmış olabilir. Çünkü, Akçam, toplumcu gerçekçi davranmaya ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 475 Yaşadığınra zamanın dramı yaşamın çelışkilerinden, Almanya'da yaşadıgında sanayi toplumunun yaşam biçıminden yararlanıyor. lier kayna^ı kullanıyor, ama "insan gerçeğinin evrensel sorunlarını, sanatın evrensel değerleriyle" yansıtıyor. Ucu Ucuna Yaşam'da ve Dağların Sultanı'nda, olaylar, Almanya'da geçiyor, kişiler Almanya'da yaşıyorlar, sorunlar Almanya'da büyüyor. Ancak, Almanya'da yaşanan olaylar, Türkiye'deki olayların bir uzantısı oluyor. Türkiye'nin düzeninden kaynaklanan (,elişkiler, acılar, sorunlar yaşanıyor bu romanlarda. Dursun'un tüm yapıtlarını bir araya getırdiğimizde, Kars ve Ardahan yöresinin son elli yıllık toplumsal yaşamı, tarihsel gelişimı, toplumsalekonomik yapısı çıkıvor ortava. Dursun Akçam, daha Cilavuz Köy Enstıtüsü'ndc okurken, toplumsal sorunları yansıtmanın, halktan yana tavır almanın tehlikeli oldugunu öğrenmiştir. Yazınla ilgilendiğinden, dergilerle ilişki kuruyor. Yoksul köy çocuğu olduğundan, öyle para gönderip abone olamıyor. Ama, yazılarını scvcn Yaşar Nabi, ona dergi gondcriyor. Milli Eğitim Bakanlığı da, Dİrçok dergiye aboncdir, okul kitaplığına gcliyor o dergilcr. Dursun, bu dergileı i okuyor, yataknaneyc götürüyor. Devletin gönderdigi dcrgileruen dofayı, ilçeye götürülüp sorgulanıyor. 1952'de, Ardahan'da dcrnck Kurmak istemesindcn dolayı yargılanıyor, bir ay hapis, on lira para cezasına çarptırılıyor. 1952'de Varlık'ta çıkan bir yazısından dolayı sorgulanıyor. Bu sorgulanma, çok gülünç bir gcrekçeye dayanmaktadır! Dursun Akçam, o yazısında, köylülcrin Atatürk devrımindcn haberleri olmadığını yazmıştır. Sorgulanan işte budur. Köylüler ya da halk ço&unluğu, Atatürk Devrimi'nden haberli olsaydı, Türkiye, bugün türban denen düzcysiz bir tartışmanın içindc olur muydu? Dursun, bu komiklİKİeri çok yaşamıştır. 1953'te, Cila Cilavuz Köy Enstttüsü Dursun Akçam. toplumsalcı anlatımızın önde gelen, özgün yazarlarındandır. özgünlüflü, dilsel tutumundan kaynaklanıyor yazınımızın geleneksel anlatı dlllni çağdaşiaştırıyor. SAYFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle