03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ıtmrdekıler Mesih Papa'yı Neden Vurdu?Bir Suikastın Romam/ ]ean Marte Stoerkel/ Çevıren. Gülçın Balamir/ Sabah Kitaplart/298 s. 13 Mayıs 1981, Vatikan'ın SaintPierre Meydanı, saat 17:17, Hıristiyan hacıların ve turistlerin oluşturduğu bir kalabalığın ortasından, üç ya da dört el ateş edildi. Papa II. Jean Paul yere yığıldı; ciddi bir şekilde yaralanmıştı. Saldırının düzenlendiği yerde yakalanan Mehmet Ali Ağca, ilk sorgusunda, kendisini "Ben en büyük Türk teröristiyim" diye tanumladı. Soruşturmanın sonraki aşamalarında, Papa II. Jean Paul'ü ortadan kaldırmak için, BuJgar gizli servisleri ve KGB aduıa çalıştığını; ikinci tetikçinin Oral Çelik olduğunu ve Bulgar Büyükelçiliği'ne ait bir kamyonla Roma'dan kaçıp Bulgaristan'a geçtiğini açıkladı. 1982 Kasım'ında, Sofyalı bir memur olan Sergei Antonov'un Roma'da tutuklanmasından sonra, neredeyse tüm dünya basını, Bulgar bağlantısı üzerine spekülasyonlar yapmak için birbirleriyle yarışa girdiler. Araştırmacıgazeteci JeanMarie Stoerkel, 1984'te, diğer tetikçi Oral Çelik'in, önce Isviçre'de, sonra da Fransa'da saklandığını ortaya çıkaran ilk kişi oldu. Ağca, 27 Mayıs 1985'te, kendini Mesih ilan etti. Ve Papa suikastı soruşturması boyunca sürekli çelişkili itiraflarda bulunarak olayın çözümünü güçleştirmeye çalıştı. Oysa Stoerkel'e göre, ünlü Bulgar bağlantısı teorisi, Soğuk Savaş yıllarına uygun bir düzmece ve aldatmacadan başka bir şey değil. Bu iddiasını, kitabında, Ağca'nın tüm yörüngesini, Avrupa'da kaldıgı yerleri, yararlandığı kaynaklan; silah ve uyuşturucu kaçakçıhğı yapan Türk ve Avrupalı mafya babalarının, ünlü mason locası P2'nin yöneticilerinin, Batılı gizli servis üyelerinin, eski ve yerıi Naziler'in bir araya gelmesiyle oluşan karanlık güç mozaiğini inceleyerek ortaya koyuyor. Papa suikastını dramatize eden anlatım biçimiyle, bu karmaşık olay örgüsünü sürükleyici bir romanmış gibi kolayca takip etmemizi sağlıyor. Özgün adı Les Loups de Saint Pierre (Saint Pierre'in Kurtları) olan Mesih Papa'yı Neden Vurdu?, bugün hâlâ sırrını koruyan bu olay hakkındaki en önemli araştırmalardan biri. Papa suikastının, Malatya'dan Vatikan'a uzanan Türkiye ve Avrupa ayağını tüm aynntılanyla ilk kez bir bütün içinde ele alması ve Stoerkel'in kendi tezini güçlendiren en son gelişmeleri de kapsaması açısından çok ilgi çekici. Karanlık Çökünce, Sevgilim//«w Thompson/ Çevıren. Fatth özgüven/ Nısan Yayınları/167 s. Boksör eskisi William ('Kid') Collins, aslında 'iyi huylu, efendi' bir çocuktu. 'Çevresel faktörlere bağlı olarak hafif ya da hiç denecck kadar suça eğilimi var'dı, o kadar. Sadece üzerine gidilmemesi gcrekiyordu. O zaman çileden çıkabiliyordu, hakkındaki hastane raporuna bakılırsa 'kızdınldığı takdirde çok tehlikeli olabiliyor'du. Gene de, her şey yolunda gidebüirdi.Oysa 'Kid' Collins'in kaybetmekten başka şansı yoktu. Taşrayla kararomanın buluşması... Jim Thompson'ın trajik 'baştan kaybetmişleri'nden bir tanesinin hikâyesi olan 'Karanlık Çökünce, Sevgilim' James Foley tarafından Jason Patric, Rachel Ward ve Bruce Dern'le filme de çekildi. Niifus: 1280/ }ım Thompson/ Çeviren: Aziz Üstel/ Nisan Yayınları/ 215 s Jim Thompson'ın hayatı kaymış, ikiye bölünmüş anSAYFA 1 6 tikahramanlannın en çarpıcılarından biridir Nick Corey. Bir Amerikan kasabasında yaşayan, herkesin horlayıp alay ettiği, kolayca satın alınır, güçsüz bir şeriitir. Içten içe ise tam bir hinoğluhin, kan kusup kızılcık şerbeti içmiş gibi yapan bir psikopat; kansının nefreti, metresinin amansızlığından olduğu kadar, biricik sevgilisinin kendisini küçük görmesinden de sarsılmıştır. Bu aşağılık hayat böyle sürüp gidemez. Sonunda Nick Corey çevresinden öç almaya karar verir. Ve insan beyninden çıkabilecek tuzakların en korkuncunu, en acımasızını kurar. Nüfus:1280, Fransız Yönetmen Bertrand Tavernier'nin 'Coup de Torchon' adlı filmine de esin kaynağı olmuştu. Düşüş/ Albert Camus/ Çeviren: Hüseyin Demırhan/ Can Yayınları/ 99 s. Albet Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlanyla da, yalnızca "Sisiphos Söyleni" ve "Başkaldıran İnsan "a da alırdı belki. Ama Camııs'yü Camus yapan öncelikle anlatı yapıtlandır, "Yabancı" (142), "Veba" (1947) ve "Düşüş "se (1956) bu yapıtlar arasında üç büyük doruktur. Ancak, kimi yazınseverler bu üç başyapıt arasında daha çok "Düşüş"ü yeğlerler. Bu kitap, herhangi bir düşünce ya da savı özellikle öne çıkarmaya çalışmadan, yalın bir anlatım ve özgün bir kurgu içinde, zengin bir düşünce ve duygu yüküyle, çağdaş dünyayı ve insanlannı derinlemesine sorgulayıp yargılar, çirkinliklerini ve düşkünlüklerini sergiler. Ama, aynı zamanda, bu dünyada yaşayan, dolayısıyla şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçüde onun sorumluluğunu taşıyan bireyler olarak tek tek her birimize bir ayna tutar, eski avukat JeanBaptiste Clamence'ın öyküsü aracılığıyla, bize kendini tehlikeye atmadan yaşayanların, yani hepimizin ve her birimizin benzersiz öyküsünü anlatır. Düşüş'ün yayımlanmasından bir yıl sonra Camus'nün Nobel Ödülü'nü kazanması bir rastlantı olmasa gerek. Somut Yaşam/ Marguerite Duras/ Çeviren: Bertan Onaran/ Can Yaytnlart/135 s. Marguerite Duras, Türk okuruMargııcrlti' Duras nun yakından tanıdığı, yapıtlanSOMUT nı severek okuduğu bir yazar. VAŞAM Fransız edebiyatının unutulmaz kalemlerinden biri. Duras, başından beri yazıda müziği arayıp bulmuş ender sanatçılardan. "Somut Yaşam"da da her zamanki ince duyarlılığıyla, yine aşk, kadınerkek ilişkisi, günlük yaşamın güçlükleri, yazın gibi konulara ustaca değiniyor. "Metinlerin hiçbiri, ele alınan konuda genel olarak düşündüklerimi yansıtmaz," diyor. "Çünkü toplumsal haksızlığın dışında hiçbir konuda hiçbir şey düşünmem gcnellikle. Ama tasarlanmış ya da yazılmakta olan hiçbir kitapsal oluşum, Somut Yaşam'ın şu yüzer gezer yazımını, birlikte yaşadığımız şu zaman diliminde, benimle ben, sizinle ben arasındaki şu gidişgelişleri içeremezdi." Sitem/ Nihal Yeğinobalt/ Can Yayınları/ 330 s. "Sitem", erotik, pastoral bir roman. "En mutlu çocukluklann bile bir karabasan boyutu vardır," deniliyor bu romanın bir yerinde. Çocuk gözünde çok zaman, (hele bu bir kız çocuğun gözüyse) bütün cinsel yakınlaşmalar birer ırza geçme, bütün sevişmeler birer cinayet, en masum ihanetler cilüm ya da en azından sürgünle cezalandırılması gereken ağır bir suçtur. Bu romanın çıkış noktası, " Ya bu karabasanlar birer gerçek olsaydı?..." diye bir kafa kurcalanmasıdır. Öte yandan yazarın ileri bir yaşta eline kalemi alıp bu kafa kurcalanmasını kurguya dökmeye kalkışması bile karabasanlanmızın nerede başlayıp nerede bittiklerini hiçbir zaman çözemediğimizi göstermez mi? Daha önce Mazi Kalbimde Bir Yaradır adlı ilk romanıyla büyük ilgi uyandıran Nihal Yeğinobalı, Sitem adlı bu yeni romanı için, okurlannı şöyle uyarmak istiyor: "I Iayır, bu benim kendi yaşamöyküm değildir! Yazılmış yazılacak tüm romanlardaki kişilerin hem hepsi o romanın yazarıdır; hem de hiçbiri romanın yazarı değildir!" Ve O Hiçbir Şey Demedi/ Heinrich Böll/ Çeviren Behçet Necattgtl/ 167 s. Evlilikte yakmlaşma ve yabancılaşma temasını işleyen "Ve O Hiçbir Şey Demedi", romanın iki kahramanının sesleriyle ulaşır okura. Her ikisi de değişımli olarak içsel ve dışsal yaşantılarını anlatırlar. Böylece bu iki kişinin birbirine koşut giden yaşamları ve aslında birbirine ulaşmaya çabalayan bu insanların yalnızlığı açığa çıkar. Küçük bir kiralık odada karısı ve üç çocuğuyla bir arada yaşamanın sıkıntısına katianamayan Frcd Bogner, onlardan ayrılır. Kiliseye ait bir büroda telefoncu olarak çalışmaya başlar. Savaş sonrası Almanya'sının bir büyük kentinde sokaklan arşınlar, içer ve oyun makinelerinde zaman öldürür. Karısıyla bir otelde geçirdiği hafta sonundan sonra ise kesin ayrılık kaçınılmaz görünür. Ancak çok geçmeden Bogner sevmekten asla vazgeçemedıği karısında yepyeni bir insan bulur. Savaş sonrası Alman edebiyatının en gerçekçı ve en sarsıa romanlarından biri olan "Ve O Hiçbir Şey Demedi", Alman yazar Heinrich Böll'ü üne kavuşturan roman olarak bilinir. Düşünceler ve GerekçelerFelsefe Yazılan 1/ Arda Denkel/ Göçebe Yaytnlart/ 318 s. Düşünceler ve GerekçelerFelsefe Yazılan 11/ Arda Denkel/Göçebe Yayınları /367s. "Bir şeyleri açıklıyormuş gibi görünen dizgesel, derin ve ılginç bir düşünce yapısı, mantıksal uslamlamalarla temellenmedikçe bir felsefe olmayacaktır. Çünkü derin, dizgisel, ilginç, soyut ya da karmaşık oluşlan düşünceleri felsefe kılmaz. Edebiyat ya da tasavvuf yapıtları felsefeden daha derin, vs. olduklan zaman bile felsefe değildirler. DOŞÜNCKLER Vecizeler de öyle. Onların değerleri felsefi oluşlan ya da olmayışlaGERKKÇELER n nedeniyle kazanılan bir şey değildir. Buna karşılık, felsefe olmaları amacıyla ortaya atılmış, derin, vs. kimi kurgu ürünleri de, uslamsal bir temel taşımadıklan sürece, felsefe adını haketmeyeceklerdir. / Felsefeyi "felsefemsı"den ayırt etmek gerektiği gibi, önüne gelen her görüşü ve "kuramı" ciddiye almak gerekmez. Önce bunların nasıl temellendirildiğini sormak esas olmalıdır" diyor Arda Denkel,18 yıldır çeşitli kitap ve dergilerde çıkan makalelerini "Düşünceler ve Gerekçeler Felsefe Yazılan 12 adıyla kitaplaştırdığı iki ciltlik kitabında. Hiüer'in TorunlannaAlmanya'da Eski ve Yeni Sağ/ Efgan Cansen/ Göçebe Yayınları/ 287 s. Kuşkusuz her ulusun Hitler'i hemen her çağda olmuştur, ama onlann hiçbiri Almanya'da olduğu gibi CUMHURİYET KİTAP SAYI 414
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle