Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Alp Buğdaycı'nın "Kan Sıcak Akacak" adlı kitabı, edebi olarak yer yer çok başarılı, ama zaman zaman kendini tutamayıp kızgınlıklarını dile getirdiği nutuklar tam bir felaket. Neredeyse devrimciliğe ilfc adımı atmış bir lise son sınıf öğrencisinin hczeyanları yazdıklan. f bir ortamda çalışabilir mi? Alp Buğdaycı'nın kitabı kimi gerçekten yaşanmış olaylarla, son derece rahatsız edici ama çarpıcı fantazilerin bir ürünü. Bu yüzden de kültürazzilerin fena halde ilgisini çekmeye aday. Neyse edebiyat eleştirmenli;imi daha sonraya bırakıp daha özel şeyer yazayım. Aksi halde bu yazının basuma şansı olmayabilir. Geçen senenin başı olmalı. Bütün Türkiye'nin A.B., G.K. ve M.K olayıyla sarsılmasına birkaç ay vardı. Alp elinde iki ayrı dosyayla geldı. "Şu iki roman taslağını okuyup, fikrini söyler misin?" dedi. Edebiyatçı değildik ama ne de olsa Buğdaycı nın eski yayın yönetmeniydilc. "Kan Sıcak Akacak" çok sert gelmijti. Aklıma tuhaf bir şekilde Yılmaz Guney'in "Yol" senaryosu (izne çıkan mahkumların yerine firar edenleri koyun) ve Tarantino şemişti. Sonra Alp Buğdaycı cezaevine gırdi. çıktıktan aylar sonra gördüm. "Kitabımı kendim basıyorum" dedi. Kitaptaki hapisane, şiddet ve kullanılan maço dil aklıma gelince (kitap inanılmaz derecede bir erkek kitabı), "bak bu kitabı basma, herkes başından geçen olaylar üzerine cash ediyorsun diye düşünecek" dedim. Aldırmadı ve bastı. Ve korkulan her şey galiba başına gelmeye başladı bile. Kitapta medyava ilişkin tavırla ilgili bir iki örneği yukaraa vermiştik. Şimdı biraz daha somutlayalım. Alp Buğdaycı'dan bir ılk kitap: Kan Sıcak Akacak "Seçimler nedenıyle Hanım Başbakan'ımı sık sık kabul etmek zorunda kaldığım günlerdi. Çok çalışmaktan kafamı toparlayamıyordum. Ayrıca ülkenin gidişatı da sinirlerimi bozuyordu. Önümüzdeki günlerde izlenmeyi yükseltmezsem lise sondan beri yanında çalıştığım patronumun tırnaklarımla kazıyarak kazandığım bu yerden beni ittirivermesi ve kapı öniine konmam işten bile değildi. Hal Yüksek rütbell medyacı Azml Duran Umutsuz vatandaslar nalerisi TUGRUL ERYILMAZ bizzat, iktidarız. E böyle olunca da haliyle sokaktaki insan özeniyor bize, hatta korkup çckiniyor biraz, bizi karşısında hiç bcklemezken silahlarımızı ona da çevirebiliriz bir gün belli mi olur?.." Yeni Gündem işlevini tamamlayıp kapandıktan sonra Alp, TRT sınavlarını kazanıp kendini, yıllar sonra yukardaki şekilde yazacağı, öteki medya dünyasının içinde buldu. Uzun süre görüşemedik. Daha sonra onu Körfez Savaşı sırasında Almanya'dan naklen savaş yayını yaparken gördüğümü hatırhyorum. Almanya'daydı. Habcrlerini, arada bir, en yakın dostu Murathan Mungan aracılığıyla alıyorduk. Sonra Türkiye'ye döndü. Ilk özel TV'mizin ilk özel starı fena halde antimedya kesilmişti. Alp Buğdaycı'nın ilk kitabı "Kan Sıcak Akacak"ın en az psikopat fakat yine de, bütün öteki kahramanlar gibi, fena halde şizofrenik Bekir'i bu tavrın ipuçlannı veriyor. "Bütün öğleden sonramı arac telefonumun çalmasını bekleyerek... bizi Türk toplumunun en aşağılık işini yapan yaratıklar olarak damgalayıp dünya medyasındaki benzerlerimizle karşılaştırırken yalancı sıfatını yapışkan bir balgam gibi suratımızın ortasına fırlatıverenleri de sineye çekmek zorunda kalarak... geçirdim." tnsan hakkında böyle düşündüğü kameralarımız, renkli gazetelerimizde içlerini boşaltıp kitleye posasını sunduğumuz toplumsal sorunlarımızı uzun uzun tefrika ettiğimiz yazı dizilerimiz var. Kısacası iktidardayız biz, iktidarın kendisiyiz böyleyken gazetenin Genel Yayın Yöntetnenliği ve Başköşe'ye her gün hükümeti destekleyen yaztlar yazmak, haber bültenlerini zirvelerde tutmak veya televizyondaki yorum köşemde kıssadan hisseler çıkarmak kolay değildi..." Ünlü yayıncı Azmı Duran aynı zamanda istakoz yemeye meraklı. Şimdi bu zatın kim olduğunu kestirmeye çalışan, Alp Buğdaycı'nın gözüyle "küçük", gazeteciler çok mu haksız? "Tersi olsunı, Tuğbeık Ag.ı'nın programında çalışır; polise yalakalık yaparak, demokrat ızleyiciyı uyandırmadan nabza göre şerbet vererek, sözdc eleştıriyormuş gibi görünerck tayfalardan biri olabilir, polis otolarına gızlenip kaptanın direktifIerine uygun gece baskınları yapabilir, Kemancı'dan çıkanları görüntüleyip topluma ahlak dersi verebilirdim. Yapamıyorum." Benim aklıma gelen sizin de aklınıza geldi mi.J Yoksa siz onun aslında öteki mi olduğunu düşünüyorsunuz? "Sadece roldü yaptığım, kimseyi inandıramıyorum. Arkadaşlarım "Sunarken zevk mi alıyordun, ölülerin üstüne basarken?' diye soruyorlar. Ben de insanım, sanatçıyım, böyle bir şeyden zevk alınabilir mi?" "...Tiyatrocu takımı kadar aşağılık ve yalancı yaratıklar yoktu. Karşılarındakileri etkilemck için her türül numaraya basvurabilirlerdi. Belki sunarken yaptığı roldü: Şu anki afilaması rol mü değil mi, ona da emin olamazdınız." Sizce bu kim veya kimler? Her neyse bütün "kim kimdir?" işini araştırmacı gazetecilere bırakıp yine biraz başlara dönelım. Alp Buğdaycı kitabı üzerine kimseyle konuşmuyor. Ama ben A lp Buğdaycı'nın ilk ve toplatdan kitabı "Kan Sıcak AkacaK çok rahatsız edici ama üzerinde konuşulmayı hak eden bir nerdeyse yarıbelgesel fantazi portrelcr bütünü. Yaklaşık 10 vıl önce kadar olmalı. 12 Eylül, bütün cilalamalar ve "liberal" Turgut Ozal'a rağmen, tüm haşmetiyle sürüyor. tletişim Yayınevı içın "Yeni Gündem" dergisini naftalığa dönüştürmüş, demokratık ve tabii ki soldan, muhalif bir haber dergiciliğı yapmaya çalışıyoruz. Çok düzgün insanlar var: Murat Belge, Yazgülü Aldoğan, Cengiz Turhan, Ümit Kıvanç, Can Kozanoğlu... Peki tamam, Osman Balcıgil de var. Serdar Turgut da var. Ama Tanıl Bora ve Can Yücel de var. Gördüğünü? gıbi 21 galibim. Neyse konu bu değil. Babı Ali'ye yeni muhabirler kazandumaya karar veriyoruz. Mülakatlar başlıyor. Stajyer nıuhabirlik için başvuran gençlerden bir bölümünii, galiba 5 bin lira aylıkla, işe başlatıyoruz. Hepsi 20'li yaşlarının başlarında. Işte Ap Buğdaycı da bunlardan biri. Işe almaya en zor karar verdiğimu o. Fakat o aralar, özellikle Yazgülü ve ben, liberalliğimizin (küçük harfle) orgazm noktasında olduğumuzdan Diyarbakırlı bu genç adama bir şans tanımaya karar veriyoruz. O zaman kimsenin aklına Alp Buğdaycı'nın söhretinin hepimizi geride bırakacağı, nele hele yazar olacağı gelmiyor. "Şehirde gazetecitelevizyoncu olarak araba hızıyla dolaşıldığında görülüp hissedilenler sıradan ortalama vatandaşın yoldan geçerken algıladıklarından çok farklı. Çünkü bizim patlamaya hazır el bombaları gibi kullandığımız mikrofonlarımız, anında namlularını üzerlerinize çevireceğimiz silahlara dönüştürebildiğimiz KİTAP SAYI 3 1 5 Reallty habercl lüğberk Realltycl tfyatrocular bir şeyler biliyorum çünkü kitabı çok önce (yani Buğdaycı hapse girmeden önce) okurken eleştirilerimi aktarmak için bazı notlar almış ve kendisiyle konuşmuştum. Off the record olmadıklarına ve belleğime güvenerek yazıyorum. "Kullanılan dili çok sert buluyorsun ama ben herkesi kendi konumuna uygun olarak konuşturmak için müthiş bir çaba sarfettim. Eğer o insanlar sevişirken veya kavga ederken o dili kullanıyorlarsa benim buna yapacağım bir şey yok." "Neden iddialı yabancı fılm ve romanlardaki üç cümleden birinin fuck veya shit'le başladığı dili müstehcen bulmuyorsun da benim yazdıklarımın daha steril olması gerektiğini söylüyorsun?" "Televizvonda gördüğün şiddeti tanıdığın biri kitabında yorumlayarak yansıtınca neden orta sınıf ahlak değerlerine sığınma yolunu seçip onu eleştiriyorsun?" "Kitaptaki kahramanların hepsi, sen kendi gözlüklerince baktığın sürece, tabii ki olumsuz ve psikopat. Ama bu insanlar aynen benim yazdığım gibi yaşıyorlar. Büyük gazetelerin üçüncü sayfalarında onlarla ilgili haberler rahatsız etmiyor da benim kıtabımda onları ete kemiğe büründürmem neden rahatsız etti? Aşağı yukarı böyle. Alp Buğdaycı'nın kitabı, benim anlayabildiğim kadanyla, edebi olarak yer yer çok başarılı ama zaman zaman kendini tutamayıp kızgınlıklarını dile getirdiği nutuklar tam bir felaket. Neredeyse devrimciliğe ilk adımı atmış bir lise son sınıf öğrencisinin hezeyanları. Yeni bir üslup olarak tek bir paragraf olarak sunulan bazı bölümler insanı sanki gereksiz yere yoruyor gibi. Her kahramanın öyküsü tek tek okunduğu zaman da anlamlı. Alt sınıfları (eğiliminize göre lower middle class veya lumpen veya sistem kurbanları diyebilirsiniz) anlatan müthiş bir arabesk pembe dizi olabilir, tabii ki saat 23'ten sonra yayınlanmak kaydıyla. Buna karşılık bazı kahramanları atlayarak kızgın bir sosyolojik belgesel çıkarmak da mümkün. Kitaptaki onlarca erkek arasında boy gösteren iki kadın kahraman, alt sınıhan Hasret ve Arzu keşke hiç olmasalardı. Keşke çok şematik olarak çizilen eski solcu, yeni zengin veya meyhanecilerle saftoloz karıları da olmasalardı. Keşke kimse tarafından sevilmeyen Çetin'in dramını anlatmak için o küçük çocuğun kaçırılması bölümleri bu kadar uzun olmasaydı. Tamam, Türkiye'de her türlü aşağılanmanın, şiddetin en fazla kadına ve çocu ğa uygulandığı doğru ama keşke kitapta biraz umut olsaydı ve keşke okurun nayal gücüne biraz şans verilseydi. Ticari kaygı taşımadığını bildiğim Alp Buğdaycı bu kitabı keşke daha sonraki bir tarinte ve 265 sayfa olarak değil de 200 sayfa olarak yayımlasaydı. Bu kadar güncel gerçekçilik hiç de fena bir okur olmayan beni doyurmadı. Giderek, olumsuz anlamda, tedirgin etti. Dahası, bu kadar gercekçi olundu mu, okurlar da fena halde gercekçi kesilecek ve Alp Buğdaycı, sonuçta, benimle yapmadığı röportajı başkalarıyla gerçekleştirmek zorunda kalacak. Kitabının "onu veya ötekini" değil de, "hepsi"ni anlatmaya soyunan bir yarı belgeselfantazi olduğunu anlatmak için epey sıkıntıya girecek. Gerçeğin hamamına girdiğini söyleyenin terleri fnatazi olmaz. Yalnız bütün bu eleştirilerin ve beğenmelerin önüne geçmesi gereken bir durum var. Kitabı, sansasyon kaygısıyla, belli bölümlerini seçerek okur ve yayımlarsanız gerçekten müstehcen bulabilirsiniz. Ama bu doğru ve adil olmaz. "Kan Sıcak Akacak"ı medyası, cinselliği, siyaseti ile bir bütün olarak okursanız çok farklı algılayabilir ve çok da yabancısı olmadığınız bir panoroma ile karşı karşıya olduğunuzu hemen görebilirsiniz. • Kan Sıcak Akacak / Alp Buğdaycı / Mıknatıs Yaytnlan / 267 s SAYFA 7 UMHURİYET