28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nazlı Eray'la son kitabı "Aşık Papağan Barı" üzerine eerçekleştirdiğimiz ilginç ve keyifli sohbeti sunuyoruz aşağıda. NEVİN ÜNALIN ir Cuba Librc lütfcn!" dcdim barmene... Deyiş o deyiş, "Aşık Papağan Barı"nın müdavimi oldum. Oraya uğramadan edemiyorum. "Aşık Papağan Ban"nın bu özel içkisini tattıktan sonra barın müdavimi olma tehlikesini göze alıyorsanız, size de tavsiye ederim. Zaten ben de bir arkadaş tavsiyesiyle uğramıştım buraya ilk kez... "Cuba Libre" burada oldukça farklı hazırlanıyor.. Bu değişik içki her içende farldı bir damak tadı bıraluyor. Sanırım, bu biraz da sizin katılımınıza vc içki kültürünüze bağlı.. Barın müdavimleriyle aramızda konuştuğumuzda paylaştığımız ortak noktalardan biri, bu Kokteylin "Harika!" oluşuydu. Diğer ikinci nokta ise (aslında birincil önem taşıyordu) bu bara kabul edilmeye uygun oluşumuzdu. Çünkü bara geldiğinizde, vestiyerin yanındaki duvara asılı kocaman bir uyarı tabelasıyla karşılaşıyordunuz. Hayır, sandığınız gibi, diğer barlarda görmeye alışık olduğumuz "Damsız Girılmez" uyarısı değildı bu. Şu önkoşulları aradıklarını belirtiyorlardı tabclada: "Eğer aşkı merak ediyorsanız veya aşka dair hâlâ yüreğinizde yaşattığınız bir anı parçanız varsa veya aşkı yaşıyorsanız 'Girebilirsiniz'." Çok şaşırdınız değil mi! Daha önce hiçbir barda böyle bir tabela asıldığını ben de görmemiştim. Neyse ki koşullara uygunmuşum ki bara kabul edildim. Barmene "Bir Cuba Libre liitfen!" dedim. Sonrasını biliyorsunuz. Hayır, tam bilmiyorsunuz... Cuba Libre'yi tam içmeye hazırkcn, barın duvarına asılmış uzunca bir şiire takıldı gözüm.. Bu şiirin bazı mısralarını okuyayım dilerseniz: "Ah! Hiç olur mu böylc şeyler... Yaşanabilir mi böylc bir hayat?" diye sordu uudak barın üstünden Keşke hepsi gcrçek olsaydı, tümünü yaşardım dedirh dudağa, "ülsaydı böyle bir hayat, kırpmadan gözümü, girerdim içine" "Ah! Yaşam çok kısa..." diye mırıldandım. "Kaç metre?" diye sordu dudak. "Bilmem, birkaç elbiselik... Bir çocukluk, Bir gelinlik, Bir yaşlılık elbisesine nc girerse..." (1) Farkında olmadan Cuba Libre'yi bitirmiştim. "Ya, aşk dediğimize kaç metre gider?" diye şiire göndermede bulundum. Demek ki seslı düşünmüş olacağım ki, barmen gülerek şu kelimeleri fısıldadı kulağıma "Sanırım, Cuba Libre etkisini göstermeye başladı..." "Bir tane daha alır mısınız?" "Lütfen..." dedim kısaca. Barın simgesi olan papağanın "seni seviyorum" tekerlemeferinin eşliğinde, o güne dek düşünmediğim aşka ve hayata dair düşsel yolculuklarıma, işte bu barda, "Cuba Libre"yle başladım. Bu da yetmedi... Cuba Librc'nin yaratıcısı, "Aşık Papağan Barı"nın yöneticisini telefonla aradım. Niyetim, son derece farklı kokteyliyle, bu bara uğrayanları sonsuz düşsel yolculukJara uğurlayan, hayatın coşkusunu, sevincini bizlere geçirmeyi başaran bu kişiyle sohbet etmeK ve barın kuruluş amacını, nelerden yola çıkılarak tasarlanıp bu olağanüstü halinc kavuştuğunu öğrenmekti. "Aşık Papağan Barı"nın yaratıcısının, ] 18'den tclcfon numarasını bulup çevirdiğimde yumuşak tondaki scsiyle 'Alo, ben Nazlı Eray, buyurun"dedi. "Ben Nevin Unalııı 'Aşık Papağan Barı'nızla ilgili SAYFA 10 "B "Aşk, bir kaplamn kafesine girip, kapıyı arkadan kapatabilmektir" Nazlı Eray'la "Aşık Papağan Ban'nda bir sohbet D nara sıkışmasından yola çıkabibir röportaj yapabilir miyiz? lirsiniz veya yine bir aşkın verBu barı herkesin tanımasını ve Naxtı rjj>diği büyük bir mutluluğun yabilmesini istiyorum da.." I'APAGAN rılanmış kapısından oraya gire"Romanı okudunuz mu?" IURI bilirsiniz ya da bir düsün içindiye sordu Eray... den de oraya varabilirsiniz. Okumaz mıyım hiç... O kaAşık Papağan Ban'na giden yodar etkisinde kaldım ki, lar çok! Eray'a öykünerek röportajın Peki, sizin en çok altını çizgiriş bölümünü böyle kaleme diğiniz yol hangisiydi? Yani aldım. Dilerseniz Cuba LibAşık Papağan Barı nasıl kurre'mizi alıp, Aşık Papağan Bagulandı, nasıl ortaya çıktı, nen'na Eray la bırlikte dalalım. Bu lerden etkilendiniz? bar bellekte mi, Insanın kalbinde mi, Aşık Papağan Barı tabii büyük bir yoksa ruhunun derinliklerinde mi Eray duygu yoğunluğu ve duygu selinin patlabize anlatsın, adresini birikte bulalım. ması sonucu ortaya çıkan bir roman. BilElbette, Eray'ı karşımda bulmuşkcn bu diğin gibi, siyah Opel Vectra bir arabaröportajı sadece "Aşık Papağan Barf'yla nın kalbc saplanmasıyla roman başlıyor. sınırlı tutamazdım. Önun sanatçı diinyaYani, çok yumuşak ve duygularımızı yösını da yakından öğrenmcyc çalışacakneten bir organımız olarak bildiğimiz tım. İşte konuştuklarımız kalbe, teknolojinin son model metal bir Sayın Eray "Aşık Papağan Barı"nı şeyinin saplanması nasıl oluyor ve bu ikinerede bulabifiriz? Belleğimizde mi, kalsinin karışmasından çıkan olaylar zinciri bimizde mi, ruhumuzun derinliklerinde nasıl gelişebilir, bu konuların peşine dümi, nerede bu bar? şerek yola çıktım. Aşık Papağan Barf'nı biitün bu dedi Diğer romanlarınızda olduğu gibi bu ğin ycrlcrın hepsindc bulabilirsini/. Eğer romanda da okuyucunuzu gerçek hayatoranın, yolunu bulmak istiyorsanız, harı ta rastlayamayacağımız türden düşsel bir tasını sizc şöylc çi/.cbılirım: Bir aşkın ver dünyanın içine çekiyorsunuz. Okuyucu diği, bir anlık bir umutsuzluğun, bir ke olayların izini sürerken, roman kahra' manlarının da düşsel nitelikteki özellikleriyle karşılaşıyor. Düşsel mi DU kahramanlar sence? Şimdi onu soracağım, düşsel mi acaba? Bilmem, bir Melek llasan acaba düşsel mi! Bence, Mclek Hasan koruyucu erkek melek olarak romanda düşsel bir kahraman görüntüsü veriyor. Ama o da giyiniyor, kuşanıyor, konuşuyor vc kadın kahramanla dostluk ediyor. Romanın ortalarına doğru hatta mclekliğini, temizliğini; Las Vegas'ta Vicky'le karşılaştığında Kaybetmeye başlıvor. O da yaşamın içine giriyor. Pişman oluyor aşkı tanıyor. Papağan hakkında ne düşündünüz Ncvin Hanım? Şimdi ben de romanın simgesi olan papağana getirecektim sözü. Papağanın "seni seviyorum" cümlesini kadın kahramana kerelerce söylemesi beni çok etkiledi. Yüzyılımızda "seni seviyorum" cümlesinin insanlar tarafmdan cimrice kullanıldığını düşünüyorum. O vüzden sanırım yakında bu papağandan her eve birer tane gerekecek. Şaka bir yana kadın kahramanın aşığımn yanından ayrılıp tekrar tekrar bu bara gelip, papağanla aşkını konuşması, aşkta yaşadığı sorunları sevgilisiyle Jeğil de, kadın ruhundan anlayan papağanla konuşarak, adığı ilişkiye ait sorunlara çözüm mak istemesi, bende, çağımızın hastalığı diye nitelendirdiğim iletişimsizliğe dikkat çekmek istediğiniz kanısını uyandırdı. Papağan bu yüzden mi yaratıldı Sayın Eray? Hayır, papağan bu düşünüş noktasından ortaya çıkmadı. Ama scnin "seni seviyorum ' sözünün günümüzde kullanılmasındaki cimriliğe ben de katılıyorum. Ne kadar yazık ki "seni seviyorum'u sevgimizi kaybettiğimiz zaman söyleyebiliyoruz. "Seni seviyorum", "Seni çok seviyorum", bu türden sözler ilişki devam ederken pek sık kullanılmaz. Çoğu ilişkilerde hatta hiç belki de... Evet, hatta hiç kullanmayan var. Acaba bunun bir kuralı mi var insanlarda di ye düşünüyorum. 'Bu ilişkiyi devalüe mi ediyor, bu, karşı tarafa birtakım primlcr mi veriyor1 die düşünmelerinden dolayı kullanmıyor olabilirler. Yanlış tabii ama kullananfar da var. Papağana tekrar konuyu getirirsek; kadın, erkekle iletişim kopukluğunu kitabın başmda bir ara yaşıyor. C) zaman koşuyor papağana. Ü'stclik papağan tatlı dilli, kadın ruhundan anlıyor, papağan yorumlar yapabiliyor. Kadın, erkekle ilişkisinde yaşadığı sorunları onunla konuşarak çözümlemeye çalışıyor. O yüzden, erkekle iletişim intiyacından ziyade, papağan kadında ruhsal çözümlemelerine yardımcı olan bir psikolog görünümünde romanda. Evet ama onun altında yatan neden de iletisimsizliğin ortaya çıkardığı bir olgu değil mi? Tabii söylediklerinin hepsi doğru ama ben o noktadan yola çıkmadım. Kadın kahraman ilişkisinde yaşadığı sorunları papağanla konuştuğunda da nedenlerini pek anlamıyor galiba değil mi? Evet, kadın bunun nedenlerini kitap bittikten sonra öğreniyor ve anlıyor olayı... Hiçbir şey yaşamın içine girilmeden anlaşılmıyor, öyle değil mi Sayın Eray? Evet, öyle sadece hayatın ipuçlarını yakalayabiliriz düşünerek... Peki, ya yaşarken, yaşadıklarımızın önemini farkedebiliyor muyuz? Sanırım, romamnızda en çok altını cizerek verdiğiniz söylem şu gibi geldi bana; "Sevdiğinizi, o sevgiyi yaşarken farkedin, yaşadıklarınızı yaşarken farkedip, gereken özeni gösterin yoksa her şey çok geç olabilir. Dolu dolu yaşayın aşkı"... Çünkü diyorsunuz kitabın ilk sayfasındaki uzun şiirin son mısraında: "Hayat yirmi metre," dedim. / Gözlerim daldı. / "Yirmi metre, tek en" Evet, yirmi metre tek en parça kumaştan biçip giydiğimiz elbiselerin güzelliğini, giydiğimizde farketmek... Romanın ana söyK İ T A P SAYI 315 C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle