Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. m lcn'in mevcut şiiri ve bu şiirin ycr aldığı serüven, rarklı anlatıcıbenleri içercn, bu farklı anlatıcıbenlerin 'bayrağı' birbirine teslim etmeleriylc gclişme eğilimi göstermektedir.../ .../ Ancak, bir şair, her kitabında farklı bir anlatıcıben ve üslup oluşturuyor ve oluşturdug'u bu ir, ortaya çıkışı da, sonradan oyun anlatıcıbene ve üslubuna veya bir öncediye nitelesem de (asla 'eğlence' dekine artık bir daha dönmüyor ise, bu, o ğil) sadecc bir tesadüften ibaret. Lişairin tamamlamak istediği bütünlükle na'nın ne bcnimle, ne benim şiirimdcöil, şairin sürdürdüğü anlatıcıben ve le hiçbir ilgisi yok, onun kaderi ayüslubun artık devam cttirilemeyecek bir rı, benim Tcaderim ayrı, ben ona tıkanma noktasını ifade eden bunalımla 'Türkçe'nin mantosu'nu giydirdim ilgilidir. Dolayısıyla, şiir açısından poyalnızca. Hafız'a gelince, bildiğim etik, şair açısından ontolojık bir sorunüç Hafız var; difierleri Şirazlı ve dur bu." (agy, s. 31 ve 36) Tuhaf gelebilir Harzemli Hafız. Bunlardan Hafızı bunu söylemck ama, bu sözlere katılıyoHarezmi bir gazelinde şöyle diyorrum. Bunun karşısında, 'kendimi bulmadu: "Aşkının ateşi ile yandığı halya çalışıyorum' türünden sözlerinse daha de, ateş içinde yanmayan Hafız, seda tuhaf kaçacağını biliyorum. Hem bumender değil midir?" Ortada üç na benim cevap vermcm de zor, en iyisi, şair var: Lina Salamandre, Hafız ve şiirin hallerı, şairin halleri demek gerekiHavdar Ergülen. Hafız'ın da kitabı yor, öyle diyorum. yayımlandığında, üçümüzün de ki Serüveni biraz daha açalıtn istersen: tapları yanyana getirilip bakıldıgın"Sırat Şiırlen" (1990) ve hemen ardında ve iyice okunduğunda görüledan "Sokak Prensesi" (1991) 1 yılarayla cektir ki, üçünün de birbirleriyle iki kitap birdcn yayımladın. 10 yıl aradan olan ilişkisi 'şiir yazmak'tan öteye sonra iki kitap. Enis Batur'un deyimiyle geçmcmektedir. Benzerlikleriyse, "Araya bayat mı girdi?" Yoksa şiirin kaşairlerin birbirlerindcn etkilenmelederi tnı bu? ri kadardır ve doğaldır. Benim on Araya reklamlar girdi demek daha ların kimliğini açıklamış olmam, doğru. Arada hcp bir şeyler olur: Yolcuonların 'farklı' şairler olduğu gerçeluk olur, ev olur, şehir, çocukluk, arkağini ortadan kaldırmaz. Evet 'şairdaşlık olur, benim seriivenimde de birlerden kurtulmanın yolları'nı düşüçok 'olur'un yanı sıra, ki o da günümüz I nürkeıı, farklı adlar kullanmayı hayatının önemli bir parçasıdır, bir de | önerdim. Ne kadar çok 'farklı' kı'reklam' oldu. Bcn dc birçok şairin yaptılar, ne kadar farklılaştırırsak, 'hiçbiğı 'iş'i yaptım, halâ yapıyorum. 13 yıtdır ri'mize ait olana o kadar yaklaşacareklam yazarıyım. Vatan vazifesi değil ğımıza inanıyorum. Farklı adlar ama hayat va/.ifcsi sayılabilir bu da. Söykullanmayı daha farklı olmak için lemiştinv Rcklamın ve şiirin doğalarındcgil, 'şiirin farkında olmak', belki dan (yapılarından) ötürü birbirine çok böylece dünyanın, insanın, hayatın, yakın durmadıöını bıliyorum Bu yüzdcn yokluğun, sessizlik ve imkânsızlığın de aralarında oir yakınhk kurup bunu farkında olmak biçiminde anlayaoiabartmaya, ya da mevcut arahğı daha da lirsek, şairane rivayetlerden ve içinaçmaya çalışrnadan, biri işim, biri sebede şiir barındırmayan efsanelerden bim diye bakarak ve ikisine de haksızlık u/aklaşır, hakikate biraz olsun daha ctmemeye çalışarak yazıyorıım. yaklaşabiliriz düşüncesindeyim. AySözünü ettığim kitaplarsa tesadüfen rıca Hafız'ların üçü de, çeşitli şiirart arda yayımlandılar, yayımcılar arkaleriyle 'benlik davası gütmediklcrini bekonusalım. . daşlarımdı ve onların isteğini kıramadım. an edcrek, bir anlamda benim farklı ad• Lina Salamandre ve Hafız, benim iki llk kitabım dahil, bu kitapları da, 'kitap' arla yazmak veya imzasız yayımlamak şair arkadaşım . Belki dünyada şairler çoolarak düşünüp tasarlamamıştım. Gerçi konusundaki önemli bir sebebimi açıklaöalırsa, hepimizdeki mevcut şairler çoğa "Sırat Şiirleri" 8284 yıllarında dergilermış oluyorlar. Şirazlı Hafız, "Gel Halırsa, şair arkadaşlarımız çoğalırsa, dünde yayımlanırken bir dizi oluşturmuştu fız'ın varlığını ortadan kaldır da sen varyadaki kötülükler de bir nebze azalır oluşturmasına da, söylemek istediğim, ken kimse benden 'benim' sözünü işitümidindcyim. llk aklıma gclcn nedcn bu son kitabım "Eskiden Terzi" dahil, tümü mesin!" dcrken, Hafızı Harezmi de "Ey olsa da, onlara dair, bildiğim ve bilmedi'tesadüfi' kitaplardır, kendiliğinden kitap Hafız! Kendinden başka ben yabancı öim başka varlık nedenleri dc var Lina olmuşlardır. llk kez bir 'kitap' yazıyogörmedim" dcmiş, şu 'ben' sandıkları Salamandre, Hafız'dan daha cski bir şarum: "Kırk Şiir", 1996 sonunda yayımlanacak. Genel anlamda bakıldıgında, }iirı>/ '• kt 'çocuk' ızleğı 'annc'den sonra en v . , ızlek. Nedır \endekı çocuk ^ "Kuzcuncuk Oteli" şiirimin son ikı dizcsi şöylc: "sen bu çocuğu bir yerden hatırlıyorsun/ ben bu çocugu bir yerden unutmalıyım". Çok çocuklıı bir ailenin cn biiyük çocııg'uyum, annemın adı isc Giil. Ben ona hep bir Gül Bahçesi diye baktım ve dünyayı da bir kardeşlik bah çesi sandım, yanılmışım. Bu yanılgımdan razlasıvla hoşnutum. Fakat şiire de böyle Karşılığını Sırat Şiirleri/ / lavdar Sokak Prensesi/ Eskiden Terzi / bir bahçe diye bakıyorum. Şairlerin oluşBulamamış Surular/ hrgıılcn / Rcmzı / lavdar Lrgıdcn / llaydar Ergülen / turduğu bir kardeşlik bahçesi ki bu dünKorsan Yayınaltk/ Şiir An Yayınalık/ Havdar I.rgjdlen / Kıtabevı / 72 s yaya hcp birlikte oradan dırenelim, varsa 56 .ı Yenı lurkü Yayınları HOs. 'şair ruh'umuz orada dinlensin, sakin ve / 64 s. dıngin olsun. ülmuyor, sanki şairlcr hıç çocuk olmamışlar, hep şair olmuşlar gibi davranıyorlar. Bendeki çocuk, şimdi HAYDAR ERGÜLEN bendeki şair oldu, fakat ıssız mı tenna mı olduğunu kestiremiyorum. Geçenlerde 1,956 ydında Eskişehir'de doŞdu. ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. Anadolu bir TV programında Kemalettin TuğÜniversitesi'nde asistanlık vc iletişim konusunda yüksek lisans yaptı. 13 yJİdır tscu'yu izlcdim, yalnız geçen çocukluğuntanbul'da reklam yazarı ve yaratıcı yönctmen olarak çalışıyor. 1981'dc "Gösteri" dan söz ediyor ve 'Ben orada tenha oladergisinin y.anşmasında, 'Unutulmuş Bir Yaz îçin' adlı şiiriyle ikincilik ödülünü rak yaşadım' diyordu. Ben de ondan etkazandı. "Uç Çiçek" ve "Şiir Atı" dergilerinin yayın kurullannda yer aldı. Şairkilenip, ona benzer bir şeyler söylemeye ler, şiirler, şiir sorunları ve şiir kitaplarına ilişkin yazılarını, çeşitli edebiyat ve şiir çalıştım: "Çok çocuk ıssız/ bir çocuk dergileriyle, "Cumhuriyet Kitap" ekinde yayımlıyor. Haftalık "Express" tenna/ Ben de ordaydım/ birden az, gazetesinde 'Düzyazı: 100 Yazı' adıyla, denemeler yazıyor. Carl Sandburg, Vole çoktan fazla." Soyinka ve Diane Wakoski'den şiir çevirilcri yaptı, cıergüerdc yayımladı. TRT 2'dekt 'Okudukça' programında Şİir kuapları:Karşılığuiı Bulamamış Sorular, Yeni Türkü Yayınları, 1981; Sırat Lina Salamandre ve Hafız'ın kımlikleriŞiirleri, Remzi Kitabevi, 1990; Sokak Prensesi, Korsan, 1991; Eskiden Terzi, nı acıkladın "Şairlerden Kurtulmanın Şiir Atı Yayınları, 1995; ve bir Lina Salamandre kitabı olan, Kabareden Emekli Yolları"ndan biri olarak da, farklı adlarla Bir 'Kızkardeş', Oglak Yayınları, 1995. şiir yazmayı önertyorsun. Biraz bunları Havdar Ergülen Dilimizdeki sahil... l yeniyetme Hafız ise "Bencileyin" adlı şiirinue, "Sakin ol beyim/ Sakin ol ya hu/ arasıra bildiğim/ biri gibi dur/ bende veya kendinde/ Hafız sensin bencileyin/ bense onun yerine/ gevezelik etmedeyim" diyerek onlara katılmıştır. Son aylarda bazı şairlenn boy hedefi haline geldin. Bu polemiğı yaratan sebepler nedir sence? Şair olmanın, başka şairlerle mikadele ederek mümkün olacağını sanmıyorum. Ben, yalnızca yalanla mücadele etmek istedim, fakat yapamadım, çünkü dünyanın en zor işi yalanla mücadele etmek. Ben ne hayatta, ne şiirde hırçın, asabi bir adam dcğilim, fakat beni bile çileden çıkardılar. Benim hiç kimseyle bir alıp veremediğim yok. AnlamlıAnlamsız şiir tartışmasında da taraf değilim, tartışmanın kendisi zaten yeterince anlamsız, bu haliyle. Ben ayrıca şiirin bizatihi bir anlam olduğuna inanıyorum. Elbette anlayana! Bu arkadaşlarla kişisel hiçbir sorunum da yok, kırgınlığım da. Açıkçası, tartıştnıyorum, ortada 'adam harcamak gibi bir niyet varsa neyi tartışacağım? Keşke hepimiz sevgili Behçet Necatigil gibi 'biz işimize bakalım!' diyebilsek... Burada belirtmem gereken bir şey daha var: Ben '80 kuşağı ya da '80 şiiri diye bir şeyi ne öne sürdüm, ne 'abi'si oldum, ne de savundum. Sevdiğim şairleri ve şiirleri ise her zaman söyledim, söylerim. Sevmemek kolay çünkü, sevmek zor, sevdiğimizi söylemekse daha zor, benim yaptıgım bu. '80 kuşağı diye bir şeye sarılsanı, '90'larda şiir yazanlarla niye ilgileneyim, Cenk Koyuncu'yu, Enver Topaloğlu'nu, Cevdet Karal'ı, Ayhan Kurt'u, "Göçebe"cileri nıçin ılgiylc izleyeyim.1 lster '80lerde olsun, ister '90larda, iyi şair, iyi şiir nerde, ne zaman çıkıyorsa, önce bir okur, sonra bir şair olarak çok seviniyorum ve bu sevgiyi paylaşmak istiyorıım yazılarımLı, konuşmalanmla. Türk şiirinin deltasına doğru akışını sürdüren bütün şiir kanallarına çok duyarlıyım. Çünkü şiir bana sözünötesi gibi geliyor. Türkçe'dc 'çok hakikatli' deriz ya öyle olduöuna inandığımız insanlar için. Şiire duyduğum aşk da böyle bir şey. Şiir de aşk gibi 'en hakikatli' şey. Bu manâda kendimi şair olmaktan önce, hakikatli bir şiir okuru olarak görüyorum. Bunları söylemekten de utanıyorum artık. Son olarak "Eskiden Terzi" kitabındakı "Yaz't" siırindc bir dizenc dönerek soracağı/n 'heves nerede?' Bunu gerçek ten merak ediyorum. . • Haftalık 'Express' gazetesinde "Diizazı: 190 Yazı"ya, 'Heves ile Bir' yazısıy a başlamıştım: "Onunla başlanır, fakat onunla bitirilmez. Heves de, bir eylemdir, tıpkı niyet gibi. ileveste gerçek yoksa da hakikat vardır. Belki de herkesin heveslendiği bu hakikat ıhtiyacıdır. Hakikat, bir hevesten başka nedir ki? Hevesim 'bir'dir: Yazmak. Benim heves ettigim hakikat buKabareden Emekli dur." Böyle başlaBir "Kızkardeş'7 mıştım, bir zaman Haydar Ergülen / sonra da şöyle sorOglak Yayınalık/ muştum: "Ey benim %s hevesim sen var mısın yok musun? Yokmuşsun gibi durma karşımda, varmışsın gibi gelmc üstümc. Çekil o var ile yok arasındaki müphem cümleye, çekil K her şey seninle 'yok', İ sensiz de 'var' olsun, heves isen bundan başka ne olabilirsin ki hem? l Heves isen benimle yetinme, çünkü ben seninle yetindikçe 'var' oluyorum: Bana biraz heves bırak! Bende bir hevesin kalsın! Çoğu var, azı yoklardan sayılmak istemiyorum. Ben en çok heves kadar var, en az heves kadar yok olmak istiyorum. Hevesimsen beni anla!" demiştim. Bütün bunlara rağmen ve bütün bunlardan sonra sevgili Cenk Koyuncu, heves, şiirden başka nercde olabilir ki bize? • * C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 1 : SAYFA 4