Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kap;jk konusunun devamı. taribidir" dıye A ma, Utanbul Kitabı 'ndakı Utanbul \iinnde, Walter Benjaımn tn flaneur'u de var, Mıc bel Fnucault'un "scyır halinde görme" etkınlıgt de. Benjamin ve Foucault'dan "yetıı yenı" haberdar oldnğumuza göre, bu ortu^menin ııedcnlerı nelerdır? En azından, nnır çarpışmalartndakı "ampirik" btr yolyordam arama çabası mı? Nâzım Hikmet'ı saymazsak (ilk yıkıcımız odur) tstanbul Kitabı yapısıyla aykırı bir göstergc koyar. Necip Fazıl, Tanpınar, Dıranas, Tarancı çağındayızdır. Koşıık şiir biiyük mimari örneklcriyle gündemdedir. Benim yorgan gibi şiirler yazmam nerdeyse anlaşılır gibi degildir. Ama bu asıl da benim için anlaşılır şey değildir. Çünkü ben de Tanpınar, Dıranas, Tarancı gibi koşuk şiirler yazıyorıım Varlık'ta. Bir de daha önce koşuk bir kitabım bi0. Dokundunu hersev siir... le çıkmıştır (Bugün o kitabın adı var yalnız, bende bile olmadığına göre kimsede de yoktur.) Kitap üstüne ilk yazıyı da Nahit Sırrı yazıyor. Şaşırtıcı havasını deşiyor. Asıl Nâzım Hikmet selamlıyor ama ben bunu ancak kırk yıl sonra ögreniyorum. Nâzım, Attila Ilhan'ın Duvar'ı ile anıyor tstanbul'u (Attila, Nazım'ın yazısını benim adımı çıkararak Duvar'ın II. baskısında yayımlıyor). Kırk yıl sonra öğrenmem bu yüzden (o zaman için önemliydi bu elbet). Bugun hiçbir anlamı yok benim için. tstanbul Kitabı'nın günyüzü görmesi çok yenidir diyebilirim. ilk onemli yazı da Orhan Koçak'ın. Ahmet Oktay da bir yazı hazırladığını söyledi bana. Ben kitabımın anlaşılıp anlaşılmadığı, hakkının yenip yenilmediğiyle ilgilenmem hiç. Ölçümü ta baştan koydum çünkü: Hep yalnızlığı seçerek yürüdüm, hcp çıkmaz sokaklarda, hep yıka yıka kendimi. Bugün de böyle. Ovülmek, anlaşılmak ürkütüyor beni, şiirim gözümden büsbütun duşüyor. Istemiyorum bunu. Istanbul Kitabı'mın Whitman'la ilgisi sanırım salt yorgan gibiliğinden geliyor. Bir de kalabalıkların birdcn benim şürımde boy göstermesinden. Elbct Whıtman bana bir pencere açtı, ama büyük pencere Zone'dan geliyor. Şiirim o giıne degin yazılan şiire birden avkırı düşer. Hiç unutmam, Tarancı ile ilk tanışmamda bana 'Her mısrada bir cıgara yaktırıyorsun' demişti. Şiirin asıl yeniliğı buydu. Tarancı ilk neşterı atmıştı. Nazım'ın övgübü dünya vatandaşlığıyla ilgiliydi gıbi gelır bana. Şiirın yapısındaki teknikten değıldir. Modern dediğimiz şiir dilden bile once teknik sorunudur, bu anlaşılmadıkça moderne kavramı var olamaz. 'Sınır çarpışması' dedığıniz burdadır lstanbul Kitabı'nın. 'Seyir halinde görnıe'ye gelince, bunun görülmesine sevindım. Modernliği anlamadıkça (ki modern dcmek benim gözümde butun büt ün bir yeni altın akıtmak, dokmektir) yeni bir şiir dökulmez. Olanak dışıdır. Utanbul Kttabt'ndakı tstanbul}ttrı sınema dılinı de kullanan bıryapıt. Usta bir wnaryo yazarının eline gcçse, eminım, müthış btr kentfılmt çıkar ortaya, vanılıyormuyum? 'Sınema dili'ni Galata ile Pera'da da kullandım. Sinema dili ayrı bir okuma ister, ayrı bir de döküm. Modern şiirin poetikası yaratmıştır modern sinemayı, romanı, yontuyu, resmi. Bu da doğaldır elbet. Şur çünkü doğası gere^i geçtiğı yeri allak bullak eder, yıkar, degiştirir. Büyük sinema ancak şairlerin elinde kurulacaktır. Kitabımdan bir film çıkarılmasını istemem, bcn yerinden tedirgin değilim, bırakalım kalsın. Şair sinemacıları bekleyelimhcm. llhan Bcrk'ın, o uzun adamın, \iir ierüvenıne en sıle bajkentltkyapmij bir coğrajyaparçast Utanbul lkincni, Bodrıım Gerçı Bodrum iizın şiirinız ıçtn dimyatıın başkentlığı için ieçılmış btr aığrafya parçcıu gıbı duruvor daha çok Utaııbuiu seı,menızın nedenlerıni sık \ık anlatmak zorunda kaldınız Bunda $cur nın btr neme olarak Utanbul mu, voksa jaırın yoksulluğu karşıstnda Istanburunzenginliğimiroluynadt? Istanbul yeryüzünün en gerçeküstücü kenti. Bundan da öte bir kent, usdışı, imgelem dışı bir kent. Yeryüzünde görünmeyen kentler vardır, varlıkları adlarından ötelere gitmez, o kent lerdendir Istanbul. Çok söyledim, yineleyeyim: Istanbul gibi kenti olan şairlerin başka hiçbir şeye gereksinimleri yoktur. Yeter ki onun dilini öğrensinler. tstanbul dili hermesci, derinliğine içrek, düşsel, bir unııtuş dilidir. O ölçüde de fiziksel. Arsenikle, ölümle, cıvayla, bütün uyuşmazhklarla yıkanmış, yoğrulmuş bir dil. Veba, frengi, kanserle de arkadaşlık eden bir dil. Görünmeyen, ama varlıgı duyulan bir dil. Bu dili bulmalıyız. Utanbul Kitahı 'ndaki 1919 adlı şıirın oyküsü için Uzun Bir Adam'dakı Ev Halkt bölümüne dek uzanmak gerekıyor. Gerçekten, bu kadar uzun mu yaşadı bu şiirlerin tnsanlan? Nostaljıye inanmayan birıne bu soru "abes" gelebilirama'' Günah çıkarmamz gerekirse, şair llhan Berk'tn haksızlığına uğrayan üç sözcük söylemek istermisinız? Güne^t YakanlarınSelamı, Utanbul, Günaydın Yeryüzü, Türkıye Şarktsı ve Köroğlu bir yanda, 1971 yılının Yeni Dergi'unde (Nnan 71) yayımlanan Ilüseyın Çapkan İçin Ag"ıt'a kadar olanlarbte yanda dursa, arada geçen zaman dılıminde Ikinci Yeni rıeler getırdi, neler götürdü? Kanatlı At, fkıncı Yeni'yi başlangıç yapmıs, bu nedenle suruyorum. Şairlerin yaşamlan öteben'lerdir, uzanmadıkları, dokunmadıkları, kok lamadıkları hiçbir şey yoktur. Dünya yı, insanları kendi toprakları, mülkleri gibi sürerler, yeşertirler, çekilirler sonra da. Benim hışmıma uğramış üç sözcük mü: 1 Anamalcı çamur. 2 Manzara. 3Mutluluk. Yalnız 'Hüseyin Çapkan tçin Ağıt' değil, çok sevilen daha üç şiir var. Niye onları kitaplarıma almadığrm hep sorulur. Çok sevildikleri için, bundan kuşku duyduğum, buna dayanamadığım için almıyorum kitaplarıma. tkinci Ycni'ye gelince, onun bir altın çağ olduğundan hâlâ kuşkulananlar mı var? Buna şaşmamalı da derim. Söyleşiler toplamına geçtık bile Kanatlı At'ın arka kapağındakı tamtma yazmna bakınca, ilk \wıl ^aırlerimizden btrı "kahkahalarla" gülecek. Ece Ayhan'dan söz ediyorum: cehennet C U M H U R İ Y F T KİTAP SAYI 26 1 îstanbul Kitabı, Kanatlı At ve înferno'suyla llhan Berk SAYFA 4