Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
i i e r toplumda siyasal şiddet alabildiğine meşrulaştırılıyor. Bu ncdcnlc sivil özgürlükler tchlikcyc giriyor ve şiddet ilctişim araçlarında seyirselleştiriliyor. Herhangi birzamanda "suç" kategorisine giren hiçbir şey yapmamışken devletin meşru şiddetine maruz kalmayacağımızı kim garanti edebilir? îşte, "Medya, Devlet ve Ülus" böylesi bir gafantinin gerekli olduğunu düşünenler için bu düşünme sürecinin ilk adımlarınm atılması yönünde bir kılavuzluk görevi üstlenebilir. NİLGÜN TUTALKÜÇÜK Meşru şiddet tekeli ve medya kiiltüründe önemli bir rol oynar hale gelcn siyasal şiddetin ıılusdevleti, ulusal kültürü, ulıısal birlik ve bütünlüğü (ya da şimdilerde Avrupa Birliği'ni) tehdit ettigi varsayılan tüm ötekilere karşı meşru bir biçimde nasıl kullanıldığını ömekleriylc serimliyor. Schlesinger, Max Weber tarafından " belli topraklar üzerinde fiziksel şiddetin meşru kullanım tekelini elinde tutan bir iman topluluğu...şiddetin 'hakh' kııllanımının tek kaynağı" (aktaran, Schlesinger, 1994: 36) olarak tanımlanan modcrn zamanlara özgü ulusdevletin siyasal düzeni saulamak adı na kullandığı siyasal şiddetin günümüzde ulaştığı boyutlardan öturü, bireylere taninan hak ve özgürlüklerin anayasalarda yazılı olmanın dışında çok fazla anlam ifade etnıez biı duıuma gelebilccegi tehlikesine dikkat çekiyor. Çaresizliğimizin Alameti Farikası sonra "ele geçmeme" olasılığı var da ondan ekleniyor bu ibare!). Olayın böyle sonuçlanması, Schlesinger'in de özenle altını çizdiği gibi, devletin düş manlarının bundan böyle "insan" ka tegorisüıe girmediöinin düşiinülmesi dir. Bazılannın dana az insan olması, liberaldemokratik olduğu varsayılan bir toplumda devlet aygıtının ilefebet yaşar kıhnmasının birey ve yurttasjarın yaşama hakkının epey önünde seyretmesi sivil özgürlükleri tehlikenin kucagına atar. Çünkü siyasal şiddet yalnızca lran elçiliği kıışatması'na benzeyen olaylarda değil, grev yapan işçi ve memurlara, toplumda gördükleri herhangi bir aksaklıgı görünür kıl mak için protesto yürüyüşü yapanlara, şiddeti kınayanlara karşı da aynı şekildeuygulanır. Ayrıca, devletin meşru şiddet tekelini elinde bulundurması kamuoyu önünde kirle iletişim araçları aracılığıyla her fırsatta yeniden meşrulaştırılır. Gazeteler ve televizyonlar, hem devletin herhangi bir nedcnlc herhangi bir kişi ya da grup üzerinde ııyguladığı siyasal şiddete hem de insanların giindelik hayatlarında karşı karşıya kaldıkları (trafik kazaları, cinayetler, kavgalar...) şiddete ilişkin haberlere büyük bir ragbet gösterir. Cîazeteler ve televizyonlar bu renkli ve kanlı haberlerle bir yandan okuyucu/dinleyici oranlarını artırmaya çalışır, ötc yandan da şiddeti olduğu haliyle meşrula^tırır. Üstelik kitle iletişim araçları devletin uygııladığı siyasal şiddeti açıkça devlerin denetim ve sansürünc ihtiyaç duymadan mcşrulaştırır: "Bir kere açık sansürden kaçınılması sayesinde devletin ideolojik sermayesine dokunulmamış olur. Ayrıca toplumsal sorumlulugunu bilmesi ve 'kendi kcndisini gönüllü olarak kısırlaması' sayesinde medya da kamusal itibarını korumuş olur" (Schlesinger, 1994:63). Kitle iletişim araçlarında hem "yasa ve düzen'e aykırı davranan sapkınların şiddetinin kınanması, hem de ulusdevletin meşru şiddet tekelinin ululanması seyirsclleştirilerek tenısil edilir. Ekranlarda seyirselleştirilen şiddet hem bizden çok uzaktır hem de otıır ma odalarımızda misafir olmasının önemli bir sonmıı vardır: Şiddetin tüm kanlı canlılı£ına ve vahşice bir şey olmasına ragmen her akşam ekran aracıhgıyla misafirimiz olması, şiddeti iz leyicinin (bizim, her birimizin) gözündeehlileştirir. Seyirselleşen bir şiddet, bizde ancak gündelik hayatımızın bu tür kötü şeylerden ne kadar uzak oldu^u düşüncesini uyandırarak, şöyle dü şünmemize yol açar: "Bize dokunmayan yılan bin yaşasın". Kısacası şiddet hem her ycrde hem de hiçbir yerde. Böylcce, televizyonun karşısında ge çen gecelerimizin huzuru bir kat daha artar. K İ T A P S A Y I 2 9 1 T arihsel süreç içerisinde dinsel, kültürel, ırksal, bölgesel ve cinsel tarkhlıklar ilcri siirülerek inşa edilen pek çok dışlama ve olumsuzlama biçimlerine tanık olundıı, günümüzde de olmaya devam ediyoruz. Ru dışlama biçimlerinden her biri dışlananın ve öteki olarak kodlananıtı üzerinde uygulanacak bir ikti dar ve tahakküm tarzı beraberindegetirir. 1 ler tahakküm ilişkisi "doğal olarak " şiddeti ıçerir. Şiddetle tanışmayan tekbirkiş,iolsıın varmı? Banayok gibigeliyorçünkügündelikhayatımuda her an şiddetle burun buruna yaşıyoru/. Ailede büyüklerin kiıçüklere (anne ve babaların çocuklarına, babalann, kocalann, erkck kardeşlerin kadınlara), beyaz ırkın siyah ve sarı ırka, ekonomik (ve kültürel) olarak güçlü (?) ulusdevletlerin ekonomik (ve kül türel) olarak güçsüz (?) ıılıısdevletlere ııyguladığı şiddet, hangi ölçütlere görc tanımladıgı su götürmez bir biçimde tartışmalı olan akıllı, güzel, zengin sılatlarına yaslanılarak akıl sız (deli, sapkın), çirkin ve fakir üze rindeuygulanaiTjiılılet Dünyanm dört bir yanında şiddetin böylesine bir meşrulaştırmanın karşısındn Philip Schesinger (1994:31) kendisine ya da her birimize "şimdiki zamana dair duyguınuz huzurlu mu dur?" sorusunu yönelterek, en azın dan kendi duyduğu huzursuzluğtı Medya, Devlet ve Ulus başlıklı kitabında dıle getiriyor. Schlesinger kitabında, liberaldemokratik olarak tanımlanan Avrupa devletlerinin siyasal Ulusdevlet Bu durumda ulus devletin "öteki" olarak adlandırıp, kendisine bir tehdit unsuru olarak algıladıklarına karşı meşru şiddet hakkını kullanınası liberaldemokratik değerlerin, bizzat bu değerleri cisimleştireceği addedilen devlet tarafından ihlal edilmesi anlamına gelir. Demek ki, devletlcrin istedikleri yerde ve istcdigi kişilere karşı şiddet uygulamasının meşruluğu, anayasalarda bireyin, yurttaşm dcvrcdilemcz bir hakkı olarak tanımlanan yaşama hakkının, devleti inisiyatifinegöre devlet tarafından bireyleretanınan yaşama ya da ölmc hakkına dönüşmesi Siyasal şiddet an meselesidir. Bu anın pek dc uzakta olmadığmı Schlesinger "lran Elçiliği Kuşatması'ndan hareketle gösterir. lran ElçiliğTni 30 Nisan ve 5 Mayıs 198U tarıhlerı arasında kuşatan ve 26 kişiyi rehin alan altı kişi, "Iran'ın Arapların cogunlukta oldugu etnik bir bölgesindeki özerklikçi bir gerilla ha reketinin üyesiydi... Cîrubun temel amacı, 1 lumeyni rejiminin kendi bölgelerini (bu bölge lran'ın petrol zenginliğinin temel kaynağıdır) baskı altında tutmasına ve sömürmesine dikkat veknıekti" (s. 69). Elçiiiği kuşatan bu altı kişi Ingiliz devletinın demokratikligine ve kıtle iletişım araçlarının basın özgürlüğüne duydukları hassasiyete sığınarak böylesi bir eylem için lngiltere'yi seçmişlerdi. Ama olay hiç de onların bekledi^i gibi gerçekleşmez; ahşıldık tabıriyle "teröristler" her ulusdevletın olduğu gibi tngiltere'nin de baş düşmanlarıdır ve yasayı ihlal edip, düzeni bozmaktadırlar. Bu anlayışa uygun olarak, bu olayın daha farklı bir biçimde sonuçlanması olanağı da varken, işgalcılerden beşi "ölü ele geçirilir" (herhalde öldürüldükten S A Y F A 1 2 C U M H U R İ Y E T