20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZEYNEP ÇAGLAYAN • deolojileri yıkmanın ötesinde idealleri <Je yerle bir eden bir çağın dönemecindc, değer 1 kargaşasının vc aşırı iletişimin değersizlik ve iletişimsizlik haline dönüştüğü bu 'Ycni Ortaçağ'da, bu 'post'lar ötcsi zaman kesitinde siyaset felsefesi yapmanın 'âlemi mi kaldı' sorusu hiç de haksız değil ne yazık ki. Yaşamın her alanına salgın hastalıkmışçasına bulaşan çöküş, tabanda köktcnci hareketlerin alıp yürümcsiyle kendini belli ederken, üst katmanlarda çalıp çırpnıayı erdem sayan "kleptokratik" anlayışta apaçık gözlemleniyor. Yöneticilerin siyasal parti programlan kadar silik olduğu, ulusdevletlerin çıkmaza girdiği, insanî yardım opcrasyonlannın TV'den naklcn yayımlanan savaşlar kadar gülünçlcş.tiği bir ortamda anlanı aramak, Babil Kulesi'ni yeniden inşa etmekten zor. Bazılarına göre "tarihin sonu" geldi, çünkü artık tarihi "yazacak' kadaronurlu değil insanlar. Çağın en büyük hastalığına yolsuzluk, onursuzluk veya idealsizlik adını takmak, semptomlarla virüsü karıştırmaktan başka bir şey değil, oysa ki. Basit bir indirgemecilikle işiıı içinden çıkmak hastalığı iyileştirmediği gibi, nedenini açıklamaktan dahi âciz kalıyor. Ne var ki salt nedensel açıklamalar da içinde bulundıığıımuz karmaşık dünyayı anlamaya eİvermiyor artık belki de niç vermcdilcr. Açıklayabilmcnin önşartı olan anlamanın ortamının günümüzde mevcut olmadığını söyleyecek kadar ileri bile gidebiliriz. Birbiriylc iç içe geçmiş kavramları ayrıştırmak suretiyle birtakım olguları yeniden düşünmedikçe, anlayabilmc olanağına kavus,mamız pek de mümkün gözükmemekte. Oyleyse, Sokratesgibihiçbirşeybilmediğimizivarsayarak gözlerimizi dünyaya önyargılarımızdan arınmış olarak yeniden çevırmemiz gerekmez mı artık? 'I'arihın sonu gelmediyse, ancak ıkinci bir Rönesans'ın yaşanması da şart ise, bıınun tek yolu kemikleşmekten kurtarabildiğimiz birkaç "deger'i yaratacağımız yeni dcğerlerle birleştirerek insan yaşamınatekraranlamkazandırmak değil midir? Işte bu bağlamda I lannah Arendr (1906 1975), ortaya attığı sorular ve açtığı ufuklar ile, 20. yüzyılın en önemli siyaset fclscfecilcrinden biri olmaya namzet bir düşunür. Vatanı saydığı ABD'de yıllardır akademik tartışmaların odak noktası haline gelen, şımdilerde ise gerek Fransa'da gerekse Almanya'da yeniden keşfedilen Arendt'in Insanlık Durumu (The HumanCondition) adlıeserinin tleti^iın Yayınları tarafındanTürkçeyekaSAYFA 10 Hannah Arendt'in toplu eserleri yayımlamyor 1 sivaset felsefesi rilozof olarak tanımlanmaktan ncfret eden, bu yüzden de gazeteciliğin akıcı diliyle yazan bir siyaset felsefecisi Hannah Arendt. Kafka, WalterBenjamin, Rene Char ve Rosa Luxemburg hayranı bir yazar, insanlara olan güvenini kaybetmemiş bir düşünür. Jaspers'dan etkilenen, Habermas'ı etkileyen bu kahplarüstü kişiliği benzersiz kılan bir neden daha var; kadın olması. zandırılmış, olması ve bu ilk yayını "Seçme Eserleri" başlığı altında diğer tercümelerin izleyecek olması son derece önemli. Adı geçen ülkeferde siyaset felsefesi ile uğraşan hemen hcrkcs, Arendt'in görüşlerinin benzersiz olduğu konusunda fikir birliğine varmış durumda. Hem sol görüşlü, hem de sağ görüşlü yazarlar tarafından önemsenen, hiçbir kalıba sığmayan Arendt, siyasete kaybettiği saygınlığı kazandırmak gibi ilk bakışta donkişotvâri görünen bir projeye soyunmuş. Ancak düşünccsinin derinliklerine inildikçe, hiç de yabana atılmayacak boyutta bir dehanın yüzyıllardır çarpıtumış kavramları çırılçıplak soyduğ ait oldukları yerlere yeniden oturttuğu ortaya çıkıyor. tnsanlık Durumu felsefesinin temel taşı niteliğinde bir eser. Burada insanın üç temel etkcnliği varsaydığı emek, iş ve eylemin Antik Yunan'dan bu yana geçirmiş olduğu evreleri, siyasetin gitgide bulandırılmasına bağlı olarak inceler, insanlara has dünya ve insan yaşamı konusundaki görüşlerini ortaya koyar. tnsanlık Durumu'nun totaliter sistemler üzerine şimdiye dek yazılmış en doyurucu eser olarak kabul edilen The Origins of Totalitarionism'den (Totaliterliğin Kökenleri) sonra yazılmış olması oldukça anlamlıdır. Doğduğu ülke olan Almanya'yı Nazilerin iktidara gelmelerinin ardından terketmek zorunda kalan bu Yahudi kökenli yazar, totaliter rejimkrin 2ü. yüzyılın fenomeni olmasının nedenleri üzerine epeykafayorar. Batı toplumlannda insanlık ne.haldedir ki bu denli korkunç bir sistemin girdabına kendini kaptıracak kadar insanlığını kaybctmiş olsun? Arendt şusonucavanr: Butiprejimlerinortava çıkış nedcni özde, insanı insan yapan yegâne etkenliğin siyasal eylemin koşulu olan kamu alanının yok olması ve dolayısıyla özerk aktörün yerini sürünün almasıdır. İnsanlık Durumu'nda kavramsal temelini attı £ı görü^ işte bııdur. Insanlar, ancak kamu alanında tartışarak, görüş alışverişınde bulunarak, eylem vc sözlcri ile kendilerini ortaya koyarak özcrk olabilirler; bu alanın Nazi rejimindc olduğu gıbi yok edildiği durumlarda ne özgürlükten, ne de siyasctten söz edilebilir. Ne var ki totaliter eğilim, salt rejim görüntüsü altında çıkmaz karşımıza. "İnsan doğası" adı altında yaratıcılığı hiçe sayan, insanı önceden programlanmış bir yaratık gibi gösteren ya da insanın belli davranış kalıpları içerisinde hareket ettiğini savunan bilimsel yaklaşınılar da sorgulamayı engelledikleri ölçüde usumuza gemvururlar. Bu yüzden Marx'tan, öğrencisi ol duğu Heidegger'e kadar geniş bir düşünür yelpazesini topa tutar Arendt. Kitleler değil, aktör olarak birey üzerine örülmüş bir siyaset felseresidir Arendt'inki. Ancak bireyci değildir. Çünkü bireyin yaşamının anlamı, öz gürlüğünün anahtan, eyleminin biricik sahnesi olan kamu alanmda, yani insanlararası alanda aranmalıdır. Varoluşçuluk akımına yakınmış gibi görünse dahi, Heidegger'in temel antolojisini kcsinlikle rcddeder, ki tnsanlık Durumu bir yerde Heidegger'e yanıt niteliğindedir. Diğer taraftan, Marx'ın ekonomik indirgemeciliğine karşı tavır aldığı halde, farklı bir şekilde tanımladığı devrim olgusunu göklereçıkartması Arendt'i, Fransa'da tanınmasını sağlayan Raymond Aron'un liberalizminden uzaklaştınp sol görüşe yakınlaştırır. Ernst Vollrath'ın deyişiyle Arendt'i farklı kılan, "kavramsal önyargılardan eşine az rastlanırölçüde arınmış" olmasıdır. Yüzyıllardır yavaş yavaş yok edilen kamu alanının yeniden yaratılabilmesi Arendt'e göre, birtakım "yıpranmış" kavramların önyargısız olarak yeniden ele alınmasına bağlıdır. Siyaset de bu kavramlardan biridir. "Siyaset eşittir devlet şekilleri" türünden dar yaklaşımlar Arendt'e yetmez. Siyaset, insanların insanlar arasında, vani çokluk durumunda yaşamalarının ortaya çıkardığı etkenliğin ta kendisidir. Bir kurum değil, birbirinden larklı düşüncn, davraniijları önceden belirlencmeyen insanların bir arada yaşama sanatıdır siyaset. "Siyasetin anlamı özgürlüktür" diye yazar Arendt. Ancak özgürlük, sımrlı birtakım seçenek içerisinden çıkarmaen uygun olanı seçnıek değildir asla. Locke'taki nıülkiyet edinme, I lobbes'dakı kar gaşadan korunma, Marks'daki sömürü düzenini yıkma gibi çözümler de özgürlüğün güvence altına alınması anlamınagelmez. HeMdeger'e yanıt Emek ,1? ve eylem Önysrnıtartlan srınmak İnsan Doğası ı koşulu Baskılardan kurtulma elbette özgürlüğün koşuludur. Ancak gerçek anlamda tizgürlük, insana ait alanda yeni bir şeyler başlatabilme, olaylann monoton akışını değiştirebilme, olanaksızı olası kılma yetisinin kullanaC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 281 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle