05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Alman edebiyat tarihinin en büyük temsilcilerinden biri: Schiller G E Ç M İ Ş İ N G E L E C E Ğ İ Gizli Tarih Bizans'ın Gizli Tarihi / Prokopius / Çeviren: Orhan Duru / Ada Yayınları 199a MELİH CEVDET ANDAY Gizli tarih ne demek? Herkes için yazılmamış bir tarih mi? Bu soruları akla getirmesi bakımından çok ilginç bir ad. Sayın Duru, Sunu yazısında açıklıyor bunu: "Eski Grekler bü kitaba Anekdota adını verdiler. Ingiliz tarihçisi Gibbon da bu kitabı İngilizce'ye 'Anekdotlar' diye çevirdi. Oysa Anekdota sözcüğünün, yazarların ölmeden önce yayımlanmasını isteınedikleri yapıtları için kullanıldığı sonradan anlaşıldı." Peki, Prokopius neden bu önlemi alma gereksemesini duydu? Başına gelcceklcrden mi korktu? Bunun yanıtını da tarihçinin kendisinclen dinleyelim: "Şimdiye kadar birbiri ardından gelen savaşlarda Bizans halkının deneylerini yazarken bütün olayları zamana uydurmak zorunda kalmıştim." Ne demektir zamana uydurmak? Gücü elinde tutanın keyfine göre yazmaktır. Demek ki tarihçiyi doğrunun sözcüsü saymak, hiç olmazsa eski tarihçiler için yanlış çıkıyor. Sürdürelim okumayı: "Artık bu yöntemi bırakıyorum. Bizans İmparatorluğu'nda nerede ne olmuşsa her şeyi apaçık ortaya koyacağım. Nedeni basit bunun. Olan bitenlerden sorumlu kişiler yaşadığı sürece, her şeyi gerektiği biçimde anlatmak söz konusu olamazdı." Burada korku'dan başka etkenler de tarihsel gerçeği saptamakta ortaya çıkıyor. Bunlardan başlıcası, yorumun karmaşıklığı sorunudur. Çünkü yorum ister istemez özneldir ve tam gerçeği gösteren nesnel bakışı bulmak nerdeyse olanaksızdır. Bizans tarihçisi Prokopius biraz daha aşağıda şöyle diyor: "Ama Justinianus ve Teodora gibi anlatılması güç ve son derece şaşırtıcı kişileri ve yaşadıkları hayatt incelemeye kalkınca korkudan dişlerim zıngırdıyor ve kendimi bu görcvden mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çabalar buluyorum. Çünkü, belkı burada yazacaklarım gelecek kuşaklara inanılmaz ve gerçek dışı gelecektir, belki de zamanın akışı içinde olaylar uzak bir geçmişe ait gibi gözükecck, korkarım, bana da masal anlatan biri gözü ile bakılacak..." İşle tarih felsefesinin çan alacak noktasına geldik. Tarihçinin masalcıdan ne farkı vardır? Bilmediğimiz uzak bir geçmişin olaylarım okurken, masal dinlediği havasına kim kapılmaz ki! Büıün eski tarihçiler biraz masalcıdırlar vc ... şunu da ekleyeyim... Her geçmiş biraz masaldır. Yaşamın özünde vardır masallık niteliği. Peki, gerçekleri tam olarak öğrenemeyecek miyiz? Yanıtı çok basit: Oğreneceksiniz de ne olacak! Alın bu ilginç ve meraklı kitabı, Justinianus'un ve Teodora'nın yaşamlarını okuyun! Yarı gerçek, yarı masal, nasıl isterseniz, keyif alaeaksınız, şaşacaksınız. Tarihten ibret alan kimse yoktur. Hem ibret alsanız ne olacak ki! D Enerjik, özgür ve güçlü yazar 17591805 yılları arasında yaşayan şair ve yazar Friedrich Schiller, zarafeti güzel ruhun, vakarı ise yüce bir zihniyetin ifadesi olarak değerlendirir. Schiller, yüce olan şeyın, akıllı bir yaratık olan insanın, doğasının esiri olmadığını hissettirdiğini ve insanın yüce olandan hoşlanmasının ancak akıl özeürlüğünün bilinciyle açıklanaDİleceğini belirtir. NURAN ÖZYER* lnıan edebiyaıı larilıinde "klasik" adıy la anilan dönenıin Goethe ile birlikte en büyük temsilcilerinden olan Schiller'ın düşüncc dünyasında özgürlük kavramının önemlı bir yer tutmasında en büyük neden, babasının arzusuna uyarak gençlik yıllarını geçirmek zorunda kaldığı askeri akadcmideki yaşantısı olmuşlur. Akademide konulan tüm yasaklara rağmen edebiyata eğilimi giderek artan Schiller, akademinin Stuttgart'a naklcdilmesıyle tıp öğrenımıne başlayıp öğrenımıriı tamamladıktan sonra tabur doktoru olarak göreve başlamıştır. Genelde sağlığı pek iyi olmayan, yaşamını maddi sıkmtılar içinde mücadele vererek sürdüren yazar, edebiyat alanındaki yaratıcılığını da büyük mücadcleler sonucu eldc etmiştir. Romanı, edebiyat sanatının üvey kardeşi olarak kabul eden Strum und Drang ve klasik ekollerinin her ikisinde de şiir ve dram türünde önemli eserler vermiş olan Schiller'ın " D i e Rauber", "Kabalc u n d Liebe", " D i e Verschwörung dcs Fiesco zu G e n u a " vc " D o n Carlos" adlı dramları, Strum und Drang ekolünde yazdığı, yazann istibdat yönetimine, insanların farklı sınıflandırılmalanna karşı çıkan, kahramanları sürekli bir idealin temsilcileri olan ve devrin eleştirisini sunan, coşku1 h ve heyecanlı bir üslupla kaleme aldığı gençlik döneminin dramlarıdır. 1799 yılında Weimar'de tanıştığı Herder ve Wieland'ın arkadaşlıklarının etkisiyle başladıgı antik çağ ve tarih alanındaki incelemeleri ve Kant'ın telsetesı, Schiller'ın yaşamında yepyenı ve olgun bir dönemın başlamasına neden olur. Fserlerinin önemlı bir kaynağım teşkıl eden tarih içinde özellikle devnmcı çağlara ılgı duyan ve insanın düşünce özgürlüğünün her şeyden üstün olduğunu savunan Schiller, Kanı'ın ahlak, görev vc estetik anl.'.yışının kendı düşüncelerınden çok farklı olmadığını anlar vc görüşlerini " Ü b e r A n m u t u n d Würde", "Vom Erhabenen", " Ü b e r die asthetische Krziehung des Menschen" adlı inceleme ya/ılarında dcrinlemesine dıle gctirir. Zarafeti güzel ruhun, vakarı ise yüce bir zihniyetın ıtadesı olarak degerlendıren Schiller, yüce olan şeyin, akıllı bir yaratık olan insanın, doğasının esiri olmadığını hısseıtirdiğını vc insanın yüce olaııd.ııı hoslanmasının ancak akıl ö/gürlüğünün bilinciyle açıklanabileceğini belirtir. Schiller'c göre "coşkulu yüce d e " trajedi sanaıımn özünü teskil eder. Ayrıca insanın bir bütün ve ahenk içinde gelişmesinde ancak sanatın yardımu olabıleceğıni savunan Schiller, duyusal ınsanı akıllı yapmak için onu sanatsever yapmaktan baska çare yoktur A Friedrich v. Schiller (17591805) der. Ona göre sanatın eğıtıci gücü, akıl ve duyu dünyalarını, biçim ve konu tepilerini, oyun tepisinde bir ahenge ulaştırabılir. Oyun tepısının gücünün de insanın eğitımınde çok büyük bir rolü olduğunu savunan Schiller, insan ancak oynadığı zaman tam insandır, ancak oyun oynarken kendisini her yönden geliştirip ahenkli bir uyum içinde eğitilir düşüncesindedir. Schiller böylece Kant'ın düsünen ve duyarlı insan arasındaki katı ayrımını aşıp görev ılc ılginin de birbirlerının karşıtı olmadığı, aksine her ikisinin de bir ahenk içinde olması gerektiği düşüncesını savunur. İçeriği, yaşantılara dayalı sanat tününe de karşı çıkan Schiller, "Über Naive und Sentimentale Dichtung" adlı inceleme yazısında ıki saıı tıpı belirlemıştır: Naıv ve sentimental şair. Naiv şair, yaratıcılığı bilinçsiz olan, doğaya bağımlı, rçekliği elinden geldiğinde mükemmel bir şekilde takıt etmek amacını güden şair tıpi olup, santimantal şair ıse doğayla birlik olmayan, ideal olanı dile getiren ve bunu hiciv, ağıt ve ıdil tarzı olmak üzere üç yoldan geçerek mümkün kılan şair tipidir. Bu sınıflandırmaya göre Goethe naiv, kendisı de santimantal şair tipidir. Schiller'in klasik dönemde yazdığı "Wallenstein", "Maria Stuart", "Die Jungfrau von Orleans", "Die Braut von Messina", "Wilhelm Tell" ve "Demetrius" adlı dramları, konularını genellikle tarihten alan, vatan sevgısini, insanın ırade özgürlüğünü, ahlA ıradesının öıgürlüğünü ve ıdealıst dünya göıüşünü ışleyen olgunluk dönemi eserlerdir. Schiller'in gençlik yıllarından beri sürekli ya/dığı şiırler de "insan, insanın sorumluluğu, dünya, tanrı, sanat, kültür, devlet" gibi konulan işlcycn felseii siiılerdir. Bitmez tükcnmez enerjisi, her şeyden astün tuıtugu ırade özgürlüğü ve düşünce gücüyle Schiller, iki yü/ yıllık bir geçmişerağmengünümüzde de zevk ve heyecanla okunan bir yazar olma özelliğini laşınıakıadır. Ll l n Nuran Özyer, Ankara Üniversıtesı DTCF'de öğretım üyesıdır. S A Y F A 9 CUMHURİYETKİTAPS/(y/48
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle