Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Prof. Özcan Başkan ın kitabı, birkimlik bunalımı öyküsü Hayat bir satranç oyunu mu? Ben Bana Karşı / Özcan Başkan Altın Kitaplar/240 s / 11.500 TL Kod No: 007.482 NAZAN AKSOY Bugüne kadar dilbilimi ve dil öğretimi konularında kitaplar, makaleler yayımlayan Prof. Özcan Başkan bu kez kurmacafelsefi bir metınlc okuruna sesleniyor: Ben Bana Karşı. Eser, Tiirk bir baba ilc Belçika'lı bir annenin oğlu Denız Turquand'ın kimlik bunalımının hikâyesini anlatıyor. Deniz ünlü kişiterle görüsmekte, bu görüşmeleri gazetesinde yayımlamaktadır. Okurlarına, Herodoı, Nıetzsche, Gıordano Bruno, Aurelius, Albert Schvveitzer, Lysenko, Hemingway vb. gibi tarihin ünlü kişi ya da düşünürlerini "yazılı tarih"in bildirdiğinin ötesinde, bireysel dünyaları açısından tanitmaya çalışır; tarihe mal olmus bu kişiliklerin bireysel çelişkilerıni, zaaflarını, bireysel varoluşları ile toplumsal kimlikleri arasındaki çatışmaları, çelişkileri yakalamaktır amacı. Ancak bu yatısma ve çelişkıler, akılduygu, karmaşadüzen, uygarlıkdoğa gibı ınsanoğlunun "evrensel" diyebileceğimiz serüveni içınde yaşadığı karşıtlıkların ekseni üzerine oturtularak yansıtılmıştır. Bu uçlardan birinin kurduğu öbür uç taratından bozulmaktadır. Sorun, böyle bir dünyada dengenin nasıl kurulacağıdır, Özlenen denge hiçbir zaman kurulamayacaktır. "İkiü kar^ıtlık" hayatın ıçinde vtrili bir seydir adeta, bu yüzden de kaderıdir insanın. Bir karşıtlığı aşmaya zorlanan insan bir başka karsıllığa yakalanmaya mahkumdur. Escri oluşturan diyaloglarda da, düşunceleıın gelişımı doğrultusunda bir değışme görülmez, duygu ve düşünceler sadece uzlasma/ karşıtlıklar olarak sunulur; öyle ki konuşmaların akışı iv'inde daha yüksek düzeyde bir anla^mazlığa bile varılmaz, kişilerin ba^langıçtakı keikınlıkleri sonuna kadar aynı sekilde sürüp gıder. Deniz hayatı satranç oyununa benzetir. Oyle bir satranç ki oyun daha bız dogmadan başlamıstır, kişiye düsen ve rili yollardan birini seçerek oyunu sürdürmektir. Buraya kadarki akıl yürütme şu sorunu içinde taşıyor: Eserde, kişilerin toplumsal kimliği ile bireysel dünya arasındaki çelişkilerin açığa çıkarılması amacından yola çıkılıyor kitabın belkı de cn çekici yönü bu özelligindedir bu iki kimlik arasındaki farkiılıklar, bir dizi rastlantılılığın, bireyiel kimliğin de toplumsal kimüğin de olduğundan başka türlü olabileceği rastlantılılığının ürünüdür. Gelgelelim, diyaloglarda, karşıtlıkları aşmaya çalışan bireyin hep zorunluluk agına takılıp kaldığı gösterilmek istenmiştir. Oysa "karşıtlık" olarak sunulan sey aslında uçsuz bucaksız bir rastlantı alanı değil midir? Nitekim toplumsal kimlik ile bireysel kimliğin bağdaşmaması ister istemez bir rastlantı olarak kendini göstermektedir. "Zorunluluk" kavramını savunan başka eserlerin yazarları gibi Ben Bana Karjt'nın yazarı da kendisine rağmen rastlantıyı öne çıkarmış olmaktadır. Gazetecı Denız'ın kimlik sorununun bir yüzü de hayat felsefesini başkalanna açamamasında kendini hissettirir. Yayımladığı konuşmalarla kazandığı ün ona yetmemekte, meslekı ve bireysel doyumu bulamamaktadır. Hep soru soran biri olmaktan bıkmıştır, artık başkalarının kendisinc soru sormasını özlemektedir. Başkalarını konuşturan bir araç konumundan kendi varoluşu ve iç dünyası üzerine konuşan bir özne durumuna yükselmek istemektedir. "İkiü karşıtlıklar" felsefesini burada da görürüz. Çünkü Deniz, soru soran ile cevap verenin iki uzlaşmaz kutup olduğunu varsayar. Acaba Denız, kendini dışa vurabilmek için kendisiyle konuşacak birine gerçekten ihtiyaç duymakta mıdır? Sorduğu sorular kendı hayat felsefesini dolaylı olarak, ama yeterince dile getirmiyor mu? Hayata yönelttigımız sorular, cevaplarımızın ıpuçlarını ıçinde taşımaz mı? İnanıyorum ki gazeteci Deniz'in soruları da veremedigi cevapları kadar kişiliğini ele veriyor. Ü K I T A P TA B İ R B Ö L ÛM Louise Deniz Louısc Deniz Louıse Deniz l.ouise Denız Louise Deniz Louise Doğa kcndi dengesini yeni baştan kurup durmuyor mu? Binlerce yılın taturasi birkaç on yılda ödenebilir nıi? Hangi hayvan topluluğu, iıısanlar gibi sınırsız üreyıp de yaşayakalıyor? Doğal eleklenme olmayınca, yap.ıy nüfus denctlenmesı gerekmcz mi? Uvgarlık düzeyi yükscldikçe, yeni çimimler bulunacak herhalde Her bir çözüm, kendı yanında on tane de sorun yaratarakıan. Ip canıba/ında olduğu gibı; her bir dcngesizlık, ters yondc bir dengesizlik ilc dengelenmeye çalışılarak. Doğa'daki dengeyi bo/an insan aklı da Doğa'nın bir parçası degil mi? I lep dıştaki Doğa ilc uğraşılıp didinilmiş; içerdekı ıle değıl. Once yaşayakalmak için; sonra rahata kavuşmak için; en sonda da konforu tatmak ıçın. üysa bilinç katı altında bir de duyunç katı var; içteki Doğa'nın parçası. Evct, soyut bilinç, soyut us, bir yerde, dıştaki soınut Doğa üstünde yengi kazanabilmiş. Anıa bu kere de kendi i^indekı duyunç katına yenik düsmüs. Çünkü insan, mutluluk denen şeyı, yürekteki duyunçta değil de beyindeki bilinçte aramış. Dıştaki nesnel Doğa dize getirilmijse içteki öznel Doğa da denetmı altına alınabılır. Iştc insan mutsuzluğunun kaynağı. Duyunı, katına yönlendirmek, bastırmak, çarpıtmak ya da yok saymak. Kupkuru bir soyut mantık uğruna, o güzelım doğal duygular hep dızgınde tutulmuş. Çünkü basıbos bırakılınca, bu kere o duygular gemi azıya almıslar. Böylece insanlık da iki uı, arasında, saat sarkacı gibi gidip gelmiş. Bir yanda akılcılık; öte yandan duyguculuk. Birbirine sürekli tepkı gösteren iki karşıt öbeklenme. Duygular çok güzel şeyler; ama çoşkun bir sel gibiler. Taştıkları zaman, mantık veya sağduyu dinlemiyorlar. O zaman d.ı denetim altına alınmaları gerekiyor. Bu kere de, tepedeninmecilik biçiminde; tümdengelimli olarak. Yoksa toplum gereksinmeleri doğrultusunda tümevarımlı biçiminde değil. Gözüpek, atılgan insanlann uygulamaları olarak. Bugüne kadar dilbilimi ve dil oğretımı konularında kitaplar, makaleler yayımlayan Prof özcan Başkan 'Ben Bana Karşı'da kurmaca felsefi bir metinle okuruna seslenıyor. C U M H U H İ Y E T K İ T A P : SArf 12 S A Y F A 9