23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Deneyimli birarkeolog olan Henri Frankfort'tan önemli bir çalışma Uygarlığın kökenleri Uyjjarhğın Doğuşu / Henri Frankfort Çeviren: Alaeddin Şenel / V Yayınları 176 s / 6.500 TL / Kod No: 125.104 MEHMET ALİ MUÇ8AY garlıgın bır kokeni, bır gelişim sürecı var mıdır sorusu, ınsanların beynını kurcalamaktadır, anıa bu gıbı "nüfus kâğıdı" sorunları da aslında tanıma ilijkindir. Eeer çok kalın olarak sınırlandırmak gerekirse, uygarlık bir toplumun siyasal, ekonomık, kültürel örgütlenmelerinin eklenılejmiş bütününden başka bir şey değıldir. Hal boyle olunca, uygarlık kavramı zorunlu olarak çogul kullanılmak durumundadır. Öyleyse kokeni değil de kökenleri olacaktır. Oysa Henri Franklort, kıtabma "Uygarlığın Doğuşu" adını vermıştır ve bu olus.unıun kokeni olarak da Mezopotamya ve ozcllikle de Mısır'ı belirlemıştır. Bunun devamında da bu uygarlıkların Batı uygarlığının kökenlerını oluşturduğunu ılcrı surmu^tur. Bu, orneklerine sıkça rastladığımız tam bır "soyağacı" kuramıdır. Ve Batı'da 19. yüzyılda gelışen Avrupamerkezcı tarıh anlayıjının tam gobeğınue yer almaktadır. Oysa zaman ve mekân farklan bır yana bırakılacak olursa, Avrupa'nın 16. yü/.yıldan ıtıbaren kendinı dünyaya dayatmaya başlamasına kadar, dünya birbırlerıyle kesişme terımı ya olmayan ya da çok düşük olan ve farklı kökenlerden gelen sayısız uygarlık tarafından paylaşılmı> durumdaydı. Fazla örnek vermenın gereği yoktur, İspanyol conquistadores'inın acımasız darbelerı altında çoken Aztek veya Inka oluşumları ya uygarlık değıldir, ya da Frankfort'un "uygarlığın doğuşuna" daır tekıl nitelemesinı çoğula dondurmek gerekmektetlir. Tabu benzerı sözlerı Çın, Hindistan, Japonya için de soyleyebılırız. Bu çeşıtlı uygarlıkların yeni zamanlarda Batı kapıtalızmıne yenık du^erek onun yoluna gırmek zorunda Kalmaları (Batılılaşma) ıse uygarlığın kökenının tek olduğunu kanıılamanın u/ağmda kalmakta, teısıne çoklu olduğunu gozler onune sermektedır. Aynı olsalardı, Batılılaşma dıye bir sorun olur muydu? Frankfort'un tek koken kavrayışı, onu ister isteme/ Ba tı'nın soyağacının ataları ile uygarlığı olu^ıuran toplumları aynılaştırmaya götürmektedır. üysa Batı uygarlığı bu temelden kaynaklanmamaktadır, bu da çok yaygın vc yaygınlığı ölçüsünde yanlış bır kanıdır. Batı'nın oluşumu, Do Uygarlık, tanımlanması en guç kavramlardan bıridir; bu nedenle de çoğu zaman "köre göre fil" olmaktan kurtulamamaktadır. Hele değer yargısı ıçeren ve hıyerarşı belırleyen eklemelerle donatıldığında, ış daha da ıçınden çıkılmaz hale gelmektedir. Tanımlanmasında bu denli sıkıntı çekilen bu kavramın yarattığı bır başka güçliik de oluşumuna daır olmaktadır. Yanı daha ba^ka terımlcrle soylemek gerekırse, uy ğu geleneğinden kopmaya başladığı ortaçağ ıle, bunun vurgulandıeı rönensans hareketiyle başlamaktadır. Başka bır anlatımla, Batı, Mısır ve Mezopotamya'mn gerçek mırasçısı Doğu'dan koptu|u olçüde ayrı bır uygarlık ve kimlik olujturmustur. Batı ıle MısırMezopotamya arasında akrabalık yoktur. Ancak Frankfort'un yalnızca Yakındoğu uygarlıklarının herhangı bir dış etkı olmadan, kendıliklerinden ortaya çıktıklarının kesin olduğu önernıesi, onun uygarlığın oajka kökenleri de olabileceği konusundaki tereddüllu tavrını ortaya koymakla birlikte, yazar gene de bu olasılığı bir kenara bırakmaktadır. ö t e yandan, fazlasıyla alıjıldığı ıçın kimsenın artık dıkkatini çekmeyen "Yakındoğu" nitelemesi de yazarın Avrupamerkezcı tavır alışının kanıtlarından birı olarak ortaya çıkmaktadır. Nesnel olmaya çalışılırsa, dünyanın Avrupa'ya göre adlandırılmasından değıl de buraların asıl adlarından hareket edılebilir. Fakat yazarın bu genel tutumuna rağmen, denevimlı bır arkeolog olması ve kıtabının nesnesını oluşturan bölgelerdeki kazılara bizzat katılarak, buraları bırınci elden tanıması, bu kitabı son derece önemli hale getırmektedır. Yalnız bu noktada vurgulanması zorunlu olan husus, arkeolog ile tarihçi arasındaki algılama farkıdır. Eğer benzetme yerindevse, arkeolog teknısyen, tarihçi sanatçıdır. Arkeolog yalnızca elindeki somut verılerden sonuç çıkartır; tarihçi ise yalnızca elindekilerle yetinmez, olmuj oJanı haval eder, onun sanatçı yönü burada ortaya çıkar. Arkeolojik buluntular ise ne yazık kı bır uygarlığın tiimünü algılamak için yeterlı değillerdir, uzun zaman korunmaları ıçin yapanlar tarafından özel çaba gösterilen nesnelerın, bize kadar gelme olasılıklan daha yüksektir. Mısır'dan firavun piramitleri ve içindeki eşyalar, yapanların da övle olması için gayret sarf etmeleriyle, bizc kadar eelmıjlerdir; ama ya halkın oturduğu cvler, kap kacak, üst baş? Bunların cok küçük parçalarına, ancak rastlanttlarla ve nadıren ulaşabiliyoruz. O halde arkeolog geçmışi resmederken, yalnızca elındekılerı yorumladığından, eksik ve kusurlu bır tarih sergilemektedir. Frankfort'un kitabında tarihçilerle (Toynbee, Spengler, Childe) girişuği örtülü tartijma, bu bağlamda okunmahdır. Bu söylediklerime rağmen, Frankfort'un kıtabının çok değerli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Okuyucunun bu kitabın sonuçlarını tarıhçilerınkilerle karşılaştırarak okuması halınde, engın bır bılgı bırıkımıne ulaşacağı açık tır. L ] R I 'İsviçre daha beyaz yıkar* r Isviçre Sosyaldemokrat Partisi (SPS) milletvekilı ve sosyoloji profesörü Cenevre asıllı Jean Zicglcr, Paris'teki Seuil Yayınevi tarafından çıkarılan "tsviçre Daha Beyaz Yıkar" adlı kitabıyla s.imş,eklerı yıne üstune çektı. Kıtabın, beklenmedik bir biçimde Fransa'da yayımlanmasının ardından Isvıçre basını yazara veryansın etti. Bazı gazeteler "sorunlu profesör" gıbı manşetler atarken, bazıları da "haşarı çocuğun yeni numaraları" şeklinde söz ettıler. Aslında, Cenevrelı sosyolojı profesörü ve politikacı Jean Ziegler ısmıne, Isvıçrelıler hep kuşkuyla baktı. Yazar Ziegler yeni kitabı "tsviçre Daha Beyaz Yıkar" da Türk mafyası da dahil olmak üzere birçok uluslararası kaçakçılık şebekesının Isvıçre bankalarının ust duzey yoneticileriyle yakın ilişkilerını gtvler önıine serıyor. Kıtapta ayrıca, bazı İsviçreli parlamenterlerin adlannın bazı uyujturutu kaçakçılığı olaylarına karıştığı belırtıliyor. Basımı Fransa'da yapılan ve İsviçre devletinin çürümüsjüğünü dıle getıren kıtapla ilgıli yankılar İsviçre'de hâlâ guncelliğını koruyor. Ziegler'in kitabıyla ilgıli olarak Isvıçre parlamenıosunda bir iç hesaplas,ma beklenırken, ne yazık kı gündcmc bilc alınmadı. Ancak Sosyaldemokrat Partı milletvekilı Ziegler, geçenlerde bır Alman TV'sine yaptığı açıklamada, "tsviçre parlamentosunda her isteyen milletvekili büyük bankaların yönetim kurulunda yer alahiliyor. Bankaların yönetim kurullarında görev yapan parlamenterlerin oranı %70'i buluyor. O zaman bu parlamcntoya, kolonici parlamento demek daha akla yatkın" şcklındc scrt dil kullandı. Ziegler'in TV'ye yaptığı bu açıklamayı takiben Bağımsız Dcmokrat Partı (FDP) milletvekilı Georg Stucky, "Ziegler bu ağır suçlamaları kanıtlamak zorundadır. Yok kanıtlayamazsa, TV önünde Ö7Ür dilemek zorunda kalacaktır" dedı. Prof. Ziegler'in yeni kıtabında Ulkcsi İsviçrc'yi kara paranın aklandığı bır yer olarak nıtclemesı tepkilerle birlikte onu yeniden gün<.elle>tırdi. Ancak Ziegler, daha 7O'lı yıllarda isviçre bankalarını konu edınen bır kılapla jımşekleıı iistüne çekmış ve o zaman da parlamentonun istenmeyen çoıuğu oluvermıştı. Tünı bunlara karjın, Ziegler parti içın bir puruz oluşturmuyor. Sosyaldemokrat Parti (SPS) Genel Başkanı Helmut Hubachcr, haşan çocuk Ziegler'in tuııı çalı^malarını içten desteklıyor. I Iubacher, "Bu adam partiye fazla zarar vermeden, rahatlıkla ayakta durabilmeli" dedı Adem Saflam Zünh Munefer'm Oluler Kitabı papırusunde olunun yureğının tartılması sahnesı (Londra, Brıtısh Museum) C U M H U R I Y E T K İ T A P : S / t f l 12 S A Y F A 2 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle