22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yalın ve dürüst bir ödeşme Sekizinci Günah / Tomris Uyar / Yayınları / 88 s. 74500 TL / Kod No: 021.364 SIRMA KÛKSAL 'Sekizinci Günahl Tomris Uyarhn son dönem öykülerini içeriyor Edebiyaı /.cvkinin nemene bırşey olduğu pek açık olmadıgına gdre bumın, sevilen bir yazarın dünyasını go/lcnıe / gdzetlenıe /evkı olduğunu ılen sürmek de pckala olası. Tomrıs Uyar'ın ilk kez 1974'te yayımlanmış Dizboyu Papatyalar'ının yenıden basılması, ardından da son doncm oykülerıni içeren Sekizinci G ü n a h ' n ı piyasaya çıkması, sanki, edebiyat zevkinden bunu anlayaıılan mutlu etmek için tasaılanmış bir sürpriz. Iki kıtabı karşılaştırmalar yaparak okudugunuzda, Tomris Uyar açısından birçok şeyin değışmiş olmakla bırlıkte, birçok şeyın dc ısı.ırla keııdini koruduğuna tanık oluyorsunuz. Dcğişmeyen en ıcmel şey, Tomris Uyar'ın edebiyata bakış açısı. Yazar, nc bir öyküyle dünyayı değıştırmeye yeltenen toy (!) bir lavır içinde kı ilk öykülerinde bile yoktur bu zaten nc dc edebiyalın salt bir kurgu oyunu olduğunu düşünenlerden. O , edcbiyatın diğer t ü m sanatlar gibi yalın ve dürüst bir ödeşme olduğuna inanan lardan. "ödeşecek vakti çok" olanların tcrsıne, Tomrıs Uyar, ödeşecek başka zamanı olmayanUnn tıtızliğı ve belleği ile ödeşiyor, hıçbır aynntıyı gozden kaçırmaksızın. Ancak burada özellikle üzerınde durulması gereken nok ta, bu ödeşmenin biı reçete önermek amacını ıçermedıgı. Öyküler, ne olduğu konusunda hıı,bır kuşkuya ycr olmayan bir tavrı ödünsüzec vurgularken, ya/arın tasıdığı sorumluluk da hemen kendını belli ediyor. "Herkesin kendi adına bir haklılığı vardır" görüşüne pek yüz vermeyen ya7.ir, kişilerıne karşı olabıldığını'e tarakızdır. Kımsenın sırtına, işyeiebıleceğinden dahaçok günah yada scvap yüklemeksi/.in belirler kışilenııı ve bu kıjılerlc yaşanan arasındakı bağı. Daha sonra da aradan vekılir. Dolayı.sıyla okuyucu karşısında en zor yazgıyı yuklcnnııştıt, ııyarıcı n\mak görevini. Tomris Uyar öykülerinin, her şeydcn öıı ce "ciddi" bir okuyumya soslcıımcsının nedenı de budur işte. Oykıı bıttiğinde sızin ödcşmeııiz başlar, çünkü yazar kendi adına <ideşmi$tır, sı/ın adını/a değıl. Değişmeyen bu temel cizgiyle bıı lıkte, ayrıntıların kullanımı konusundakı !avır oldııkc,,! taıklılaşıııış. Dizboyu Papatyalar'da ayrıntıların daha çok betimleme düzleıııııuie yer aldığı dikkati cekıyor. Oyle kı yaşamın karma^as.ndan çekilip alınnıış herhangi biı gıirüntü ya da sesı öyküye girmesiyle bırlıkte, her şey soluguna kavuşuyor, bir anlamda, öykünün yaşamı kendinı gerçekleştiriyor. Sekizinci Günah'ta ısc ayrıntı oykünün ıpu^larını oluşturuyor, dogrudan doğruya Lxlkemiğini çıziyor. Başka bir deyişle, Dizboyu Papatyalar'da öykünün üst yapısını oluşturan ayrıntı, Sekizinci Günah'ta alt yapıyı oluşturuyor. Onaltı yılda değişen bir bajka özellik de öykü kişileri arasındaki ayrılık. Dizboyu Papatyalar'da, kişilerın anlatıldığı söylenebilir. Buradaki kişiler, kendi yaşamlarından çekilip alınmış duygusunu veriyorlar okura. Oyküdeki konuklukları bitince, kendi yaşamlarına dönmeyi en azından deneyeceklerdir sanki. Oysa talihsiz bir piyangonun kurbanıdırlar. Bu öykülere onların seçilmiş olması kendilerinin durumunda onca insan varken ve hıç istemedikleri halde bütün dünyalarını altüsı eder, bugüne dek içinde iyi kötü yaşayıp gıttikleri masal bozulur, her şey tüm acımasızlığı ile açığa çıkar. Hiçbir zaman öykü kişisinin ölümü ile bitmeyen Tomris Uyar öyküleri, geçmişe dönüşsüzlüğü ile biter. Bunca zaman ertelenmiş ofan yüzleşmenin, ödeşmenin kaçınılmazlığı ortaya çıkmıştır. Hem de "tam }imdi". Bu da tüm Tomris Uyar öykülerinin ortak özelliğidir zaten. Şimdiye dek olanların "son", şimdiden sonra olacakların ise "ilk" anıdır, ü ' n u n öykülerinin zamanı. Sekizinci Günah'ta ıse Dizboyu Papatyalar'da yer alan "bajkalan"nın öyküleri yerine, daha çok, "yazann" olan öyküler var. Doğrudan bir tanıklık yerine, öyküler anlatmış birinin, kendi öykülerini anlatması. Bu nedenle, Sekizinci Günah'ta, anlatılmış kişilerden değıl dc çizilmış tiplerden söz etmek, daha doğru bir saptama. Kimi öykülerde neredeyse soyuta varan bu tipler, öykülerdeki gerçekçıliğe asla ters düşmemekle, yazarın, öykünün kendi boyutunda bir gerçeklık olduğu olgusuna olan inancını iyice belirginleştiriyor. Sekizinci Günah'ta, tiplerde olduğu kadar imgelerde de görülen soyutlama eğılimı, iki kitap arasındaki en temel ayrınıı oluşturuyor, Dizboyu Papatyalar'da kendini hcmen gösteren meydan okuıtıa tavrının yerine de daha farklı bir tutum gclmiş oluyor böylcce. Birinci kitapta açıksözlü bir kendinı ifade etme ilk göze çarpan özellikken, Sekizinci Günah'ıa, öncc dikkat kesilıp sonra da avının üstüne ustaca hesaplanmış ani bir hamleylc atılan kedınin kcyifli hınzırlığı önc çıkıyor. Bu ıki kitabı karşılaştırmalarla okumak, serüvenın, bir yazann dünyasına yapılan, handıkanlarla dolu bir yolculuk, bir ız sürme olduğunu düşünenlcr için az bulunur bir fırsat olacaktır. D 27 Aralık 1976 Pdzddesı Vılado'da. . (soldan safla) Suna Selen, (Sumer) Ege Ernart Selahattın Hilav, Fatma Oran, Güner Sumer. Artıla Tokatlı. Turgut Boralı Güner Sümer'den 13 yıl sonra İlk şiir ve öyküleri 195256 yılları arasında, daha çok toplumcugerçekçi görüşlerin ctkisinde ürünler yayımlayan Mavi dergisinde çıkan Güner Sümer sonraları yazar, yönetmen, çevırmen ve oyuncu olarak tiyatroya yöncldi. İlk gcnçlik yıllarında çok genç bir tiyatro yazan olarak Ankara'da yaşayan Güner Sümer, 1961 yılında tiyatro öğrenimı için Paris'e gittı: JeanLouis Barrault, Jean Vilar ve Georges Wilson'a asistanlık yaptı. Yurda dönüşünde Ankara Sanat Tiyatrosu'nun (AST) kuruluşunda Asaf Çiyiltepe'nin yanında yer aldı. Bu tiyatroda Gizli Ordu, Bozuk Diizen, Mezarsız ölüler, AyakBacak Fabrikası, Küçiik Burjuvalar, Durand Bulvarı, Eskici Dükkânı, Kuyruklu Yıldız Altında gibi günündc büyük yankılar uyandıran oyunlar sahneledi. Hayatın kendisine sunduğu küçük şeylerle mutluluk duymasını bilen 'nadir' insanlardan biri olan Güner Sümer, 1977 yılındaki otuz sekiz insanın ezilerek öldüğü o kanlı 1 Mayıs kutlamasından birkaç gün önce, 27 nisanda öldü; bacaktan gövdeye yayılan akılalmaz bir kanser olayıydı bu... Ferid Edgü'nün desteğiyle gerçekleştirilen ve Adalet Ağaoğlu'nun bir sunu yazısıyla yayıma hazırladığı Toplu Eserleri'nin birinci cildi, Güner Sümer'in yazarlığının başından sonuna değin yazdığı, büyük bir bölümü yayımlanmamış şiir ve öyküleriyle hayatının son günlerinde üzerinde çalıştığı Adı Nalân adlı yarım kalan romanından oluşuyor. tkinci ciltte ise Sümer'in, Sevda Şener tarafından oyunlarının değerlendirildiği kapsamlı bir yazıdan sonra sanatçının sahnelenen ilk oyunları Yarın Cumartesi, Bozuk Düzen ile ölümünden sonra sahnelenen iki oyunu Baba ile Ogul, Hüzzam yer alıyor. Mart'ta doğup, nisan'da dünyayı terk eden ve kırk bir vıllık hayatını ödün vermeden yaşaınayı bajarabilen bu "bonfile yanaklı, gevrek kahkahalı" insanı yitireli tam on üç yıl oldu. Arkadaşı, vakın dostu Demir özlü'nün aşağı yukarı lüm kitaplarında "Güngör" adıyla bahsettiği Güner Sümer, "Ncşeli insanlar birer birer gidiyorlar" demişti bir gün Asmalımescit'te, Refik'in küçük lokantasında karşılaştıklarında Dehiir özlü'ye. Sonra da devam etmişti: "Neşe de toplumla arana koyduğun mesafeden gelir, başka nereden gelecek? Türk burjuvazisi neden neşcsiz, toplumla arasına mesafe koyacak kadar hayal gücü yok da ondan." Güner Sümer'den bize kalan iki ciltlık bir kitap, sahnelenen oyunlar ve ille de anılar. 'Yaşanan' ise 'orada kalıyor işte.' Fatma Oran ym***, Tomrıs Uyar'm Sekızıncı Gunah'ı Oykuler anlatmış bırının, kendi oykulerını anlatması (Fotoğraf Cengız Cıva) S A Y F A S C U M H U R İ Y E T KİTAP: SA Yl 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle