26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 Bilim ve Ütopya CBT 1500/18 Aralık 2015 Bir Türkiye ütopyası Uykuya dalmadan önce, her gece olduğu gibi, Atatürk’ün manevi mirasına sahip çıkmanın, aklın ve bilimin önderliğini rehber edinmenin bizleri nerelere getirdiğini düşündüm. Huzur içinde gözlerim kapanırken, O’nun tebessümünü görüyordum sanki. Erdal Musoğlu emusoğ[email protected]) S ürücüsüz elektrikli aracım park yerine yönelirken ben de güzel bir İstanbul sabahının tertemiz havasını soluyarak ofisime yöneldim. Geliştirdiğimiz, yeni nesil, yüksek verimli güneş panelleri, ülkenin tüm enerji gereksiminin %80’ini sağlayan temiz ve sürdürülebilir enerji üretiminde önemli bir yer almıştı. İhracatımız da giderek artıyordu. Türkiyemizin uzun vadeli stratejik gelişme planının enerji üretim ve dağıtım hedeflerinin yıllardır aksamadan gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak, araştırma ve geliştirmelerimize verilen destek, üniversitelerle işbirliğimizin verimliliği, hepimizin yüksek motivasyonla ve iddialı hedeflerle çalışmamızı sağlıyordu. zit malzemeler, nanoteknoloji ve yüksek güç elektroniği alanlarındaki atılımları onu bu dallarda öncü bir ülke konumuna getirmişti. Bir zamanlar, nedensiz ve fizibilitesiz bir biçimde ‘Baba Yiğitlere’ yerli araç yaptırmaya çalışılırken, şimdi dünya araç üreticilerinin vazgeçemedikleri bir ileri teknoloji merkezi olmuştu Türkiyemiz. Ülke insanları, kökenleri ve geçmişleri ne olursa olsun, içlerine sindirdikleri ve üzerinde anlaştıkları bir sosyal kontrat içerisinde eşit ve geleceklerine umut ve güvenle bakan bireylerdi artık. 35 yaşındaki başbakanımız, ülkemizi, güçler ayrılığının en etkin biçimde işlediği demokrasimizin ve laik cumhuriyetimizin üzerine titreyerek yönetiyordu. Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinden ise asla şaşılmıyordu. Sokaklara Sancar isimleri veriliyor Ankara’nın fahri hemşerisi ilan edilen Aziz Sancar’ın adı Ankara’da bir caddeye verildi. Prof. Dr. Aziz Sancar bilim üretim merkezi kurulacak.. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin aldığı kararla Ankara’da Prof. Dr. Aziz Sancar Bilim Üretim Merkezi kurulacak. Ayrıca Büyükşehir Belediye Meclisi Ankara Şehir Merkezi Çankaya İlçesinde bir caddeye Prof. Dr. Aziz Sancar adı verildi ve Nobel Ödüllü Türk Prof. Dr. Aziz Sancar’a başkent Ankara’nın fahri hemşerilik beratı verilmesi kararı alındı. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi 2015 yılı Aralık Ayı 1’inci birleşimi 1 oturumunda iktidar ve muhalefet Belediye Meclisi üyeleri MHP’li Mahir Özel, AKP Parti Grup Başkanı Bekir Yıldız, AKP Meclis Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez,  CHP Grup Başkan Vekili Doğan Yılmazkaya ve MHP Grup Başkan Vekili Ramazan Şimşek’in imzasını taşıyan önerge oy birliğiyle kabul edildi. Prof. Dr. Aziz Sancar için önergeyi hazırlayan ve Meclis’te bulunan tüm grupların desteğini alan MHP’li Büyükşehir Belediye Meclisi  Üyesi Mahir Özel, ‘’son  kırk yıllık ilim hayatını, insanlık adına tıp ilmine adayarak, 2015 Nobel kimya ödülünü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar Bey’in başkentimizin fahri hemşeriliğinin kabulü ve  Prof. Dr. Aziz Sancar adına bir bilim merkezi oluşturularak, özel olarak seçilen yetenekli Türk gençlerinden bilim insanı yetiştirilmesi konusunda ve Büyükşehir belediyesince her şekilde desteklenerek çalışmalar yapılmasını çok önemli buluyoruz. Ortak önergemizin kabulünde desteğini esirgemeyen AKP Parti Grup Başkanı Bekir Yıldız Bey’ e,  AKP Meclis Başkan Vekili Ali İhsan Ölmez Bey’ e, CHP Grup Başkan Vekili Doğan Yılmazkaya Bey’ e ve MHP Grup Başkan Vekili Ramazan Şimşek Bey’ e çok teşekkür ediyorum.’’ dedi.  Mahir Özel, ‘İbni Sina’nın “İlim ve sanat takdir görmediği yerde durmaz” sözünü hatırlatarak,  “fahri hemşerimiz ilan ettiğimiz  Prof. Dr. Aziz Sancar Bey adına, pozitif bilimi esas alan Bilim üretim Merkezi oluşturarak, yeni Türk nesilleri içinden atalarına yaraşır, genç Aziz Sancar’lar yetiştirmek öncelikli hedefimiz olacaktır. Böylece Mustafa Kemal Atatürk’ün benim manevi mirasım bilim ve akıldır özdeyişini yerine getirmiş olacağız’’  ifadelerini kullandı. Öğle arasında, havanın güzelliğinden yararlanarak kısa bir yürüyüş yaptım. Biricik İstanbulumuz ne kadar güzel ve sakindi. Gerektiği gibi planlanan ve yürütülen kentsel dönüşüm projeleri bir bir tamamlanmış, hem tarihi ve doğal doku korunmuş ve öne çıkarılmış, hem insanca yerleşim ve ulaşım olanakları sağlanmış, hem de olası bir depreme karşı yapılar güçlendirilmiş ve yenilenmişti. Şehrin yeşil alanları ciddi oranda artırılmış ve her mahalle çok işlevli bir parka kavuşmuştu. Şehir nüfusunun da böylesine azalabileceğini sanmazdım doğrusu. Üretimin ve hizmetlerin tüm ülkeye yayılması, sürdürülebilir ve organik tarımın gelişmesi ve yaygınlaşması, zorunlu olarak İstanbula ve diğer büyük şehirlere göçmüş insanlarımızın gözlerinde tüten ‘memleket’lerine geri dönmelerini sağlamıştı. Gereksiz ve anlamsız ‘dev’ projeler sonlandırılmış, İstanbul ormanlarına kavuşmuş, ayrılan kaynaklar çok daha etkin ve verimli kullanılmıştı. Boğaz kıyısında yürürken, rüzgârın, gülüşen gençlerin ve derinden işitilen Fazıl Say bestesi bir ezginin seslerinden başka hiçbir deniz ya da kara aracı sesi gelmiyordu. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de özel araçlar giderek azalıyor, toplu taşımacılık ön plana çıkıyordu. Fosil yakıt kullanan araçların yerini elektrikli ya da yakıt hücreli araçlar almıştı. Türkiye’nin, kompo ŞEHİR ÜTOPYAM İstanbul’un gürültü kirliliğinden arınmasına sevinirken, kızlı erkekli öğrencilerin bir arada şakalaşarak yürümeleri ve artık mimari estetikleri ile ön plana çıkan camilerden gelen hafif ve ahenkli ezan sesleri bana ülkemizin en önemli başarıyı din ve ahlak alanında sağladığını hatırlattı. 21. yüzyıl başındaki muhafazakâr baskı dönemi bitince, Türkiye İslamda reformu başlatmış ve din, tüm felsefesini muhafa DİNİ REFORMLAR za ederek, binlerce yıldır gelişen ve evrilen insanlığa ve uygarlığa uygun biçimde yeniden yorumlanmıştı. Özellikle, ahlakın, korku ve cezaya dayalı ve kadınların ‘namusu’na indirgenmiş ilkel yorumundan kurtulunmuş, onun yerini, bilinçli ve eşit bireylerin sorumluluklarına dayalı laik ahlak almıştı. Ülkemize gelen huzur, güven ve refah ortamı hızla diğer İslam ülkelerine de örnek olmuş ve onlar da bu dini reformları uygulamaya başlamışlardı. İşe dönüp ‘Güney Doğu Anadolu Güneş Enerjisi Üretim Çiftliği’ projesi üzerinde çalışmayı sürdürdüm. Bu dev proje sağlayacağı 4GW güç yanında, ülkenin sürdürülebilir enerjilere göre yenilenmiş ve tüm komşu ülkelerle bağlantılı elektrik şebekesi sayesinde rüzgâr ve hidroelektrik santralları ile uyumlu biçimde çalışacaktı. Ülkenin doğusunda uzun yıllar boyunca sürmüş çatışma ortamı, yepyeni ve özgürlükçü bir anayasa, dengeli bir yerinden yönetim sistemi ve ülkenin tamamına yayılan eğitim ve refah sayesinde artık geride kalmıştı. İşten çıkıp evimize yaklaştığımızda çocukları elektrikli bisikletleri ile okuldan dönerken gördüm. Çevre mükemmel biçimde düzenlenmiş, yollarda gerekli uyarlamalar yapılmış, tüm araç sürücüleri gerektiği gibi eğitilmiş olduğundan iki tekerlekli araçlar da her yere ulaşım için güvenle kullanılabiliyordu. Kızım özellikle heyecanlı idi, çünkü gelecek haftayı Yozgat Köy Enstitüsündeki hocaları ve arkadaşları ile geçirecekti. Efsanevi köy enstitülerinin güncellenerek yeniden kurulmaları, ülkemizin çağdaşlaşması ve atılımının en önemli itici gücü olmuştu. Enstitüler, yalnız çok yönlü, üretken ve idealist öğretmenler yetiştirmekle kalmıyor, yeni teknolojilerin çok etkin biçimde kullanılması ile yurt içi ve yurt dışı eğitim ağının bir parçası oluyorlardı. Ayrıca, kızımızın da katıldığı, öğrenci değişim programları ile, özellikle büyük şehirlerde yaşayan öğrencilerin, küçük yaştan, Anadolu’nun doğasını, yaşamını ve en önemlisi güzel insanlarını tanımaları sağlanıyordu. Bana öyle geliyor ki, bu gidişle, ileride, büyük şehirlerimiz daha da boşalacaklar .... Akşam yemeğinde, artık tertemiz olan Marmara Denizi’nde avlanmış, lezzetine doyulmayan lüfer ve organik mevsim salatası vardı. Çocuklar, Aziz Sancar Araştırma Enstitüsü’nde genetik bilimci olan eşimi, babacığım ellerine sağlık, diye kutlarken, anneleri, ben de, ev robotumuzu programlayıp, yerli üretim holografik 3D TV’nin başına oturmuştum bile. Kanal seçimi zor olacaktı bu akşam, hepsi birbirinden düzeyli, eğitici, eğlendirici programlar arasında. Tekdüze küresel kültüre direnen Türkiye, köklü tarihi, derin ve özgün kültürü, sıcacık insanı, yaratıcılığı ve dinamizmi ile de özenilen, örnek bir ülke olmuştu. Uykuya dalmadan önce, her gece olduğu gibi, Atatürk’ün manevi mirasına sahip çıkmanın, aklın ve bilimin önderliğini rehber edinmenin bizleri nerelere getirdiğini düşündüm. Huzur içinde gözlerim kapanırken, O’nun tebessümünü görüyordum sanki. HAYAL ETTİĞİM ÇEVRE
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle