Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Haber Brachylosphosaurus canadensis on metre uzunluğunda ve yedi ton ağırlığına bir otçuldu. Ve gaga benzeri bir çeneye sahip hadrosaurusun en zengin türlü grubuna dahildir. Bu hayvan grubunda ayrıca kafa üzerindeki çıkıntılar da dikkat çekicidir. Brachylophosaurus’un art kafasında örneğin kürek biçiminde bir çıkıntı bulunuyordu. Fakat araştırmacıların Montana’da buldukları fosilde dikkat çeken dış görünüş değil kan damarları gibi görünen yapılardı. İlk başta bunların biyolojik film kalıntıları veya kirlenmeye bağlı izler olabileceği düşünülmüştü. Fakat kütle spektroskopisiyle yapılan incelemeler sonucunda bunların gerçekten de fosil kan damarları olduğu anlaşılmış. Bilim insanları atar veya toplar damar cidarları için tipik olan proteinler bulmuşlar. Araştırmayı yöneten Texas Üniversitesi bilim insanı Tim Cleland, çalışmanın soyu tükenmiş bir organizmaya ait ilk damar analizi olması açısından önem taşıdığını söylüyor. CBT 1500/18 Aralık 2015 21 TEKNOLOJİ POLİTİK Baha Kuban baha.kuban@gmail.com Hiçbir Şeyin Değişmemesi İçin Her Şeyi Değiştir ! 1860’lar İtalya’sında Garibaldi ve arkadaşlarının İtalyan Birliği “Risorgimento’yu” kurdukları esnada Sicilya’da geçen “Leopar”, yüzyıl İtalyan edebiyatının en önemli eserleri arasında sayılıyor. Giuseppe Tomasi di Lampedusa’nın ölümünden sonra, Kasım 1958’de yayınınlanan ilk ve tek romanı, yayınlandığında birbirine zıt eleştirilerin konusu olmuştu. Öylesine ki, bir Palermo Kardinali Sicilya’nın adını kirleten üç şey arasında onu da saymıştı, Mafya, Danilo Dolci adında radikal bir reformcu ve Leopar! İtalyan solu romanı gerici diye elinin tersiyle iterken komunist yönetmen Luchino Visconti, en iyi filmlerinden birini romanın üzerine kurdu. Kitap yayınlanmadan önce yoksul, tanınmamış ve bezgin ölen Lampedusa’nın romanı, İtalyan edebiyatının en prestijli ödüllerini toplarken bugün bile yılda 100,000 üzerinde satış yapıyor! Kim bilebilirdi ki? Leopar’da, tarihin çöplüğüne atılmak üzere olan toplumsal düzeni temsil eden Don Fabrizio’nun oğlu yerine koyduğu yeğeni genç Tancredi’nin başlıkta alıntılanan sözleri, bugün neden aklımıza düşer ? İtiraf etmeliyim ki bana yukarıdakileri hatırlatan, Paris’de iki haftadır süren ve kimilerine göre büyük bir zaferle, kimilerine göre son derece yetersiz bir anlaşmayla sonuçlanan iklim müzakereleri oldu! İki alıntıya bakalım. Bilindiği gibi, aralarında en berbat CO2 salımcılarının da bulunduğu büyük uluslararası şirketler, 190 milyon ABD$’na malolan COP21 Taraflar Konferansının da sponsorları oldular. 9 Aralık Çarşamba günü bir konuşma yapan, iklim değişikliği ile mücadele taraftarı, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, meseleyi şöyle özetledi; • “küresel ekonominin yavaş ama radikal dönüşümünü hedefliyoruz” • “en önemli sonuç, Paris’in piyasalara doğru işaretleri vermesi olacaktır” • Iklim değişikliği ile mücadele yüzyılın en büyük ekonomik fırsatlarını sunuyor” Kerry’e göre Goldman Sachs, Bank of America, Citigroup ve Bill Gates gibi ultra zenginler, ısınan dünyada karlarına kar katabileceklerini bildikleri için “doğru” tarafta yer alıyorlar. İngiliz basınının muhafazakar kanadının amiral gemisi “The Telegraph”in uluslararası iş dünyası editörü Ambrose EvansPritchard, daha açık konuştu. Paris Anlaşması’nın fosil çağının sonuna işaret ettiğini yazan Pritchard, eski plutokrasinin ne kadarının yeni plutokrasi olacağına dair savaş verildiğini söyledi. Paris’te en alttaki fakirler yaşamak için yardım arar, zenginler zengin kalmanın, şirketler para yapmanın, aradakiler bu işten en karlı çıkmanın hesabını yaparken, “kayığı devirmeden” bu belayı savuşturmanın en iyi yolunu arıyor dünya plutokrasisi yani %1 ! ABD kömür kralı Koch biraderler ve zeka özürlüsü Bush’un kardeşi Jeb Bush’un bile artık “doğru tarafta” olduğu iklim değişikliği mücadelesinde, uluslararası toplum bir Paris Anlaşması çıkardı. Öncüllerine göre muazzam kazanımların olduğu, birbuçuk derece ısınmanın engellenmesinin bile “bir an önce” hedeflendiği Anlaşma, bilindiği gibi hiçbir bağlayıcılık içermiyor. İklim değişikliği konusunda 1980’lerde düdüğü ilk çalanlardan, eski NASA bilimcisi James Hansen, fosil yakıtların kullanılması konusunda mutlak sınırlamalar getirmediği için Anlaşmanın bir işe yaramayacağını söylüyor. Ayrıca, tarih, hedef, ceza, bağlayıcı yaptırım içermeyen bir anlaşmanın herkesin kendini iyi hissetmesini sağladığını ama 1.5 derece ısınma ne kelime, 2 dereceyi de ıskalamayı kesinleştirdiğini söylüyor. Müzakereleri izleyen bir Fransız sosyal bilimci, Anlaşma’nın hedeflediklerinin yanısıra önümüzdeki süreçte içinin nasıl doldurulacağının önemli olduğunu vurguluyor. Güç dengeleri ve “plutokrasi” oyunları, işte yeryüzünün geleceği bunlara emanet! Bu arada bölgesel savaşlar ve 40 yılın neoliberal global piyasa ekonomisinin yarattığı yıkımın yere serdiği milyonların göçü sürüyor! Onlar iklim değişikliğinin daha “i” sini bile tanımıyorlarlar! Diyelim ki Paris Anlaşması iklim değişikliğini iki derece ısınmada sınırlamayı başardı ! Şarkıdaki gibi , “ne olacak bütün bunlar ?” Çin’in güneybatısındaki Yunnan eyaletindeki bir yol inşaatında çalışan işçiler sekiz şeftali çekirdeği buldular. Mengla Tropikal Botanik Bahçesi araştırmacılarından Tao Su’nun açıklamasına göre 2,6 cm büyüklüğündeki çekirdekler günümüzdeki şeftali çekirdeklerinden farklı değil. Çekirdekler 2,5 milyon yıllık oldukları için, bunlar insanlar tarafından kültüre alın 2.5 milyon yıllık şeftali çekirdeği mış türlere ait değil diyor Su. Fosil çekirdekler aynı zamanda ilkel şeftalinin günümüz türlere çok benzediğini de kanıtlıyor. İlkel şeftalinin çapı aşağı yukarı 5 cm olmalıydı diyor araştırmacı ki bu da günümüzde yetiştirilen en küçük şeftali türlerinin boylarıyla eşit. Homo erectus’un ilk temsilcileri o tarihte henüz Asya’ya gelmemişti. “Şeftali Çin’e yerleşen ilk insanlara şahit olmuştu, çünkü o insanlardan önce oradaydı” diyor Su. Çekirdek fosilleri şeftalinin yabani türlerinin de bulunduğunu ve köklerinin Çin’e uzandığını da kanıtlıyor. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com Afrika’da uzun vadede daha soğuk ve kuru bir iklimin yaşanması sonucunda ormanlık alanların savanları dönüşmesi, ilkel atalarımızın niçin ağaçtan yere indikleri ve yeni yaşam alanlarında eşsiz bir gelişimi başlattıklarıyla ilgili klasik bir açıklamadır. Fakat Alman bilim insanları tüm bu gelişmenin bu kadar tek boyutlu sürmüş olması gerekmediğini söylüyorlar şimdi Journal of Human Evolution dergisinde. Araştırmacılara göre “İnsanlığın beşiği” sayılan büyük Afrika havzasında hâlâ büyük ormanlık alanlar bulunuyordu. Yani primatlar yeni bir bitki örtüsünden çok çeşitli çevre koşullarına uyum sağlamışlar. Mozambik’in güneyinden 6000 km kadar kuzeye hatta Afrika’nın dı şına kadar uzanan Great Rift vadisinde Australopithecus ve diğer Homo türleri gelişmiştir. Frankfurtlu araştırmacı Tina Lüdecke uluslararası bir ekiple ilk kez Malawi Rift vadisindeki ilkel çevrenin rekonstrüksiyonunu yaptı. Tortulların ve otçulların fosil diş minelerinin izotop analizleri, incelenen bölgedeki bitki dünyasının geriye kalan Rift vadisinden farklı olduğunu göstermiş. Vadinin kuzeyi 2,5 milyon yıl önce yazının başında değinilen hipoteze uygun olarak ormanlık alandan, savana dönüşmüş. Oysa vadinin güneyinde hâlâ ormanların bulunduğunu kanıtladık diyor araştırmacılar. Atalarımız çeşitli çevre ve iklim koşullarına ve besin türlerine uyum sağlamış olabilirler. İnsanın evrimi illaki savanlarla ilgili olmayabilir